Ayşe, ne kadar konuşmadım dese de, adam dinlememiş; tekme tokat Allah ne verdiyse artık..! Garibimin dövülmedik yeri, kırılmadık kemiği kalmamış... Ağzı kan revan içinde kendini zar zor atabilmiş yatak odasına... Kapıyı kilitleyip bir köşede büzülüvermiş...
Kocası kapının önünde avazı çıktığı kadar bağırıyor; peş peşe küfürleri sıralıyormuş. Bunlar olurken kaynanası, 'Selim..! Bırak boş ver... Bunun babası bir iki aya kalmaz akıl hastanesinden çıkacak. İyileşmiş diyorlar. En iyisi bunun çevirdiği haltları babasına söyleyelim de; Babası, kızına ne yapacaksa yapsın... '
Bunları duyunca korkusu daha da artmış zavallının... Babasından ödü kopardı. Hele o olaydan sonra iyice ondan korkup, çekinirmiş.
Selim dışarı çıkana kadar yatak odasından çıkmayıp, gece herkesin uyumasını beklemiş...
Bir kaç giysisini küçük bir valize koyduktan sonra; sessizce kapıyı açıp, kendini dışarı atmış...
Doğruca terminale gidip, biriktirdiği üç beş kuruşla Tarsus'a gitmek için bir bilet almış...
Gecenin kaçıydı bilmiyorum; birden kapım çalındı... Pencereden baktım; kapının önünde bir kızcağız duruyor. 'Allah Allah' dedim, 'Kim ki bu kadın; gecenin bu vaktinde..!'
Kapıyı açtığımda yine tanıyamadım... Ellerime sarılıp öptükten sonra, çok bitkin bir sesle 'Ana, beni tanıyamadın mı; ben Ayşe, Fatma'nın kızı..!'
O zaman tanıdım... Sımsıkı sarıldım ona... Öptüm, kokladım. 'Kızım nedir bu vaziyetin, ne oldu sana.?' Ellerinden tutup salonda bir kanepenin üstüne oturttum. 'Vah yavrum, vah kuzum benim..! Ne yapmışlar sana..?' İğne ipliğe dönmüştü fakirim...
Hemen gidip mutfakta bir şeyler hazırlayıp; yesin diye önüne koydum...
Yemeğini büyük bir iştahla yedikten sonra çay koyup; karşılıklı içerken, bir yandan sohbet etmeye başladık... Kocasının evinde geçirdiği o korkunç günleri tek tek anlattı bana... Çok içim acımıştı...! Kendi kendime, 'İnsanlar bu kadar mı zalim olur' diye söylendim...
Yaşlı gözlerle bana bakıp, adeta yalvarır gibi 'Ana, bir müddet beni evinde misafir eder misin? '
'Tabi kızım ' dedim... ' Bunu söylemen bile yersiz.. Hatta hiç gitme..! Ana kız geçinip gideriz... Benim de kimsem yok... Bir oğlum vardı, o da Almanya'da... Başımla beraber güzel kızım ' diyerek yüreğine biraz su serpmiş oldum...
Benim yanımda üç dört hafta gibi kaldı... Yüzüne renk gelmiş, birazcık neşesi yerine gelmişti kuzucuğumun... Mutfakta yemek yaparken kendi kendine bazen şarkı bile söylerdi...
Bir gün Öğlene doğru Kapı çalındı... Açıp baktım, gelenler Ayşe'nin abisi Faruk'la, amcasının oğlu Kadirdi...
'Hayırdır çocuklar' dedim "Yolunuzu mu kaybettiniz?..'
Kadir, 'Ayşe burada mı teyze?'
'Ne yapacaksınız Ayşe’yi' diye sordum.
Abisi, 'Onu almaya geldik, bizimle gelecek bacım...'
'Şimdi mi hatırladınız bacınızı.? Onca çile çekerken neredeydiniz !..' deyip, onlara sitem dolu sözlerle yüklendim.
Kadir ' Ayşe Nerede şimdi 'diye sordu...
'Bilmiyorum... Bilsem de söylemem.' dedim.
'O zaman polislerle geliriz. Reşit olmamış bir kızı alıkoymaktan hakkında şikâyetçi oluruz. ...'
O kadar direnmeme rağmen; beni dinlemeyip içeri girdiler. Ayşe'yi kollarından tuttukları gibi çekip götürdüler... Ne yapsam nafile. Ne de olsa yabancıydım onlar için. Hani derler ya, dış kapının dış mandalı; benimkisi de öyle bir şey işte..."
Bunları söyledikten sonra; Zehra teyze kalkıp, mutfağa gitti... Bir kaç dakika sonra elinde bir tepsiyle geri dönerek; misafirlere yaptığı kahveden ikram edip, tekrar konuşmalarına kaldığı yerden devam etti...
"Ayşe'yi götürdüklerinden aylar sonra, köye rahmetli eşimden kalan tarlayı icareye vermek için gidip, onun halasının evinde kaldım... Zavallı kızcağızın başına gelenleri bana ağlayarak anlattı...
Alıp götürdüklerinde, Ayşe’yi Mersine; daha önce kiraladıkları bir eve kilitleyip, akıbeti hakkında amcasından ve diğer büyüklerinden icazet almak için köye gitmişler.
Kızın katledilmesinde en çok, o amcası denilen herifin parmağı varmış diyorlar.
Aile meclisi, aralarında konuyu uzun uzadıya tartışıp; Ayşe'nin öldürülmesi için Feridun’la, Kadiri görevlendirmişler...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Mustafa Kaplan
TABU 12.Bölüm
Ayşe, ne kadar konuşmadım dese de, adam dinlememiş; tekme tokat Allah ne verdiyse artık..! Garibimin dövülmedik yeri, kırılmadık kemiği kalmamış... Ağzı kan revan içinde kendini zar zor atabilmiş yatak odasına... Kapıyı kilitleyip bir köşede büzülüvermiş...
Kocası kapının önünde avazı çıktığı kadar bağırıyor; peş peşe küfürleri sıralıyormuş. Bunlar olurken kaynanası, 'Selim..! Bırak boş ver... Bunun babası bir iki aya kalmaz akıl hastanesinden çıkacak. İyileşmiş diyorlar. En iyisi bunun çevirdiği haltları babasına söyleyelim de; Babası, kızına ne yapacaksa yapsın... '
Bunları duyunca korkusu daha da artmış zavallının... Babasından ödü kopardı. Hele o olaydan sonra iyice ondan korkup, çekinirmiş.
Selim dışarı çıkana kadar yatak odasından çıkmayıp, gece herkesin uyumasını beklemiş...
Bir kaç giysisini küçük bir valize koyduktan sonra; sessizce kapıyı açıp, kendini dışarı atmış...
Doğruca terminale gidip, biriktirdiği üç beş kuruşla Tarsus'a gitmek için bir bilet almış...
Gecenin kaçıydı bilmiyorum; birden kapım çalındı... Pencereden baktım; kapının önünde bir kızcağız duruyor. 'Allah Allah' dedim, 'Kim ki bu kadın; gecenin bu vaktinde..!'
Kapıyı açtığımda yine tanıyamadım... Ellerime sarılıp öptükten sonra, çok bitkin bir sesle 'Ana, beni tanıyamadın mı; ben Ayşe, Fatma'nın kızı..!'
O zaman tanıdım... Sımsıkı sarıldım ona... Öptüm, kokladım. 'Kızım nedir bu vaziyetin, ne oldu sana.?' Ellerinden tutup salonda bir kanepenin üstüne oturttum. 'Vah yavrum, vah kuzum benim..! Ne yapmışlar sana..?' İğne ipliğe dönmüştü fakirim...
Hemen gidip mutfakta bir şeyler hazırlayıp; yesin diye önüne koydum...
Yemeğini büyük bir iştahla yedikten sonra çay koyup; karşılıklı içerken, bir yandan sohbet etmeye başladık... Kocasının evinde geçirdiği o korkunç günleri tek tek anlattı bana... Çok içim acımıştı...! Kendi kendime, 'İnsanlar bu kadar mı zalim olur' diye söylendim...
Yaşlı gözlerle bana bakıp, adeta yalvarır gibi 'Ana, bir müddet beni evinde misafir eder misin? '
'Tabi kızım ' dedim... ' Bunu söylemen bile yersiz.. Hatta hiç gitme..! Ana kız geçinip gideriz... Benim de kimsem yok... Bir oğlum vardı, o da Almanya'da... Başımla beraber güzel kızım ' diyerek yüreğine biraz su serpmiş oldum...
Benim yanımda üç dört hafta gibi kaldı... Yüzüne renk gelmiş, birazcık neşesi yerine gelmişti kuzucuğumun... Mutfakta yemek yaparken kendi kendine bazen şarkı bile söylerdi...
Bir gün Öğlene doğru Kapı çalındı... Açıp baktım, gelenler Ayşe'nin abisi Faruk'la, amcasının oğlu Kadirdi...
'Hayırdır çocuklar' dedim "Yolunuzu mu kaybettiniz?..'
Kadir, 'Ayşe burada mı teyze?'
'Ne yapacaksınız Ayşe’yi' diye sordum.
Abisi, 'Onu almaya geldik, bizimle gelecek bacım...'
'Şimdi mi hatırladınız bacınızı.? Onca çile çekerken neredeydiniz !..' deyip, onlara sitem dolu sözlerle yüklendim.
Kadir ' Ayşe Nerede şimdi 'diye sordu...
'Bilmiyorum... Bilsem de söylemem.' dedim.
'O zaman polislerle geliriz. Reşit olmamış bir kızı alıkoymaktan hakkında şikâyetçi oluruz. ...'
O kadar direnmeme rağmen; beni dinlemeyip içeri girdiler. Ayşe'yi kollarından tuttukları gibi çekip götürdüler... Ne yapsam nafile. Ne de olsa yabancıydım onlar için. Hani derler ya, dış kapının dış mandalı; benimkisi de öyle bir şey işte..."
Bunları söyledikten sonra; Zehra teyze kalkıp, mutfağa gitti... Bir kaç dakika sonra elinde bir tepsiyle geri dönerek; misafirlere yaptığı kahveden ikram edip, tekrar konuşmalarına kaldığı yerden devam etti...
"Ayşe'yi götürdüklerinden aylar sonra, köye rahmetli eşimden kalan tarlayı icareye vermek için gidip, onun halasının evinde kaldım... Zavallı kızcağızın başına gelenleri bana ağlayarak anlattı...
Alıp götürdüklerinde, Ayşe’yi Mersine; daha önce kiraladıkları bir eve kilitleyip, akıbeti hakkında amcasından ve diğer büyüklerinden icazet almak için köye gitmişler.
Kızın katledilmesinde en çok, o amcası denilen herifin parmağı varmış diyorlar.
Aile meclisi, aralarında konuyu uzun uzadıya tartışıp; Ayşe'nin öldürülmesi için Feridun’la, Kadiri görevlendirmişler...