İhanet, eski bir ânın tasvirini unutmak… Yaşanmışlıkları hiçe saymak. Bir kelamın kalabalığından, Sessizliğe teslim olmak. İnsanları unutmak biraz da… Biraz da ölülerden çalmak. Bir sohbetin sıcaklığından, Donmuş bağlara mahkum olmak. Ölüleri öldürmek bir parça da… Ölüleri öldü bilmek aslında. Akan gözyaşları silip, Bir zaman sonra unutmak. Kıyı ile öpüşen suların, Dalgalar ile geri gitmesi… Birkaç taşı bırakıp, Elveda demesi. İnsanın yaşlanması, Tenin cana ihaneti. Ölüm konuk olduğu anda, Ruhun bedene ihaneti. Donuk bakışlar ile, Gözleri pencereye yapıştırmaktır. Vefa ile uzanan ellere, Bir hoşça kalı yakıştırmaktır. Bir sesin tonunu unutmak. Bakışlardaki tesiri… Geçmişten gelmiş olan, Bir kokuyu duymamak. Çocukluktan bir parça koparmak. Bir insanı düşünceye idam edip, Sokaklara sürgün etmektir. Başıboş,yalnız sokaklara… Hoyratlar yankılanır kulağımda. Duyulurken geçmişin çığlıkları. Ölülerin topraklaşması gibi, İnsanların insanları unutması. Kalbin aklı kandırmasıdır, Ruhun bildiğini beynin unutması. Üzülürken akan gözyaşlarının, Sevinirken de akması. İhanet, fıtratın çamurunda yoğrulmak. Zor günlerin gölgesinde kaybolmak. Vefaya sırt dönüp dönüp, Nankörlüğe kucak açmak. Ay çekirdeğinin baktığı yerden, Güneşe dönmesidir ihanet. Menfaati uğruna, Boyun eğmesidir geceye. Unutmaktır ihanet, İnsanları,yolları ve mekanları… Görmezden gelmek, Geçmişte yanan anları. Bir tüccar edasıyla, İnsanı insana satmak. Çıkar havuzuna atlayıp, İrinler içinde boğulmak. Baharda açan çiçeklerin, Kışın ağacı terk etmesi… Yüksek dallardan kuruyup, Yerlerde sürünmektir ihanet. AHMET FURKAN DEMİR
Ahmet Furkan Demir
İHANET
İhanet, eski bir ânın tasvirini unutmak…
Yaşanmışlıkları hiçe saymak.
Bir kelamın kalabalığından,
Sessizliğe teslim olmak.
İnsanları unutmak biraz da…
Biraz da ölülerden çalmak.
Bir sohbetin sıcaklığından,
Donmuş bağlara mahkum olmak.
Ölüleri öldürmek bir parça da…
Ölüleri öldü bilmek aslında.
Akan gözyaşları silip,
Bir zaman sonra unutmak.
Kıyı ile öpüşen suların,
Dalgalar ile geri gitmesi…
Birkaç taşı bırakıp,
Elveda demesi.
İnsanın yaşlanması,
Tenin cana ihaneti.
Ölüm konuk olduğu anda,
Ruhun bedene ihaneti.
Donuk bakışlar ile,
Gözleri pencereye yapıştırmaktır.
Vefa ile uzanan ellere,
Bir hoşça kalı yakıştırmaktır.
Bir sesin tonunu unutmak.
Bakışlardaki tesiri…
Geçmişten gelmiş olan,
Bir kokuyu duymamak.
Çocukluktan bir parça koparmak.
Bir insanı düşünceye idam edip,
Sokaklara sürgün etmektir.
Başıboş,yalnız sokaklara…
Hoyratlar yankılanır kulağımda.
Duyulurken geçmişin çığlıkları.
Ölülerin topraklaşması gibi,
İnsanların insanları unutması.
Kalbin aklı kandırmasıdır,
Ruhun bildiğini beynin unutması.
Üzülürken akan gözyaşlarının,
Sevinirken de akması.
İhanet, fıtratın çamurunda yoğrulmak.
Zor günlerin gölgesinde kaybolmak.
Vefaya sırt dönüp dönüp,
Nankörlüğe kucak açmak.
Ay çekirdeğinin baktığı yerden,
Güneşe dönmesidir ihanet.
Menfaati uğruna,
Boyun eğmesidir geceye.
Unutmaktır ihanet,
İnsanları,yolları ve mekanları…
Görmezden gelmek,
Geçmişte yanan anları.
Bir tüccar edasıyla,
İnsanı insana satmak.
Çıkar havuzuna atlayıp,
İrinler içinde boğulmak.
Baharda açan çiçeklerin,
Kışın ağacı terk etmesi…
Yüksek dallardan kuruyup,
Yerlerde sürünmektir ihanet.
AHMET FURKAN DEMİR