Said-i Nurs’iye yapılan ithama Mustafa İslam oğlundan cevap bekliyorum
Yazının Giriş Tarihi:
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.10.2024 18:11
Mustafa İslam oğlu ile beraber Ali Akın hoca bir program da “Said Nursi bana vahyi geliyor demişti. Mustafa İslam oğlu da eder haliyle duruşuyla alaycı gülümsemesiyle tasdik etmişti Eğer tasdik etmeseydi karşı çıkardı. Çünkü sükût ikrardan gelir.
Evet Mustafa İslam oğlu laikliğin uygulandığı şu ülkede sizin gibiler çok rahat hareket ediyor.
Eğer bu ülkede şeriat kanunları hükümferma olsaydı bu gibi ifadelerin karşılığını bulur, söylediklerinizi ispat etmediğiniz takdirde, yalan söylemek ve iftiradan dolayı mahkemenin vereceği kararla mahkûm olurdunuz.
Bu hususla ilgili olarak başta Milat gazetesinde bir yazı yazmıştım. Hodri meydan gelin Bediüzzaman Said-i Nurs’nin kitaplarını ortaya koyarak bu konuyu tartışalım demiştim Amma ne ses var nede seda . Biliyorum ki bunu hiçbir zaman yapmayacaksınız. Çünkü Said Nursi’nin kitaplarında asla böyle bir ifade yoktur.
Risale-i nur kitapları 1994 yılından evvel T.Ç.K’nın 163’üncü maddesinden yargılandı, Bu kitaplarla ilgili olarak ülkenin her yanından belki bine yakın mahkeme karar verdi. Bu davalarda bilirkişi olarak rapor verenlerin bazıları da din âlimiydi. Laik devlet Said Nursi’nin bütün kitaplarını titizlikle incelettirdi. Böyle bir ifadeye rastlamış olsalardı kim bilir onun hakkında neler söyleyeceklerdi. Mahkemeler bu eserlerin Kur’anı Kerimin tefsiri olduğunu kararlarıyla ortaya koydular. Dünya hukuk tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir uygulama yapılmıştı.
Gerek İslam hukuku ve gerekse dünyanın bütün hukuk sistemlerinde tek taraflı dava açılmaz. Karşı tarafın da ifadesi mutlaka alınır. Allah bile ne yaptığımızı bildiği halde “gel ey kulum ifadeni ver diyor” Hukukta en ufak bir boşluk bırakmıyor. Çünkü Allah ifade almasa o zaman haşa insanlar Ey Allah’ım ifademi almadan hakkımda karar verilir mi diye itirazda bulunabilir.
Rabbimiz dahi böyle bir hukuku belirlerken, bazı insanlar, tek taraflı ve karşı tarafı dinlemeden, ve ispat edilmesi gereken delilleri ortaya koymadan yalan, ve iftirada bulunabiliyorlar, bunların hesabı Allaha kalmıştır. Yalancı ve müfteriler aynı zaman da Allaha da düşmanlık etmişlerdir.
Bir insan başka birisi hakkında küfür veya günah isnadında bulunsa, eğer o isnat edilen sıfat o adamda yoksa, o sıfat geri döner ve o isnat eden adama aynen isabet eder,
Bir kapıya taş attıktan sonra, ev sahibi kapıyı açmadan köşeyi dönüp kaçmaya benziyor bazılarının halleri.
Şu anda belki meydan toz duman dır amma, o kadar da boş değildir. Bu da böyle biline.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir İKBAL
Said-i Nurs’iye yapılan ithama Mustafa İslam oğlundan cevap bekliyorum
Mustafa İslam oğlu ile beraber Ali Akın hoca bir program da “Said Nursi bana vahyi geliyor demişti. Mustafa İslam oğlu da eder haliyle duruşuyla alaycı gülümsemesiyle tasdik etmişti Eğer tasdik etmeseydi karşı çıkardı. Çünkü sükût ikrardan gelir.
Evet Mustafa İslam oğlu laikliğin uygulandığı şu ülkede sizin gibiler çok rahat hareket ediyor.
Eğer bu ülkede şeriat kanunları hükümferma olsaydı bu gibi ifadelerin karşılığını bulur, söylediklerinizi ispat etmediğiniz takdirde, yalan söylemek ve iftiradan dolayı mahkemenin vereceği kararla mahkûm olurdunuz.
Bu hususla ilgili olarak başta Milat gazetesinde bir yazı yazmıştım. Hodri meydan gelin Bediüzzaman Said-i Nurs’nin kitaplarını ortaya koyarak bu konuyu tartışalım demiştim Amma ne ses var nede seda . Biliyorum ki bunu hiçbir zaman yapmayacaksınız. Çünkü Said Nursi’nin kitaplarında asla böyle bir ifade yoktur.
Risale-i nur kitapları 1994 yılından evvel T.Ç.K’nın 163’üncü maddesinden yargılandı, Bu kitaplarla ilgili olarak ülkenin her yanından belki bine yakın mahkeme karar verdi. Bu davalarda bilirkişi olarak rapor verenlerin bazıları da din âlimiydi. Laik devlet Said Nursi’nin bütün kitaplarını titizlikle incelettirdi. Böyle bir ifadeye rastlamış olsalardı kim bilir onun hakkında neler söyleyeceklerdi. Mahkemeler bu eserlerin Kur’anı Kerimin tefsiri olduğunu kararlarıyla ortaya koydular. Dünya hukuk tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir uygulama yapılmıştı.
Gerek İslam hukuku ve gerekse dünyanın bütün hukuk sistemlerinde tek taraflı dava açılmaz. Karşı tarafın da ifadesi mutlaka alınır. Allah bile ne yaptığımızı bildiği halde “gel ey kulum ifadeni ver diyor” Hukukta en ufak bir boşluk bırakmıyor. Çünkü Allah ifade almasa o zaman haşa insanlar Ey Allah’ım ifademi almadan hakkımda karar verilir mi diye itirazda bulunabilir.
Rabbimiz dahi böyle bir hukuku belirlerken, bazı insanlar, tek taraflı ve karşı tarafı dinlemeden, ve ispat edilmesi gereken delilleri ortaya koymadan yalan, ve iftirada bulunabiliyorlar, bunların hesabı Allaha kalmıştır. Yalancı ve müfteriler aynı zaman da Allaha da düşmanlık etmişlerdir.
Bir insan başka birisi hakkında küfür veya günah isnadında bulunsa, eğer o isnat edilen sıfat o adamda yoksa, o sıfat geri döner ve o isnat eden adama aynen isabet eder,
Bir kapıya taş attıktan sonra, ev sahibi kapıyı açmadan köşeyi dönüp kaçmaya benziyor bazılarının halleri.
Şu anda belki meydan toz duman dır amma, o kadar da boş değildir. Bu da böyle biline.