Dünya: Mükemmel üstü dizaynıyla cennetten alınmış uçsuz bucaksız bir numune.
Envai çeşit meyve ve nimetle donatılmış renga renk bir bahçe.
Saat gibi kurulmuş olağanüstü bir çalışma sistemiyle dönen bir çark ve üstündeki her canlıya rızık sunan verimli topraklarla donatılmış bir tarla...
Hepsi insanoğluna sunulmuş.
Bir yandan da insanoğlunun sınav yeri ve tüm sayfalarını okumaları için sonuna kadar açmış bir ansiklopedi.
Peki Hangi öğretmen sınav esnasında kitaptan bakmaya izin verir ki?
Hatta öyle bir izin vermiş ki bir yandan taam yedirirken bir yandan da sınavı verdiriyor.
Evet bizlere sunulmuş olan bu dünya “Biz onu sürekli genişletmekteyiz” ayetinin tam tersine üstümüze sürekli daralıyor sanki.
Ya da biz daraltıyoruz Allah’ın ayetlerine zıt yaşamak ister gibi.
Çünkü içimizdeki nefis ve bundan zuhur olan haset, nefret, kin, kıskançlık, hırs vb. Duygularla adeta nefes alamayacak duruma getirmişiz.
Bizim manevi ruh dünyamızı besleyen tüm duygulardan ırak bir şekilde nefsimizin tahakkümü altına girmiş, patlamaya hazır bir bombanın pimini kendi ellerimizle çekmişiz.
Evet muhteşem üstü lezzetlerle donatılmış bir dünya ve bunu parsel parsel etmiş nankör insanoğluyuz biz.
Parsel parsel etmişiz ama kendi aramız da çekiştirirken bölük pörçük olmuş kirli ellerimiz de.
Yani elde ettiğimiz parseller bölük pörçük olduğundan bir faydası da olmuyor bizlere.
Açıkçası hiç kimseye bir faydası olmuyor, olmayacaktır da.
Ancak bir araya gelip insanca yaşamayı öğrendiğiniz vakit faydası olacaktır.
Kısacası ya hep birlikte kardeşçe ve insanca yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep birlikte yok olup gideceğiz.
Sevgili okurlarım,
Dünya denen renkli gökkuşağı için hır gür çıkarmanın bir manası yok.
Zira gökkuşağı ne kadar renkli olursa olsun güneş çıktığında yok olmaya mahkümdür.
Dünya da kişinin kendi kıyameti sayılan ölüm vakti geldiğinde yok olmaya mahkümdür.
Bu hır güre şu dizelerimle bir atıfta bulunmak istiyorum.
Madem ölümdür er kişinin kıyameti,
O zaman dünyanın ne kadri var ne de bir kıymeti.
Masallar da anlatılır oysa ki hep azameti,
Fakat ölüm ile anlaşılır olayın vahameti.
Var git başımızdan ölüm diyemiyorsun.
Ne zaman geleceğini de bilemiyorsun.
O zaman dünyayı parsel parsel etmeye ne hacet,
Bugün karnın doyduysa yarınına sabret.
Hem birdir ecel ne yaparsan yap değişmezdir nafile,
Gelen bir ise giden iki kafile.
Gel vazgeç şu parsel işinden boşunadır boşuna,
Elbet herkes uzanacak o musalla taşına.
Saygılarımla bol tefekkürlü bir hayata...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ferit Bugenç
PARSEL PARSEL AMA BÖLÜK PÖRÇÜK
Dünya: Mükemmel üstü dizaynıyla cennetten alınmış uçsuz bucaksız bir numune.
Envai çeşit meyve ve nimetle donatılmış renga renk bir bahçe.
Saat gibi kurulmuş olağanüstü bir çalışma sistemiyle dönen bir çark ve üstündeki her canlıya rızık sunan verimli topraklarla donatılmış bir tarla...
Hepsi insanoğluna sunulmuş.
Bir yandan da insanoğlunun sınav yeri ve tüm sayfalarını okumaları için sonuna kadar açmış bir ansiklopedi.
Peki Hangi öğretmen sınav esnasında kitaptan bakmaya izin verir ki?
Hatta öyle bir izin vermiş ki bir yandan taam yedirirken bir yandan da sınavı verdiriyor.
Evet bizlere sunulmuş olan bu dünya “Biz onu sürekli genişletmekteyiz” ayetinin tam tersine üstümüze sürekli daralıyor sanki.
Ya da biz daraltıyoruz Allah’ın ayetlerine zıt yaşamak ister gibi.
Çünkü içimizdeki nefis ve bundan zuhur olan haset, nefret, kin, kıskançlık, hırs vb. Duygularla adeta nefes alamayacak duruma getirmişiz.
Bizim manevi ruh dünyamızı besleyen tüm duygulardan ırak bir şekilde nefsimizin tahakkümü altına girmiş, patlamaya hazır bir bombanın pimini kendi ellerimizle çekmişiz.
Evet muhteşem üstü lezzetlerle donatılmış bir dünya ve bunu parsel parsel etmiş nankör insanoğluyuz biz.
Parsel parsel etmişiz ama kendi aramız da çekiştirirken bölük pörçük olmuş kirli ellerimiz de.
Yani elde ettiğimiz parseller bölük pörçük olduğundan bir faydası da olmuyor bizlere.
Açıkçası hiç kimseye bir faydası olmuyor, olmayacaktır da.
Ancak bir araya gelip insanca yaşamayı öğrendiğiniz vakit faydası olacaktır.
Kısacası ya hep birlikte kardeşçe ve insanca yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep birlikte yok olup gideceğiz.
Sevgili okurlarım,
Dünya denen renkli gökkuşağı için hır gür çıkarmanın bir manası yok.
Zira gökkuşağı ne kadar renkli olursa olsun güneş çıktığında yok olmaya mahkümdür.
Dünya da kişinin kendi kıyameti sayılan ölüm vakti geldiğinde yok olmaya mahkümdür.
Bu hır güre şu dizelerimle bir atıfta bulunmak istiyorum.
Madem ölümdür er kişinin kıyameti,
O zaman dünyanın ne kadri var ne de bir kıymeti.
Masallar da anlatılır oysa ki hep azameti,
Fakat ölüm ile anlaşılır olayın vahameti.
Var git başımızdan ölüm diyemiyorsun.
Ne zaman geleceğini de bilemiyorsun.
O zaman dünyayı parsel parsel etmeye ne hacet,
Bugün karnın doyduysa yarınına sabret.
Hem birdir ecel ne yaparsan yap değişmezdir nafile,
Gelen bir ise giden iki kafile.
Gel vazgeç şu parsel işinden boşunadır boşuna,
Elbet herkes uzanacak o musalla taşına.
Saygılarımla bol tefekkürlü bir hayata...