“Tarihini bilmeyen milletler, yok olmaya mahkumdur.“
Yazının Giriş Tarihi:
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.10.2024 14:03
ABDÜLHAMİD HAN İLE
GÜNE BAKMAK
M.K.Atatürk'ün yukarıdaki sözüyle, yakın tarihin tozlu raflarına inip, Osmanlı kdöneminde 33 yıl bir toprak parçası vermeyen Abdülhamid Han’ın sözleriyle başlayalım:
“Siyaset felsefesinde önce basiret sonra da emniyet gereklidir.”
Bunu kim söylemiş, 33 yıl boyunca, bir karış toprak vermemiş olan cennet mekan Abdülhamid Han söylemiş. Onun bakış açısıyla Üstad Necip Fazil'a kulak verelim, o ne demiş:" Abdülhamid anlamak, herşeyi anlamaktir." biz de aynı sözü diyerek devam edelim.
İç ve dış mihraklarin stratejisini analiz edip, düşmanın tehdit gayesini anlamaya çalışalım, zira, düşmanını tanımayanın sadece kendine değil, vatanına da zararı dokunur.
Bildiginiz gibi Sultan II. Abdülhamid Han
33 yıl beka mücadelesi vermesiyle, Osmanlı'yı en uzun süre ayakta tutan siyasi bir deha olarak biliniyor.
Osmanlı da bir toprak kaybı yaşatmamak uğruna sert politikalarıyla dünya gündemine yerleşen Abdülhamid Han, Anayasayı askıya alıp, Meclisi fesh etmiş, tek adam. Meclisi haklı fes ettiği halde diktatör olmakla suçlanmış,bunun aksine 30 yılı aşan süre içerisinde de Osmanlıyı hoş bir otorite ile yönetmiştir.
Uluslararası Gündem de “Kızıl Sultan" lakabıyla anılan ve yoğun karalama kampanyaları ve iftiraların muhatabı olan Abdülhamid Han sadece ülke basınının değil, dünya basınının da hedefinde yer almıştır.
Batıdan beslenen ve İngilizlerden destek alan Jön Türkler ve sözde aydın kesim tarafından devlet politikaları eleştirilen Abdülhamit Han; milliyetçilik adına, hürriyet isteği (Sanki osmanlı'da halk mahkummuş gibi...) ve batıcı fikirlerin empoze edildiği osmanlı halkı, Abdülhamid Han’a karşı galeyana getirilmiş, ırk, din ve dille Osmanlı imparatorluğu sinsice içten içe tahrip edilmiştir.
Abdülhamid Han Osmanlı hükümetini muhafaza etmek adına
"Bunlar ihtilalci gazetelerdir."
diyerek 10 yıl sonra, basına "sansür" uygulamak zorunda kalmış ve gerekçelerini de şu sözleriyle ifade etmiştir:
"33 yıl saltanat sürdüm.
Batı kültüründe basının tenkitleri normal karşılanabilir.
Bizde halk bilgisiz ve saftır.
Ebeveyn ve murebbiye nasıl gençliğin eline zararlı neşriyatin geçmesine dikkat ederse, biz de hükümet olarak halkımızın fikirlerini zehirleyecek her şeyi halktan uzak tutmak zorundayız.
Bu sebeple sansür elzemdir." diyecektir.
Emperyalist ve siyonist güçler ve yerli işbirlikçileri olan İttihat Terakki ve Jön Türkler Abdülhamid Han diktatortür. Osmanlıyı yalnızlaştırıyor, Osmanlı Abdülhamit'ten kurtarılmalı.“ sözleriyle gençler kışkırtılmış, halk ayaklandırılması çıkarılmış ve "31 Mart İsyanı" ile , "Kızıl Sultan" lakabıyla anılan Abdulhamit Han Osmanlıyı batırmakla sorumlu tutularak tahttan indirilmiştir.
-Çok acı verici kara gün...
II. Abdülhamit dönemi siyasi ve toplumsal başarısızlıkların yanı sıra, mali bunalımlar, ekonomik krizler ve bunların yanında kendi şahsi servetleri peşinde koşan devlet yöneticileri ile anılmıştır.
Sultan Abdülhamid Han’ı yanındaki katibi, veziri, eniştesi, istihbarat şefi,
mabeyincisi, yardımcısı, sadrazamı bile,
"Sultan yanlış yapıyor." diyerek muhalif kanada geçmiş veya destek vermiştir.
Bu karalama kampanyaları amacına ulaşmış ve Abdülhamid Han sonuç itibariyle tahttan yapılan entrikalarla indirilmiştir.
Kendisine
“Millet seni istemiyor” mesajı vermek üzere de
Ellerinde Meclis-i Mebusan’ın aldığı karar ile Yıldız Sarayı’na gönderilen heyetin içinde:
Yahudi Emmanuel Karaso,
Ermeni Aram Efendi,
Arnavut Esad Toptani ve
Gürcü Arif Hikmet Paşa gibi Sultanı tahttan indirmekle görevli masonlar da yer almıştır.
Osmanlının devlet yönetimini kara bir gölge gibi çöken bu emperyalist ve siyonist güçler ve yerli işbirlikçileri siyonizme geçit vermeyen, İslam Halifesini tahttan indirilirmekle kalmayıp Selanik'e sürgün ederek 3 yıl Alatini Köşkü'nde ev hapsine mahkum etmiş,
1912 senesinde Beylerbeyi Sarayı'na getirilmiş,6 sene sonra bu ızdırap dolu günler, 1918 Abdülhamithan’ın Hakkın rahmetine kavuşmasıyla sona ermiştir.
-Izdıraplı günler Osmanlı devleti için başlar...
Halkın desteğini ve devlet yönetimini arkalarına alarak II.Abdülhamit Han’a darbe girişimini yapanların hedefindeki ismin gerçekte Abdülhamid Han olmadığını halk,osmanlı devletinin 9 yıl içinde yitirdiği, toprak kayıplarından sonra anlayacaklardır.
O dönemin aydınları ve yazarları da Abdülhamid Han’ın aleyhinde yazılar yazarak Osmanlı'nın çöküşünü zemin hazırladıklarının bilincinde değillerdir.
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ve Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi yazarlar pişmanlıklarını yıllar sonra aşağıdaki dizilere aktaracaklardır.
Padişaha hem zalim, hem "deli" dedik,
İhtilale kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz "beli" (tamam) dedik.
Çalıştık fitnenin intibahına,
Divane sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz.
Sade deli değil,edepsizmişiz.
Tükürdük atalar kıblegahina.
(Rıza Tevfik Bölükbaşı)
Giden semerciyi derler,
bulur muyuz şimdi?
Ya böyle kalfa değil,basbayağı muallimdi.
Nasıl da kadrini vaktiyle bilemedik,
Tuhaf iş:Semer değilmiş...
O rahmetlinin ki devletmiş!
-Mehmet Akif Ersoy-
Abdülhamid Han kendini hain ilan eden milletine şu veciz sozü soyleyecekti:
"Benden sonra devleti 10 yıl idare etsinler.100 yıl idare ettik desinler."
Abdülhamid Han tahtan indirilmesiyle 9 yıl içinde ülke sınırları 9 milyon km2 den ,1 milyon km2 getirilmiş ve sonra ulke parcalanmıştir. Sanra da Abdülhamit Han'ın topraklarımızı sattığı yalanı söylenmiştir.
Evet!
"Hain" ilan edilen Abdülhamid'e tarih bugün,
" Kahraman" diyor.
Dikkat!
Günümüzde de aynı tezgah işliyor!
Selam ve dua ile..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Dilek Çiftçi
“Tarihini bilmeyen milletler, yok olmaya mahkumdur.“
ABDÜLHAMİD HAN İLE
GÜNE BAKMAK
M.K.Atatürk'ün yukarıdaki sözüyle, yakın tarihin tozlu raflarına inip, Osmanlı kdöneminde 33 yıl bir toprak parçası vermeyen Abdülhamid Han’ın sözleriyle başlayalım:
“Siyaset felsefesinde önce basiret sonra da emniyet gereklidir.”
Bunu kim söylemiş, 33 yıl boyunca, bir karış toprak vermemiş olan cennet mekan Abdülhamid Han söylemiş. Onun bakış açısıyla Üstad Necip Fazil'a kulak verelim, o ne demiş:" Abdülhamid anlamak, herşeyi anlamaktir." biz de aynı sözü diyerek devam edelim.
İç ve dış mihraklarin stratejisini analiz edip, düşmanın tehdit gayesini anlamaya çalışalım, zira, düşmanını tanımayanın sadece kendine değil, vatanına da zararı dokunur.
Bildiginiz gibi Sultan II. Abdülhamid Han
33 yıl beka mücadelesi vermesiyle, Osmanlı'yı en uzun süre ayakta tutan siyasi bir deha olarak biliniyor.
Osmanlı da bir toprak kaybı yaşatmamak uğruna sert politikalarıyla dünya gündemine yerleşen Abdülhamid Han, Anayasayı askıya alıp, Meclisi fesh etmiş, tek adam. Meclisi haklı fes ettiği halde diktatör olmakla suçlanmış,bunun aksine 30 yılı aşan süre içerisinde de Osmanlıyı hoş bir otorite ile yönetmiştir.
Uluslararası Gündem de “Kızıl Sultan" lakabıyla anılan ve yoğun karalama kampanyaları ve iftiraların muhatabı olan Abdülhamid Han sadece ülke basınının değil, dünya basınının da hedefinde yer almıştır.
Batıdan beslenen ve İngilizlerden destek alan Jön Türkler ve sözde aydın kesim tarafından devlet politikaları eleştirilen Abdülhamit Han; milliyetçilik adına, hürriyet isteği (Sanki osmanlı'da halk mahkummuş gibi...) ve batıcı fikirlerin empoze edildiği osmanlı halkı, Abdülhamid Han’a karşı galeyana getirilmiş, ırk, din ve dille Osmanlı imparatorluğu sinsice içten içe tahrip edilmiştir.
Abdülhamid Han Osmanlı hükümetini muhafaza etmek adına
"Bunlar ihtilalci gazetelerdir."
diyerek 10 yıl sonra, basına "sansür" uygulamak zorunda kalmış ve gerekçelerini de şu sözleriyle ifade etmiştir:
"33 yıl saltanat sürdüm.
Batı kültüründe basının tenkitleri normal karşılanabilir.
Bizde halk bilgisiz ve saftır.
Ebeveyn ve murebbiye nasıl gençliğin eline zararlı neşriyatin geçmesine dikkat ederse, biz de hükümet olarak halkımızın fikirlerini zehirleyecek her şeyi halktan uzak tutmak zorundayız.
Bu sebeple sansür elzemdir." diyecektir.
Emperyalist ve siyonist güçler ve yerli işbirlikçileri olan İttihat Terakki ve Jön Türkler Abdülhamid Han diktatortür. Osmanlıyı yalnızlaştırıyor, Osmanlı Abdülhamit'ten kurtarılmalı.“ sözleriyle gençler kışkırtılmış, halk ayaklandırılması çıkarılmış ve "31 Mart İsyanı" ile , "Kızıl Sultan" lakabıyla anılan Abdulhamit Han Osmanlıyı batırmakla sorumlu tutularak tahttan indirilmiştir.
-Çok acı verici kara gün...
II. Abdülhamit dönemi siyasi ve toplumsal başarısızlıkların yanı sıra, mali bunalımlar, ekonomik krizler ve bunların yanında kendi şahsi servetleri peşinde koşan devlet yöneticileri ile anılmıştır.
Sultan Abdülhamid Han’ı yanındaki katibi, veziri, eniştesi, istihbarat şefi,
mabeyincisi, yardımcısı, sadrazamı bile,
"Sultan yanlış yapıyor." diyerek muhalif kanada geçmiş veya destek vermiştir.
Bu karalama kampanyaları amacına ulaşmış ve Abdülhamid Han sonuç itibariyle tahttan yapılan entrikalarla indirilmiştir.
Kendisine
“Millet seni istemiyor” mesajı vermek üzere de
Ellerinde Meclis-i Mebusan’ın aldığı karar ile Yıldız Sarayı’na gönderilen heyetin içinde:
Yahudi Emmanuel Karaso,
Ermeni Aram Efendi,
Arnavut Esad Toptani ve
Gürcü Arif Hikmet Paşa gibi Sultanı tahttan indirmekle görevli masonlar da yer almıştır.
Osmanlının devlet yönetimini kara bir gölge gibi çöken bu emperyalist ve siyonist güçler ve yerli işbirlikçileri siyonizme geçit vermeyen, İslam Halifesini tahttan indirilirmekle kalmayıp Selanik'e sürgün ederek 3 yıl Alatini Köşkü'nde ev hapsine mahkum etmiş,
1912 senesinde Beylerbeyi Sarayı'na getirilmiş,6 sene sonra bu ızdırap dolu günler, 1918 Abdülhamithan’ın Hakkın rahmetine kavuşmasıyla sona ermiştir.
-Izdıraplı günler Osmanlı devleti için başlar...
Halkın desteğini ve devlet yönetimini arkalarına alarak II.Abdülhamit Han’a darbe girişimini yapanların hedefindeki ismin gerçekte Abdülhamid Han olmadığını halk,osmanlı devletinin 9 yıl içinde yitirdiği, toprak kayıplarından sonra anlayacaklardır.
O dönemin aydınları ve yazarları da Abdülhamid Han’ın aleyhinde yazılar yazarak Osmanlı'nın çöküşünü zemin hazırladıklarının bilincinde değillerdir.
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ve Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi yazarlar pişmanlıklarını yıllar sonra aşağıdaki dizilere aktaracaklardır.
Padişaha hem zalim, hem "deli" dedik,
İhtilale kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz "beli" (tamam) dedik.
Çalıştık fitnenin intibahına,
Divane sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz.
Sade deli değil,edepsizmişiz.
Tükürdük atalar kıblegahina.
(Rıza Tevfik Bölükbaşı)
Giden semerciyi derler,
bulur muyuz şimdi?
Ya böyle kalfa değil,basbayağı muallimdi.
Nasıl da kadrini vaktiyle bilemedik,
Tuhaf iş:Semer değilmiş...
O rahmetlinin ki devletmiş!
-Mehmet Akif Ersoy-
Abdülhamid Han kendini hain ilan eden milletine şu veciz sozü soyleyecekti:
"Benden sonra devleti 10 yıl idare etsinler.100 yıl idare ettik desinler."
Abdülhamid Han tahtan indirilmesiyle 9 yıl içinde ülke sınırları 9 milyon km2 den ,1 milyon km2 getirilmiş ve sonra ulke parcalanmıştir. Sanra da Abdülhamit Han'ın topraklarımızı sattığı yalanı söylenmiştir.
Evet!
"Hain" ilan edilen Abdülhamid'e tarih bugün,
" Kahraman" diyor.
Dikkat!
Günümüzde de aynı tezgah işliyor!
Selam ve dua ile..