Van Gölü Bitlis ili sınırları içerisinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu, bölgedeki tektonik çöküntü alanının önünün kapanmasıyla oluşmuş bir volkanik set gölüdür.
Çok sayıda koyu bulunan Van Gölü'nün yüzölçümü 3 bin 713 km2'dir. Van Gölü hem tatlı su, hem de deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosistemdir. Suları tuzlu ve sodalıdır. Göl suyu tuzluluk oranı binde 19, pH'sı ise 9.8 dir. Bu yüzden Van Gölü yüksek rakıma ve sert kışlara rağmen donmaz.
Göl su seviyesi iklime bağlı olarak yükselip, düşmektedir. Ancak ortalama olarak denizden yüksekliği bin 646 metredir. Gölün ortalama derinliği 171 metre, en derin yeri ise, 451 metredir. Yeni yapılan çalışmalar ile gölün yaşının 600 bin yıl olduğu belirlenmiştir.
Gölün doğu bölümünde dört ada vardır. Bunlar; Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adalarıdır. Adalar tarihi ve turistik özelliğe sahiptir ve 1990 yılında Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmişlerdir.
Van Gölü dünyanın en büyük sodalı gölüdür, ayrıca Türkiye'de bulunan en büyük göldür. Gölün tuzlu-sodalı suları, biyolojik çeşitliliği sınırlamaktadır. Gölde bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve iki tür balık yaşamaktadır. Bunlar; inci kefalı (Chalcalburnus tarichi) ve 2018 yılında İl Jandarma Komutanlığı Su Altı Timinin, Van Gölü'ndeki dalış eğitimi sırasında 13 metre yükseklikteki bir mikrobiyalitin içerisinde yaşadığını tespit ettiği, siyah benekli sarı bir balıktır. Bu yeni balık türü ile ilgili araştırmalar devam etmektedir.
2015 yılında yapılan araştırmalara göre gölde piyasa değeri 7 milyar 500 milyon dolar olan 50 tonluk Uranyum vardır. Göl etrafı karadan 430 kilometredir.
Yöre halkına göre gölde bir canavar yaşamaktadır. Söylentiyi çıkaranların amaçlarının bölgeye turist çekmek olduğu söylense de, söylentileri araştırmak amacıyla bölgede pek çok bilimsel araştırma ekibi çalışmalar yapmıştır. İstanbul-Tahran demiryolu hatlarını da bağlamaktadır. Türkiye ve İran'a bağlanan demir yolu 1970’lerde yapılmıştır.
Vikipedi; Van Gölü’nü böyle anlatmış. Eksik anlatmış, fazla anlatmamış. Bir şehre bir göl ancak bu kadar yakışır, ancak bu kadar güzel bir uyum sağlanır. Van Gölsüz, masmavi Göl Vansız olamaz. Elbette Van’ın gölden başka o kadar çok özelliği ve güzelliği var ki, anlatmakla bitmez. Ancak bu yazımda sadece göle yer vermek istiyorum. Çünkü göl elden gidiyor ve herkes seyrediyor.
Şunun belirteyim Diyarbakır’da doğan, Van’da büyüyen biri olarak her iki şehrinde yaşamımda çok özel ve ayrı yerleri bulunuyor. Çocukluk ve gençlik yıllarımın geçtiği Van'a birkaç yıl aradan sonra tekrar gittim.
Van’daki çarpık şehirleşme ve bakımsızlık, şehre girer girmez kendini bariz bir şekilde gösteriyor. Belli -ki gelen de giden de sadece kendisine, çevresine ve mensubu olduğu siyasi görüşe hizmet etmiş. Bu sorunları Van'da göre yapan meslektaşlarıma bırakarak, asıl konuma yani Van Gölü’ne döneyim.
Çocukluk ve gençlik dönemimizde ulaşım öyle kolay değildi. Dolayısıyla bugün suyolu yapılan Mollakasım, Ayanis, Amik diğer tarafta Gevaş, Akdamar Adası, İn Köy gibi bölgelere herkes gidemezdi. Yüzmek için genelde Edremit merkeze ve İskele’ye giderdik. Zaman zaman Fidanlık Bölgesine de gitmişliğimiz olmuştur. Yani Feribot İskelesi’nin bulunduğu yerden, eski tahtalık dediğimiz bugün Edremit Kaymakamlığı’nın bulunduğu bölgeyi kapsayan kıyı şeridinde yüzerdik.
Şimdi durum böyle mi?
Üzülerek söyleyeyim değil…
Gerek kardeşlerime, gerekse arkadaşlarıma ‘hadi Edremit’e yüzmeye gidelim’ dediğimde ‘Edremit’te yüzülmez ki, koli basili oranı çok fazla’ dediler. ‘O zaman Kadembas’a, ya da Gevaş’a gidelim’ dediğimde aynı cevapla karşılaştım. Bilmeyenler için söyleyeyim, Van’dan Tatvan yönüne neredeyse göl girilmez hal almış. Tek alternatif ise, Erciş istikametindeki Mollakasım, Ayanıs ve Amik gibi yerler.
Bu gölün elden göz göre göre gittiğinin kanıtıdır. Gölün etrafındaki yerleşim alanlarındaki nüfusun hızla artması, yeterince arıtma tesisinin bulunmaması ve buna birde piknikçilerin duyarsızlığı eklenince (istisnalar hariç) Van Gölü, tüm bunlara rağmen yaşamak için direniyor.
Takip ettiğim kadarıyla eskiler yenileri, yeniler eskileri suçluyor. Lüks otellerde özel salonlarda etiketli kişilerle toplantılar yapılıyor, icraata gelince tık yok.
Burada en büyük görevin Vanlılara ve Vanlıların daha güçlü destek vereceği sivil toplum örgütlerine düşüyor. Van Gölü elden gidiyor. Silkelenin ve Van'a atanmış bürokratlara, memurlara baskı kurun. Çünkü onlar yolcu siz hancısınız. Unutmayın Van Gölü bir insanlık mirasıdır. Eğer -ki Van Gölü biterse, Van’da biter. Bilin istedim.
Bu arada son bir cümle, Vanlılar neredeyse her adımda bulunan dilencilerden çok şikayetçi. Kimin ihtiyacı var., kimin yok bilinmiyor. Yetkililerin gerçek yoksullara sahip çıkmasını, sadece bu işi meslek haline getiren ve çoğu il dışından gelenlere yönelik ise gerekeni yapmasını istiyor.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ercan AKKAR
VAN GÖLÜ ELDEN GİDİYOR, HERKES SEYREDİYOR…
Van Gölü Bitlis ili sınırları içerisinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu, bölgedeki tektonik çöküntü alanının önünün kapanmasıyla oluşmuş bir volkanik set gölüdür.
Çok sayıda koyu bulunan Van Gölü'nün yüzölçümü 3 bin 713 km2'dir. Van Gölü hem tatlı su, hem de deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosistemdir. Suları tuzlu ve sodalıdır. Göl suyu tuzluluk oranı binde 19, pH'sı ise 9.8 dir. Bu yüzden Van Gölü yüksek rakıma ve sert kışlara rağmen donmaz.
Göl su seviyesi iklime bağlı olarak yükselip, düşmektedir. Ancak ortalama olarak denizden yüksekliği bin 646 metredir. Gölün ortalama derinliği 171 metre, en derin yeri ise, 451 metredir. Yeni yapılan çalışmalar ile gölün yaşının 600 bin yıl olduğu belirlenmiştir.
Gölün doğu bölümünde dört ada vardır. Bunlar; Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adalarıdır. Adalar tarihi ve turistik özelliğe sahiptir ve 1990 yılında Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmişlerdir.
Van Gölü dünyanın en büyük sodalı gölüdür, ayrıca Türkiye'de bulunan en büyük göldür. Gölün tuzlu-sodalı suları, biyolojik çeşitliliği sınırlamaktadır. Gölde bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve iki tür balık yaşamaktadır. Bunlar; inci kefalı (Chalcalburnus tarichi) ve 2018 yılında İl Jandarma Komutanlığı Su Altı Timinin, Van Gölü'ndeki dalış eğitimi sırasında 13 metre yükseklikteki bir mikrobiyalitin içerisinde yaşadığını tespit ettiği, siyah benekli sarı bir balıktır. Bu yeni balık türü ile ilgili araştırmalar devam etmektedir.
2015 yılında yapılan araştırmalara göre gölde piyasa değeri 7 milyar 500 milyon dolar olan 50 tonluk Uranyum vardır. Göl etrafı karadan 430 kilometredir.
Yöre halkına göre gölde bir canavar yaşamaktadır. Söylentiyi çıkaranların amaçlarının bölgeye turist çekmek olduğu söylense de, söylentileri araştırmak amacıyla bölgede pek çok bilimsel araştırma ekibi çalışmalar yapmıştır. İstanbul-Tahran demiryolu hatlarını da bağlamaktadır. Türkiye ve İran'a bağlanan demir yolu 1970’lerde yapılmıştır.
Vikipedi; Van Gölü’nü böyle anlatmış. Eksik anlatmış, fazla anlatmamış. Bir şehre bir göl ancak bu kadar yakışır, ancak bu kadar güzel bir uyum sağlanır. Van Gölsüz, masmavi Göl Vansız olamaz. Elbette Van’ın gölden başka o kadar çok özelliği ve güzelliği var ki, anlatmakla bitmez. Ancak bu yazımda sadece göle yer vermek istiyorum. Çünkü göl elden gidiyor ve herkes seyrediyor.
Şunun belirteyim Diyarbakır’da doğan, Van’da büyüyen biri olarak her iki şehrinde yaşamımda çok özel ve ayrı yerleri bulunuyor. Çocukluk ve gençlik yıllarımın geçtiği Van'a birkaç yıl aradan sonra tekrar gittim.
Van’daki çarpık şehirleşme ve bakımsızlık, şehre girer girmez kendini bariz bir şekilde gösteriyor. Belli -ki gelen de giden de sadece kendisine, çevresine ve mensubu olduğu siyasi görüşe hizmet etmiş. Bu sorunları Van'da göre yapan meslektaşlarıma bırakarak, asıl konuma yani Van Gölü’ne döneyim.
Çocukluk ve gençlik dönemimizde ulaşım öyle kolay değildi. Dolayısıyla bugün suyolu yapılan Mollakasım, Ayanis, Amik diğer tarafta Gevaş, Akdamar Adası, İn Köy gibi bölgelere herkes gidemezdi. Yüzmek için genelde Edremit merkeze ve İskele’ye giderdik. Zaman zaman Fidanlık Bölgesine de gitmişliğimiz olmuştur. Yani Feribot İskelesi’nin bulunduğu yerden, eski tahtalık dediğimiz bugün Edremit Kaymakamlığı’nın bulunduğu bölgeyi kapsayan kıyı şeridinde yüzerdik.
Şimdi durum böyle mi?
Üzülerek söyleyeyim değil…
Gerek kardeşlerime, gerekse arkadaşlarıma ‘hadi Edremit’e yüzmeye gidelim’ dediğimde ‘Edremit’te yüzülmez ki, koli basili oranı çok fazla’ dediler. ‘O zaman Kadembas’a, ya da Gevaş’a gidelim’ dediğimde aynı cevapla karşılaştım. Bilmeyenler için söyleyeyim, Van’dan Tatvan yönüne neredeyse göl girilmez hal almış. Tek alternatif ise, Erciş istikametindeki Mollakasım, Ayanıs ve Amik gibi yerler.
Bu gölün elden göz göre göre gittiğinin kanıtıdır. Gölün etrafındaki yerleşim alanlarındaki nüfusun hızla artması, yeterince arıtma tesisinin bulunmaması ve buna birde piknikçilerin duyarsızlığı eklenince (istisnalar hariç) Van Gölü, tüm bunlara rağmen yaşamak için direniyor.
Takip ettiğim kadarıyla eskiler yenileri, yeniler eskileri suçluyor. Lüks otellerde özel salonlarda etiketli kişilerle toplantılar yapılıyor, icraata gelince tık yok.
Burada en büyük görevin Vanlılara ve Vanlıların daha güçlü destek vereceği sivil toplum örgütlerine düşüyor. Van Gölü elden gidiyor. Silkelenin ve Van'a atanmış bürokratlara, memurlara baskı kurun. Çünkü onlar yolcu siz hancısınız. Unutmayın Van Gölü bir insanlık mirasıdır. Eğer -ki Van Gölü biterse, Van’da biter. Bilin istedim.
Bu arada son bir cümle, Vanlılar neredeyse her adımda bulunan dilencilerden çok şikayetçi. Kimin ihtiyacı var., kimin yok bilinmiyor. Yetkililerin gerçek yoksullara sahip çıkmasını, sadece bu işi meslek haline getiren ve çoğu il dışından gelenlere yönelik ise gerekeni yapmasını istiyor.
Sevgiyle kalın.