“İnsanlara satmak için mal getiren rızıklandırılır, malını saklayıp karaborsaya düşüren ise lanetlenir.
Kim bir yiyecek maddesini kırk gün saklarsa o kişi Allah-ü tealadan uzaklaştığı gibi, Allah-ü tealada ondan uzaklaşır, bir bölgenin insanları aralarında aç bir insan varken sabahlar iseler Allah’ın himayesi onlardan uzak olur.”(Hadis-i Şerif)
Evet tam da son zamanlarda yaşadığımız olayların vahametini gözler önüne seren iki hadis.
Karaborsa,Stokçuluk ve Kuyruklar
Zor geçen günlerin tam da ortasındayız, kor bir ateşe çıplak elle dokunmaktayız.
Camilerden uzak, birbirimizden kaçak, yağ ve şeker kuyruklarındayız.
Ne yaptığımızı zannetmiyorum farkındayız...
Evet Allah’ın rızka kefil olduğunu Kuran-ı Kerim’in birçok ayetinden biliyoruz ama şeytanın iman zayıflığımızı kullanıp açlıkla korkutmasıyla böyle tuzaklara da hemen düşüveriyoruz.
Sevgili okurlarım ortada büyük bir tuzak var hem de şeytani bir tuzak.
Ve bu bizim en azılı düşmanımız olan nefislerimiz üzerine kurulmuş.
Kıtlıkla korkutuluyor, yoklukla sindirilmeye çalışılıyor, oluşturduğumuz kuyruklarla da fırsatçılara talep kapısı açıyoruz.
Nimetin bol olduğu bir çağ da nimetlerin kıymetini bilmemekle birlikte; nimetsiz kalmaktan korkup ha bire stok yapıyor, stokladıklarımızı da din kardeşi dediğimiz insanlara fahiş fiyatlara satıyoruz. Ve bundan zerre miktar utanmıyor, gram nedamet de duymuyoruz.
Fiyat etiketi değiştirmeye ne yazık ki yetişemiyoruz.
İslamiyete hiçbir şekilde fırsatçılık, stokçuluk ve bunlardan ötürü meydana gelen aç kalma korkusuna yer verilmez.
Allah’ın rızka kefil olduğuna, müslümanın hiç bir şeyden endişe etmemesi gerektiğine ve mal biriktirmenin faydasız bir amel olduğuna yer verir.
Ne yazık ki gerek düşünme biçimimizden tut, gerekse fiiliyata geçirdiğimiz davranışlarımıza kadar ne dinimizle ve daha geniş perspektifte ne de insanlıkla bağdaşan bir hal içerisinde değiliz.
Zannımca uzun zaman da bu halimiz düzelecek gibi de değil. Çünkü işin içerisinde nefis denen mahlukat girmiş ve otokontrol mekanizmamızı tamamen kaybetmiş durumdayız.
Bunun için sadece birkaç çare var o da imani hakikatlere sarılmak, insanın varlık gayesi üzerine iyice tefekkür etmek, insani değerlerin üzerine kurulu olduğu temel dinamikleri yaşantımıza tatbik etmektir.
Ve illa bir kuyruk oluşturacaksak da cami kapılarında, hasta ziyaretlerinde, hayırlı işlerin peşinde kuyruk oluşturmaktır.
Son olarak;
Kızıl çöllerde kaktüs yetişir tasasız bir şekilde,
Her tarafı nimet olan dünya da insanlar birbirini yerken.
Allah rızka kefilim diyor,
Aç kalmaktan korkmak için çok erken,
Hır gür çıkarmak için henüz çok erken...
Saygılarımı sunar tasasız yarınlar dilerim...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ferit Bugenç
FIRSATÇILIK VE STOKÇULUK
“İnsanlara satmak için mal getiren rızıklandırılır, malını saklayıp karaborsaya düşüren ise lanetlenir.
Kim bir yiyecek maddesini kırk gün saklarsa o kişi Allah-ü tealadan uzaklaştığı gibi, Allah-ü tealada ondan uzaklaşır, bir bölgenin insanları aralarında aç bir insan varken sabahlar iseler Allah’ın himayesi onlardan uzak olur.”(Hadis-i Şerif)
Evet tam da son zamanlarda yaşadığımız olayların vahametini gözler önüne seren iki hadis.
Karaborsa,Stokçuluk ve Kuyruklar
Zor geçen günlerin tam da ortasındayız, kor bir ateşe çıplak elle dokunmaktayız.
Camilerden uzak, birbirimizden kaçak, yağ ve şeker kuyruklarındayız.
Ne yaptığımızı zannetmiyorum farkındayız...
Evet Allah’ın rızka kefil olduğunu Kuran-ı Kerim’in birçok ayetinden biliyoruz ama şeytanın iman zayıflığımızı kullanıp açlıkla korkutmasıyla böyle tuzaklara da hemen düşüveriyoruz.
Sevgili okurlarım ortada büyük bir tuzak var hem de şeytani bir tuzak.
Ve bu bizim en azılı düşmanımız olan nefislerimiz üzerine kurulmuş.
Kıtlıkla korkutuluyor, yoklukla sindirilmeye çalışılıyor, oluşturduğumuz kuyruklarla da fırsatçılara talep kapısı açıyoruz.
Nimetin bol olduğu bir çağ da nimetlerin kıymetini bilmemekle birlikte; nimetsiz kalmaktan korkup ha bire stok yapıyor, stokladıklarımızı da din kardeşi dediğimiz insanlara fahiş fiyatlara satıyoruz. Ve bundan zerre miktar utanmıyor, gram nedamet de duymuyoruz.
Fiyat etiketi değiştirmeye ne yazık ki yetişemiyoruz.
İslamiyete hiçbir şekilde fırsatçılık, stokçuluk ve bunlardan ötürü meydana gelen aç kalma korkusuna yer verilmez.
Allah’ın rızka kefil olduğuna, müslümanın hiç bir şeyden endişe etmemesi gerektiğine ve mal biriktirmenin faydasız bir amel olduğuna yer verir.
Ne yazık ki gerek düşünme biçimimizden tut, gerekse fiiliyata geçirdiğimiz davranışlarımıza kadar ne dinimizle ve daha geniş perspektifte ne de insanlıkla bağdaşan bir hal içerisinde değiliz.
Zannımca uzun zaman da bu halimiz düzelecek gibi de değil. Çünkü işin içerisinde nefis denen mahlukat girmiş ve otokontrol mekanizmamızı tamamen kaybetmiş durumdayız.
Bunun için sadece birkaç çare var o da imani hakikatlere sarılmak, insanın varlık gayesi üzerine iyice tefekkür etmek, insani değerlerin üzerine kurulu olduğu temel dinamikleri yaşantımıza tatbik etmektir.
Ve illa bir kuyruk oluşturacaksak da cami kapılarında, hasta ziyaretlerinde, hayırlı işlerin peşinde kuyruk oluşturmaktır.
Son olarak;
Kızıl çöllerde kaktüs yetişir tasasız bir şekilde,
Her tarafı nimet olan dünya da insanlar birbirini yerken.
Allah rızka kefilim diyor,
Aç kalmaktan korkmak için çok erken,
Hır gür çıkarmak için henüz çok erken...
Saygılarımı sunar tasasız yarınlar dilerim...