TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Modernizm-konformizm ve hakkı gizlemek

Yazının Giriş Tarihi:
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.10.2024 13:01

Prof.Dr. Erol GÖKA, insanlığın beşeri ilişkilerde bugünkü geldiği durum ile ilgili ve Modernizm adına teknolojiye yenik düşerek samimiyetten,sanallığa nasıl dönüştüğü  hususlarında şu çarpıcı tespitleri yapıyor "Modern insan işletmeye dönüştü,ilişkilerimizde  işletmemizin verimini arttırmaya yarayan bir pazar haline dönüştü.Hal böyle olunca da,gariban Plaza insanına,"kasıntı" rolünü oynamaktan başka bir alan kalmadı.Son yirmi yıldır ilişkilerimiz giderek sanallığın rengine boyanıyor.Bu durumda yepyeni bir insan tipiyle karşı karşıya geliyoruz.Elimizden düşüremediğimiz cep telefonları bizleri insandan ve toplumdan uzaklaştırıyor.Nereye gideceğimizi,nasıl düşüneceğimiz,hatta neler hissedeceğimizi teknomedyatik dünyanın yöneticileri belirliyor,piyasaya hangi kapasitede bir bilişim aygıtı sürerlerse bizim zavallı sistemimiz kendisini o aygıta göre ayarlamaya çalışıyor.Ardından ilişkilerimiz ona göre formatlanıyor"

 

Ne dersiniz, bugün gelinen noktada Erol GÖKA'nın dediklerine katılmamak elde mi  acaba? İnsanlık Modernizm ve Konformizm  adına teknolojinin esiri haline getirilerek  ve Konformist bir düşünce olan“her koyun kendi bacağından asılır”düşüncesine  dönüştürüldü.Bunun karşında da boyun eğmeyen,sorgulayan ve teslimiyet duygusu içerisinde olmayan ve ruhunda isyan olan “asi ruhları” da ruhsuzlaştırarak adeta bir  ceset yığınına çevirdiler. Şüphesiz ki bu değişimden de en çok etkilenen kesim Müslüman cenah olmuştur.Türkiye’de  Müslümanlar arasında  dünyevileşme hastalığı  90’lı yıllarda başlamış ve o yıllardaki bir çok İslamcı dava adamları maalesef  doksanlardan  sonra hızla “Mücahitlikten,Müteahhitliğe “terfi etmişlerdir.Müslüman cenahın bu duruma gelmesi Turgut  ÖZAL’ın  partisi ANAP ‘ın iktidar olduğu yıllar ile başlamış ve AKPARTİ süreci ile de  adeta zirve yapmıştır.Şüphesiz ki  Müslümanlar arasındaki bu değişim ve dönüşüm vaziyeti  AKPARTİ döneminde zirve yapmıştır.Hal böyle olunca bunun neticesinde Müslümanlar, dünyevileşme hastalığı,yani sekülerizm  noktasında doyuma ulaşınca  da sistemden korkar hale geldiler.Bunun getirdiği rehavet ve  sahip olduğu imkanı da kaybetmek istemediğinden , daha dün küfür düzeni diye gördüğü laik  yapıya methiyeler dizer hale geldiler.Hatta bununla da kalmayıp ve biraz daha ileri giderek küfürle itham ettikleri bu yapıya  kendilerini alternatif kabul eder duruma geldiler.Bu değişimin getirdiği rüzgar ile birlikte  Müslümanlar arasındaki sevgi ve muhabbetin  yerini  menfaat ve çıkar  İlişkisi almaya başladı.Aracın,otoritenin ve gücü elinde bulunduranların yanında yer alarak ve hatta o gücü de kutsamaya kadar gittiler.

Hal böyle olunca da doyumsuzluk ve manevi buhran tüm insanlığı ve özellikle de İslam Coğrafyasında tüm Müslümanları ruhsuz,umarsız, düşünemeyen ve düşünemediği içinde sorgulamayan bir topluma dönüştürdü.Bu gün gelinen süreçte İslam coğrafyasında yaşayan ve özellikle de Türkiye'deki Müslümanlar  arasındaki manevi atmosferden kopuşla da birlikte bir çok alanlarda maddi ve ruhsal paradigmalarla ve  musibetlerle karşı karşıya kalındı.Müslümanlar için hayat anlamsızlaştı,ümmetin sorunlarına yaklaşımda yabancılaşarak hak ve hakikatten uzaklaştı.Toplumda alim,hoca,kanaat önderleri ve bir çok STK kuruluşlarının nerede ise tamamı,daha düne kadar eleştirdikleri düzende hakkı ketmetmeye başladılar. Bu konuda Prof.Dr.İhsan Süreyya SIRMA hoca “Müslümanlar sultana hatalarını hatırlatmayı Muaviye ile birlikte unuttular” derken de bu konudaki hassasiyete ve bu konunun önemine dikkat çekiyor.

 

Bu gün gelinen süreçte,batının büyük bir felaket yaşadığı  sosyal ve ahlaki çöküntüye sürüklendiği sekülerizm,maalesef  ülkemizde manevi  ve Ahlaki  durumlarla ilgili bir çok problemlerle karşı karşıya kalmamıza neden oldu.Bu sorunlardan birisi de İslam’ın en önem verdiği aile mefhumu kavramıdır. Müslüman aileler arasında boşanmalar hızla artmakta ve birden fazla evlilikler bu Müslümanlar arasında adeta tavan yapmaktadır.Ülkemizde resmi rakamlara göre boşanma oranı yüzde 40 seviyelerinde olmakla birlikte  bu oran özellikle dindar  aileler arasında hızla çoğalmaktadır.Kadına şiddet inanılmaz boyutlara ulaşırken ,sadece 2013 yılında beş yüzün üzerinde kadın, kocası tarafından cinayete kurban gitmiştir.   Cinsel taciz ve toplum olayları çarpıcı noktalara gelmiş  ve ülkenin genç nesli adeta birer suç makineleri haline dönüşmüşlerdir.2014 rakamları ile 170 bin kişi çeşitli suçlar sebebiyle ceza evinde yatmaktadır.Tüm bütün bu olayların ve problemlerin olduğu ülkemizde  ve sözde yüzde 99’u Müslüman olduğu söylenen  bir ülke bu duruma gelirken hala ülkenin alimleri,İlahiyatçıları,akademisyenleri ve Kanaat önderleri  "bu niçin oldu,bu insanlar niye bu duruma gelecek  kadar canavarlaştı" noktasında hala suskunluklarını korumakta olup , bu topluma iyiliği emredip,kötülüklerden de alı koyma noktasında tutumlarını sürdürmeye devam etmekte. Allah muhafaza  bu durum böyle devam ettiği müddetçe toplumun  tüm katmanları büyük bir musibet ile karşı karşıya gelebilirler.Bir başka önemli sorun da  İslam’ın en çok önem verdiği ve Çağımızın en büyük belası  olan “neslin ifsadı” ile karşı karşıya kalmamız noktasıdır.Bu Ülkeyi yönetenlerin ve ülkenin tüm katmanlarının öncelikli meselesi bu olmalı ve ilk önce buna kafa yormalıdırlar. Çünkü;  AKPARTİ ,toplumun mütedeyyin kesimlerine "Dindar Nesil yetiştireceğiz" söylemi üzerinden yüklenmiş ve iktidar olmuştu.Oysa ki hakikat de ise  AKPARTİ, kendilerini iktidar eden Laik ve Statükonun esas sahipleri tarafından  “İslamcılıktan vazgeçtik ve üzerimizdeki İslamcı gömleğini çıkardık ve bununla da kalmadık değiştik” sözü vererek iktidara getirildi.Halk tabanında  da sürekli algı operasyonları ile de “İslamcılar İktidar oldu” propagandasını işleyerek 14  yıldır iktidar da kalmayı da başarıyorlar.Arada sırada da “ERBAKAN’ın yolundayız” diyerek de  halktan oy almaya devam ediyorlar.Oysa ki daha önce gömlek çıkarmadan önce ve müntesibi oldukları ve daha sonra "Gömleği çıkardık" deyip,ayrıldıkları Milli Görüş partisinin ana ekseni ve Olmazsa olmazı olan“Önce Ahlak ve Maneviyat” ilkesidir.Başları sıkışınca Milli Görüşün efsanevi lideri  ERBAKAN'ın yolunda olduklarını  iddia ederek,hala bu halktan oy alıyorlarsa ,ve bu halk da  hala ERBAKAN hocaya bir sevgi gösterip teveccüh de bulunuyorsa, O halde bunun gereğini yapmaları gerekmekte ve "Neslin İfsadı "yerine Neslin ıslahı"  için çaba göstermeleri konusunda hızla adım atmaları gerekmektedir.Bu meseleler  üzerinde yalnızca  ülkeyi yönetenler değil,onun yanında kendilerini alim gören ilim erbapları,İlahiyatçı yazar ve çizerler ile kendilerini İslamcı  entellektüel  olarak tanıtan tüm muhataplar bu konu üzerine kafa yormalıdırlar.Eğer böyle yapmayıp ta  bu sorunların çözümü noktasında  Kur’an’ın  ahkamı ile hareket etme  noktasında  umarsız  davranmaya devam ederlerse  Allah'ın şiddetli azaplar içeren ayetleri ile karşı karşıya gelebilirler ve bu da şiddetli azabı gerektirir."Bile bile hakkı gizlemeyin"

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
google-site-verification=17JdBYTmCkOQ47__lWfiskKil_Sy4SbKNeDzgk4fPXs
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.