Ulusalcıların etki alanı ve 'Kemalizm'e yeniden dönüş mü?
Yazının Giriş Tarihi:
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.10.2024 10:36
İktidara geldiği 2002'den bu yana ABD,NATO ve AB çizgisinde gel-gitler yaşayan Akparti hükümeti,
15 Temmuz Fetö darbe girişiminin bertaraf edilmesinden sonra adeta bu politikasından 180' derecelik bir dönüş yaparak 'Ulusalcı ve Avrasyacı 'bir politikaya doğru yelken açtı.
Özellikle dış politika bağlamında bu değişiklik daha çok öne çıkmaya başladı. Şu anda Türkiye'nin dış politikası tamamen ulusalcı kanadın belirlediği şekilde ve Doğu Perinçek'in stratejik aklı ile yürütülüyor.
Bunun en belirgin özelliğini 15 Temmuz darbe girişimi öncesine kadar Amerikancı ve Natocu bir çizgi iizleyen TSK'nın daha sonra ise milli bir politikaya daha yakın bir çizgiye kaymasında görebilmekteyiz.
Son yıllarda Anti-amerikancı askerlerin ABD ve NATO'ya karşı dik duruş sergileyerek ve önceki politikalarının tam aksine 180 derecelik bir dönüş yaparak 'tüm Komşularla sıfır sorun ve bağımsız bir Türkiye' siyaseti izlemesi aşikar olarak görülmeye başlandı.
TSK'nın bu tavrı ABD ve gerekse NATO içerisinde pek hoş karşılanmayarak Türkiye, biranda hem ekonomik ve hemde askeri alanda kuşatılmaya başlandı.
Şüphesiz ki TSK içerisinde anti-amerikancı çizginin yeniden etkin hale gelmesinde bizatihi Doğu Perinçek'in inkar edilemeyecek şekilde etkinliğinden söz edebiliriz. Daha önce Ergenekon sürecinde
by-pas edilmek istenen ulusalcı ekip, bu kez kendilerini tasfiye etmek isteyen Fetöcü ekibi tasfiye ederek,Ordu içerisindeki etkinliklerini zirveye çıkardılar.
TSK içerisindeki Fetöcü askerlerin tasfiyesi için
15 Temmuz darbe girişimi bir milat oldu ve ellerine geçen kozu fırsata dönüştüren ulusalcı ekip,Tayyip Erdoğan üzerinde de etkili olmaya başlayarak Erdoğan'ın Dış politikasında adeta 'rol model' anlamında ilham kaynağı oldular.
Doğu PERİNÇEK'in "Tayyip ERDOĞAN Kemalizm'e teslim oldu.Birileri Türkiye'yi Tayyip ERDOĞAN yönetiyor diyenler yanılıyorlar.Çünkü artık bundan sonra Türkiye,Tayyip ERDOĞAN'ı yönetiyor" açıklaması bu tezi doğruluyor.
Yine Ulusalcı kalemlerden Gazeteci Halil NEBİLER'in
“dün BOP eş başkanının yönettiği bir Türkiye'yi bugün bizim fikirlerimiz yönetiyor.
Silivri cezaevinde dünyanın 5. en büyük ordusunu yeniden fabrika ayarlarına döndürerek Zeytin dalı hareketini gerçekleştirdik.” diyerek Ulusalcı gücün etkinliğinin altını çiziyor.
Geçen ay içerisinde yapılan 19 Mayıs kutlamalarının Milli mücadelenin başlatıldığı yer olan Samsun' da yapılması ve 'Samsun ruhu' fikrinin de arkasında Doğu Perinçek'in olduğu ve bununla ilgili olarak hükümete bir yol haritası verdiği belirgin olarak ortada gözüküyor.
Cumhurbaşkan Erdoğan'ın 19 Mayıs kutlamaları ile ilgili açıklamasında 'Bağımsız ve Özgür Türkiye' söylemi hem Atatürk'ün ve hemde Doğu Perinçek'in partisi, Vatan Partisinin 'Tam bağımsız Türkiye' sloganı ile birebir örtüştüğünü görürüz. Yine Ulusalcı Vatan Partisinin gençlik örgütü olan TGB üyelerinin Beşiktaş'ta Osmanlı Ocakları,Ülkü Ocakları ve Ak ocaklarını biraraya getirmesi ,Doğu Perinçek'in Hükümet içerisinde etkinliğini ortaya koyuyor.
Şüphesiz ki bir başka önemli hadise ise yine 19 Mayıs'ta Samsun'da tüm parti liderlerinin biraraya getirilmesi ve 'Türkiye ittifakı ' fikriyatının Doğu Perinçek'in empozesi ile gerçekleştirildiği ayan beyan ortada.
Doğu PERİNÇEK'in Akparti üzerindeki etkinliği dış politikada daha belirgin olarak öne çıkıyor. 2015 yılında bozulan Türkiye-Rusya ilişkisinin yeniden onarımında ve Çin-Rusya-İran ve Türkiye arasında kamu diplomasi yürütmesinde Doğu Perinçek isminini sık sık görmekteyiz.
Öyle ki Vatan Partisi ve Ulusal Tv'nin Tahran'da ofislerinin olması ve Ali Ekber Velayeti ve İran'ın üst düzey bir çok yetkilileri ile direk görüşmesi Perinçek'in etkinliğine bir başka örnektir.
Yine Ulusal kanadın Venezuela üzerinden de etkinliklerini görebiliyoruz. 2015 yılında Venezuela ile Türkiye arasındaki ilişkilerin yürütülmesinde de Doğu Perinçek ismini ve izini görmek mümkün. THY ile Venezuella arasında uçuşların başlatılmasında da PERİNÇEK ekibinin başak rol oynadığı biliniyor.
Venezuela Cumhurbaşkanı MADUORO'nun Türkiye ziyaretini de Dışişlerinde etkin konumda olan Perinçekçi ekibin ayarladığı aşikardır.
Türkiye ile Çin arasında yıllardır sorun olan Doğu Türkistan meselesinde Doğu Perinçek 'in Çin'i ziyareti sonrası Türk Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat ÖNAL'ın "Türkiye olarak Çin'in terör unsurlarına karşı mücadelesini ve toprak bütünlüğünü savunuyoruz" açıklaması Perinçek ekibinin Dışişlerindeki etkin bir konumda olduğunu ortaya koymak açısından altının çizilmesi gereken bir başka konudur. Çünkü Sedat ÖNAL'ın bu ifadesi ile artık Çin'in Uygur bölgesindeki Doğu Türkistanlı müslümanların,Çin'e karşı savaşması Türkiye açısından da bir terör hareketi olarak kabul edilmesi anlamı taşıyor. Ayrıca Çin'in de PKK konusunda Türkiye'nin terörle olan mücadelesini desteklediğini ve 'Türkiye'nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz.” açıklaması Türkiye'yi Uygur Türkleri konusunda Çin'e karşı savunmaktan alı koyuyor.
Bu Türkiye açısından 'Ne İsa'ya nede Musa'ya' gibi bir durum oluşturmuş oluyor. Çünkü Türkiye'nin Doğu Türkistan meselesinde bir islam ülkesi olarak Çin'in yanında yer alıyor pozisyonu alması Doğu Türkistan'daki müslümanların tepkisini çekmek açısından da bizim açımızdan da çok zor bir durum. Çünkü Doğu Türkistan'daki Müslümanlar Çin hükümeti tarafından sistemli bir şekilde asimilasyon politikasına tabi tutarken, bir yandan da Uygur Müslümanları Çin tarafından toprak bütünlüğüne zarar veriyor gerekçesiyle terörist olarak algılanmasına yol açıyor. Bu durum Türkiye açısından müslüman bir ülke konumunda olması hasebiyle ve dini hassasiyetleri bakımından Çin'in bu politikasına karşı çıkması durumunda ise Çin ile Türkiye arasındaki gerilim ve ticari ilişkiler kendisine bir risk getiriyor.
Yani Türkiye 'iki arada bir derede' kalmış durumda.
Bu her iki durum Türkiye için bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Ancak Doğu Perimçek'in Türkiye ile Çin arasında bir köprü vazifesi gördüğü çok açık ve bu konuda da Perinçek'in çok ama çok söz sahibi olduğu aşikardır.
Vatan Partisi'nin önderliğinde düzenlenen “Üretimde
atılım için Türkiye-Çin ilişkisi” toplantısında yüzlerce Türk ve Çinli işadamları ve bir çok STK kuruluşlarını biraraya toplayan Doğu Perinçek'in etkinliği bu toplantıda da kendini hissettirdi.
Öyle ki Tayyip Erdoğan'ın en yakınında bulunan ve o toplantıya katılan işadamlarından BMC Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak'ın “ Doğu Perinçek'in eski bir yol arkadaşı ve yeni bir girişimci olarak sayın Perinçek'ten Türkiye ile Çin arasında bir köprü vazifesi görmesini istiyoruz.Asya kaçınılmaz kaderimizdir.
Biz Çin'in kapısını çalacağız. Çin'de bu konuda gerekli desteği bize verecektir.” açıklaması ve yine Akparti ve Tayyip Erdoğan'a en yakın isimlerden olan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülkerin'de
“Heğimşz Çin'in yanındayız.Bu çok mühim bir inisiyatiftir.” diyerek adeta Doğu Perinçek'ten bu konuda destek istemesi Doğu Perinçek'in hem iç ve hemde dış politikada çok büyük etki ve nüfuz alanı olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü Doğu Perinçek'in düzenlediği “ Üretimde atılım için Türkiye-Çin ilşkisi”
toplantısına katılan Ethem Sancak ve Murat Ülker'in
hem İslamcı ve hemde emperyalist ABD ve İsrail ile de yakın ticari ilişki içerisinde iş yapan firma sahibi olmaları da anlamlıdır. Çünkü ABD ile Çin şu anda birbirlerine düşman ve ABD'li firmalarla iş yapan BMC ve YILDIZ Holding'in bu toplantıya katılması ve “Çin'in yanındayız” açıklamaları bakalım nasıl bir etki yapacak.
Yine bir önemli meselede 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Ordu içerisinde tasfiye edilen Fetöcü askerlerden sonra 'Deniz Kurdu' ve 'Mavi Vatan' gibi tatbikatların yeniden başlatılması da anlamlıdır.
Burada verilmek istenen mesaj ve amaçlanan ,Doğu Akdeniz ve Ege Denizindeki Münhasır Ekonomik Bölgeden doğan haklarımızın gaspının önüne geçilmeye yönelik hamleleri içeriyor. Tamamen milli refleksi doğrultusunda yapılan bu tatbikatlar ile Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sularında trilyonlarca dolarlık doğalgaz rezervinin imtiyaz hakkıının İsrail-Güney Kıbrıs Rum Devleti ve Mısır arasında paylaşımı içeren anlaşma ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin devre dışı bırakılmasına yönelik bu planı bozmak içindir.
Bu durum elbette hem Türkiye ve hemde garantörü olduğu Kuzey Kıbrıs Türk Devletinin menfaatinedir.
Bu tatbikatların yürütülmesinin planlarını yapan Paşaların 'Kemalist ve ulusalcı kanada mensup olmaları Doğu Perinçek'in Ordu içerisindeki gücünü de ortaya koymak açısından altının çizilmesi gerekiyor.
Türkiye, Ergenekon sürecinde Fetö tarafından cezaevine attırılan Doğu PERİNÇEK'in cezaevi çıkışında söylediği 'Kınından çıkmış Kılıç gibiyiz” sözünün ne anlama geldiğini 15 Temmuz Fetö darbesi sonrası ve şimdilerde Türk-dış politikasında hükümete verdiği yol haritası ile ne anlam taşıdığını anlamaya başladı.
Türkiye artık bundan sonra tekrar Cumhuriyetin kuruluşundaki 1923 ruhu yani Laik-Kemalist çizgiye yeniden döndürülerek tekrar fabrika ayarlarına geri gönderildi.
Şüphesiz ki Amerikan tandanslı 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye 'nin hızla Amerikancı çizgiden 'AVRASYACI' çizgiye doğru kaymasının bazı avantajı olmakla birlikte bazı riskleride beraberinde getiriyor. Nitekim ABD Başkanı Trump'un S-400 üzerinden Türkiye'yi tehdit etmesi ve “istersem Türkiye'yi bir haftada ekonomik olarak mahvederim” sözü şuan için arka plana atılmaması gereken bir konudur. ABD'nin İran'dan sonra Çin telefon devi Huawei'yi de kara listeye almasının arkasında Çin'in 'Bir yol bir kuşak ' projesinin ABD'ye vereceği ekonomik zararın etkisini düşünerek aldığı bir kararı içeriyor. Ancak son olarak 19 Mayıs'ta Samsun'da biraraya gelen siyasi partilerin birada poz vermesi ve 'Türkiye ittifakı'fikrinin harekete geçirilmesi ile
ABD'nin bu boş tehdidi havada kalabilir. Bu durumun oluşabilmesi için de devleti yönetenlerin kutuplaştırıcı ve kışkırtıcı söylemlerden kaçınmaları ve 'Türkiye ittifakı ' sorumluluğu içerisinde hareket etmeleri gerekmektedir. Ekonomik açıdan da emperyalistlerin oyununuzu bozmanın yolunun da 'İSRAF' ekonomisinden vazgeçerek Tarım,Hayvancılık ve hele hele Harp sanayisi alanında,milli politikalara dönmesi
ile gerçekleşebileceğini unutmamalıdır.
Yine Türkiye D-8 gibi çok önem arz eden ve dip frize attığı bu projeyi İran ile birlikte harekete geçirerek ABD ve İsrail'in hem Türkiye ve hemde İran üzerinde oynamak istediği planları bertaraf etmek zorundadır.
Yine Türkiye acilen yeniden bağımsız bir politika izleyerek ne ABD ve NATO ve ne de AVRASYACI çizgiye yakın görünmekten ziyade tüm dünya ülkeleri ile ve özellikle de tüm komşularıyla ticari,siyasi ve insani alanlarda iyi ilşkiler içerisine girerek ve dengeli bir politika izleyerek 'Yeniden Güçlü bir Türkiye ve lider ülke Türkiye 'yi inşa etmek zorundadır.
Bu da hep beraber birlik,dirlik ve kardeşlik ruhunu kalplerimize yeniden nakşetmek ile olur.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Şemsettin Kaya
Ulusalcıların etki alanı ve 'Kemalizm'e yeniden dönüş mü?
İktidara geldiği 2002'den bu yana ABD,NATO ve AB çizgisinde gel-gitler yaşayan Akparti hükümeti,
15 Temmuz Fetö darbe girişiminin bertaraf edilmesinden sonra adeta bu politikasından 180' derecelik bir dönüş yaparak 'Ulusalcı ve Avrasyacı 'bir politikaya doğru yelken açtı.
Özellikle dış politika bağlamında bu değişiklik daha çok öne çıkmaya başladı. Şu anda Türkiye'nin dış politikası tamamen ulusalcı kanadın belirlediği şekilde ve Doğu Perinçek'in stratejik aklı ile yürütülüyor.
Bunun en belirgin özelliğini 15 Temmuz darbe girişimi öncesine kadar Amerikancı ve Natocu bir çizgi iizleyen TSK'nın daha sonra ise milli bir politikaya daha yakın bir çizgiye kaymasında görebilmekteyiz.
Son yıllarda Anti-amerikancı askerlerin ABD ve NATO'ya karşı dik duruş sergileyerek ve önceki politikalarının tam aksine 180 derecelik bir dönüş yaparak 'tüm Komşularla sıfır sorun ve bağımsız bir Türkiye' siyaseti izlemesi aşikar olarak görülmeye başlandı.
TSK'nın bu tavrı ABD ve gerekse NATO içerisinde pek hoş karşılanmayarak Türkiye, biranda hem ekonomik ve hemde askeri alanda kuşatılmaya başlandı.
Şüphesiz ki TSK içerisinde anti-amerikancı çizginin yeniden etkin hale gelmesinde bizatihi Doğu Perinçek'in inkar edilemeyecek şekilde etkinliğinden söz edebiliriz. Daha önce Ergenekon sürecinde
by-pas edilmek istenen ulusalcı ekip, bu kez kendilerini tasfiye etmek isteyen Fetöcü ekibi tasfiye ederek,Ordu içerisindeki etkinliklerini zirveye çıkardılar.
TSK içerisindeki Fetöcü askerlerin tasfiyesi için
15 Temmuz darbe girişimi bir milat oldu ve ellerine geçen kozu fırsata dönüştüren ulusalcı ekip,Tayyip Erdoğan üzerinde de etkili olmaya başlayarak Erdoğan'ın Dış politikasında adeta 'rol model' anlamında ilham kaynağı oldular.
Doğu PERİNÇEK'in "Tayyip ERDOĞAN Kemalizm'e teslim oldu.Birileri Türkiye'yi Tayyip ERDOĞAN yönetiyor diyenler yanılıyorlar.Çünkü artık bundan sonra Türkiye,Tayyip ERDOĞAN'ı yönetiyor" açıklaması bu tezi doğruluyor.
Yine Ulusalcı kalemlerden Gazeteci Halil NEBİLER'in
“dün BOP eş başkanının yönettiği bir Türkiye'yi bugün bizim fikirlerimiz yönetiyor.
Silivri cezaevinde dünyanın 5. en büyük ordusunu yeniden fabrika ayarlarına döndürerek Zeytin dalı hareketini gerçekleştirdik.” diyerek Ulusalcı gücün etkinliğinin altını çiziyor.
Geçen ay içerisinde yapılan 19 Mayıs kutlamalarının Milli mücadelenin başlatıldığı yer olan Samsun' da yapılması ve 'Samsun ruhu' fikrinin de arkasında Doğu Perinçek'in olduğu ve bununla ilgili olarak hükümete bir yol haritası verdiği belirgin olarak ortada gözüküyor.
Cumhurbaşkan Erdoğan'ın 19 Mayıs kutlamaları ile ilgili açıklamasında 'Bağımsız ve Özgür Türkiye' söylemi hem Atatürk'ün ve hemde Doğu Perinçek'in partisi, Vatan Partisinin 'Tam bağımsız Türkiye' sloganı ile birebir örtüştüğünü görürüz. Yine Ulusalcı Vatan Partisinin gençlik örgütü olan TGB üyelerinin Beşiktaş'ta Osmanlı Ocakları,Ülkü Ocakları ve Ak ocaklarını biraraya getirmesi ,Doğu Perinçek'in Hükümet içerisinde etkinliğini ortaya koyuyor.
Şüphesiz ki bir başka önemli hadise ise yine 19 Mayıs'ta Samsun'da tüm parti liderlerinin biraraya getirilmesi ve 'Türkiye ittifakı ' fikriyatının Doğu Perinçek'in empozesi ile gerçekleştirildiği ayan beyan ortada.
Doğu PERİNÇEK'in Akparti üzerindeki etkinliği dış politikada daha belirgin olarak öne çıkıyor. 2015 yılında bozulan Türkiye-Rusya ilişkisinin yeniden onarımında ve Çin-Rusya-İran ve Türkiye arasında kamu diplomasi yürütmesinde Doğu Perinçek isminini sık sık görmekteyiz.
Öyle ki Vatan Partisi ve Ulusal Tv'nin Tahran'da ofislerinin olması ve Ali Ekber Velayeti ve İran'ın üst düzey bir çok yetkilileri ile direk görüşmesi Perinçek'in etkinliğine bir başka örnektir.
Yine Ulusal kanadın Venezuela üzerinden de etkinliklerini görebiliyoruz. 2015 yılında Venezuela ile Türkiye arasındaki ilişkilerin yürütülmesinde de Doğu Perinçek ismini ve izini görmek mümkün. THY ile Venezuella arasında uçuşların başlatılmasında da PERİNÇEK ekibinin başak rol oynadığı biliniyor.
Venezuela Cumhurbaşkanı MADUORO'nun Türkiye ziyaretini de Dışişlerinde etkin konumda olan Perinçekçi ekibin ayarladığı aşikardır.
Türkiye ile Çin arasında yıllardır sorun olan Doğu Türkistan meselesinde Doğu Perinçek 'in Çin'i ziyareti sonrası Türk Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat ÖNAL'ın "Türkiye olarak Çin'in terör unsurlarına karşı mücadelesini ve toprak bütünlüğünü savunuyoruz" açıklaması Perinçek ekibinin Dışişlerindeki etkin bir konumda olduğunu ortaya koymak açısından altının çizilmesi gereken bir başka konudur. Çünkü Sedat ÖNAL'ın bu ifadesi ile artık Çin'in Uygur bölgesindeki Doğu Türkistanlı müslümanların,Çin'e karşı savaşması Türkiye açısından da bir terör hareketi olarak kabul edilmesi anlamı taşıyor. Ayrıca Çin'in de PKK konusunda Türkiye'nin terörle olan mücadelesini desteklediğini ve 'Türkiye'nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz.” açıklaması Türkiye'yi Uygur Türkleri konusunda Çin'e karşı savunmaktan alı koyuyor.
Bu Türkiye açısından 'Ne İsa'ya nede Musa'ya' gibi bir durum oluşturmuş oluyor. Çünkü Türkiye'nin Doğu Türkistan meselesinde bir islam ülkesi olarak Çin'in yanında yer alıyor pozisyonu alması Doğu Türkistan'daki müslümanların tepkisini çekmek açısından da bizim açımızdan da çok zor bir durum. Çünkü Doğu Türkistan'daki Müslümanlar Çin hükümeti tarafından sistemli bir şekilde asimilasyon politikasına tabi tutarken, bir yandan da Uygur Müslümanları Çin tarafından toprak bütünlüğüne zarar veriyor gerekçesiyle terörist olarak algılanmasına yol açıyor. Bu durum Türkiye açısından müslüman bir ülke konumunda olması hasebiyle ve dini hassasiyetleri bakımından Çin'in bu politikasına karşı çıkması durumunda ise Çin ile Türkiye arasındaki gerilim ve ticari ilişkiler kendisine bir risk getiriyor.
Yani Türkiye 'iki arada bir derede' kalmış durumda.
Bu her iki durum Türkiye için bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Ancak Doğu Perimçek'in Türkiye ile Çin arasında bir köprü vazifesi gördüğü çok açık ve bu konuda da Perinçek'in çok ama çok söz sahibi olduğu aşikardır.
Vatan Partisi'nin önderliğinde düzenlenen “Üretimde
atılım için Türkiye-Çin ilişkisi” toplantısında yüzlerce Türk ve Çinli işadamları ve bir çok STK kuruluşlarını biraraya toplayan Doğu Perinçek'in etkinliği bu toplantıda da kendini hissettirdi.
Öyle ki Tayyip Erdoğan'ın en yakınında bulunan ve o toplantıya katılan işadamlarından BMC Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak'ın “ Doğu Perinçek'in eski bir yol arkadaşı ve yeni bir girişimci olarak sayın Perinçek'ten Türkiye ile Çin arasında bir köprü vazifesi görmesini istiyoruz.Asya kaçınılmaz kaderimizdir.
Biz Çin'in kapısını çalacağız. Çin'de bu konuda gerekli desteği bize verecektir.” açıklaması ve yine Akparti ve Tayyip Erdoğan'a en yakın isimlerden olan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülkerin'de
“Heğimşz Çin'in yanındayız.Bu çok mühim bir inisiyatiftir.” diyerek adeta Doğu Perinçek'ten bu konuda destek istemesi Doğu Perinçek'in hem iç ve hemde dış politikada çok büyük etki ve nüfuz alanı olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü Doğu Perinçek'in düzenlediği “ Üretimde atılım için Türkiye-Çin ilşkisi”
toplantısına katılan Ethem Sancak ve Murat Ülker'in
hem İslamcı ve hemde emperyalist ABD ve İsrail ile de yakın ticari ilişki içerisinde iş yapan firma sahibi olmaları da anlamlıdır. Çünkü ABD ile Çin şu anda birbirlerine düşman ve ABD'li firmalarla iş yapan BMC ve YILDIZ Holding'in bu toplantıya katılması ve “Çin'in yanındayız” açıklamaları bakalım nasıl bir etki yapacak.
Yine bir önemli meselede 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Ordu içerisinde tasfiye edilen Fetöcü askerlerden sonra 'Deniz Kurdu' ve 'Mavi Vatan' gibi tatbikatların yeniden başlatılması da anlamlıdır.
Burada verilmek istenen mesaj ve amaçlanan ,Doğu Akdeniz ve Ege Denizindeki Münhasır Ekonomik Bölgeden doğan haklarımızın gaspının önüne geçilmeye yönelik hamleleri içeriyor. Tamamen milli refleksi doğrultusunda yapılan bu tatbikatlar ile Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sularında trilyonlarca dolarlık doğalgaz rezervinin imtiyaz hakkıının İsrail-Güney Kıbrıs Rum Devleti ve Mısır arasında paylaşımı içeren anlaşma ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin devre dışı bırakılmasına yönelik bu planı bozmak içindir.
Bu durum elbette hem Türkiye ve hemde garantörü olduğu Kuzey Kıbrıs Türk Devletinin menfaatinedir.
Bu tatbikatların yürütülmesinin planlarını yapan Paşaların 'Kemalist ve ulusalcı kanada mensup olmaları Doğu Perinçek'in Ordu içerisindeki gücünü de ortaya koymak açısından altının çizilmesi gerekiyor.
Türkiye, Ergenekon sürecinde Fetö tarafından cezaevine attırılan Doğu PERİNÇEK'in cezaevi çıkışında söylediği 'Kınından çıkmış Kılıç gibiyiz” sözünün ne anlama geldiğini 15 Temmuz Fetö darbesi sonrası ve şimdilerde Türk-dış politikasında hükümete verdiği yol haritası ile ne anlam taşıdığını anlamaya başladı.
Türkiye artık bundan sonra tekrar Cumhuriyetin kuruluşundaki 1923 ruhu yani Laik-Kemalist çizgiye yeniden döndürülerek tekrar fabrika ayarlarına geri gönderildi.
Şüphesiz ki Amerikan tandanslı 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye 'nin hızla Amerikancı çizgiden 'AVRASYACI' çizgiye doğru kaymasının bazı avantajı olmakla birlikte bazı riskleride beraberinde getiriyor. Nitekim ABD Başkanı Trump'un S-400 üzerinden Türkiye'yi tehdit etmesi ve “istersem Türkiye'yi bir haftada ekonomik olarak mahvederim” sözü şuan için arka plana atılmaması gereken bir konudur. ABD'nin İran'dan sonra Çin telefon devi Huawei'yi de kara listeye almasının arkasında Çin'in 'Bir yol bir kuşak ' projesinin ABD'ye vereceği ekonomik zararın etkisini düşünerek aldığı bir kararı içeriyor. Ancak son olarak 19 Mayıs'ta Samsun'da biraraya gelen siyasi partilerin birada poz vermesi ve 'Türkiye ittifakı'fikrinin harekete geçirilmesi ile
ABD'nin bu boş tehdidi havada kalabilir. Bu durumun oluşabilmesi için de devleti yönetenlerin kutuplaştırıcı ve kışkırtıcı söylemlerden kaçınmaları ve 'Türkiye ittifakı ' sorumluluğu içerisinde hareket etmeleri gerekmektedir. Ekonomik açıdan da emperyalistlerin oyununuzu bozmanın yolunun da 'İSRAF' ekonomisinden vazgeçerek Tarım,Hayvancılık ve hele hele Harp sanayisi alanında,milli politikalara dönmesi
ile gerçekleşebileceğini unutmamalıdır.
Yine Türkiye D-8 gibi çok önem arz eden ve dip frize attığı bu projeyi İran ile birlikte harekete geçirerek ABD ve İsrail'in hem Türkiye ve hemde İran üzerinde oynamak istediği planları bertaraf etmek zorundadır.
Yine Türkiye acilen yeniden bağımsız bir politika izleyerek ne ABD ve NATO ve ne de AVRASYACI çizgiye yakın görünmekten ziyade tüm dünya ülkeleri ile ve özellikle de tüm komşularıyla ticari,siyasi ve insani alanlarda iyi ilşkiler içerisine girerek ve dengeli bir politika izleyerek 'Yeniden Güçlü bir Türkiye ve lider ülke Türkiye 'yi inşa etmek zorundadır.
Bu da hep beraber birlik,dirlik ve kardeşlik ruhunu kalplerimize yeniden nakşetmek ile olur.