Tefekkür: Zihnin derinliklerine odaklanmak, varlığın özüne inmek ve varlığın asıl görünmeyen kısımları üzerinde derin ve manalı bir şekilde düşünmektir. Varlığa, olaylara, doğaya farklı açılardan bakmak, asıl maddesine değil cevherine mana kazandırmaktır.
Bir kitaba bakan biri kitapta yazılan sözü görür, tefekkür eden ise kitaptaki özü görür. Sıradan birisi kitapta boncuk misali dizilmiş heceleri görür, tefekkür eden ise kitabın özün de saklı olan cevheri görür.
Sıradan gözlerle doğanın kitabına bakan da avuçlarını bizlere açmış doğa anayı görür, ona tefekkürle odaklanan ise onda gizlenmiş asıl manayı görür.
Evet tefekkür etmek varlığın asıl gayesine inmenin en kestirme yoludur.
Ebü Derda’nın nakil ettiği bir hadiste “ Bir saatlik tefekkür bir yıllık nafile ibadetten daha hayırldır.” hadisi tefekkür etmenin yeri geldiğinde ibadet hükmüne bile geçip nafile ibadetleri geride bırakacak mahiyette olduğunun kanıtıdır. Kuran-ı Kerim’in bir çok ayetinde;” Siz hiç akletmez misiniz” der. Orada ki “akletmek” düşünmek, tefekkür etmek manalarına geliyor olup, birden çok ayette sürekli zikredilmesi tefekkürün önemini gözler önüne sermektedir. Zaten insan denilen akıl nimeti bahşedilmiş varlığın diğer tüm canlılardan neredeyse tek farkı düşünmesi, akıl etmesidir.
Peki bu güzel hediyeye sahip çıkmayan ve tam manasıyla kullanmayan bir insanın düştüğü hal nasıldır?
Evet açık söylemek gerekirse sıradan bir canlı gibi yer, içer, çoğalır ve zamanı geldiğinde ise ölüp gider. İnsan hakiki ve derin bir şekilde yapılan tefekkürle melekler üstü mertebelere ulaşabilirken gereksiz ve gaflet yolunu açan ayrıntıların üzerine tefekkür etmek hayvanlardan daha aşağı bir mertebeye düşmesine neden olup zelil bir duruma düşebilir. Çünkü gereksiz ve manasız düşünmek insanı maddileştirir.
İnsanoğlunun maddi ihtiyaçları olduğu gibi aklının da manevi ihtiyaçları vardır. İşte bu ihtiyaçlarını temel azığı ise düşünmektir. Ancak hakkıyla düşünen insan, aklının azığını verip onun vazifesini daha güzel bir şekilde yerine getirmesini sağlar. Yoksa ömür beyhude harcanan bir ömürden öteye geçmez.
Sevgili okurlarım çokça tefekkür edelim.
Varlığımızın asıl manasına inelim, varlık manamızı bulduktan sonra onun da özüne inelim.
İşte o zaman yaşamak anlam kazanır.
Aldığımız her nefes mana kazandığı gibi bir mananın hizmetine de amade edilmiş olur.
Şükür edelim çünkü akıl denilen bir nimetle hediyelendirilmişiz, dua edelim çünkü bunu eksiksiz bir biçim de kullanmak nasip edilmiş ve tüm bunların üzerinde de tefekkür edelim yüce Yaratıcıya çünkü bize bunlarla diğer canlılar arasında ince biz çizgiyle büyük bir fark konulmuş.
Yaşamınızın her anını tefekkür tadında geçirmenizi dilerim.
Saygılar ve sevgilerimle...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ferit Bugenç
VARLIĞIN KEŞFİ TEFEKKÜR
Tefekkür: Zihnin derinliklerine odaklanmak, varlığın özüne inmek ve varlığın asıl görünmeyen kısımları üzerinde derin ve manalı bir şekilde düşünmektir. Varlığa, olaylara, doğaya farklı açılardan bakmak, asıl maddesine değil cevherine mana kazandırmaktır.
Bir kitaba bakan biri kitapta yazılan sözü görür, tefekkür eden ise kitaptaki özü görür. Sıradan birisi kitapta boncuk misali dizilmiş heceleri görür, tefekkür eden ise kitabın özün de saklı olan cevheri görür.
Sıradan gözlerle doğanın kitabına bakan da avuçlarını bizlere açmış doğa anayı görür, ona tefekkürle odaklanan ise onda gizlenmiş asıl manayı görür.
Evet tefekkür etmek varlığın asıl gayesine inmenin en kestirme yoludur.
Ebü Derda’nın nakil ettiği bir hadiste “ Bir saatlik tefekkür bir yıllık nafile ibadetten daha hayırldır.” hadisi tefekkür etmenin yeri geldiğinde ibadet hükmüne bile geçip nafile ibadetleri geride bırakacak mahiyette olduğunun kanıtıdır.
Kuran-ı Kerim’in bir çok ayetinde;” Siz hiç akletmez misiniz” der. Orada ki “akletmek” düşünmek, tefekkür etmek manalarına geliyor olup, birden çok ayette sürekli zikredilmesi tefekkürün önemini gözler önüne sermektedir. Zaten insan denilen akıl nimeti bahşedilmiş varlığın diğer tüm canlılardan neredeyse tek farkı düşünmesi, akıl etmesidir.
Peki bu güzel hediyeye sahip çıkmayan ve tam manasıyla kullanmayan bir insanın düştüğü hal nasıldır?
Evet açık söylemek gerekirse sıradan bir canlı gibi yer, içer, çoğalır ve zamanı geldiğinde ise ölüp gider. İnsan hakiki ve derin bir şekilde yapılan tefekkürle melekler üstü mertebelere ulaşabilirken gereksiz ve gaflet yolunu açan ayrıntıların üzerine tefekkür etmek hayvanlardan daha aşağı bir mertebeye düşmesine neden olup zelil bir duruma düşebilir. Çünkü gereksiz ve manasız düşünmek insanı maddileştirir.
İnsanoğlunun maddi ihtiyaçları olduğu gibi aklının da manevi ihtiyaçları vardır. İşte bu ihtiyaçlarını temel azığı ise düşünmektir. Ancak hakkıyla düşünen insan, aklının azığını verip onun vazifesini daha güzel bir şekilde yerine getirmesini sağlar. Yoksa ömür beyhude harcanan bir ömürden öteye geçmez.
Sevgili okurlarım çokça tefekkür edelim.
Varlığımızın asıl manasına inelim, varlık manamızı bulduktan sonra onun da özüne inelim.
İşte o zaman yaşamak anlam kazanır.
Aldığımız her nefes mana kazandığı gibi bir mananın hizmetine de amade edilmiş olur.
Şükür edelim çünkü akıl denilen bir nimetle hediyelendirilmişiz, dua edelim çünkü bunu eksiksiz bir biçim de kullanmak nasip edilmiş ve tüm bunların üzerinde de tefekkür edelim yüce Yaratıcıya çünkü bize bunlarla diğer canlılar arasında ince biz çizgiyle büyük bir fark konulmuş.
Yaşamınızın her anını tefekkür tadında geçirmenizi dilerim.
Saygılar ve sevgilerimle...