Muallak diye günümüzü tam olarak tarif eden müthiş derece de sarsıcı bir kelime ve bu kelimeye layık olmak için didinip duran iki dünyadan herhangi birine tam olarak ait olamamış milyonlarca muallakta insan.
Zamanın acımasız çarkının dişleri arasında hapis olup gün be gün ezilen bedenler ve nereden gelip nereye gideceğini bir türlü kestirememiş, ölümün soğuk yüzünü bekleyen ruhlar.
Ne dünyaya tam anlamıyla yararlı olunan bir varlık gayesi ne de ahiret yurdu için var hazırlığın bir payesi.
Birini yaşamaya çalışırken birinden olmak, bir diğerini düşünürken diğerinden...
İşte bütün mesele bu.
Dimyat, pirinç ve bulgur üçlemesi...
Aslın da bu ikililiği ve muallağı eminim ki müslüman olan herkes yaşıyordur.
Çünkü müslüman hem dünyasını hem de ahiretini düşünmek gayreti içerisinde olan kişi demektir.
Fakat bunun için uyması gereken asli bir unsur vardır. Bu ise dengedir.
Ve bu denge çoğu zaman sağlanamamakta, dengenin ipleri ellerden kayıp gitmektedir.
Bu denge için temel düstur ise şu olmalıdır: “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya her an ölecekmiş gibi ahiret yurduna çalışmak”
Buna ek olarak ölüm hakikatinin bol tahayyülü ve derin tefekkürü eklenirse işte o dem kederden ve ikilemden kurtulur insan.
Çünkü bir insanı yoran en karmaşık şeylerden birisi ise arafta kalmış olmaları ve bunun tam olarak bilincinde olmamalarıdır.
Dünya hayatına çalışmayı bizleri ahiret yurduna hazırlayan bir ön çalışma olarak görmediğimiz müddetçe hep bir gönül ıstırabı yaşar yüreğimiz ve hep bir şüpheyle tutuşur içimiz.
Evet farkındalık muallak kavramını izale eder.
Benliğimizin farkında olmak, yeryüzüne geliş amacımızı bilip ona uygun hizmet etmek, gideceğimiz yer ile ilgili dünya da zemin çalışmaları yapmak ve akıllıca yatırımlar yapmak.
Çoğu zaman da tüm bunları yaptıktan sonra kadere teslim olmaktır.
Şüphesiz kadere teslim olan kederden kurtulur.
Sevgili okurlarım,
“Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) dır.” (Tirmizî, Kıyâmet 25, İbni Mace, Zühd 31)
Evet muallak kavramını ortadan kaldırıp daha ferah bir ömür yaşamak istiyorsak bizlerde bu hadisin işaret ettiği akıllı kişiler zümresine dahil olalım aksi takdirde dünya denilen dişli çark aciziyetimizi ömrümüzün son demlerin de yüzlerimize vurmaktan çekinmeyeceği gibi ahiret yurdunda da bizleri çetin ve sıkınıtılı bir zaman dilimi bekliyor demektir.
Kuran- Kerim de” Şüphesiz bir her şeyi bir ölçüye göre yarattık” ayet-i kerimesi dünya ve ahiret yurdu arasındaki ölçü için de geçerlidir. Biri için diğerinden geçilmez sadece birine ulaşmak için karşılığı diğerinden alınmak suretiyle birinden fedakarlık yapılır, cefası çekilir,dünya da bir tarla ekilir ki ahirette biçilsin.
Hepinize muallaksız bir ömür dilerim.
Saygılar ve sevgilerimle...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ferit Bugenç
İKİ DÜNYA ARASINDA
Muallak diye günümüzü tam olarak tarif eden müthiş derece de sarsıcı bir kelime ve bu kelimeye layık olmak için didinip duran iki dünyadan herhangi birine tam olarak ait olamamış milyonlarca muallakta insan.
Zamanın acımasız çarkının dişleri arasında hapis olup gün be gün ezilen bedenler ve nereden gelip nereye gideceğini bir türlü kestirememiş, ölümün soğuk yüzünü bekleyen ruhlar.
Ne dünyaya tam anlamıyla yararlı olunan bir varlık gayesi ne de ahiret yurdu için var hazırlığın bir payesi.
Birini yaşamaya çalışırken birinden olmak, bir diğerini düşünürken diğerinden...
İşte bütün mesele bu.
Dimyat, pirinç ve bulgur üçlemesi...
Aslın da bu ikililiği ve muallağı eminim ki müslüman olan herkes yaşıyordur.
Çünkü müslüman hem dünyasını hem de ahiretini düşünmek gayreti içerisinde olan kişi demektir.
Fakat bunun için uyması gereken asli bir unsur vardır. Bu ise dengedir.
Ve bu denge çoğu zaman sağlanamamakta, dengenin ipleri ellerden kayıp gitmektedir.
Bu denge için temel düstur ise şu olmalıdır: “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya her an ölecekmiş gibi ahiret yurduna çalışmak”
Buna ek olarak ölüm hakikatinin bol tahayyülü ve derin tefekkürü eklenirse işte o dem kederden ve ikilemden kurtulur insan.
Çünkü bir insanı yoran en karmaşık şeylerden birisi ise arafta kalmış olmaları ve bunun tam olarak bilincinde olmamalarıdır.
Dünya hayatına çalışmayı bizleri ahiret yurduna hazırlayan bir ön çalışma olarak görmediğimiz müddetçe hep bir gönül ıstırabı yaşar yüreğimiz ve hep bir şüpheyle tutuşur içimiz.
Evet farkındalık muallak kavramını izale eder.
Benliğimizin farkında olmak, yeryüzüne geliş amacımızı bilip ona uygun hizmet etmek, gideceğimiz yer ile ilgili dünya da zemin çalışmaları yapmak ve akıllıca yatırımlar yapmak.
Çoğu zaman da tüm bunları yaptıktan sonra kadere teslim olmaktır.
Şüphesiz kadere teslim olan kederden kurtulur.
Sevgili okurlarım,
“Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) dır.” (Tirmizî, Kıyâmet 25, İbni Mace, Zühd 31)
Evet muallak kavramını ortadan kaldırıp daha ferah bir ömür yaşamak istiyorsak bizlerde bu hadisin işaret ettiği akıllı kişiler zümresine dahil olalım aksi takdirde dünya denilen dişli çark aciziyetimizi ömrümüzün son demlerin de yüzlerimize vurmaktan çekinmeyeceği gibi ahiret yurdunda da bizleri çetin ve sıkınıtılı bir zaman dilimi bekliyor demektir.
Kuran- Kerim de” Şüphesiz bir her şeyi bir ölçüye göre yarattık” ayet-i kerimesi dünya ve ahiret yurdu arasındaki ölçü için de geçerlidir. Biri için diğerinden geçilmez sadece birine ulaşmak için karşılığı diğerinden alınmak suretiyle birinden fedakarlık yapılır, cefası çekilir,dünya da bir tarla ekilir ki ahirette biçilsin.
Hepinize muallaksız bir ömür dilerim.
Saygılar ve sevgilerimle...