Bediüzzaman Said_i Nurs’i hakkında Mustafa İslamoğlu ve onun gibi düşünenlere bir hakikati açık ve berrak bir şekilde göstermek için bu yazıyı kaleme aldım.
Said-i Nurs’i hazretleri binlerce sayfa risale-i nur eserlerini yazarken yanında Kur’anı Kerimden başka hiçbir kitap yoktu.
Şimdikiler gibi istifade edeceği ne bir kütüphane, nede internet vardı. Bazen tek başına bazen de bazı talebeleri ile birlikte hapis ve sürgün hayatı yaşamaktan asla kurtulamadı. Öyle bir hayat ortamında Risale-i nur gibi muhteşem bir eserin telif edilmesi Allahın lütuf ve kereminden başka ne olabilir diye aklı başında olan herkesin bu soruyu kendine sorması lazım.
Evet; Said-i Nurs’i hazretlerinin yazdığı Şualar kitabının on birinci Şua bölümünde “ bir nükte-i icaziyenin haşiyesidir” diyerek ve Kur’anı Kerimin Felak suresinde “Min şerri” nin Alem_i İslamca en dehşetli olan Cengiz ve Hülagü fitnesinin ve Abbasi devletinin inkıraz zamanın asrına dört defa manay-ı işâri ile parmak basar demektedir.
“ İstikbale bakan çok ayetler. Hem bu asrımıza hem o asırlara işaret etmeleri cihetiyle istikbalden haber veren İmamı Ali (r.a.) ve Gavs-i A’zam (K,S,) dahi aynen bu asrımıza hem o asra bakıp haber vermişler.”
Ğassikin iza vekeb” bu zamana değil, belki “Ğassikin bin yüz altmış bir ve “İza vekeb” sekiz yüz on ederek o zamanlarda maddi ve manevi şerlere işaret eder. Eğer beraber olsa miladi (1971) olur o tarihte dehşetli bir şerden haber verir. Yirmi sene sonra şimdiki tohumların mahsulü ıslah olmazsa, elbet tokatları dehşetli olacak.” diyor
1971 yılında askeri bir darbe daha Türkiye de oldu ve Müslümanlar aleyhine dehşetli kararlar alındı. Bu kadar net bir tarihi Bediüzzaman Said_i Nurs’i hazretleri Allahın inayet ve rahmetiyle, darbeden belki otuz yıl kadar evvel yazdı. Kendisi vefat ettikten on bir yıl sonra da bu hadise vuku buldu.
Ayrıca bu sayfanın karşısında “vellezinehu keferu evliyauhum tağut” (Kafir olanların dostu tağuttur” mealinde olup hicri 1417 yılına ve . Miladi takvim olarak olarak hesaplandığında 1997 yılında 28 şubat ta alınan kararlara ve Postmodern darbeye tam tamına işaret etmiyor mu? Milli güvenlik kurulunda Müslümanlar aleyhine alınan dehşetli kararlar belgelerde mevcuttur.
Yukarda Said Nursi’nin kitabından yaptığım bu iki alıntıyı açık ve net olarak değerli okuyucuların dikkatine de arz ediyorum.
Bediüzzamanın eserlerini ciddi bir şekilde okumadan tenkit edenleri insafa davet ediyorum Ebced hesabını tenkit edenlerin ebced hesabını bilip bilmedikleri hususunda hiç bir fikrim yok. Eğer Biliyorlarsa Bediüzzamanın yanlış hesap yaptığını ortaya koysunlar. Fizik ilmini bilmeyen birisinin fizik ilmini tenkit etmesi gibi.
Günümüzde kendisinin dışında nerede ise bütün İslam âlimlerini tekfir ve müşrik derecesinde hakikatin dışında tutmaya çalışanlar var. Her şeyi ben biliyorum mantığı insanı dönüşü olmayan bir felakete sürükler ve dipsiz bir kuyuya atar.
Mustafa İslamoğlu ! Bediüzzamanın gösterdiği bu ve bunun gibi bir çok işaretler haşa ve kella asla bir vahyinin eseri değildir Allahın ikram ettiği ilham ve sünühatı Kur’aniyye olmazsa bu kadar net ve berrak işaretler yazılabilir mi. Bir insan ne kadar dahi olursa olsun aklı beşer bunları yazmaya yeterli olur mu.
Akla kapı açmak nevinden bu misale dikkatinizi çekmek istiyorum. Allah arıya vahyettiğini bildiriyor, haşa arı Peygamber mi ki Allah ona vahyetsin. Sizden soruyorum. Sözün makamı ve maksadı vardır, yoksa yanlış anlaşılmaya sebebiyet verir.
Ben inanıyorum ki Risale-i nurlar üzerinde siz ve sizin gibilerin ciddi bir araştırma yapması gerekiyor. Yoksa cımbızla bazı cümleleri alıp yorum yapmak, ilim adamlarına asla yakışmaz.
Maksadım kimseyi incitmek değildir amma hakkın hatırı âlidir ve hiçbir hatıra feda edilmez. Doğru bildiklerimizi yazmasak indi İlahide mesuliyeti muciptir. Bilmem anlatabiliyor mu yum ?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir İKBAL
Mustafa İslamoğlu’na bir hatırlatma
Bediüzzaman Said_i Nurs’i hakkında Mustafa İslamoğlu ve onun gibi düşünenlere bir hakikati açık ve berrak bir şekilde göstermek için bu yazıyı kaleme aldım.
Said-i Nurs’i hazretleri binlerce sayfa risale-i nur eserlerini yazarken yanında Kur’anı Kerimden başka hiçbir kitap yoktu.
Şimdikiler gibi istifade edeceği ne bir kütüphane, nede internet vardı. Bazen tek başına bazen de bazı talebeleri ile birlikte hapis ve sürgün hayatı yaşamaktan asla kurtulamadı. Öyle bir hayat ortamında Risale-i nur gibi muhteşem bir eserin telif edilmesi Allahın lütuf ve kereminden başka ne olabilir diye aklı başında olan herkesin bu soruyu kendine sorması lazım.
Evet; Said-i Nurs’i hazretlerinin yazdığı Şualar kitabının on birinci Şua bölümünde “ bir nükte-i icaziyenin haşiyesidir” diyerek ve Kur’anı Kerimin Felak suresinde “Min şerri” nin Alem_i İslamca en dehşetli olan Cengiz ve Hülagü fitnesinin ve Abbasi devletinin inkıraz zamanın asrına dört defa manay-ı işâri ile parmak basar demektedir.
“ İstikbale bakan çok ayetler. Hem bu asrımıza hem o asırlara işaret etmeleri cihetiyle istikbalden haber veren İmamı Ali (r.a.) ve Gavs-i A’zam (K,S,) dahi aynen bu asrımıza hem o asra bakıp haber vermişler.”
Ğassikin iza vekeb” bu zamana değil, belki “Ğassikin bin yüz altmış bir ve “İza vekeb” sekiz yüz on ederek o zamanlarda maddi ve manevi şerlere işaret eder. Eğer beraber olsa miladi (1971) olur o tarihte dehşetli bir şerden haber verir. Yirmi sene sonra şimdiki tohumların mahsulü ıslah olmazsa, elbet tokatları dehşetli olacak.” diyor
1971 yılında askeri bir darbe daha Türkiye de oldu ve Müslümanlar aleyhine dehşetli kararlar alındı. Bu kadar net bir tarihi Bediüzzaman Said_i Nurs’i hazretleri Allahın inayet ve rahmetiyle, darbeden belki otuz yıl kadar evvel yazdı. Kendisi vefat ettikten on bir yıl sonra da bu hadise vuku buldu.
Ayrıca bu sayfanın karşısında “vellezinehu keferu evliyauhum tağut” (Kafir olanların dostu tağuttur” mealinde olup hicri 1417 yılına ve . Miladi takvim olarak olarak hesaplandığında 1997 yılında 28 şubat ta alınan kararlara ve Postmodern darbeye tam tamına işaret etmiyor mu? Milli güvenlik kurulunda Müslümanlar aleyhine alınan dehşetli kararlar belgelerde mevcuttur.
Yukarda Said Nursi’nin kitabından yaptığım bu iki alıntıyı açık ve net olarak değerli okuyucuların dikkatine de arz ediyorum.
Bediüzzamanın eserlerini ciddi bir şekilde okumadan tenkit edenleri insafa davet ediyorum Ebced hesabını tenkit edenlerin ebced hesabını bilip bilmedikleri hususunda hiç bir fikrim yok. Eğer Biliyorlarsa Bediüzzamanın yanlış hesap yaptığını ortaya koysunlar. Fizik ilmini bilmeyen birisinin fizik ilmini tenkit etmesi gibi.
Günümüzde kendisinin dışında nerede ise bütün İslam âlimlerini tekfir ve müşrik derecesinde hakikatin dışında tutmaya çalışanlar var. Her şeyi ben biliyorum mantığı insanı dönüşü olmayan bir felakete sürükler ve dipsiz bir kuyuya atar.
Mustafa İslamoğlu ! Bediüzzamanın gösterdiği bu ve bunun gibi bir çok işaretler haşa ve kella asla bir vahyinin eseri değildir Allahın ikram ettiği ilham ve sünühatı Kur’aniyye olmazsa bu kadar net ve berrak işaretler yazılabilir mi. Bir insan ne kadar dahi olursa olsun aklı beşer bunları yazmaya yeterli olur mu.
Akla kapı açmak nevinden bu misale dikkatinizi çekmek istiyorum. Allah arıya vahyettiğini bildiriyor, haşa arı Peygamber mi ki Allah ona vahyetsin. Sizden soruyorum. Sözün makamı ve maksadı vardır, yoksa yanlış anlaşılmaya sebebiyet verir.
Ben inanıyorum ki Risale-i nurlar üzerinde siz ve sizin gibilerin ciddi bir araştırma yapması gerekiyor. Yoksa cımbızla bazı cümleleri alıp yorum yapmak, ilim adamlarına asla yakışmaz.
Maksadım kimseyi incitmek değildir amma hakkın hatırı âlidir ve hiçbir hatıra feda edilmez. Doğru bildiklerimizi yazmasak indi İlahide mesuliyeti muciptir. Bilmem anlatabiliyor mu yum ?