Rabbimiz “Ben size din olarak İslam’ı seçtim” diyor.

Allahın yanında makbul olan din, İslam dinidir.

Yine İslam kelime anlamı olarak barış, esenlik ve kurtuluş dinidir.

Tüm ilahi dinler ve kitaplar Hz. Âdemden bu yana,

Hak dinin devamı için gelmiştir.

İşte Rabbi Teâlâ Kur’an-ı Azimüşşanın

Hac süresinde:

“Müslüman ismini ben size verdim” diye buyurmaktadır.

Resulullah (s.a.v) efendimiz meşhur hutbesini, ilk

Evrensel insan haklarını irad ederken:

“Size iki şey bırakıyorum. Kur’an ve sünnetim.

Bu ikisine sarıldıkça asla yolunuzu şaşırmayacaksınız”

diyerek yol haritamızı belirlemiş;

 “ Hepiniz âdemdensiniz. Âdem ise topraktandır.

 Arabın arab olmayana, arab olmayanın da araba üstünlüğü yoktur.

Üstünlük sadece takva iledir”.

diyerek İslam ümmetinin birliğine işaret etmiştir.

Kuranı Kerim bize her konuda bilgi vermiştir.

Resulullah  (s.a.v) efendimiz bu bilginin bize ulaşmasında

Rol-model olmuş ve vahiy yoluyla Allahtan gelen bu bilgiyi hayatında tatbik ederek,

Ümmetine örnek teşkil etmiştir.

O ayaklı Kur’an idi; gülmesi Allah için, kızması Allah içindi.

Nefsi adına kimseye kızmış ve intikam almış değildi.

Asr-ı Saadet Resulullah (s.a.v) tedris ve terbiyesinden geçmekti.

Onun yaşamış olduğu cehalet devri, saadet devrinin

Kendisi olmuş ve tüm insanlık adalet ve barış içerisinde yaşamıştır.

Kur’an adaletli ve temiz bir toplum istiyordu.

Kur’an-ın adaleti ilkin eve; sonra topluma; sonrada dünyaya hükmediyordu.

Asr-ı saadet te Kur’an, pratik olarak yaşanıyordu.

İşte bunun örneğiydi saadet devri.

Adı üstünde “Asr-ı Saadet ve cahiliye devri”

her asır devreden bir dönemdi.

Asrı saadet, bütün insanlığın ve İslam ümmetinin

mutluluğuna vesile olduğu için Asr-ı saadetti.

Bu devreden dönemde bizler ya saadette

ya da cehalette yerimizi seçiyoruz.

Delalete düşmemek için cehaletten;

Ebedi saadet kavuşmak için de

Ölçümüz Kur’an ve Sünnetten ayrılmamız temennisiyle.

 Ey kalpleri evirip, çeviren Allah’ım! Kalbimizi dinin üzerinde sabit kıl.

Selam ve dua ile…