YARALI ASLAN....

1876 da Rus Büyükelçisinin başını çektiği isyana teşvik tertipleri sonucu Balkan ve Kafkas bölgelerindeki Osmanlı toprakları süratle elimizden gitmeye ve Balkanlarda yeni devletler  kurulmaya başlandi.
İşte o günlerde Balkanlarda bir savaşta Osmanlı askeri midesini parçalayan şarapnel parçasını eliyle çekip çıkarır ve upuzun yerde yatarak sıhhıyecileri bekler.
Yaralı gâziye ulaşan sıhhiye ekibi çeşme başında acı içinde yatan yiğide "morfin yok seni burada ameliyat edeceğiz, dayanabilirmisin" der.
Acı içindeki gâzi, yaralı bir aslan gibi yerde yatan o yigid cengaver, 
"helalime sözüm var köyüme evime gitmeye, dayanırım, yapın" der.
Sihhiye tabibi yaralı aslanın ağzına keçeden bir parça koyar ve boynuna doğru iki ucunu bağlar.
Maksat acı duyduğunda  dişleri sürtünüp kırılmasın agzinı yaralamasin diye.
Tabip çeşmeden kova ile su alıp yaralı bölgeyi iyice yıkar ve köyden getirttiği yorgan iğnesi ve yünden eğrilmiş iple ile o yaralı bölgeyi diker.
Yaralı aslan çektiği acıyı belirtmesin diye, keçeyi ağzında paramparça etmiş ve sonra tansiyonu düşerek bayilmıştir.
Tabip uyanan yaralı aslana dönerek "seni ameliyat ederken ne aklına geldi" diye sorar.
Yaralı gâzi " Namaz kıldım köyümde evimde, eşimde beni bekledi başımda" der....
Balkan savaşları ve Kafkas cephe savaşlarından sonra zengin fakir  ağa beg binlerce on binlerce Osmanlı tebâasi Anadolu ya doğru göçe başlar ve ulaşabildikleri yere kadar gelirler, hatta İstanbul sokakları fakir fukara ile dolar.
İşte savaş böyle bir şey....
Bunu niye anlattım, kimse Suriye'den gelenleri kınamasın....
KINAMASIN!!!
Acı feryat ve figani ancak çekenler bilir. Saygılarımla.