Önüne bir türlü geçilemeyen bir dünya telaşı ve bir türlü vazgeçilemeyen delice bir koltuk sevdası.
O eski Leyla mecnun, Kerem Aslı, Ferhat Şirin aşkının aslı astarı kalmadı.
Artık tek aşk ve sevda var.
Koltuk sevdası ve bunun özünü oluşturan makam aşkı.
Son demler de bu koltukların bir de kendi etrafında üç yüz altmış derece dönenleri de çıkmış.
Öyle ki önce oturanın başını döndürüp kalkamayacak duruma getiriyor, kalkması gereken kimse bir daha düşüveriyor bu koltukların kucağına.
Evet milli bir sevda vazgeçilmez bir murad haline geldi.
Hatta artık her fırıldağın elin de adeta bir oyuncak oldu da diyebiliriz bu dönerli koltuklara.
Bu deli sevdaya tutulanı da çeşitli derecelerde dönekleştiren ve ruhunun içine oturan koltuk.
O kimseler ettiler bu koltuğu Hub-u cah, sonumuz hüsran geleceğimiz ah-u vah.
Evet memleketimiz cennetten bir numune, toprağa taşı atsan yeşeriverir.
Meyve olur, çiçek olur, gül olur ve daha nice nice güzel şeyler olur...
Fakat ne yazık ki insan denilen mahlükat sadece kendi benliğinin istek ve hevalarına kendilerini kaptırıp bu güzelliklerin görünmez olmasına neden oluyor.
Koltuk ve makam sevgisi denilen hastalıkta bunlardan biridir bu sevda hırsı doğuruyor, hırs tamahkarlığı, tamahkarlık ise sahtekarlığa gebe kalıyor.
Sanki koltuğa değil de vicdanlarının, merhamet duygularının, dürüstlük kavramının ve insanlık akidelerinin üstüne oturuyorlar.
Sevgili okurlarım dünya bir koltuğa ya da bir makama bizleri sonsuza dek sahip etmeyecek kadar acımasız bir dişli çarktır.
Zamanı geldiğin de bu çark dişlerinin arasına alıp herkesi ezip birer topraktan hamura çevirecektir.
Dolayısıyla illa bir koltuğa talipsek bu;
Dürüstlük koltuğu olsun öyle bir dönsün ki altımız da her yere savrulsun dürüstlük.
Bir merhamet koltuğu olsun talip olduğumuz, öyle bir savursun ki bizleri fazlaca merhametten başımız dönsün.
Ya da hakiki mana da iman koltuğu olsun öyle bir olsun ki bizleri cennete savursun oranın o güzel tahtlarına oturtsun.
Yoksa bu dünyanı makam, mevki ve koltuklarının zerre kadar bir önemi yok birer amaç değil sadece araçtır. O aracı iyi kullanıp dünya ve ahiret cehenneminin uçuruma savrulmamak dileklerimle.
Mutlu haftalar dilerim.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ferit Bugenç
KOLTUK SEVDASI
Önüne bir türlü geçilemeyen bir dünya telaşı ve bir türlü vazgeçilemeyen delice bir koltuk sevdası.
O eski Leyla mecnun, Kerem Aslı, Ferhat Şirin aşkının aslı astarı kalmadı.
Artık tek aşk ve sevda var.
Koltuk sevdası ve bunun özünü oluşturan makam aşkı.
Son demler de bu koltukların bir de kendi etrafında üç yüz altmış derece dönenleri de çıkmış.
Öyle ki önce oturanın başını döndürüp kalkamayacak duruma getiriyor, kalkması gereken kimse bir daha düşüveriyor bu koltukların kucağına.
Evet milli bir sevda vazgeçilmez bir murad haline geldi.
Hatta artık her fırıldağın elin de adeta bir oyuncak oldu da diyebiliriz bu dönerli koltuklara.
Bu deli sevdaya tutulanı da çeşitli derecelerde dönekleştiren ve ruhunun içine oturan koltuk.
O kimseler ettiler bu koltuğu Hub-u cah, sonumuz hüsran geleceğimiz ah-u vah.
Evet memleketimiz cennetten bir numune, toprağa taşı atsan yeşeriverir.
Meyve olur, çiçek olur, gül olur ve daha nice nice güzel şeyler olur...
Fakat ne yazık ki insan denilen mahlükat sadece kendi benliğinin istek ve hevalarına kendilerini kaptırıp bu güzelliklerin görünmez olmasına neden oluyor.
Koltuk ve makam sevgisi denilen hastalıkta bunlardan biridir bu sevda hırsı doğuruyor, hırs tamahkarlığı, tamahkarlık ise sahtekarlığa gebe kalıyor.
Sanki koltuğa değil de vicdanlarının, merhamet duygularının, dürüstlük kavramının ve insanlık akidelerinin üstüne oturuyorlar.
Sevgili okurlarım dünya bir koltuğa ya da bir makama bizleri sonsuza dek sahip etmeyecek kadar acımasız bir dişli çarktır.
Zamanı geldiğin de bu çark dişlerinin arasına alıp herkesi ezip birer topraktan hamura çevirecektir.
Dolayısıyla illa bir koltuğa talipsek bu;
Dürüstlük koltuğu olsun öyle bir dönsün ki altımız da her yere savrulsun dürüstlük.
Bir merhamet koltuğu olsun talip olduğumuz, öyle bir savursun ki bizleri fazlaca merhametten başımız dönsün.
Ya da hakiki mana da iman koltuğu olsun öyle bir olsun ki bizleri cennete savursun oranın o güzel tahtlarına oturtsun.
Yoksa bu dünyanı makam, mevki ve koltuklarının zerre kadar bir önemi yok birer amaç değil sadece araçtır. O aracı iyi kullanıp dünya ve ahiret cehenneminin uçuruma savrulmamak dileklerimle.
Mutlu haftalar dilerim.