Önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi bekleyen en büyük sorunun ekonomi üzerine ve bazı şirketlerin el konulan mal varlıklarının Türkiye’ye ne gibi eksi yansıması olacak gibi ayan,beyan önümüzde durmaktadır.Bakmayın siz hükümetin İMF üzerinden “İMF’ye olan borcumuzu bitirdik” demesine zira kaldı ki zaten şu anda Türkiye'nin iç ve dış borç tutarı 700 milyar civarında.Hal böyle iken,bir de bunun üstüne bu günlerde el konulan ve kayyuma devredilen "Paralel yapı" dedikleri Gülen Cemaati müntesiplerine ait şirketlerinin ileri bir tarihte Avrupa'ya baş vurarak mal varlıklarının iadesi ve tazminat açılması söz konusudur.Bu da yaklaşık 50 milyar civarında bir yekunu kapsar ki bu da Türkiye’yi büyük bir ekonomik krize sürüklenmesi anlamına gelmektedir.
Hatırlanacağı üzere vaktiyle 2002 yılında GENÇ PARTİ’yi kuran ve hemen akabinde katıldığı 2002 Genel Seçimlerinde yüzde 7.25 oy alarak dönemin iktidar partisi DSP ve diğer Ana muhalefet partileri olan DYP,ANAP ve MHP gibi partileri Meclis dışına iten ve AKPARTİ’nin tek başına iktidar olmasında etken olan Cem UZAN’ın, daha sonra Başbakan ERDOĞAN ile ters düşmesi sonucu UZAN ailesine ait olan ve Türkiye’nin en büyük şirketleri olarak kabul edilen Çukurova Elektrik A.Ş.(ÇEAŞ),Kepez Elektrik, Telsim ve İmar Bankası şirketi gibi kuruluşlara el konulmuş ve bunun üzerine CEM UZAN, Stockholm ve uluslar arası mahkemeler de Türkiye aleyhine bir çok davalar açmış ve açtığı bu davalar sonucu Türkiye Tazminata mahkum edilmişti.Bunun üzerine kararı jet hızı ile temyize götüren Türkiye, şu sıralarda bu davayı her an kaybetme riski ile karşı karşıyadır.Çünkü benzer bir olay Rusya’da vuku bulmuş ve Rusya’nın en büyük petrol üreticisi konumunda olan ve 2003’te vergi kaçakçılığı suçlamasıyla mal varlığına el konulan YUKOS Petrol şirketinin hissedarları LAHEY TAHKİM MAHKEMESİ’nde açmış oldukları dava sonucu ile Rusya devletinden 50 milyar dolar tazminata hak kazanmıştı.Cem UZAN’da STOCKHOLM Ticaret Odası’nda Türkiye aleyhine açtığı davada da bu emsal kararı ve bazı bu konularla ilgili uluslar arası mahkemelerde neticelenmiş emsal kararları, dava dosyasına koyarak emsal göstermişlerdi.Yine kaldı ki Türkiye’nin 17 Aralık 1994’te Lizbon’da imzaladığı ve 1 Şubat 2000 tarih ve 45119 sayılı Resmi Gazete’de yayınlan ve 5 Nisan 2001’de 50 ülke ve AB ile birlikte “Uluslar arası Enerji şartları anlaşmasını(Energy Charter Treaty-ENC) imzalamıştı.Cem UZAN’ın Avukatları açtıkları davada bu anlaşmayı da ayrıca dava dosyasına eklemişlerdi..Peki bu parayı(yaklaşık 25 ila 30 milyar dolar arası) Türkiye öderse bu para kimin cebinden çıkacak elbet de ki bu halkın cebinden çıkacak,yoksa dönemin siyasetçilerinden ve tepe noktasının cebinden değil.Bir şey daha var ki o, dönemde sözde Tayyip ERDOĞAN'a karşı imiş gibi görünen CEM UZAN,bu günlerde sözde "Paralel yapıya" bindirme yapıp ERDOĞAN'ı övmeye başlayınca o, günlerde CEM UZAN'a hain,kökü dışarıda (Rumelili ve Selanikli) diyenler bu günlerde de övmeye başladılar.Yani tıpkı dün, sayın ERDOĞAN'ın alkışladıklarını bu halkta alkışlarken,sövdüklerine de bu halk sövüyordu.Örneğin;Ergenekon yapılanmasında o tarihler de davanın önce Savcı olanlar, daha sonra Avukatı olabiliyorlardı.Tabi bunun sonucu olarak da halk ve toplum da aslında neyi alkışladıklarını ve neye de sövdüklerini tam olarak o süreçte bunu anlamış değillerdi..Kısacası Türkiye’yi bekleyen en büyük tehlikelerden biri de bu davalar ve sonuçlarının Türkiye’ye yükleyeceği EKONOMİK BOYUTU ve bu boyutun halka yansıması nasıl olacak.Tabiri caizse Perşembenin gelişi,Çarşambadan bellidir, ve “Görünen köy kılavuz istemez” Atasözlerinde ki gibi
yarın,öbür gün de bu kez de “Paralel yapı” dedikleri bu gruba bağlı şirketlerin uluslar arası mahkemelerde açacakları bu davaların neticesi sonucu "işte bakın her zaman diyorduk bunlar hain,Türkiye'nin itibarını dış dünyada ayaklar altına alıyorlar,bunların işi bu" edebiyatı ile 2019
seçimlerinde bu konu üzerinden dem vururlar.Oysa ki vaktiyle bu güruh ile can ciğer,kuzu sarması olanlar ve çocuklarını onların okullarında okutmakla iftihar ettiklerini söyleyerek yurt dışındaki okullarına her türlü desteği verdiklerini söyleyenler ve bu grubu göklere çıkaranlar da bizatihi yine kendileri idiler.Nede olsa hedef 2023 olunca her dönemde bir olay ve atraksiyon gerekecek.Dün dost gördüklerini düşman,yarın düşman gördükleri dost görürler.Sebep olarak da “Bizi kandırmışlar” Oysa ki sayın ERDOĞAN demiyor muydu“Ne istediler de vermedik” diye..Üstelik her dönemde bir düşman algısı oluşturulması da manidardır.Zira hem Dünya lideri olacaksınız ve hem de kandırılmış olacaksınız ? Bu gün "Kırmızı Kitaba" giren bu cenah olur,yarın başka cenah. Kutuplaştırma ve ötekileştirme üzerine kurulan politika bu ve maalesef bunda da kendilerince başarılı oldular."Biz ve ötekiler" İşte asıl tehlike de budur.Toplum biri birilerinden nefret eder hale getirildi.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Şemsettin Kaya
Türkiye büyük bir ekonomik krize sürüklenebilir
Önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi bekleyen en büyük sorunun ekonomi üzerine ve bazı şirketlerin el konulan mal varlıklarının Türkiye’ye ne gibi eksi yansıması olacak gibi ayan,beyan önümüzde durmaktadır.Bakmayın siz hükümetin İMF üzerinden “İMF’ye olan borcumuzu bitirdik” demesine zira kaldı ki zaten şu anda Türkiye'nin iç ve dış borç tutarı 700 milyar civarında.Hal böyle iken,bir de bunun üstüne bu günlerde el konulan ve kayyuma devredilen "Paralel yapı" dedikleri Gülen Cemaati müntesiplerine ait şirketlerinin ileri bir tarihte Avrupa'ya baş vurarak mal varlıklarının iadesi ve tazminat açılması söz konusudur.Bu da yaklaşık 50 milyar civarında bir yekunu kapsar ki bu da Türkiye’yi büyük bir ekonomik krize sürüklenmesi anlamına gelmektedir.
Hatırlanacağı üzere vaktiyle 2002 yılında GENÇ PARTİ’yi kuran ve hemen akabinde katıldığı 2002 Genel Seçimlerinde yüzde 7.25 oy alarak dönemin iktidar partisi DSP ve diğer Ana muhalefet partileri olan DYP,ANAP ve MHP gibi partileri Meclis dışına iten ve AKPARTİ’nin tek başına iktidar olmasında etken olan Cem UZAN’ın, daha sonra Başbakan ERDOĞAN ile ters düşmesi sonucu UZAN ailesine ait olan ve Türkiye’nin en büyük şirketleri olarak kabul edilen Çukurova Elektrik A.Ş.(ÇEAŞ),Kepez Elektrik, Telsim ve İmar Bankası şirketi gibi kuruluşlara el konulmuş ve bunun üzerine CEM UZAN, Stockholm ve uluslar arası mahkemeler de Türkiye aleyhine bir çok davalar açmış ve açtığı bu davalar sonucu Türkiye Tazminata mahkum edilmişti.Bunun üzerine kararı jet hızı ile temyize götüren Türkiye, şu sıralarda bu davayı her an kaybetme riski ile karşı karşıyadır.Çünkü benzer bir olay Rusya’da vuku bulmuş ve Rusya’nın en büyük petrol üreticisi konumunda olan ve 2003’te vergi kaçakçılığı suçlamasıyla mal varlığına el konulan YUKOS Petrol şirketinin hissedarları LAHEY TAHKİM MAHKEMESİ’nde açmış oldukları dava sonucu ile Rusya devletinden 50 milyar dolar tazminata hak kazanmıştı.Cem UZAN’da STOCKHOLM Ticaret Odası’nda Türkiye aleyhine açtığı davada da bu emsal kararı ve bazı bu konularla ilgili uluslar arası mahkemelerde neticelenmiş emsal kararları, dava dosyasına koyarak emsal göstermişlerdi.Yine kaldı ki Türkiye’nin 17 Aralık 1994’te Lizbon’da imzaladığı ve 1 Şubat 2000 tarih ve 45119 sayılı Resmi Gazete’de yayınlan ve 5 Nisan 2001’de 50 ülke ve AB ile birlikte “Uluslar arası Enerji şartları anlaşmasını(Energy Charter Treaty-ENC) imzalamıştı.Cem UZAN’ın Avukatları açtıkları davada bu anlaşmayı da ayrıca dava dosyasına eklemişlerdi..Peki bu parayı(yaklaşık 25 ila 30 milyar dolar arası) Türkiye öderse bu para kimin cebinden çıkacak elbet de ki bu halkın cebinden çıkacak,yoksa dönemin siyasetçilerinden ve tepe noktasının cebinden değil.Bir şey daha var ki o, dönemde sözde Tayyip ERDOĞAN'a karşı imiş gibi görünen CEM UZAN,bu günlerde sözde "Paralel yapıya" bindirme yapıp ERDOĞAN'ı övmeye başlayınca o, günlerde CEM UZAN'a hain,kökü dışarıda (Rumelili ve Selanikli) diyenler bu günlerde de övmeye başladılar.Yani tıpkı dün, sayın ERDOĞAN'ın alkışladıklarını bu halkta alkışlarken,sövdüklerine de bu halk sövüyordu.Örneğin;Ergenekon yapılanmasında o tarihler de davanın önce Savcı olanlar, daha sonra Avukatı olabiliyorlardı.Tabi bunun sonucu olarak da halk ve toplum da aslında neyi alkışladıklarını ve neye de sövdüklerini tam olarak o süreçte bunu anlamış değillerdi..Kısacası Türkiye’yi bekleyen en büyük tehlikelerden biri de bu davalar ve sonuçlarının Türkiye’ye yükleyeceği EKONOMİK BOYUTU ve bu boyutun halka yansıması nasıl olacak.Tabiri caizse Perşembenin gelişi,Çarşambadan bellidir, ve “Görünen köy kılavuz istemez” Atasözlerinde ki gibi
yarın,öbür gün de bu kez de “Paralel yapı” dedikleri bu gruba bağlı şirketlerin uluslar arası mahkemelerde açacakları bu davaların neticesi sonucu "işte bakın her zaman diyorduk bunlar hain,Türkiye'nin itibarını dış dünyada ayaklar altına alıyorlar,bunların işi bu" edebiyatı ile 2019
seçimlerinde bu konu üzerinden dem vururlar.Oysa ki vaktiyle bu güruh ile can ciğer,kuzu sarması olanlar ve çocuklarını onların okullarında okutmakla iftihar ettiklerini söyleyerek yurt dışındaki okullarına her türlü desteği verdiklerini söyleyenler ve bu grubu göklere çıkaranlar da bizatihi yine kendileri idiler.Nede olsa hedef 2023 olunca her dönemde bir olay ve atraksiyon gerekecek.Dün dost gördüklerini düşman,yarın düşman gördükleri dost görürler.Sebep olarak da “Bizi kandırmışlar” Oysa ki sayın ERDOĞAN demiyor muydu“Ne istediler de vermedik” diye..Üstelik her dönemde bir düşman algısı oluşturulması da manidardır.Zira hem Dünya lideri olacaksınız ve hem de kandırılmış olacaksınız ? Bu gün "Kırmızı Kitaba" giren bu cenah olur,yarın başka cenah. Kutuplaştırma ve ötekileştirme üzerine kurulan politika bu ve maalesef bunda da kendilerince başarılı oldular."Biz ve ötekiler" İşte asıl tehlike de budur.Toplum biri birilerinden nefret eder hale getirildi.