Akşama doğru eve gelimek vakti yaklaşınca anam heyatı yakar, keçeleri, yenhalıları eyvana serer ve sap yastıkların oluvarın dibine kor kor düzerdi. Yatakları dama çıharır, tahtın üstüne serer. Yatacağımız tahtın çitini çeker ve iftar yemeği hazırlığına başlardı.
Her Ramazan iftar vahtı, yaz olsun, kış olsun mercimek çorbamızla etli köftemiz (Çif köfte) vardı. Mevsimine göre köftenin yanında ya bostana ya cacık yapılırdı. Kışın sıfrada çiğköftenin yanında turşu, eskili, ayran ve yeşillik bol olurdu. Yemekler tandırlıkta odun yada tezek ataşında pişirilirdi çünkü; o zamanlar tüp ve tüplü ocaklar yahtı. Hele tavada bişirilen kazan kebabının, kabak oturtmasının ve sade yağlı Karacadağ pirincinin dadına doyulmazdı.
Çiğköfteyi yoğururken anam seslenirdi, “oğlum komşuların payını unutma” derdi. Yoğurduğum köfteyi tam tabaklara koyacakken, tak tak kapı sesi bağırırdım kim o? Girmi ev öteden yemek getirmiş komşu.
Birden bütün damlardan ha ha diye binlerce çocuktan oluşan bir koro sesi; topçu ulu caminin minaresine çıkmış topu atacak. O zamanlar Urfa’da apartman, yüksek bina yoktu. Ulu Caminin minarası her mehelleden görülürdü. Aniden ha ha nidaları arasında Gümmm diye bir top sesi. O koca şehirde çık yoktu. Herkes Bismillah diye sofraya uzanırken, birden Nimetullah Camiisindan bir ezan sesi Allah’u Ekber, Allah’u Ekber Guli hoca ezan okurdu. Yemekten sonra çay muhabbeti başlardı. Çaylarımız ya çay gazocağında, ya mantızda yada semeverde pişerdi. Dedim ya daha piyasada tüp yoktu.
Çaylar hazırlanırken akşam namazı eda edilirdi. İçilen çaylardan sonra Teravih Namazının tatlı telaşı başlardı. Teravihten sonra eve gelir, damdaki tahtın üzerine serilen yataklarımızın üzerine uzanırdık. Açık havada, damda ve tahtın üstünde uzanırken, sanki yıldızlar göz kırpardı bize. Hafif esen rüzgarın etkisiyle uyuduğumuzu fark etmezdik. Yalnız anamın o tatlı sesi beni uyandırırdı. “ kalk oğul seher vakti geçi.”
Yen gelen Ramazan ayının hepimize, ülkemize tüm Müslümanlara; bolluk, bereket, sıhhat ve afiyet ile birlikte barış ve kardeşlik getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
Selam ve dua ile Allah’a emanet olun….
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Mehmet Fethi Göktepe
O Ramazanlar
Akşama doğru eve gelimek vakti yaklaşınca anam heyatı yakar, keçeleri, yenhalıları eyvana serer ve sap yastıkların oluvarın dibine kor kor düzerdi. Yatakları dama çıharır, tahtın üstüne serer. Yatacağımız tahtın çitini çeker ve iftar yemeği hazırlığına başlardı.
Her Ramazan iftar vahtı, yaz olsun, kış olsun mercimek çorbamızla etli köftemiz (Çif köfte) vardı. Mevsimine göre köftenin yanında ya bostana ya cacık yapılırdı. Kışın sıfrada çiğköftenin yanında turşu, eskili, ayran ve yeşillik bol olurdu. Yemekler tandırlıkta odun yada tezek ataşında pişirilirdi çünkü; o zamanlar tüp ve tüplü ocaklar yahtı. Hele tavada bişirilen kazan kebabının, kabak oturtmasının ve sade yağlı Karacadağ pirincinin dadına doyulmazdı.
Çiğköfteyi yoğururken anam seslenirdi, “oğlum komşuların payını unutma” derdi. Yoğurduğum köfteyi tam tabaklara koyacakken, tak tak kapı sesi bağırırdım kim o? Girmi ev öteden yemek getirmiş komşu.
Birden bütün damlardan ha ha diye binlerce çocuktan oluşan bir koro sesi; topçu ulu caminin minaresine çıkmış topu atacak. O zamanlar Urfa’da apartman, yüksek bina yoktu. Ulu Caminin minarası her mehelleden görülürdü. Aniden ha ha nidaları arasında Gümmm diye bir top sesi. O koca şehirde çık yoktu. Herkes Bismillah diye sofraya uzanırken, birden Nimetullah Camiisindan bir ezan sesi Allah’u Ekber, Allah’u Ekber Guli hoca ezan okurdu. Yemekten sonra çay muhabbeti başlardı. Çaylarımız ya çay gazocağında, ya mantızda yada semeverde pişerdi. Dedim ya daha piyasada tüp yoktu.
Çaylar hazırlanırken akşam namazı eda edilirdi. İçilen çaylardan sonra Teravih Namazının tatlı telaşı başlardı. Teravihten sonra eve gelir, damdaki tahtın üzerine serilen yataklarımızın üzerine uzanırdık. Açık havada, damda ve tahtın üstünde uzanırken, sanki yıldızlar göz kırpardı bize. Hafif esen rüzgarın etkisiyle uyuduğumuzu fark etmezdik. Yalnız anamın o tatlı sesi beni uyandırırdı. “ kalk oğul seher vakti geçi.”
Yen gelen Ramazan ayının hepimize, ülkemize tüm Müslümanlara; bolluk, bereket, sıhhat ve afiyet ile birlikte barış ve kardeşlik getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
Selam ve dua ile Allah’a emanet olun….