—Siz hele bir yorgunlunuzu alın, yarın konuşuruz çıkabilirsiniz yarın görüşürüz, ha de ha de
Hayrabed,i bir heyecan sarmıştı,birkaç kelime Ermenice biliyordu ya bu Berj denen adam,
Bilmediği bir yerden Ermenice konuşsa açık verecekti hesap etmemişti bu dil meselesini, heycanın beli ettirmeden Hafiften selamlama adına, başını eğerek ve arkasını dönerek Erişpayı takip etti, Tam çadırdan çıkarlarken birden berj ağanın sesiyle irkildi.
Berj aga.
— Hayrabed!
Hayrabed.
—Efendim Berj ağa.
Berj ağa.
—Yok, bir şey yok… İyi dinlen haaa
Hayrabed.
—Çok teşekkür ederim ağam? Sayenizde
Berj, ağa denemişti yol yorgunu olan bu garip meçhul misafiri, adını söylerken arkasını dönüp efendim demeseydi, Ya da, gecikseydi efendim derken inanılmaz bir şüphe doğuracaktı tepeyken dağ olacaktı tüm şüpheler, Kimse anlamamıştı Berj Ağanın bu sinsi sınavını
Erişpa yürürken altan, altan Hayrabed kolluyordu, tanıdıkça âşık oluyordu bu meçhul adama âşık oldukça korkuyordu, Anlamadığı, anlatamayacağı bu yabancı duygu karşılığı neydi?
bir müddet çadırlar arasında yürüdüler, keşke hep öyle yürüselerdi!
Erişpa.
—Hayrabed, burada kalacaksın diğer arkadaşlarında yanındaki çadırda kalabilirler!
Erişpa yanında ki uşağa seslenerek
Erişpa.
—Yemeklerini bir arada yesinler Hayrabed, in çadırına hazırlayın ha de durmayın…
Hayrabed.
—Küçük hanım çok teşekkür ederiz yüce İsa bereketi üzerinize olsun âmin!
Erişpa.
—Bana küçük hanım demekten vazgeç kabalaşma adım Erişpadır babamın danışmanı yaveriyim haddini aşma, sululuğu sevmem yaşamak istersen şımarma! Senin daha ne olduğun beli değil! Bu cesareti nerden alıyorsun!
Hayrabed.
—Hay hay demem kızmanıza anlam veremedim af edersiniz, ben isminizi söylemekten utandığımdan öyle dedim önce isminizi bilmiyordum, babanızın bağrışmalarında öğrendiğimden de dedim ya utandım… Size Erşpa hanım desem olur mu? Bizde insanız şüpheniz bizi üzer
Erişpa.
—Eee biz ne dedik adımla çağırabilirsin, çok gerekmedikçe de konuşma! Peki, anlarız ilerde ne olduğunuz!
Hayrabed.
—Tamam, tamam, güveninize layık olmaya çalışacağız iyi günler başım gözüm üstüne!
Erişpa çok şaşırmıştı hayrabed,in bu baştan savıma laflarına aslında kızmalıydı Erişpa… ama kime, Kime kızmalıydı yüreğine mi yoksa Allahın lütfü bu yakışıklı adamamı… Bir taraftan da yüreğindeki fırtınanın nedeni bu insanla nasıl konuşacaktı ki ne diyecekti… Ah tam tanısaydı gün başka güneş bir başka ışık saçardı her halde,ah bu adama bir güvenseydi üstelik bir an önce yalnız kalma isteği erişpayı şaşırtmıştı oysa tanıdığı tanımadığı tüm erkekler Erişpanın yanına sokulması için çeşitli dalavere bahanelerle yanaşırken bu adam neden kaçar haliyle Erişpayla konuşuyordu, neden?
Erişpa uşağa talimat üzerine talimat yağdırıyordu gelen misafirleri mahcup olmamaları lazımdı…İlk kez böyle çalışıyordu bu nasıl bir şeydi babasının çadırına yönelirken halen düşünceliydi, nasıl çözecekti bu yaman dilenciyi…ya da kimse!
Berj ağa.
—Oğullarım bilirimsiniz ki bu gelen misafirlerin memleketlerinin önemini!
Yedi oğlanın en büyüğü. Hrant.
—Yok, baba biz ne biliriz ki çıkmadık karaca dağdan bir tarafa…Niye önemli
Berj ağa.
—Bu Musa dağı Hatay devletinin sınırları içindedir Süveydiye(saman dağı)… yakındır bunların köyleri ve yedi ye yakın ermeni köyleri vardır…
Meryem oğlu isa adına bizim kutsal saydığımız fakat dejiklerin elinden olan bu topraklar bizim, olunca denize açılacak kapımızdır bu Musa dağı, ve Süveydiye.
Hrant
—Deniz nedir baba!
Berj ağa.
—Deniz karaca dağ eteklerin bin katı su olan yerdir.
Hrant.
—İçilir mi baba
Berj ağa.
—Yok, yok içilmez acıdır lo siz bilmesiniz bu işleri siz av nasıl geçti, onu anlatın bakalım
Dejikleri can zararına, mal zararına uğratınız mı, hı uğrattınız inşallah hı.
Hrant.
—İyi di baba dağ eteğinde bir iki otağ vardı boşattık kaçtılar ora bizim artık Gelemezler!
Berj ağa.
—Dejiklerden ve dejik köpeği ajan Ermeniler sizi görmediler değil mi?
Hrant.
—Yok, baba gece karanlıkta kim görecek!
Berj ağa.
—Askerlerden… onlardan ne haber…Hoşinli geldi mi sizinle!
Hrant.
—İngilizler ve Fransızlar geliyormuş deprenecek halde değiller… Kızıl paşada ha bire ecnebilerle antlaşmalar imzalar dururlar, halleri hal değilmiş yani! Hoşin li müthiş! Burada
—Diro ağabey Diyarbakır da devlette çalışır ya kızıl paşanın adamlarından o… bize bilgi verir, korkmaz haaaaa yamandır Diro!
(Devam Edecek)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bilal BEBE
Nefretin Çocukları 1915 (24)
Hayrabed. Geriye dönerek Berj ağaya…
—Berj ağam Musa dağında çıkarken senden umutla bahsetmişlerdi, mahcup etmedin bizi…
Berj ağa.
—Siz hele bir yorgunlunuzu alın, yarın konuşuruz çıkabilirsiniz yarın görüşürüz, ha de ha de
Hayrabed,i bir heyecan sarmıştı,birkaç kelime Ermenice biliyordu ya bu Berj denen adam,
Bilmediği bir yerden Ermenice konuşsa açık verecekti hesap etmemişti bu dil meselesini, heycanın beli ettirmeden Hafiften selamlama adına, başını eğerek ve arkasını dönerek Erişpayı takip etti, Tam çadırdan çıkarlarken birden berj ağanın sesiyle irkildi.
Berj aga.
— Hayrabed!
Hayrabed.
—Efendim Berj ağa.
Berj ağa.
—Yok, bir şey yok… İyi dinlen haaa
Hayrabed.
—Çok teşekkür ederim ağam? Sayenizde
Berj, ağa denemişti yol yorgunu olan bu garip meçhul misafiri, adını söylerken arkasını dönüp efendim demeseydi, Ya da, gecikseydi efendim derken inanılmaz bir şüphe doğuracaktı tepeyken dağ olacaktı tüm şüpheler, Kimse anlamamıştı Berj Ağanın bu sinsi sınavını
Erişpa yürürken altan, altan Hayrabed kolluyordu, tanıdıkça âşık oluyordu bu meçhul adama âşık oldukça korkuyordu, Anlamadığı, anlatamayacağı bu yabancı duygu karşılığı neydi?
bir müddet çadırlar arasında yürüdüler, keşke hep öyle yürüselerdi!
Erişpa.
—Hayrabed, burada kalacaksın diğer arkadaşlarında yanındaki çadırda kalabilirler!
Erişpa yanında ki uşağa seslenerek
Erişpa.
—Yemeklerini bir arada yesinler Hayrabed, in çadırına hazırlayın ha de durmayın…
Hayrabed.
—Küçük hanım çok teşekkür ederiz yüce İsa bereketi üzerinize olsun âmin!
Erişpa.
—Bana küçük hanım demekten vazgeç kabalaşma adım Erişpadır babamın danışmanı yaveriyim haddini aşma, sululuğu sevmem yaşamak istersen şımarma! Senin daha ne olduğun beli değil! Bu cesareti nerden alıyorsun!
Hayrabed.
—Hay hay demem kızmanıza anlam veremedim af edersiniz, ben isminizi söylemekten utandığımdan öyle dedim önce isminizi bilmiyordum, babanızın bağrışmalarında öğrendiğimden de dedim ya utandım… Size Erşpa hanım desem olur mu? Bizde insanız şüpheniz bizi üzer
Erişpa.
—Eee biz ne dedik adımla çağırabilirsin, çok gerekmedikçe de konuşma! Peki, anlarız ilerde ne olduğunuz!
Hayrabed.
—Tamam, tamam, güveninize layık olmaya çalışacağız iyi günler başım gözüm üstüne!
Erişpa çok şaşırmıştı hayrabed,in bu baştan savıma laflarına aslında kızmalıydı Erişpa… ama kime, Kime kızmalıydı yüreğine mi yoksa Allahın lütfü bu yakışıklı adamamı… Bir taraftan da yüreğindeki fırtınanın nedeni bu insanla nasıl konuşacaktı ki ne diyecekti… Ah tam tanısaydı gün başka güneş bir başka ışık saçardı her halde,ah bu adama bir güvenseydi üstelik bir an önce yalnız kalma isteği erişpayı şaşırtmıştı oysa tanıdığı tanımadığı tüm erkekler Erişpanın yanına sokulması için çeşitli dalavere bahanelerle yanaşırken bu adam neden kaçar haliyle Erişpayla konuşuyordu, neden?
Erişpa uşağa talimat üzerine talimat yağdırıyordu gelen misafirleri mahcup olmamaları lazımdı…İlk kez böyle çalışıyordu bu nasıl bir şeydi babasının çadırına yönelirken halen düşünceliydi, nasıl çözecekti bu yaman dilenciyi…ya da kimse!
Berj ağa.
—Oğullarım bilirimsiniz ki bu gelen misafirlerin memleketlerinin önemini!
Yedi oğlanın en büyüğü. Hrant.
—Yok, baba biz ne biliriz ki çıkmadık karaca dağdan bir tarafa…Niye önemli
Berj ağa.
—Bu Musa dağı Hatay devletinin sınırları içindedir Süveydiye(saman dağı)… yakındır bunların köyleri ve yedi ye yakın ermeni köyleri vardır…
Meryem oğlu isa adına bizim kutsal saydığımız fakat dejiklerin elinden olan bu topraklar bizim, olunca denize açılacak kapımızdır bu Musa dağı, ve Süveydiye.
Hrant
—Deniz nedir baba!
Berj ağa.
—Deniz karaca dağ eteklerin bin katı su olan yerdir.
Hrant.
—İçilir mi baba
Berj ağa.
—Yok, yok içilmez acıdır lo siz bilmesiniz bu işleri siz av nasıl geçti, onu anlatın bakalım
Dejikleri can zararına, mal zararına uğratınız mı, hı uğrattınız inşallah hı.
Hrant.
—İyi di baba dağ eteğinde bir iki otağ vardı boşattık kaçtılar ora bizim artık Gelemezler!
Berj ağa.
—Dejiklerden ve dejik köpeği ajan Ermeniler sizi görmediler değil mi?
Hrant.
—Yok, baba gece karanlıkta kim görecek!
Berj ağa.
—Askerlerden… onlardan ne haber…Hoşinli geldi mi sizinle!
Hrant.
—İngilizler ve Fransızlar geliyormuş deprenecek halde değiller… Kızıl paşada ha bire ecnebilerle antlaşmalar imzalar dururlar, halleri hal değilmiş yani! Hoşin li müthiş! Burada
Berj ağa.
—Bak hele! Nerden alırsınız bu bilgileri, eferim laaaannnn hhhaaa hoşinliyide toplantıya çağırın haaaa haaaaaaa
Hrant.
—Diro ağabey Diyarbakır da devlette çalışır ya kızıl paşanın adamlarından o… bize bilgi verir, korkmaz haaaaa yamandır Diro!
(Devam Edecek)