Şırnak’ın Uludere ilçesinde katledilen katırlarla ilgili açıklama yapan Şırnak Valisi Ali İhsan Su,‘Katırların öldürülmediğini, uçurumdan atladığını’ iddia ediyor.
Ağrı Valisi Musa Işın, Diyadin ilçesi Tendürek Dağ’ında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyadin eski İlçe Eş Başkanı Cezmi Budak ve 1 PKK’linin yaşamını yitirmesine, MEYADER Temsilcisi Cenap İlboğa ile 5 askerin yaralanmasına neden olan çatışmayla ilgili konuşuyor ve Cenap İlboğa hakkında, ‘Biz, terörist olarak düşünüyoruz. Bu iki şahsın da dosyaları çok kabarık. Bunlar, PKK'ya adam toplayan, lojistik destek sağlayan kişiler. HDP eski ilçe başkanı bu manada milistir’ diye biliyor.
Antalya’nın Serik ilçesinde HDP ilçe binasına saldırı düzenleniyor ve Serik Kaymakamı Erol Rüstemoğlu, Serik bölgesinin hassasiyetleri olduğunu, bu yüzden de parti binasının kapatılıp tabelanın indirilmesini isteyebiliyor.
Buyurun buradan yakın…
Bu üç örneğe bakarak ne dememiz, ne analiz yapmamız, ne tespitte bulunmamız gerekiyor.
Bunlar devletin valisi ve kaymakamları…
Bilindiği gibi valiler ve kaymakamlar atandıkları yerlerde devleti temsil ediyorlar. Gittikleri il ve ilçelerin en güzide yerindeki binalarda bulunan makam odalarında mesai yapıyor, yine o il veya ilçenin en nadide yerindeki konutlarında ikamet ediyorlar.
Vali ve kaymakamlar, yıllarca atandıkları il ve ilçelerde vatandaşın gözünde, ‘devlet babayı temsil eden, devletin sıcaklığını tüm kesimlere eşit şekilde hissettiren ve tarafsız olduklarına inanılan kimseler olarak görülüyordu.’ Asıl durum böyle olmamasına rağmenyıllarca böyle bir realite vardı.
Şimdi durum böylemi, tabi ki değil. Dünya küçüldü, teknoloji gelişti. Buna paralel olarak vatandaşın algısı da, bakış açısı da değişti tabi ki... Artık vali ve kaymakamların durumu, telefon dinlemeleri veya tapelerdeki gibi iddia ediliyor. Yani vatandaşın iddialar ışığında algısı,‘vali ve kaymakamların gizlemeden, saklamadan direk olarak, iktidardaki partiyi destekleyip, talimatı da onlardan aldığı’ yönüne dönüştüğü gerçeğidir. İşte yukarıdaki 3 örnek, bunun bariz göstergesidir.
İlkönce şu katır meselesine bir bakalım: Doğu ve Güneydoğu’nun coğrafi konumu çok çetindir. Bu bölgelerde oturanlar İran, Irak ve Suriye’dekilerle akrabadırlar ve nüfusunun büyük çoğunluğu Kürtlerden oluşmaktadır. Bu bölgeler, özel devlet politikaları nedeniyle her dönem geri bırakılmış, vatandaşların geçimi için tarım ve hayvancılığın dışında pek fazla alternatif bırakılmamıştır.
Dolayısıyla sınır boylarında yaşayanlar, karşı taraftaki akrabalarıyla çay-şeker, kap-kaçak, halı-kilim, mazot-benzin gibi bazı kalemlerde alış-verişte bulunarak, bir nevi sınır ticareti yapmış, hatta oradaki görevlilere de bundan pay vermişlerdir.
Yıllardan beri süre gelen bu sınır ticareti, çetin coğrafi koşullara uyumlu katırlarla yapılmış ve halende yapılmaktadır. Ayrıca son 30 yıldan bu yana yaşanan çatışmalı ortamda katırlar gerek askerlerin, gerekse PKK’lilerin, orta ve ağır silahlarını taşıdığı araçlara da dönüşmüşlerdir. Kanımca katırlar, bu özelliklerinden dolayı hedef tahtasına konulmuş ve vurularak hem bölge halkının ticareti engellenmiş, hem de PKK’nin önemli araçlarından biri yok edilmek istenmiştir.
Yine kanımca katırların vurulması bölgede yapılan barajlar, kalekollar gibi bir strateji çerçevesinde gerçekleşiyor ve Şırnak Valisi Ali İhsan Su’nun da, katırların durup dururken uçurumdan atlayarak intihar edemeyeceğini hepimizden iyi bildiğini de biliyoruz. Burada tartışılan Vali Su’nun söylem ve üslup şeklidir.
Ayrıca Şırnak Valisi Su, Roboski’de 34 canını yitirenlerin, Ağustos 2012’de 9’u asker 1’i korucu 10 kişinin öldüğü trafik kazasına ilk müdahale edenler ve yaralıları kurtaranlar olduğunu da unutmamalıdır.
Gelelim ikincisine: Ağrı Valisi Musa Işın, Tendürek’te devlete göre PKK’nin, PKK’ye göre devletin provokasyon girişiminde yaralanan MEYADER Temsilcisi Cenap İlboğa ve yaşamını yitiren HDP Diyadin eski İlçe Eş Başkanı Cezmi Budak’a yönelik, ‘Biz, ikisini de terörist olarak görüyoruz’ demesidir.
Vali Işın’ın, hangi dosyalara göre bu iki kişiyi ‘terörist’olarak ilan ettiğini bilmiyoruz. Kamuoyu, Vali Işın’ın varsa elinde bu yönlü dosyalar, bunları paylaşmasını bekliyor. Yoksa ortaya saçılan tapeler, internete düşen görüntüler Genelkurmay Başkanlığı ve diğer siyasilerin yaptığı açıklamalar ile Vali Işın’ın yaptığı açıklamalar arasındaki çelişkiler, Budak ve İlboğa’nın, asker ve PKK’lilerin ölmemesi, barış sürecinin zarar görmemesi için kendilerini siper ettiği gerçeğidir.
Sonuncusuna bir bakalım: Antalya’nın Serik ilçesinde HDP ilçe binasının açılışını yapıyor. Her nedense bu tür olaylarda ortaya çıkan ve kim oldukları bir türlü anlaşılamayan bir grup, binaya ve HDP’lilere saldırıyor.
Olay yerine gelen ve asli görevi binanın açık kalmasını ve HDP’lilerin can güvenliğini sağlamak olan Kaymakamı Erol Rüstemoğlu, asli görevini unutarak ‘Serik’in hassasiyetleri olduğundan’ dem vurup, ‘HDP’lilerden binayı kapatmalarını’ istiyor.
O zaman birileri de çıkar, Kaymakam beye şu soruyu sorabilir? ‘Peki başka yerdeki hassasiyetleri ne yapacağız. Oralarda da parti binalarını kapatacak mıyız?’ Bu ne yaman çelişkidir böyle...
Ben yinede herkesin bir birine tahammül ettiği, bireysel ve siyasi çıkarların ön planda tutulmadığı, vali ve kaymakamların halk tarafından seçildiği, barış ve kardeşliğin hüküm sürdüğü, iç güvenlik paketleriyle elleri güçlendirilmiş vali ve kaymakamların bulunmadığı bir ülke temenni ediyorum.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ercan AKKAR
Vali Ve Kaymakamları Halk Seçmeli…
Şırnak’ın Uludere ilçesinde katledilen katırlarla ilgili açıklama yapan Şırnak Valisi Ali İhsan Su,‘Katırların öldürülmediğini, uçurumdan atladığını’ iddia ediyor.
Ağrı Valisi Musa Işın, Diyadin ilçesi Tendürek Dağ’ında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyadin eski İlçe Eş Başkanı Cezmi Budak ve 1 PKK’linin yaşamını yitirmesine, MEYADER Temsilcisi Cenap İlboğa ile 5 askerin yaralanmasına neden olan çatışmayla ilgili konuşuyor ve Cenap İlboğa hakkında, ‘Biz, terörist olarak düşünüyoruz. Bu iki şahsın da dosyaları çok kabarık. Bunlar, PKK'ya adam toplayan, lojistik destek sağlayan kişiler. HDP eski ilçe başkanı bu manada milistir’ diye biliyor.
Antalya’nın Serik ilçesinde HDP ilçe binasına saldırı düzenleniyor ve Serik Kaymakamı Erol Rüstemoğlu, Serik bölgesinin hassasiyetleri olduğunu, bu yüzden de parti binasının kapatılıp tabelanın indirilmesini isteyebiliyor.
Buyurun buradan yakın…
Bu üç örneğe bakarak ne dememiz, ne analiz yapmamız, ne tespitte bulunmamız gerekiyor.
Bunlar devletin valisi ve kaymakamları…
Bilindiği gibi valiler ve kaymakamlar atandıkları yerlerde devleti temsil ediyorlar. Gittikleri il ve ilçelerin en güzide yerindeki binalarda bulunan makam odalarında mesai yapıyor, yine o il veya ilçenin en nadide yerindeki konutlarında ikamet ediyorlar.
Vali ve kaymakamlar, yıllarca atandıkları il ve ilçelerde vatandaşın gözünde, ‘devlet babayı temsil eden, devletin sıcaklığını tüm kesimlere eşit şekilde hissettiren ve tarafsız olduklarına inanılan kimseler olarak görülüyordu.’ Asıl durum böyle olmamasına rağmenyıllarca böyle bir realite vardı.
Şimdi durum böylemi, tabi ki değil. Dünya küçüldü, teknoloji gelişti. Buna paralel olarak vatandaşın algısı da, bakış açısı da değişti tabi ki... Artık vali ve kaymakamların durumu, telefon dinlemeleri veya tapelerdeki gibi iddia ediliyor. Yani vatandaşın iddialar ışığında algısı,‘vali ve kaymakamların gizlemeden, saklamadan direk olarak, iktidardaki partiyi destekleyip, talimatı da onlardan aldığı’ yönüne dönüştüğü gerçeğidir. İşte yukarıdaki 3 örnek, bunun bariz göstergesidir.
İlkönce şu katır meselesine bir bakalım: Doğu ve Güneydoğu’nun coğrafi konumu çok çetindir. Bu bölgelerde oturanlar İran, Irak ve Suriye’dekilerle akrabadırlar ve nüfusunun büyük çoğunluğu Kürtlerden oluşmaktadır. Bu bölgeler, özel devlet politikaları nedeniyle her dönem geri bırakılmış, vatandaşların geçimi için tarım ve hayvancılığın dışında pek fazla alternatif bırakılmamıştır.
Dolayısıyla sınır boylarında yaşayanlar, karşı taraftaki akrabalarıyla çay-şeker, kap-kaçak, halı-kilim, mazot-benzin gibi bazı kalemlerde alış-verişte bulunarak, bir nevi sınır ticareti yapmış, hatta oradaki görevlilere de bundan pay vermişlerdir.
Yıllardan beri süre gelen bu sınır ticareti, çetin coğrafi koşullara uyumlu katırlarla yapılmış ve halende yapılmaktadır. Ayrıca son 30 yıldan bu yana yaşanan çatışmalı ortamda katırlar gerek askerlerin, gerekse PKK’lilerin, orta ve ağır silahlarını taşıdığı araçlara da dönüşmüşlerdir. Kanımca katırlar, bu özelliklerinden dolayı hedef tahtasına konulmuş ve vurularak hem bölge halkının ticareti engellenmiş, hem de PKK’nin önemli araçlarından biri yok edilmek istenmiştir.
Yine kanımca katırların vurulması bölgede yapılan barajlar, kalekollar gibi bir strateji çerçevesinde gerçekleşiyor ve Şırnak Valisi Ali İhsan Su’nun da, katırların durup dururken uçurumdan atlayarak intihar edemeyeceğini hepimizden iyi bildiğini de biliyoruz. Burada tartışılan Vali Su’nun söylem ve üslup şeklidir.
Ayrıca Şırnak Valisi Su, Roboski’de 34 canını yitirenlerin, Ağustos 2012’de 9’u asker 1’i korucu 10 kişinin öldüğü trafik kazasına ilk müdahale edenler ve yaralıları kurtaranlar olduğunu da unutmamalıdır.
Gelelim ikincisine: Ağrı Valisi Musa Işın, Tendürek’te devlete göre PKK’nin, PKK’ye göre devletin provokasyon girişiminde yaralanan MEYADER Temsilcisi Cenap İlboğa ve yaşamını yitiren HDP Diyadin eski İlçe Eş Başkanı Cezmi Budak’a yönelik, ‘Biz, ikisini de terörist olarak görüyoruz’ demesidir.
Vali Işın’ın, hangi dosyalara göre bu iki kişiyi ‘terörist’olarak ilan ettiğini bilmiyoruz. Kamuoyu, Vali Işın’ın varsa elinde bu yönlü dosyalar, bunları paylaşmasını bekliyor. Yoksa ortaya saçılan tapeler, internete düşen görüntüler Genelkurmay Başkanlığı ve diğer siyasilerin yaptığı açıklamalar ile Vali Işın’ın yaptığı açıklamalar arasındaki çelişkiler, Budak ve İlboğa’nın, asker ve PKK’lilerin ölmemesi, barış sürecinin zarar görmemesi için kendilerini siper ettiği gerçeğidir.
Sonuncusuna bir bakalım: Antalya’nın Serik ilçesinde HDP ilçe binasının açılışını yapıyor. Her nedense bu tür olaylarda ortaya çıkan ve kim oldukları bir türlü anlaşılamayan bir grup, binaya ve HDP’lilere saldırıyor.
Olay yerine gelen ve asli görevi binanın açık kalmasını ve HDP’lilerin can güvenliğini sağlamak olan Kaymakamı Erol Rüstemoğlu, asli görevini unutarak ‘Serik’in hassasiyetleri olduğundan’ dem vurup, ‘HDP’lilerden binayı kapatmalarını’ istiyor.
O zaman birileri de çıkar, Kaymakam beye şu soruyu sorabilir? ‘Peki başka yerdeki hassasiyetleri ne yapacağız. Oralarda da parti binalarını kapatacak mıyız?’ Bu ne yaman çelişkidir böyle...
Ben yinede herkesin bir birine tahammül ettiği, bireysel ve siyasi çıkarların ön planda tutulmadığı, vali ve kaymakamların halk tarafından seçildiği, barış ve kardeşliğin hüküm sürdüğü, iç güvenlik paketleriyle elleri güçlendirilmiş vali ve kaymakamların bulunmadığı bir ülke temenni ediyorum.
Sevgiyle kalın.