Modern yaşam tutkusu, toplumların yaşam biçimlerinde büyük değişimlere yol açtı.
Bu değişime, geleneksel yaşam ile modern yaşam dönemlerine denk gelen günümüzde yaşayanlar olarak bizzat tanık olduk.
Yaşam için gerekli araç-gereçlerin değişmesi, eğitim süreçleri ve biçimlerinin, mal ve mülk sahibi olma isteklerinin değişmesi, beslenme biçimleri, geçim kaynakları ve yolları ile sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal uğraşların, insan, insan ve insan toplum ilişkilerini içeren toplumsal formların değişmesi gibi insan ve toplum hayatını tamamen eski ve yeni biçim olarak tanımlanır noktaya getirdi. Yaşanan değişikliklerin insan ve toplum yararına olmadığı değerlendirmesini çokça paylaşmıştım, insan ve topluma ilişkin düşüncelere sahip herkes de bu değerlendirmeleri ifade etmişti. Aslında bu değişimi yaşamakta olan, ancak modern yaşam tutkusunun girdabındaki herkes geçmişe özlem duyduklarını ifade etmektedir.
İlk insandan bu yana beslenme, giyinme, barınma, güvenlik, iş bölümü, dayanışma, aile kurma ve bu kurum içinde çoğalma, insanlar arasında ilişkileri düzenleme, geçim kaynakları ve sosyal, kültürel, siyasal uğraşlar keşifler sayesinde birikim haline gelerek, günümüze kadar kültürel kazanımlar olarak ulaşmıştır.
Bu birikimler ki, Allah’ın yeryüzünü imar etmesini istediği insan’ın, yine Allah’ın öğrettikleri ile bu buyruğa uyarak ortaya koyduğu emeğinin ürünü. İnsanın, yaşamı için gerekli olanlara ulaşması, elde etmesi, yapısı gereği, zihinsel, ruhsal ve bedensel olarak emeğine bağlı kılınmışken, tüm bu birikime ihtiyacımız yokmuş anlayışına bizi sürükleyen modern yaşam tutkusundan, #KoronaVirüs salgını sayesinde kurtulmak imkanı bulduk gibi.
Öyle ya salgından korunmaya yönelik gerek devlet otoritesinin getirdiği kısıtlamalar ve gerekse insanın kendini sakınması nedeniyle modern yaşam durakladı. Geleneksel yaşama zorunlu bir dönüş oldu.
Şahsen, özlem duyduğum yaşama kısmen de olsa dönmenin mutluluğunu yaşıyorum. Yapılan değerlendirme ve paylaşımlardan anlaşılan o ki, bu durumdan memnun olan çok.
O halde bizi biz yapan esas yaşamımızı, salgın tehlikesini atlattıktan sonra da insan ilişkilerimizi İslam ahlakı ve hukuku ile daha da güçlendirerek devam ettirsek diye düşünüyorum.
Öyle sanıyorum ki böyle düşünen ve arzulayan insan sayısı çok olacaktır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Halit Açar
Yaşam biçimi
Modern yaşam tutkusu, toplumların yaşam biçimlerinde büyük değişimlere yol açtı.
Bu değişime, geleneksel yaşam ile modern yaşam dönemlerine denk gelen günümüzde yaşayanlar olarak bizzat tanık olduk.
Yaşam için gerekli araç-gereçlerin değişmesi, eğitim süreçleri ve biçimlerinin, mal ve mülk sahibi olma isteklerinin değişmesi, beslenme biçimleri, geçim kaynakları ve yolları ile sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal uğraşların, insan, insan ve insan toplum ilişkilerini içeren toplumsal formların değişmesi gibi insan ve toplum hayatını tamamen eski ve yeni biçim olarak tanımlanır noktaya getirdi. Yaşanan değişikliklerin insan ve toplum yararına olmadığı değerlendirmesini çokça paylaşmıştım, insan ve topluma ilişkin düşüncelere sahip herkes de bu değerlendirmeleri ifade etmişti. Aslında bu değişimi yaşamakta olan, ancak modern yaşam tutkusunun girdabındaki herkes geçmişe özlem duyduklarını ifade etmektedir.
İlk insandan bu yana beslenme, giyinme, barınma, güvenlik, iş bölümü, dayanışma, aile kurma ve bu kurum içinde çoğalma, insanlar arasında ilişkileri düzenleme, geçim kaynakları ve sosyal, kültürel, siyasal uğraşlar keşifler sayesinde birikim haline gelerek, günümüze kadar kültürel kazanımlar olarak ulaşmıştır.
Bu birikimler ki, Allah’ın yeryüzünü imar etmesini istediği insan’ın, yine Allah’ın öğrettikleri ile bu buyruğa uyarak ortaya koyduğu emeğinin ürünü. İnsanın, yaşamı için gerekli olanlara ulaşması, elde etmesi, yapısı gereği, zihinsel, ruhsal ve bedensel olarak emeğine bağlı kılınmışken, tüm bu birikime ihtiyacımız yokmuş anlayışına bizi sürükleyen modern yaşam tutkusundan, #KoronaVirüs salgını sayesinde kurtulmak imkanı bulduk gibi.
Öyle ya salgından korunmaya yönelik gerek devlet otoritesinin getirdiği kısıtlamalar ve gerekse insanın kendini sakınması nedeniyle modern yaşam durakladı. Geleneksel yaşama zorunlu bir dönüş oldu.
Şahsen, özlem duyduğum yaşama kısmen de olsa dönmenin mutluluğunu yaşıyorum. Yapılan değerlendirme ve paylaşımlardan anlaşılan o ki, bu durumdan memnun olan çok.
O halde bizi biz yapan esas yaşamımızı, salgın tehlikesini atlattıktan sonra da insan ilişkilerimizi İslam ahlakı ve hukuku ile daha da güçlendirerek devam ettirsek diye düşünüyorum.
Öyle sanıyorum ki böyle düşünen ve arzulayan insan sayısı çok olacaktır.