Hüseyin Güzel bir yazı yazmış ,Belediyelerde yapılan bir çok yanlış uygulamaları dile getirmiş O yazıda birazda benden bahsetmiş. Teşekkürler Hüseyin bey.
Aslında geçmişte olduğu gibi Belediye Başkanları aklı başında bir kaç kişiyle oturup sohbet etmeye pek yanaşmıyor, bence bunlarla bir araya gelmekten korkuyorlar. .
Bazı televizyon programlarında ise kendilerine göre soru soranları seçiyorlar. Onlar soruyor muhteremler de cevap veriyor,
yani al gülüm ver gülüm diye hani bir tabir var ya. işte onun gibi bir şey..
Hangi basın kuruluşuna ne kadar para ödendiğini açıklayan bir babayiğit var mı.
Yazılacak çok şey var ,zaman zaman bazı arkadaşlar olumsuzlukları dile getiriyor amma cılız kalıyor.
Hüseyin Güzelin yazdıklarına sadece bir iki ilave ilave yapayım. Ecdadımız bir kasap pazarı yapmıştı Haşimiye meydanında . Orası kapalı bir yerdi. Dışarıdan hiç kimse kasap pazarındaki kelleleri, minbarları, karınları , kanları görmezdi. Hepsi o kapalı yerde mahfuz kalırdı.
Bazı sivri zekalılar kasapları oradan çıkardı, şimdi kocaman caddelerde bunların hepsi var. O caddelerden geçen yabancılar neleri görüyorlar.
Abideden Haşimiye ye doğru giderken ana caddenin nerede ise tamamına küçük kulübelerin yapılmasına izin verilmiş ve adeta ve işgal altında Her adım başında bir kulübe. O caddede iş yerini açanlar ayda en az otuz kırk belki altmış yetmiş bin lira kira ödüyorlar.
Ayrıca adamın küçük bir dükkanı var . Kimi meydan gibi yerleri, kimi kaldırımı işgal ediyor. Ne ala memleket değil mi. Daha neler de neler..
Ya trafik onu hiç sormayın gitsin. Geçende bir belediye otobüsüne bindim. Allah o şoförlerin yar ve yardımcısı olsun. Ana caddede iki sıra bazı vasıtalar park halinde dizilmiş. Bekle ki bir beyefendi gelsin , vasıtasını alıp gitsin, yol açılsın. Çünkü adamların bir korkusu yok, Belediye zabıtası ne iş yapar ve ne kadar etkili bilmiyorum, bilseydim herhalde bunları yazmazdım..
Rabia meydanını defalarca tamir ettik. Astarı yüzünden pahalı oldu. Dünyanın hiç bir yerinde saksıda ağaç yetiştiren var mı.
Ha bir de çok akıllı biri On bir Nisan camisini yaptı. Cami ikinci katta olduğu için belki kırk merdivenle tırmanmak gerekiyor., yaşlısı, hastası, sakatı, o merdivenleri nasıl tırmanacak bilen var mı.
Onu yapan mimarlar, mühendisleri toplasan o caddeden Hasso, Memodan sorsalardı, acaba nasıl bir cevap alırlardı. Bir hamalın bir esnafın, bir köylünün bildiği kadar kadar bu işi bilmiyorlar desem acaba yanlış mı söylemiş olurum..
Sel felaketini yaşadık, Cavsak deresi, Sırrın deresi daha bilmem hangi derelerin üzerine binalar yapılmış. On yedi insanımızı kaybettik Maddi zararın haddi hesabı yok.
Şu Urfayı idare eden beylere sormak gerek. Bir yetkili bir şehrin coğrafyasını ve tarihini bilmese acaba sonuç ne olur.
Bizden evvel Urfa da yaşayanlar karakoyun deresi üzerinde çok yüksek ve devasa köprüler yapmışlar, Boşunamı? Yüz yılda bir defada olsa demek ki böyle bir felaket yaşanıyor,. Biz ne yaptık Karakoyun deresinin üzerini kapattık. etrafında da iş yerleri ve evler yaptık.
İşe gelmeyip maaş alanlar var mı yok mu.. Belediye Başkanlarına yakın akrabalardan kaç kişi çalışıyor. Yetkililer cevap verebilir mi. Sizi daha fazla rahatsız etmemek şimdilik için bu kadar yeter derim. Şarkın o meşhur lisanıyla, Ma ele değil.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir İKBAL
Ma ele değil
Hüseyin Güzel bir yazı yazmış ,Belediyelerde yapılan bir çok yanlış uygulamaları dile getirmiş O yazıda birazda benden bahsetmiş. Teşekkürler Hüseyin bey.
Aslında geçmişte olduğu gibi Belediye Başkanları aklı başında bir kaç kişiyle oturup sohbet etmeye pek yanaşmıyor, bence bunlarla bir araya gelmekten korkuyorlar. .
Bazı televizyon programlarında ise kendilerine göre soru soranları seçiyorlar. Onlar soruyor muhteremler de cevap veriyor,
yani al gülüm ver gülüm diye hani bir tabir var ya. işte onun gibi bir şey..
Hangi basın kuruluşuna ne kadar para ödendiğini açıklayan bir babayiğit var mı.
Yazılacak çok şey var ,zaman zaman bazı arkadaşlar olumsuzlukları dile getiriyor amma cılız kalıyor.
Hüseyin Güzelin yazdıklarına sadece bir iki ilave ilave yapayım. Ecdadımız bir kasap pazarı yapmıştı Haşimiye meydanında . Orası kapalı bir yerdi. Dışarıdan hiç kimse kasap pazarındaki kelleleri, minbarları, karınları , kanları görmezdi. Hepsi o kapalı yerde mahfuz kalırdı.
Bazı sivri zekalılar kasapları oradan çıkardı, şimdi kocaman caddelerde bunların hepsi var. O caddelerden geçen yabancılar neleri görüyorlar.
Abideden Haşimiye ye doğru giderken ana caddenin nerede ise tamamına küçük kulübelerin yapılmasına izin verilmiş ve adeta ve işgal altında Her adım başında bir kulübe. O caddede iş yerini açanlar ayda en az otuz kırk belki altmış yetmiş bin lira kira ödüyorlar.
Ayrıca adamın küçük bir dükkanı var . Kimi meydan gibi yerleri, kimi kaldırımı işgal ediyor. Ne ala memleket değil mi. Daha neler de neler..
Ya trafik onu hiç sormayın gitsin. Geçende bir belediye otobüsüne bindim. Allah o şoförlerin yar ve yardımcısı olsun. Ana caddede iki sıra bazı vasıtalar park halinde dizilmiş. Bekle ki bir beyefendi gelsin , vasıtasını alıp gitsin, yol açılsın. Çünkü adamların bir korkusu yok, Belediye zabıtası ne iş yapar ve ne kadar etkili bilmiyorum, bilseydim herhalde bunları yazmazdım..
Rabia meydanını defalarca tamir ettik. Astarı yüzünden pahalı oldu. Dünyanın hiç bir yerinde saksıda ağaç yetiştiren var mı.
Ha bir de çok akıllı biri On bir Nisan camisini yaptı. Cami ikinci katta olduğu için belki kırk merdivenle tırmanmak gerekiyor., yaşlısı, hastası, sakatı, o merdivenleri nasıl tırmanacak bilen var mı.
Onu yapan mimarlar, mühendisleri toplasan o caddeden Hasso, Memodan sorsalardı, acaba nasıl bir cevap alırlardı. Bir hamalın bir esnafın, bir köylünün bildiği kadar kadar bu işi bilmiyorlar desem acaba yanlış mı söylemiş olurum..
Sel felaketini yaşadık, Cavsak deresi, Sırrın deresi daha bilmem hangi derelerin üzerine binalar yapılmış. On yedi insanımızı kaybettik Maddi zararın haddi hesabı yok.
Şu Urfayı idare eden beylere sormak gerek. Bir yetkili bir şehrin coğrafyasını ve tarihini bilmese acaba sonuç ne olur.
Bizden evvel Urfa da yaşayanlar karakoyun deresi üzerinde çok yüksek ve devasa köprüler yapmışlar, Boşunamı? Yüz yılda bir defada olsa demek ki böyle bir felaket yaşanıyor,. Biz ne yaptık Karakoyun deresinin üzerini kapattık. etrafında da iş yerleri ve evler yaptık.
İşe gelmeyip maaş alanlar var mı yok mu.. Belediye Başkanlarına yakın akrabalardan kaç kişi çalışıyor. Yetkililer cevap verebilir mi. Sizi daha fazla rahatsız etmemek şimdilik için bu kadar yeter derim. Şarkın o meşhur lisanıyla, Ma ele değil.