Kobani Suruc’un yanı başında olup birçok vatandaşımızın orada akrabaları olduğundan vaz geçilmez sıkı bağlarımız vardır. Kobani’ye defalarca gittim. Şehrin birçok yerini bilirim. Akrabalarımın Kobani’de çokluğu nedeniyle bazı köyleri de gezdim. Denilebilir ki Suruç’u adeta ikiye bölmüşler. Kemal Sunal’ın propaganda filmi sanki Suruç ile Kobani’yi anlatıyor.
Son olaylarda Kobanin Mınaz köyünden yirminin üzerinde akrabam öldürüldü. Bunların çoğu gençti ve ailelerinin ocağına ateş düştü, bunun gibi birçok ailede aynı durumda. Olan oldu hesap Allah’a kaldı. Bundan sonra Kobani ne olacak sorusunu kendimize de sormamız lazım. Çünkü Kobanililere bu durumda ne haliniz varsa görün diyemeyiz ve onları kendi hallerine terk edemeyiz
Son zamanlarda Kobanide yoğunlaşan savaşta, gerek Amerikan uçaklarının attığı bombalar ve gerekse Işıdın fırlattığı füze veya top mermileri Kobaniyi tanınmaz hale getirmiştir..
Savaşın durmasından sonra bir askeri yetkili Kobani ve çevresinde yüzde elli civarında patlamamış mühimmat olduğunu söylüyordu. Evlerine dönen bazı insanlar patlamamış mermilerin patlaması sonucu hayatını kaybetti.. Bu durum açıkça gösteriyor ki, Kobani ve köyleri adeta mayın tarlası haline gelmiştir.
Ayrıca enkaz altında kalmış yüzlerce ceset kaldırılamamış ve bundan dolayı dayanılmaz kokular etrafa yayılmıştır. Yaşanmaz hale gelen bu şehir de salgın hastalıkların yaygın hale gelmesi için bütün sebepler mevcuttur.
Kobani de binlerce ev ve işyeri yerle bir olmuş, şehrin en az yüzde yetmişi yığın haline gelmiş ve şehrin sadece batı kısmında bazı binalar ayakta kalmıştır.
Kobani’nin Türkiye sınırı olan kuzeyi hariç diğer bütün çevresi halen kuşatma altında olup Işıt bütün giriş çıkış yollarını kontrol etmektedir. Böyle bir durumda insanların ihtiyaçlarını temin etmesi asla mümkün değildir. İhtiyaçların Türkiye sınırından temin edilmesinden başka bütün kapılar kapalıdır.
Kobanide devlet olmadığından örgütlerin oradaki varlığı bir başka hususu gündeme getirmektedir. Devletlerin anayasaları, yasaları olur. Amma örgütlerin devletler gibi yasaları yoktur. Örgüt mensuplarının vereceği karar oradaki hukuku belirlemektedir.
Devasa bir yığın haline gelen Kobani de ve yürümek bile imkansız hale gelmiştir. Yıkılan binaların enkazını kaldırmak başlı başına çok büyük bir külfettir. Şehrin yeniden inşa edilmesi için çalışmalar başlasa bile tapu ve imar konusundaki büyük sıkıntılar gündeme gelecektir. Bu şehrin ayağa kalkması için çok büyük bir masraf ve zamana ihtiyaç vardır.
Kobanin çevresi bildiğim kadarıyla tapulu arazilerden oluşmaktadır. Hak sahiplerinin rızası olmadan yeni bir şehir inşa etmek, hukuki açıdan meydana gelebilecek zorluklarla yüklüdür.
Kobanide su, yiyecek, giyecek, elektrik ve daha başka temel ihtiyaçlar olmadığı gibi şehrin alt ve üst yapısı da tamamen harap olmuştur.
Diyeceksiniz ki bu bilgileri nereden alıyorsun.. Çünkü benim orada binlerce yakın akrabam var, bazılarıyla görüşüyor ve bire bir onlardan aldığım bilgileri sizinle paylaşıyorum.
Ayrıca Kobani ve köylerinde bu yıl tahıl ekilememiş, hayvan sahipleri hayvanlarını Türkiye ye getirip sattıklarından, ziraat ve hayvancılık tamamen yok olmuştur.
Türkiye her şeye rağmen Kobani halkına yardım elini uzatmalı su, yiyecek, elektrik ve tüm insanı ihtiyaçlar dahil olmak üzere, şehrin yeniden imarı hususunda elinden geleni yapmalıdır. Hatta bazıları Türkiye’ye muhalif olsa bile, siyasi alandaki yorumları bir kenara bırakarak, insanların insanca yaşamalarına zemin hazırlamak hem İslami ve hem de insani bir görevdir.
Yıllardır büyük ızdırap çeken ve ülkemize iltica eden kardeşlerimize nasılki Türkiyede sahip çıktık aynı şekilde Kobaninin inşası için de kardeşlik görevimizi yapmanın zamanıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir İKBAL
Kobaninin geleceği
Kobani Suruc’un yanı başında olup birçok vatandaşımızın orada akrabaları olduğundan vaz geçilmez sıkı bağlarımız vardır. Kobani’ye defalarca gittim. Şehrin birçok yerini bilirim. Akrabalarımın Kobani’de çokluğu nedeniyle bazı köyleri de gezdim. Denilebilir ki Suruç’u adeta ikiye bölmüşler. Kemal Sunal’ın propaganda filmi sanki Suruç ile Kobani’yi anlatıyor.
Son olaylarda Kobanin Mınaz köyünden yirminin üzerinde akrabam öldürüldü. Bunların çoğu gençti ve ailelerinin ocağına ateş düştü, bunun gibi birçok ailede aynı durumda. Olan oldu hesap Allah’a kaldı. Bundan sonra Kobani ne olacak sorusunu kendimize de sormamız lazım. Çünkü Kobanililere bu durumda ne haliniz varsa görün diyemeyiz ve onları kendi hallerine terk edemeyiz
Son zamanlarda Kobanide yoğunlaşan savaşta, gerek Amerikan uçaklarının attığı bombalar ve gerekse Işıdın fırlattığı füze veya top mermileri Kobaniyi tanınmaz hale getirmiştir..
Savaşın durmasından sonra bir askeri yetkili Kobani ve çevresinde yüzde elli civarında patlamamış mühimmat olduğunu söylüyordu. Evlerine dönen bazı insanlar patlamamış mermilerin patlaması sonucu hayatını kaybetti.. Bu durum açıkça gösteriyor ki, Kobani ve köyleri adeta mayın tarlası haline gelmiştir.
Ayrıca enkaz altında kalmış yüzlerce ceset kaldırılamamış ve bundan dolayı dayanılmaz kokular etrafa yayılmıştır. Yaşanmaz hale gelen bu şehir de salgın hastalıkların yaygın hale gelmesi için bütün sebepler mevcuttur.
Kobani de binlerce ev ve işyeri yerle bir olmuş, şehrin en az yüzde yetmişi yığın haline gelmiş ve şehrin sadece batı kısmında bazı binalar ayakta kalmıştır.
Kobani’nin Türkiye sınırı olan kuzeyi hariç diğer bütün çevresi halen kuşatma altında olup Işıt bütün giriş çıkış yollarını kontrol etmektedir. Böyle bir durumda insanların ihtiyaçlarını temin etmesi asla mümkün değildir. İhtiyaçların Türkiye sınırından temin edilmesinden başka bütün kapılar kapalıdır.
Kobanide devlet olmadığından örgütlerin oradaki varlığı bir başka hususu gündeme getirmektedir. Devletlerin anayasaları, yasaları olur. Amma örgütlerin devletler gibi yasaları yoktur. Örgüt mensuplarının vereceği karar oradaki hukuku belirlemektedir.
Devasa bir yığın haline gelen Kobani de ve yürümek bile imkansız hale gelmiştir. Yıkılan binaların enkazını kaldırmak başlı başına çok büyük bir külfettir. Şehrin yeniden inşa edilmesi için çalışmalar başlasa bile tapu ve imar konusundaki büyük sıkıntılar gündeme gelecektir. Bu şehrin ayağa kalkması için çok büyük bir masraf ve zamana ihtiyaç vardır.
Kobanin çevresi bildiğim kadarıyla tapulu arazilerden oluşmaktadır. Hak sahiplerinin rızası olmadan yeni bir şehir inşa etmek, hukuki açıdan meydana gelebilecek zorluklarla yüklüdür.
Kobanide su, yiyecek, giyecek, elektrik ve daha başka temel ihtiyaçlar olmadığı gibi şehrin alt ve üst yapısı da tamamen harap olmuştur.
Diyeceksiniz ki bu bilgileri nereden alıyorsun.. Çünkü benim orada binlerce yakın akrabam var, bazılarıyla görüşüyor ve bire bir onlardan aldığım bilgileri sizinle paylaşıyorum.
Ayrıca Kobani ve köylerinde bu yıl tahıl ekilememiş, hayvan sahipleri hayvanlarını Türkiye ye getirip sattıklarından, ziraat ve hayvancılık tamamen yok olmuştur.
Türkiye her şeye rağmen Kobani halkına yardım elini uzatmalı su, yiyecek, elektrik ve tüm insanı ihtiyaçlar dahil olmak üzere, şehrin yeniden imarı hususunda elinden geleni yapmalıdır. Hatta bazıları Türkiye’ye muhalif olsa bile, siyasi alandaki yorumları bir kenara bırakarak, insanların insanca yaşamalarına zemin hazırlamak hem İslami ve hem de insani bir görevdir.
Yıllardır büyük ızdırap çeken ve ülkemize iltica eden kardeşlerimize nasılki Türkiyede sahip çıktık aynı şekilde Kobaninin inşası için de kardeşlik görevimizi yapmanın zamanıdır.