Dün 14 Mayıs’tı. 27 yıllık tek parti dönemine son veren çokpartili demokratik sisteme geçtiğimiz tarihti. “Yeter, söz milletindir” diyen Demokrat Parti tek başına iktidar olmuş, böylece “beyaz devrim” denilen sandıkta değişim gerçekleşmişti. Kansız ve kavgasız bir şekilde başarılan sandıktaki devrim, ne yazık ki 27 Mayıs’ta kanlı bir darbeyle kesintiye uğratıldı. Meclis Başkanı Şentop’la 14 Mayıs’tan başlayıp 27 Mayıs darbesine uzanan bir söyleşi yaptık. Haliyle günümüzde devam eden darbe tartışmalarına da değindik. Başbakanların asıldığı darbeler yetmemiş gibi hâlâ darbeyi konuşmanın utancını paylaştık.
Meclis Başkanı Şentop, “14 Mayıs 1950, Türkiye tarihinde ilk defa çokpartili seçimlerin yapıldığı ve demokratik hayatın başladığı bir milat. Bu bakımdan siyasi tarihimizde çok önemli bir dönüm noktası” dedi.
Şentop, pek hatırlanmayan ama ibret verici olan bir olaya parmak bastı. “14 Mayıs’ı hazmedemeyenler olmuştur, hemen akabinde, 20 gün sonra bir darbe teşebbüsü olmuştur. O zaman Başbakan Adnan Menderes ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın hızlı refleks göstermesiyle darbe teşebbüsü önlenmiş. Darbe işinin içinde olan komuta kademesi tasfiye edilmiş. Yoksa birkaç gün beklese gidebilirlermiş. Daha başlarken, demokrasiyi doğarken boğmak istemişler” diye konuştu.
14 MAYIS’IN İNTİKAMI
Meclis Başkanı Şentop, 14 Mayıs’tan 27 Mayıs’a bir hat çekti. “İlginçtir, 27 Mayıs darbesini yapan o ordu içindeki çete, ilk örgütlenmelerine 1954 seçimlerinden sonra başlıyor. Onlar 1950 seçimlerinde milletin bir hata yaptığını zannediyor, bir sonraki seçimde bu düzelir diye düşünüyorlar. Ama 54 seçimlerinde bir bakıyorlar ki tablo değişmiyor. Bunun üzerine seçimle iktidara gelemeyeceklerini anlayan bu bürokratik oligarşi dediğimiz yapılanma, örgütlenmeye başlıyor. Sonra 27 Mayıs’ta demokratik siyasi hayatımıza kanlı bir müdahalede bulunuyorlar. Ve 14 Mayıs’ın siyasi sembol şahsiyetlerinden Başbakan Adnan Menderes ve iki bakan arkadaşını idam ediyorlar. 27 Mayıs darbesi bir nevi 14 Mayıs’ın intikamıdır.”
27 Mayıs başta olmak üzere darbelerin acı tecrübeleri ortadayken 2020 yılında hâlâ birileri darbelerden medet umuyor.
“Türkiye’de serbest seçim olduğu sürece, demokratik düzen işlediği sürece millete kendisini beğendiren, milletin desteğini alan, sandıktan başarıyla çıkan iktidar olabiliyor, Türkiye’yi yönetebiliyor. Ama bu yönde bir ümidi olmayanlar, ümidi kalmayanlar, milletin kendilerine iktidar vermeyeceğini, iktidar yüzü göstermeyeceğini görenler, buna inananlar, başka arayışlar içine giriyorlar maalesef.”
SİYASİLERİN DARBE İMALARI
Darbeler olunca ilk iş Meclis’in kapısına kilit vuruluyor, partiler kapatılıp siyasilere yasak geliyor. Buna rağmen darbe tartışmalarına siyasetçilerin beyanları neden oluyor. Meclis Başkanı’na bu çelişkiyi sordum. “Bazı sözlerin, kelimelerin, cümlelerin o ülkenin tarihi ve geçmişte yaşanmış olaylar çerçevesinde anlam kazandığını siyasilerin bilmesi lazım. Tarihinde hiç askeri darbe yaşamamış bir ülkede çok rahat bir şekilde konuşabilirsiniz, siyasi fanteziler yapabilirsiniz belki. Ama bizim 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de ve arada diğer darbe teşebbüsleri nedeniyle siyasi hayatımızda bu kadar kanlı, acı hatıraların olduğunu dikkate alarak konuşma mecburiyetimiz var. Onu unuttuğunuz zaman, bazı sözlerin tarihi süreç içerisinde tekabül ettiği çağrışımları canlandırırsanız, milletimizi rahatsız edersiniz. Siyasi tarihimizin yaralarını kaşımış olursunuz. Bu konuda azami hassasiyet öncelikle siyasilerden beklenir. Kasten bunu yapanlar için bir şey demiyorum. Onlar kale alınması gerekmeyen, patalojik, marjinal bir gruptur Türkiye’de” dedi.
DARBE OLUR MU?
Peki Şentop, Türkiye’de hâlâ bir darbe tehlikesi olduğunu düşünüyor mu? “15 Temmuz’dan sonra böyle bir ihtimalin olmadığını düşünüyorum. Çünkü daha önceki darbe teşebbüsleri biraz siyasi-bürokratik elit arasındaki bir iktidar kavgası olarak ortaya çıkmıştı. Millet biraz oyunun dışında, seyircisi gibiydi. Oyuna girmemişti. 15 Temmuz’da millet bizzat oyuna girdi. Vaziyet etti. Yani el koydu. Milletimizin bu samimi sahiplenmesi darbe döneminin tam olarak kapandığını gösterdi. Darbeciler, darbe seviciler 15 Temmuz gerçeği karşısında bir daha harekete geçemezler.”
AVM’LER AÇILIRKEN MECLİS NİYE KAPALI?
Muhalefetin “AVM’ler açılırken Meclis neden kapalı?” eleştirisini de konuştuk. Aslında muhalefet 120 milletvekilinin imzasıyla Meclis’i her an toplayabilir. O nedenle muhalefete önce “Peki sen niye Meclis’i toplantıya çağırmıyorsun?” diye sormak gerekiyor.
Yine de Şentop’a bu konuyu sordum. “Meclis’in çalışmalarına ara vermesi kararı Meclis Başkanı’nın yetkisinde değil. Bu Meclis Genel Kurulu’nda milletvekilleri tarafından kararlaştırılan bir husustur. 15 Nisan’da Genel Kurul’da ara verme kararı alınmış. Meclis Başkanı olarak ben Meclis kararını dile getiriyorum. Ara verme durumunda Meclis nasıl toplanır, nasıl toplantıya çağrılır, o bellidir. Ara verme süresi dün itibarıyla bitti” karşılığını verdi. Ama ekledi: “Bizim Meclisimiz 15 Nisan öncesi yoğun bir çalışma ortaya koydu. Hafta sonları dahil çalıştı. Gece yarılarına kadar çalıştı. Özellikle pandemi süreciyle ilgili ihtiyaç olarak görülen düzenlemeler Meclis’ten geçti. Pandemi sürecinde en yoğun çalışan Meclislerden biri oldu.”
Meclis Başkanı’na AVM benzetmesini sordum. Memnun kalmadı. “AVM mukayesesini biraz tuhaf buluyorum. Meclis’in AVM ile kıyaslanmasını yanlış buluyorum” karşılığını verdi. Doğrusu şık bir benzetme olmadı.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir SELVİ
Şentop’a ‘Meclis neden kapalı’ diye sordum
Meclis Başkanı Mustafa Şentop’la dün konuştuk.
Dün 14 Mayıs’tı. 27 yıllık tek parti dönemine son veren çokpartili demokratik sisteme geçtiğimiz tarihti. “Yeter, söz milletindir” diyen Demokrat Parti tek başına iktidar olmuş, böylece “beyaz devrim” denilen sandıkta değişim gerçekleşmişti. Kansız ve kavgasız bir şekilde başarılan sandıktaki devrim, ne yazık ki 27 Mayıs’ta kanlı bir darbeyle kesintiye uğratıldı. Meclis Başkanı Şentop’la 14 Mayıs’tan başlayıp 27 Mayıs darbesine uzanan bir söyleşi yaptık. Haliyle günümüzde devam eden darbe tartışmalarına da değindik. Başbakanların asıldığı darbeler yetmemiş gibi hâlâ darbeyi konuşmanın utancını paylaştık.
Meclis Başkanı Şentop, “14 Mayıs 1950, Türkiye tarihinde ilk defa çokpartili seçimlerin yapıldığı ve demokratik hayatın başladığı bir milat. Bu bakımdan siyasi tarihimizde çok önemli bir dönüm noktası” dedi.
Şentop, pek hatırlanmayan ama ibret verici olan bir olaya parmak bastı. “14 Mayıs’ı hazmedemeyenler olmuştur, hemen akabinde, 20 gün sonra bir darbe teşebbüsü olmuştur. O zaman Başbakan Adnan Menderes ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın hızlı refleks göstermesiyle darbe teşebbüsü önlenmiş. Darbe işinin içinde olan komuta kademesi tasfiye edilmiş. Yoksa birkaç gün beklese gidebilirlermiş. Daha başlarken, demokrasiyi doğarken boğmak istemişler” diye konuştu.
14 MAYIS’IN İNTİKAMI
Meclis Başkanı Şentop, 14 Mayıs’tan 27 Mayıs’a bir hat çekti. “İlginçtir, 27 Mayıs darbesini yapan o ordu içindeki çete, ilk örgütlenmelerine 1954 seçimlerinden sonra başlıyor. Onlar 1950 seçimlerinde milletin bir hata yaptığını zannediyor, bir sonraki seçimde bu düzelir diye düşünüyorlar. Ama 54 seçimlerinde bir bakıyorlar ki tablo değişmiyor. Bunun üzerine seçimle iktidara gelemeyeceklerini anlayan bu bürokratik oligarşi dediğimiz yapılanma, örgütlenmeye başlıyor. Sonra 27 Mayıs’ta demokratik siyasi hayatımıza kanlı bir müdahalede bulunuyorlar. Ve 14 Mayıs’ın siyasi sembol şahsiyetlerinden Başbakan Adnan Menderes ve iki bakan arkadaşını idam ediyorlar. 27 Mayıs darbesi bir nevi 14 Mayıs’ın intikamıdır.”
27 Mayıs başta olmak üzere darbelerin acı tecrübeleri ortadayken 2020 yılında hâlâ birileri darbelerden medet umuyor.
“Türkiye’de serbest seçim olduğu sürece, demokratik düzen işlediği sürece millete kendisini beğendiren, milletin desteğini alan, sandıktan başarıyla çıkan iktidar olabiliyor, Türkiye’yi yönetebiliyor. Ama bu yönde bir ümidi olmayanlar, ümidi kalmayanlar, milletin kendilerine iktidar vermeyeceğini, iktidar yüzü göstermeyeceğini görenler, buna inananlar, başka arayışlar içine giriyorlar maalesef.”
SİYASİLERİN DARBE İMALARI
Darbeler olunca ilk iş Meclis’in kapısına kilit vuruluyor, partiler kapatılıp siyasilere yasak geliyor. Buna rağmen darbe tartışmalarına siyasetçilerin beyanları neden oluyor. Meclis Başkanı’na bu çelişkiyi sordum. “Bazı sözlerin, kelimelerin, cümlelerin o ülkenin tarihi ve geçmişte yaşanmış olaylar çerçevesinde anlam kazandığını siyasilerin bilmesi lazım. Tarihinde hiç askeri darbe yaşamamış bir ülkede çok rahat bir şekilde konuşabilirsiniz, siyasi fanteziler yapabilirsiniz belki. Ama bizim 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de ve arada diğer darbe teşebbüsleri nedeniyle siyasi hayatımızda bu kadar kanlı, acı hatıraların olduğunu dikkate alarak konuşma mecburiyetimiz var. Onu unuttuğunuz zaman, bazı sözlerin tarihi süreç içerisinde tekabül ettiği çağrışımları canlandırırsanız, milletimizi rahatsız edersiniz. Siyasi tarihimizin yaralarını kaşımış olursunuz. Bu konuda azami hassasiyet öncelikle siyasilerden beklenir. Kasten bunu yapanlar için bir şey demiyorum. Onlar kale alınması gerekmeyen, patalojik, marjinal bir gruptur Türkiye’de” dedi.
DARBE OLUR MU?
Peki Şentop, Türkiye’de hâlâ bir darbe tehlikesi olduğunu düşünüyor mu? “15 Temmuz’dan sonra böyle bir ihtimalin olmadığını düşünüyorum. Çünkü daha önceki darbe teşebbüsleri biraz siyasi-bürokratik elit arasındaki bir iktidar kavgası olarak ortaya çıkmıştı. Millet biraz oyunun dışında, seyircisi gibiydi. Oyuna girmemişti. 15 Temmuz’da millet bizzat oyuna girdi. Vaziyet etti. Yani el koydu. Milletimizin bu samimi sahiplenmesi darbe döneminin tam olarak kapandığını gösterdi. Darbeciler, darbe seviciler 15 Temmuz gerçeği karşısında bir daha harekete geçemezler.”
AVM’LER AÇILIRKEN MECLİS NİYE KAPALI?
Muhalefetin “AVM’ler açılırken Meclis neden kapalı?” eleştirisini de konuştuk. Aslında muhalefet 120 milletvekilinin imzasıyla Meclis’i her an toplayabilir. O nedenle muhalefete önce “Peki sen niye Meclis’i toplantıya çağırmıyorsun?” diye sormak gerekiyor.
Yine de Şentop’a bu konuyu sordum. “Meclis’in çalışmalarına ara vermesi kararı Meclis Başkanı’nın yetkisinde değil. Bu Meclis Genel Kurulu’nda milletvekilleri tarafından kararlaştırılan bir husustur. 15 Nisan’da Genel Kurul’da ara verme kararı alınmış. Meclis Başkanı olarak ben Meclis kararını dile getiriyorum. Ara verme durumunda Meclis nasıl toplanır, nasıl toplantıya çağrılır, o bellidir. Ara verme süresi dün itibarıyla bitti” karşılığını verdi. Ama ekledi: “Bizim Meclisimiz 15 Nisan öncesi yoğun bir çalışma ortaya koydu. Hafta sonları dahil çalıştı. Gece yarılarına kadar çalıştı. Özellikle pandemi süreciyle ilgili ihtiyaç olarak görülen düzenlemeler Meclis’ten geçti. Pandemi sürecinde en yoğun çalışan Meclislerden biri oldu.”
Meclis Başkanı’na AVM benzetmesini sordum. Memnun kalmadı. “AVM mukayesesini biraz tuhaf buluyorum. Meclis’in AVM ile kıyaslanmasını yanlış buluyorum” karşılığını verdi. Doğrusu şık bir benzetme olmadı.