"Kol kırılır, yen içinde kalır" şeklindeki o acziyetçi yaklaşım var ya, belki de "Kılıçdaroğlu neden kaybetti" sorusunun yanıtlarını külliyen kapsayan "özeleştiri"den yoksun bir deyimden öteye gitmiyor...
Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan'ın karşısında 12. kez seçim kaybetmesinin onlarca gerekçesi sayılabilir...
Bu gerekçeler içerisinde CHP'yi Baykal'dan sonra, SHP, sonra da HDP çizgisine çekmeye çalışan bir ideolojik savrulmanın yıkımları da var...
Bu savrulmayı zaten Kılıçdaroğlu "1930'ların CHP'si değiliz" şeklindeki ifadesiyle net biçimde dışa vurmuştu...
Bu sırada FETÖ'nun Abant toplantılarının müdavimi olan Erdoğan Toprak gibilerin, "CHP milliyetçi-ulusalcı solla ilişkisini kesmeli. Biz ekip olarak bunu yapmaya başladık ve hayatın her alanında yer alıyoruz" şeklindeki şoke edici çıkışı, partiye oy verenlerin en az yüzde 70'inin tek kaygısının Atatürk olduğu gerçeğinin de göz ardı edildiğinin hezeyanıydı...
CHP'nin son 12 yılda yüzde 25'in üzerine çıkamamasının tek nedeni ayrılıkçılar- gericiler- tarikatlar- cemaatçiler ürkmesin diye, Atatürk çizgisinden olabildiğince uzaklaşılması değil...
Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına karşı çıkan en az 50 vekilin tasfiye edilmesi de CHP'nin hangi çizgiye çekilmeye çalışıldığının çok şaşırtıcı bir örneğiydi...
Bu arada CHP yönetiminin Devrim Kanunları'nın yıldönümlerinde bile, Twitter üzerinden de olsa bir kutlama mesajı yayımlamaması, laikliği, cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı'nı, Atatürk'ü İnönü'yü ve Altıok'u ağızlarına almaktan kaçınması da, son 12 yıldaki basın toplantılarının, Meclis ve miting konuşmalarının arşiv kayıtlarıyla çok net anlaşılıyor...
Hatta AKP döneminde FETÖ'nün devlete sızması, tarikat ve cemaatlerin her alanda cirit atması, Tevhid-i Tedrisat'ın darbelenerek laik eğitimin sarsılması sırasında, CHP liderinin "laiklik tehlikededir diyemem" şeklindeki açıklamaları da gazete arşivlerinde duruyor ki, toplum buna rağmen, (AKP'den kurtulma umuduyla) ana muhalefetin arkasında durmaya devam etti...
ALTIOK'U UNUTMANIN HEZİMETİ...
Velhasıl, CHP'nin 14-28 Mayıs seçimilerinde de Erdoğan karşısında kaybetmesinin gerekçeleri; çerçevesi Altıok'la belirlenen ideolojik dayanaklardan hızla uzaklaşılması, salt gerici- bölücüler ürkmesin diye Devrim Kanunları'nın ötelenmesi de değil...
Kılıçdaroğlu; Baykal CHP'sinin yüzde 25'in üzerine çıkamamasını bir dayanak olarak alıp, partiyi biraz da sağa çekerek iktidara gelme düşüncesiyle hareket etti ama, bunun son 12 seçimde de katkı sağlamadığı, nüfus ve seçmen sayısı artarken, CHP'nin taban erezyonu yaşamaya devam etmesinden net olarak anlaşıldı...
"Tıpış tıpış sandığa gideceksiniz" şeklinde açıklamalar da seçmenin tepkisini çekerken ve Atatürkçüler partiden hızla uzaklaştırılırken; Atatürk'e kefere diyen, Anıtkabir'e, hatta CHP liderine laf eden, "Dersim" iddiaları üzerinden Gazi'yi katliamcılıkla suçlayanların kollanması, "Fethullah'ın önünde saygıyla eğiliyorum" diyenlerin Meclis grubuna danışman, Aykan Aydemir gibi firari FETÖ'cuların ise milletvekili yapılması da ideolojik erozyona iyice zirve yaptırdı...
Kılıçdaroğlu, partinin Altıok'a bağlı asli unsurlarının uyarılarını da ısrarla dinlemeyerek aralarında MHP'li, Büyük Birlik Partili, HDP'li, hatta AKP'li danışmanların yönlendirmesiyle yürüttüğü stratejinin ne kadar hatalı olduğunu farkına varmadan, 14 Mayıs seçimine giderken de ısrarla hatalar yapmaya devam etti...
Bu hatalar sırasında, sadece "ben Aleviyim" çıkışı değil, hiçbir yasak olmamasına rağmen "türbana özgürlük"iddiasıyla Meclis'e başvurması, helalleşme adı altında tarikat ve cemaatlerle, hatta Said Nursi ve Şeyh Said uzantılarıyla temas kurması da büyük tepki çekti...
Ve Kılıçdaroğlu, aralarında eski FETÖ'cuların da olduğu 60'dan fazla eski AKP'liyi 14 Mayıs listelerine koyarken, sağa ve muhafazakarlara dayanarak iktidara gelme tezinin ne kadar dayanaksız olduğunu bir kez daha göremedi...
Ancak "Kılıçdaroğlu neden kaybetti"sorusunun yukarıdakilerden başka gerekçeleri de var...
RAYINDAN ÇIKAN TRENİN SONU!..
CHP'nin köklerinden, Altıok'tan, Atatürk'ten uzaklaştığını gösteren dayanaklar bir tarafa; HDP desteği ile iktidara gelme planı var ki, Demirtaş'a yakın Sezgin Tanrıkulu gibilerin milletvekili, Canan Kaftancıoğlu gibilerin ise il başkanı yapılması bunun işaretlerini vermişti.
"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" söylemine karşı çıkılan bu süreçte, Kılıçdaroğlu 2019 yerel seçimlerinin HDP desteğiyle alınmış olmasından cesaretlenerek, 14 Mayıs için de benzer bir plan yaptı...
Ancak bu sırada Nuşiveran Elçi adlı HDP'ye yakın danışmanın Barzani'nin televizyonuna röportaj verirken CHP Genel Merkezi'ndeki Türk Bayrağı'nın kaldırılması ve buna sessiz kalınması, HDP ile ilişkilerde iyice zıvanadan çıkıldığının işareti sayıldı...
Bu infial 14 Mayıs seçimi öncesi HDP ve PKK'lıların "cumhuriyeti dönüştüreceğiz"şeklindeki çıkışlarıyla yükselse de, en çok tepki bu vahim çıkışlara CHP içerisinden bir uyarı gelmemesinden kaynaklandı...
İşte bir yandan türban çıkışı, diğer yandan Ali Dibocu eski AKP'lilerin listeye konulması ve terör yorgunu kitlelerin karşısına HDP desteğiyle çıkılması 14 Mayıs'ta 12. kez hezimet yaratırken, hem HDP/ PKK'ya, hem de CHP'deki stratejiye yönelik tepkiler sonrası milliyetçilik de iyice yükseldi...
Aralarında Öcalan hayranlarının da bulunduğu; asansör tacirliği de (!) yaparken, (parti televizyonunda Atatürkçülere, CHP üyelerine ambargo uygulamaktan utanmayan) vizyonsuz, çapsız danışmanların yönlendirilmesi ile rotasından hızla uzaklaşan CHP'nin 14 Mayıs'ta Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı'na teslim etmesi, Kılıçdaroğlu'nun aklına nihayet Altıok'tan biri olan milliyetçiliği getirdi...
Ancak son bir haftada, biraz da Zafer Partisi'nin zorlamasıyla "Atatürk, laiklik, vatan, cumhuriyet" diyen, seçim öncesi tepkileri azaltmak için Anıtkabir'e giden ve 28 Mayıs'a gelmeden Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni de yayımlamak zorunda kalan Kılıçdaroğlu'nun strateji değişikliği toplumun bir kesimine inandırıcı gelmemiş olmalı ki, Erdoğan'la arasındaki 4 puanlık fark ikinci turda da kapanmadı...
Kılıçdaroğlu; partideki ideolojik eleştirilerden yakınarak bir bölümü başka partilere giden, bir bölümü de kendisine "son şans" veren kitlelerin tepkilerini ne kadar anladı bilinmiyor...
Ancak "Kılıçdaroğlu neden kaybetti"sorusunun yanıtı çok nettir;
CHP Baykal'dan sonra çizgisinden hızla uzaklaşırken ve tarikatlarla- cemaatlerle, HDP ile yakın temasa girilirken, vekil listelerine kendi kadroları yerine eski AKP'lilerin doldurulması da parti örgütleri ve tabandaki enerjiyi yerle bir etti...
Konunun özeti nettir;
Atatürk'e sarılan Memleket, Zafer ve hatta İYİ Parti'nin de ortaya çıkmasına gerekçe olan CHP içerisindeki ideolojik savrulma durmazsa ve partinin köklerine karşı olan vizyonsuz hantal yapı "baştan sona"değişmezse, beceriksiz kadrolar bir an önce uzaklaştırılmazsa hezimetlerin sonu gelmeyecek, bir şok da yerel seçimlerde yaşanacaktır...
Çünkü doğanın ve fiziğin kuralları değişmemiştir ki, rayından çıkan hiçbir tren hedefine ulaşamamıştır!..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Mehmet Faraç
Kılıçdaroğlu neden kaybetti?..
"Kol kırılır, yen içinde kalır" şeklindeki o acziyetçi yaklaşım var ya, belki de "Kılıçdaroğlu neden kaybetti" sorusunun yanıtlarını külliyen kapsayan "özeleştiri"den yoksun bir deyimden öteye gitmiyor...
Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan'ın karşısında 12. kez seçim kaybetmesinin onlarca gerekçesi sayılabilir...
Bu gerekçeler içerisinde CHP'yi Baykal'dan sonra, SHP, sonra da HDP çizgisine çekmeye çalışan bir ideolojik savrulmanın yıkımları da var...
Bu savrulmayı zaten Kılıçdaroğlu "1930'ların CHP'si değiliz" şeklindeki ifadesiyle net biçimde dışa vurmuştu...
Bu sırada FETÖ'nun Abant toplantılarının müdavimi olan Erdoğan Toprak gibilerin, "CHP milliyetçi-ulusalcı solla ilişkisini kesmeli. Biz ekip olarak bunu yapmaya başladık ve hayatın her alanında yer alıyoruz" şeklindeki şoke edici çıkışı, partiye oy verenlerin en az yüzde 70'inin tek kaygısının Atatürk olduğu gerçeğinin de göz ardı edildiğinin hezeyanıydı...
CHP'nin son 12 yılda yüzde 25'in üzerine çıkamamasının tek nedeni ayrılıkçılar- gericiler- tarikatlar- cemaatçiler ürkmesin diye, Atatürk çizgisinden olabildiğince uzaklaşılması değil...
Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına karşı çıkan en az 50 vekilin tasfiye edilmesi de CHP'nin hangi çizgiye çekilmeye çalışıldığının çok şaşırtıcı bir örneğiydi...
Bu arada CHP yönetiminin Devrim Kanunları'nın yıldönümlerinde bile, Twitter üzerinden de olsa bir kutlama mesajı yayımlamaması, laikliği, cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı'nı, Atatürk'ü İnönü'yü ve Altıok'u ağızlarına almaktan kaçınması da, son 12 yıldaki basın toplantılarının, Meclis ve miting konuşmalarının arşiv kayıtlarıyla çok net anlaşılıyor...
Hatta AKP döneminde FETÖ'nün devlete sızması, tarikat ve cemaatlerin her alanda cirit atması, Tevhid-i Tedrisat'ın darbelenerek laik eğitimin sarsılması sırasında, CHP liderinin "laiklik tehlikededir diyemem" şeklindeki açıklamaları da gazete arşivlerinde duruyor ki, toplum buna rağmen, (AKP'den kurtulma umuduyla) ana muhalefetin arkasında durmaya devam etti...
ALTIOK'U UNUTMANIN HEZİMETİ...
Velhasıl, CHP'nin 14-28 Mayıs seçimilerinde de Erdoğan karşısında kaybetmesinin gerekçeleri; çerçevesi Altıok'la belirlenen ideolojik dayanaklardan hızla uzaklaşılması, salt gerici- bölücüler ürkmesin diye Devrim Kanunları'nın ötelenmesi de değil...
Kılıçdaroğlu; Baykal CHP'sinin yüzde 25'in üzerine çıkamamasını bir dayanak olarak alıp, partiyi biraz da sağa çekerek iktidara gelme düşüncesiyle hareket etti ama, bunun son 12 seçimde de katkı sağlamadığı, nüfus ve seçmen sayısı artarken, CHP'nin taban erezyonu yaşamaya devam etmesinden net olarak anlaşıldı...
"Tıpış tıpış sandığa gideceksiniz" şeklinde açıklamalar da seçmenin tepkisini çekerken ve Atatürkçüler partiden hızla uzaklaştırılırken; Atatürk'e kefere diyen, Anıtkabir'e, hatta CHP liderine laf eden, "Dersim" iddiaları üzerinden Gazi'yi katliamcılıkla suçlayanların kollanması, "Fethullah'ın önünde saygıyla eğiliyorum" diyenlerin Meclis grubuna danışman, Aykan Aydemir gibi firari FETÖ'cuların ise milletvekili yapılması da ideolojik erozyona iyice zirve yaptırdı...
Kılıçdaroğlu, partinin Altıok'a bağlı asli unsurlarının uyarılarını da ısrarla dinlemeyerek aralarında MHP'li, Büyük Birlik Partili, HDP'li, hatta AKP'li danışmanların yönlendirmesiyle yürüttüğü stratejinin ne kadar hatalı olduğunu farkına varmadan, 14 Mayıs seçimine giderken de ısrarla hatalar yapmaya devam etti...
Bu hatalar sırasında, sadece "ben Aleviyim" çıkışı değil, hiçbir yasak olmamasına rağmen "türbana özgürlük"iddiasıyla Meclis'e başvurması, helalleşme adı altında tarikat ve cemaatlerle, hatta Said Nursi ve Şeyh Said uzantılarıyla temas kurması da büyük tepki çekti...
Ve Kılıçdaroğlu, aralarında eski FETÖ'cuların da olduğu 60'dan fazla eski AKP'liyi 14 Mayıs listelerine koyarken, sağa ve muhafazakarlara dayanarak iktidara gelme tezinin ne kadar dayanaksız olduğunu bir kez daha göremedi...
Ancak "Kılıçdaroğlu neden kaybetti"sorusunun yukarıdakilerden başka gerekçeleri de var...
RAYINDAN ÇIKAN TRENİN SONU!..
CHP'nin köklerinden, Altıok'tan, Atatürk'ten uzaklaştığını gösteren dayanaklar bir tarafa; HDP desteği ile iktidara gelme planı var ki, Demirtaş'a yakın Sezgin Tanrıkulu gibilerin milletvekili, Canan Kaftancıoğlu gibilerin ise il başkanı yapılması bunun işaretlerini vermişti.
"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" söylemine karşı çıkılan bu süreçte, Kılıçdaroğlu 2019 yerel seçimlerinin HDP desteğiyle alınmış olmasından cesaretlenerek, 14 Mayıs için de benzer bir plan yaptı...
Ancak bu sırada Nuşiveran Elçi adlı HDP'ye yakın danışmanın Barzani'nin televizyonuna röportaj verirken CHP Genel Merkezi'ndeki Türk Bayrağı'nın kaldırılması ve buna sessiz kalınması, HDP ile ilişkilerde iyice zıvanadan çıkıldığının işareti sayıldı...
Bu infial 14 Mayıs seçimi öncesi HDP ve PKK'lıların "cumhuriyeti dönüştüreceğiz"şeklindeki çıkışlarıyla yükselse de, en çok tepki bu vahim çıkışlara CHP içerisinden bir uyarı gelmemesinden kaynaklandı...
İşte bir yandan türban çıkışı, diğer yandan Ali Dibocu eski AKP'lilerin listeye konulması ve terör yorgunu kitlelerin karşısına HDP desteğiyle çıkılması 14 Mayıs'ta 12. kez hezimet yaratırken, hem HDP/ PKK'ya, hem de CHP'deki stratejiye yönelik tepkiler sonrası milliyetçilik de iyice yükseldi...
Aralarında Öcalan hayranlarının da bulunduğu; asansör tacirliği de (!) yaparken, (parti televizyonunda Atatürkçülere, CHP üyelerine ambargo uygulamaktan utanmayan) vizyonsuz, çapsız danışmanların yönlendirilmesi ile rotasından hızla uzaklaşan CHP'nin 14 Mayıs'ta Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı'na teslim etmesi, Kılıçdaroğlu'nun aklına nihayet Altıok'tan biri olan milliyetçiliği getirdi...
Ancak son bir haftada, biraz da Zafer Partisi'nin zorlamasıyla "Atatürk, laiklik, vatan, cumhuriyet" diyen, seçim öncesi tepkileri azaltmak için Anıtkabir'e giden ve 28 Mayıs'a gelmeden Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni de yayımlamak zorunda kalan Kılıçdaroğlu'nun strateji değişikliği toplumun bir kesimine inandırıcı gelmemiş olmalı ki, Erdoğan'la arasındaki 4 puanlık fark ikinci turda da kapanmadı...
Kılıçdaroğlu; partideki ideolojik eleştirilerden yakınarak bir bölümü başka partilere giden, bir bölümü de kendisine "son şans" veren kitlelerin tepkilerini ne kadar anladı bilinmiyor...
Ancak "Kılıçdaroğlu neden kaybetti"sorusunun yanıtı çok nettir;
CHP Baykal'dan sonra çizgisinden hızla uzaklaşırken ve tarikatlarla- cemaatlerle, HDP ile yakın temasa girilirken, vekil listelerine kendi kadroları yerine eski AKP'lilerin doldurulması da parti örgütleri ve tabandaki enerjiyi yerle bir etti...
Konunun özeti nettir;
Atatürk'e sarılan Memleket, Zafer ve hatta İYİ Parti'nin de ortaya çıkmasına gerekçe olan CHP içerisindeki ideolojik savrulma durmazsa ve partinin köklerine karşı olan vizyonsuz hantal yapı "baştan sona"değişmezse, beceriksiz kadrolar bir an önce uzaklaştırılmazsa hezimetlerin sonu gelmeyecek, bir şok da yerel seçimlerde yaşanacaktır...
Çünkü doğanın ve fiziğin kuralları değişmemiştir ki, rayından çıkan hiçbir tren hedefine ulaşamamıştır!..