TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kut’ül Amare ve Urfa’nın Kurtuluş Bayramı

Yazının Giriş Tarihi:
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.10.2024 07:22

Muhterem kardeşlerim…

11 Nisan Urfa’mızın Kurtuluş Bayramı nedeniyle Kut Bayramından da bahsedelim istiyorum…

29 Nisan günü, 1916 yılından 1952 yılına kadar coşkuyla kutlanan “Kut Bayramı”dır. 11 Nisan ise; 1920 yılından itibaren 2010 yılına kadar kutlanan Urfa’nın Kurtuluş Bayramıdır. Kut Bayramı İngilizlere karşı Türkiye’nin, 11 Nisan Bayramı ise, Fransızlara karşı Urfa Milis Kuvvetlerinin (Çetelerinin) kazandığı zaferin bayramıdır.

Efendim…

“Kut Bayramı”nız mübarek olsun.

Başta Zaferin şanlı komutanı Halil Paşa (Kut) olmak üzere, “Kut'ül Amare Savaşı”nı kazanıp bu günü bize armağan eden şanlı komutanlarımıza ve şerefli şehitlerimize rahmet diliyoruz. Bazen aksasa da 1952'lere kadar kutlanan bu “Zafer Bayramı”nın yeniden kutlanmaya başlanması hemen hepimizi mutlu etmiştir. Bundan sonra her yıl 11 Nisan günü de Şanlıurfa’nın Kurtuluş Bayramı törenleri geçmiş yıllardaki gibi herkesin katılımıyla ve çete savaşının temsili olarak canlandırılmasıyla devam etmesini arzu ediyorduk ancak gerçekleşmedi.

Kut'ül Amare Bayramını kutlamaktan vazgeçerek İngilizleri, 11 Nisan Kurtuluş Bayramında Fransızları hezimete uğrattığımız Çete Savaşının temsili de olsa canlandırılmasından vazgeçerek Fransızları da sevindirdiğimiz yeter. Tekrar kutlamaya başlayarak biraz da biz sevinelim.

Çünkü bu bayram bir “armağan”dır, Bu bayram Halil Paşa'nın ve İngilizlerin işgali altında olan Kut'ül Amare kasabasını ele geçirmek için onun emrinde aralıksız 4,5 ay kanını döken kahraman Mehmedciklerin armağanıdır!

Zaferin şanlı komutanı Halil Paşa tarafından 29 Nisan 1916 tarihinde Altıncı Orduya günlük emir olarak yayınlanan aşağıda metinde görüleceği gibi 29 Nisan günü “Kut Bayramı” ilân edilmiştir.

İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale'de, ikinci vakayı burada görüyoruz. Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer yeni tekemmül eden vaziyeti harbiyemiz karşısında muvaffakiyeti atiyemizin parlak bir başlangıcıdır.

Bugüne KUT BAYRAMI namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize Yasinler, Tebarekeler, Fatihalar okusunlar. Şühedamız, hayatı ulyatta, semavatta kızıl kanlarla pervaz ederken, gazilerimiz de atideki zaferlerimizle nigehban olsunlar.

İngiliz tarihçisi James Morris, Kut'un kaybını “Britanya askeri tarihindeki en aşağılık şartlı teslimi” olarak kitabına geçirdi.

Bazıları da “1842'deki Kabil bozgunundan beri İngiliz ordusunun yaşadığı en aşağılayıcı hezimet” olarak değerlendirdiler.

Russel Braddon, Halil Paşa'nın Kut'a girişini şöyle tasvir ediyor:

“Kır bir atın üzerinde şık üniformalı, kelebek gözlüklü, dimdik duran Albay'ın komutasındaki sağlam, dayanıklı, pis haki üniformalı, sırtları çantalı, bin kilometre yürümekten postalları parçalanmış Türk askerleri, trampetlerin ritmine uygun bir yürüyüşle şehre girdiler.

Araplar alkışlıyor ve Albay'ın çizmelerini öpmeye çalışıyorlardı. Ama onları itti… İngiliz subayları teker teker kılıçlarını teslim ettiler, o da başıyla selamlayarak alıyor ve ellerini sıkıyordu. General Townshend'in kılıcını Altıncı Ordu Kumandanı Mirliva Halil Paşa gelerek özel olarak aldı ve kendisine iade etti."

10 bin Kut'ül Amare şehidinin, Halil Kut, Ali İhsan Sabis, Süleyman Askeri, Sakallı Nureddin Paşa gibi komutanlarımızın ruhlarını şad olsun, “Kut Bayramı”mız kutlu olsun.

Bu bayram, şehitlerimizin ve gazilerimizin vasiyetidir.

Muhterem Devlet büyüklerimiz…

11 Nisan Urfa’nın Kurtuluş Bayramı törenlerinde canlandırılarak Fransızları Urfa’dan nasıl çıkardığımızı temsili de olsa yeni nesile anlatan Çete Harbinin neden, kimin zamanında, ne amaçla kaldırıldığından bahsetmek istemiyorum (zira sebep olanlar, engelleyenler halen ölmemişler,  sağlar ve birer makamdalar). Birçok bahaneler dinleyeceğimize ve kendimizi fazla yoracağımıza bayram törenlerimizin 1920’lerden beri nasıl kutlanıyor ise, aynen devam etmesi sizlerce de uygun olmaz mı?....

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
google-site-verification=17JdBYTmCkOQ47__lWfiskKil_Sy4SbKNeDzgk4fPXs
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.