Prof.Dr. Erol GÖKA, insanlığın beşeri ilişkilerde bugünkü geldiği durum ile ilgili ve Modernizm adına teknolojiye yenik düşerek samimiyetten,sanallığa nasıl dönüştüğü hususlarında şu çarpıcı tespitleri yapıyor "Modern insan işletmeye dönüştü,ilişkilerimizde işletmemizin verimini arttırmaya yarayan bir pazar haline dönüştü.Hal böyle olunca da,gariban Plaza insanına,"kasıntı" rolünü oynamaktan başka bir alan kalmadı.Son yirmi yıldır ilişkilerimiz giderek sanallığın rengine boyanıyor.Bu durumda yepyeni bir insan tipiyle karşı karşıya geliyoruz.Elimizden düşüremediğimiz cep telefonları bizleri insandan ve toplumdan uzaklaştırıyor.Nereye gideceğimizi,nasıl düşüneceğimiz,hatta neler hissedeceğimizi teknomedyatik dünyanın yöneticileri belirliyor,piyasaya hangi kapasitede bir bilişim aygıtı sürerlerse bizim zavallı sistemimiz kendisini o aygıta göre ayarlamaya çalışıyor.Ardından ilişkilerimiz ona göre formatlanıyor"
Ne dersiniz, bugün gelinen noktada Erol GÖKA'nın dediklerine katılmamak elde mi acaba? İnsanlık Modernizm ve Konformizm adına teknolojinin esiri haline getirilerek ve Konformist bir düşünce olan“her koyun kendi bacağından asılır”düşüncesine dönüştürüldü.Bunun karşında da boyun eğmeyen,sorgulayan ve teslimiyet duygusu içerisinde olmayan ve ruhunda isyan olan “asi ruhları” da ruhsuzlaştırarak adeta bir ceset yığınına çevirdiler. Şüphesiz ki bu değişimden de en çok etkilenen kesim Müslüman cenah olmuştur.Türkiye’de Müslümanlar arasında dünyevileşme hastalığı 90’lı yıllarda başlamış ve o yıllardaki bir çok İslamcı dava adamları maalesef doksanlardan sonra hızla “Mücahitlikten,Müteahhitliğe “terfi etmişlerdir.Müslüman cenahın bu duruma gelmesi Turgut ÖZAL’ın partisi ANAP ‘ın iktidar olduğu yıllar ile başlamış ve AKPARTİ süreci ile de adeta zirve yapmıştır.Şüphesiz ki Müslümanlar arasındaki bu değişim ve dönüşüm vaziyeti AKPARTİ döneminde zirve yapmıştır.Hal böyle olunca bunun neticesinde Müslümanlar, dünyevileşme hastalığı,yani sekülerizm noktasında doyuma ulaşınca da sistemden korkar hale geldiler.Bunun getirdiği rehavet ve sahip olduğu imkanı da kaybetmek istemediğinden , daha dün küfür düzeni diye gördüğü laik yapıya methiyeler dizer hale geldiler.Hatta bununla da kalmayıp ve biraz daha ileri giderek küfürle itham ettikleri bu yapıya kendilerini alternatif kabul eder duruma geldiler.Bu değişimin getirdiği rüzgar ile birlikte Müslümanlar arasındaki sevgi ve muhabbetin yerini menfaat ve çıkar İlişkisi almaya başladı.Aracın,otoritenin ve gücü elinde bulunduranların yanında yer alarak ve hatta o gücü de kutsamaya kadar gittiler.
Hal böyle olunca da doyumsuzluk ve manevi buhran tüm insanlığı ve özellikle de İslam Coğrafyasında tüm Müslümanları ruhsuz,umarsız, düşünemeyen ve düşünemediği içinde sorgulamayan bir topluma dönüştürdü.Bu gün gelinen süreçte İslam coğrafyasında yaşayan ve özellikle de Türkiye'deki Müslümanlar arasındaki manevi atmosferden kopuşla da birlikte bir çok alanlarda maddi ve ruhsal paradigmalarla ve musibetlerle karşı karşıya kalındı.Müslümanlar için hayat anlamsızlaştı,ümmetin sorunlarına yaklaşımda yabancılaşarak hak ve hakikatten uzaklaştı.Toplumda alim,hoca,kanaat önderleri ve bir çok STK kuruluşlarının nerede ise tamamı,daha düne kadar eleştirdikleri düzende hakkı ketmetmeye başladılar. Bu konuda Prof.Dr.İhsan Süreyya SIRMA hoca “Müslümanlar sultana hatalarını hatırlatmayı Muaviye ile birlikte unuttular” derken de bu konudaki hassasiyete ve bu konunun önemine dikkat çekiyor.
Bu gün gelinen süreçte,batının büyük bir felaket yaşadığı sosyal ve ahlaki çöküntüye sürüklendiği sekülerizm,maalesef ülkemizde manevi ve Ahlaki durumlarla ilgili bir çok problemlerle karşı karşıya kalmamıza neden oldu.Bu sorunlardan birisi de İslam’ın en önem verdiği aile mefhumu kavramıdır. Müslüman aileler arasında boşanmalar hızla artmakta ve birden fazla evlilikler bu Müslümanlar arasında adeta tavan yapmaktadır.Ülkemizde resmi rakamlara göre boşanma oranı yüzde 40 seviyelerinde olmakla birlikte bu oran özellikle dindar aileler arasında hızla çoğalmaktadır.Kadına şiddet inanılmaz boyutlara ulaşırken ,sadece 2013 yılında beş yüzün üzerinde kadın, kocası tarafından cinayete kurban gitmiştir. Cinsel taciz ve toplum olayları çarpıcı noktalara gelmiş ve ülkenin genç nesli adeta birer suç makineleri haline dönüşmüşlerdir.2014 rakamları ile 170 bin kişi çeşitli suçlar sebebiyle ceza evinde yatmaktadır.Tüm bütün bu olayların ve problemlerin olduğu ülkemizde ve sözde yüzde 99’u Müslüman olduğu söylenen bir ülke bu duruma gelirken hala ülkenin alimleri,İlahiyatçıları,akademisyenleri ve Kanaat önderleri "bu niçin oldu,bu insanlar niye bu duruma gelecek kadar canavarlaştı" noktasında hala suskunluklarını korumakta olup , bu topluma iyiliği emredip,kötülüklerden de alı koyma noktasında tutumlarını sürdürmeye devam etmekte. Allah muhafaza bu durum böyle devam ettiği müddetçe toplumun tüm katmanları büyük bir musibet ile karşı karşıya gelebilirler.Bir başka önemli sorun da İslam’ın en çok önem verdiği ve Çağımızın en büyük belası olan “neslin ifsadı” ile karşı karşıya kalmamız noktasıdır.Bu Ülkeyi yönetenlerin ve ülkenin tüm katmanlarının öncelikli meselesi bu olmalı ve ilk önce buna kafa yormalıdırlar. Çünkü; AKPARTİ ,toplumun mütedeyyin kesimlerine "Dindar Nesil yetiştireceğiz" söylemi üzerinden yüklenmiş ve iktidar olmuştu.Oysa ki hakikat de ise AKPARTİ, kendilerini iktidar eden Laik ve Statükonun esas sahipleri tarafından “İslamcılıktan vazgeçtik ve üzerimizdeki İslamcı gömleğini çıkardık ve bununla da kalmadık değiştik” sözü vererek iktidara getirildi.Halk tabanında da sürekli algı operasyonları ile de “İslamcılar İktidar oldu” propagandasını işleyerek 14 yıldır iktidar da kalmayı da başarıyorlar.Arada sırada da “ERBAKAN’ın yolundayız” diyerek de halktan oy almaya devam ediyorlar.Oysa ki daha önce gömlek çıkarmadan önce ve müntesibi oldukları ve daha sonra "Gömleği çıkardık" deyip,ayrıldıkları Milli Görüş partisinin ana ekseni ve Olmazsa olmazı olan“Önce Ahlak ve Maneviyat” ilkesidir.Başları sıkışınca Milli Görüşün efsanevi lideri ERBAKAN'ın yolunda olduklarını iddia ederek,hala bu halktan oy alıyorlarsa ,ve bu halk da hala ERBAKAN hocaya bir sevgi gösterip teveccüh de bulunuyorsa, O halde bunun gereğini yapmaları gerekmekte ve "Neslin İfsadı "yerine Neslin ıslahı" için çaba göstermeleri konusunda hızla adım atmaları gerekmektedir.Bu meseleler üzerinde yalnızca ülkeyi yönetenler değil,onun yanında kendilerini alim gören ilim erbapları,İlahiyatçı yazar ve çizerler ile kendilerini İslamcı entellektüel olarak tanıtan tüm muhataplar bu konu üzerine kafa yormalıdırlar.Eğer böyle yapmayıp ta bu sorunların çözümü noktasında Kur’an’ın ahkamı ile hareket etme noktasında umarsız davranmaya devam ederlerse Allah'ın şiddetli azaplar içeren ayetleri ile karşı karşıya gelebilirler ve bu da şiddetli azabı gerektirir."Bile bile hakkı gizlemeyin"
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Şemsettin Kaya
Modernizm-konformizm ve hakkı gizlemek
Prof.Dr. Erol GÖKA, insanlığın beşeri ilişkilerde bugünkü geldiği durum ile ilgili ve Modernizm adına teknolojiye yenik düşerek samimiyetten,sanallığa nasıl dönüştüğü hususlarında şu çarpıcı tespitleri yapıyor "Modern insan işletmeye dönüştü,ilişkilerimizde işletmemizin verimini arttırmaya yarayan bir pazar haline dönüştü.Hal böyle olunca da,gariban Plaza insanına,"kasıntı" rolünü oynamaktan başka bir alan kalmadı.Son yirmi yıldır ilişkilerimiz giderek sanallığın rengine boyanıyor.Bu durumda yepyeni bir insan tipiyle karşı karşıya geliyoruz.Elimizden düşüremediğimiz cep telefonları bizleri insandan ve toplumdan uzaklaştırıyor.Nereye gideceğimizi,nasıl düşüneceğimiz,hatta neler hissedeceğimizi teknomedyatik dünyanın yöneticileri belirliyor,piyasaya hangi kapasitede bir bilişim aygıtı sürerlerse bizim zavallı sistemimiz kendisini o aygıta göre ayarlamaya çalışıyor.Ardından ilişkilerimiz ona göre formatlanıyor"
Ne dersiniz, bugün gelinen noktada Erol GÖKA'nın dediklerine katılmamak elde mi acaba? İnsanlık Modernizm ve Konformizm adına teknolojinin esiri haline getirilerek ve Konformist bir düşünce olan“her koyun kendi bacağından asılır”düşüncesine dönüştürüldü.Bunun karşında da boyun eğmeyen,sorgulayan ve teslimiyet duygusu içerisinde olmayan ve ruhunda isyan olan “asi ruhları” da ruhsuzlaştırarak adeta bir ceset yığınına çevirdiler. Şüphesiz ki bu değişimden de en çok etkilenen kesim Müslüman cenah olmuştur.Türkiye’de Müslümanlar arasında dünyevileşme hastalığı 90’lı yıllarda başlamış ve o yıllardaki bir çok İslamcı dava adamları maalesef doksanlardan sonra hızla “Mücahitlikten,Müteahhitliğe “terfi etmişlerdir.Müslüman cenahın bu duruma gelmesi Turgut ÖZAL’ın partisi ANAP ‘ın iktidar olduğu yıllar ile başlamış ve AKPARTİ süreci ile de adeta zirve yapmıştır.Şüphesiz ki Müslümanlar arasındaki bu değişim ve dönüşüm vaziyeti AKPARTİ döneminde zirve yapmıştır.Hal böyle olunca bunun neticesinde Müslümanlar, dünyevileşme hastalığı,yani sekülerizm noktasında doyuma ulaşınca da sistemden korkar hale geldiler.Bunun getirdiği rehavet ve sahip olduğu imkanı da kaybetmek istemediğinden , daha dün küfür düzeni diye gördüğü laik yapıya methiyeler dizer hale geldiler.Hatta bununla da kalmayıp ve biraz daha ileri giderek küfürle itham ettikleri bu yapıya kendilerini alternatif kabul eder duruma geldiler.Bu değişimin getirdiği rüzgar ile birlikte Müslümanlar arasındaki sevgi ve muhabbetin yerini menfaat ve çıkar İlişkisi almaya başladı.Aracın,otoritenin ve gücü elinde bulunduranların yanında yer alarak ve hatta o gücü de kutsamaya kadar gittiler.
Hal böyle olunca da doyumsuzluk ve manevi buhran tüm insanlığı ve özellikle de İslam Coğrafyasında tüm Müslümanları ruhsuz,umarsız, düşünemeyen ve düşünemediği içinde sorgulamayan bir topluma dönüştürdü.Bu gün gelinen süreçte İslam coğrafyasında yaşayan ve özellikle de Türkiye'deki Müslümanlar arasındaki manevi atmosferden kopuşla da birlikte bir çok alanlarda maddi ve ruhsal paradigmalarla ve musibetlerle karşı karşıya kalındı.Müslümanlar için hayat anlamsızlaştı,ümmetin sorunlarına yaklaşımda yabancılaşarak hak ve hakikatten uzaklaştı.Toplumda alim,hoca,kanaat önderleri ve bir çok STK kuruluşlarının nerede ise tamamı,daha düne kadar eleştirdikleri düzende hakkı ketmetmeye başladılar. Bu konuda Prof.Dr.İhsan Süreyya SIRMA hoca “Müslümanlar sultana hatalarını hatırlatmayı Muaviye ile birlikte unuttular” derken de bu konudaki hassasiyete ve bu konunun önemine dikkat çekiyor.
Bu gün gelinen süreçte,batının büyük bir felaket yaşadığı sosyal ve ahlaki çöküntüye sürüklendiği sekülerizm,maalesef ülkemizde manevi ve Ahlaki durumlarla ilgili bir çok problemlerle karşı karşıya kalmamıza neden oldu.Bu sorunlardan birisi de İslam’ın en önem verdiği aile mefhumu kavramıdır. Müslüman aileler arasında boşanmalar hızla artmakta ve birden fazla evlilikler bu Müslümanlar arasında adeta tavan yapmaktadır.Ülkemizde resmi rakamlara göre boşanma oranı yüzde 40 seviyelerinde olmakla birlikte bu oran özellikle dindar aileler arasında hızla çoğalmaktadır.Kadına şiddet inanılmaz boyutlara ulaşırken ,sadece 2013 yılında beş yüzün üzerinde kadın, kocası tarafından cinayete kurban gitmiştir. Cinsel taciz ve toplum olayları çarpıcı noktalara gelmiş ve ülkenin genç nesli adeta birer suç makineleri haline dönüşmüşlerdir.2014 rakamları ile 170 bin kişi çeşitli suçlar sebebiyle ceza evinde yatmaktadır.Tüm bütün bu olayların ve problemlerin olduğu ülkemizde ve sözde yüzde 99’u Müslüman olduğu söylenen bir ülke bu duruma gelirken hala ülkenin alimleri,İlahiyatçıları,akademisyenleri ve Kanaat önderleri "bu niçin oldu,bu insanlar niye bu duruma gelecek kadar canavarlaştı" noktasında hala suskunluklarını korumakta olup , bu topluma iyiliği emredip,kötülüklerden de alı koyma noktasında tutumlarını sürdürmeye devam etmekte. Allah muhafaza bu durum böyle devam ettiği müddetçe toplumun tüm katmanları büyük bir musibet ile karşı karşıya gelebilirler.Bir başka önemli sorun da İslam’ın en çok önem verdiği ve Çağımızın en büyük belası olan “neslin ifsadı” ile karşı karşıya kalmamız noktasıdır.Bu Ülkeyi yönetenlerin ve ülkenin tüm katmanlarının öncelikli meselesi bu olmalı ve ilk önce buna kafa yormalıdırlar. Çünkü; AKPARTİ ,toplumun mütedeyyin kesimlerine "Dindar Nesil yetiştireceğiz" söylemi üzerinden yüklenmiş ve iktidar olmuştu.Oysa ki hakikat de ise AKPARTİ, kendilerini iktidar eden Laik ve Statükonun esas sahipleri tarafından “İslamcılıktan vazgeçtik ve üzerimizdeki İslamcı gömleğini çıkardık ve bununla da kalmadık değiştik” sözü vererek iktidara getirildi.Halk tabanında da sürekli algı operasyonları ile de “İslamcılar İktidar oldu” propagandasını işleyerek 14 yıldır iktidar da kalmayı da başarıyorlar.Arada sırada da “ERBAKAN’ın yolundayız” diyerek de halktan oy almaya devam ediyorlar.Oysa ki daha önce gömlek çıkarmadan önce ve müntesibi oldukları ve daha sonra "Gömleği çıkardık" deyip,ayrıldıkları Milli Görüş partisinin ana ekseni ve Olmazsa olmazı olan“Önce Ahlak ve Maneviyat” ilkesidir.Başları sıkışınca Milli Görüşün efsanevi lideri ERBAKAN'ın yolunda olduklarını iddia ederek,hala bu halktan oy alıyorlarsa ,ve bu halk da hala ERBAKAN hocaya bir sevgi gösterip teveccüh de bulunuyorsa, O halde bunun gereğini yapmaları gerekmekte ve "Neslin İfsadı "yerine Neslin ıslahı" için çaba göstermeleri konusunda hızla adım atmaları gerekmektedir.Bu meseleler üzerinde yalnızca ülkeyi yönetenler değil,onun yanında kendilerini alim gören ilim erbapları,İlahiyatçı yazar ve çizerler ile kendilerini İslamcı entellektüel olarak tanıtan tüm muhataplar bu konu üzerine kafa yormalıdırlar.Eğer böyle yapmayıp ta bu sorunların çözümü noktasında Kur’an’ın ahkamı ile hareket etme noktasında umarsız davranmaya devam ederlerse Allah'ın şiddetli azaplar içeren ayetleri ile karşı karşıya gelebilirler ve bu da şiddetli azabı gerektirir."Bile bile hakkı gizlemeyin"