Zekât nisabı 96 gram iken, “Fakirin lehine olacağı için 80 grama düşürdük” diyenler olduğu gibi, “Birlik beraberlik sağlanması için 80 gramı esas aldık” diyenler çıkıyor. Dinin bildirdiği ölçü mü önemli, yoksa fakirin lehi mi? Birlik beraberlik için, dinin bildirdiğinden farklı şeyler söyleyenler çıkıyor. Bu sivri zekâlılar, “Önceleri İslam âlimlerine uyarak altının nisabının 96 gr olduğunu açıklamıştım, fakat fakirin lehine olduğu için şimdi 80 gramı esas alıyorum” diyor. Fakirin lehi olmak, dinde ölçü olur mu? Madem ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa fakirin daha lehine değil mi? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsa, fakirlerin lehine olmaz mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine diyerek altının nisabını değiştirip dinde reform yapmaya çalışıyorlar.
Başka bir türedi de, “96 gram nisab yanlış değil, ancak çoğunluğa uymak, birlik ve beraberliği sağlamak için, ben de 80 gramı ölçü alıyorum” diyor. Çoğunluğa uyma mantığı, bir önceki görüşe göre daha saçmadır, çünkü hakkı çoğunlukta aramak kadar yanlış bir iş olamaz. “Herkes öyle diyor” demekle din olmaz.
Kimisi, “Çok kimse, bir dine inanmadığı için, ben de inanmıyorum” diyor. Kimisi de, “Çok kimse namaz kılmadığı için, ben de kılmıyorum, hemen herkes açık gezdiği için, ben de açık geziyorum” diyor. Genelde çoğunluk örnek gösteriliyor. “Herkes böyle yapıyor, ben de yapsam ne çıkar?” deniyor. İyilik, doğruluk, güzellik, hak gibi hususlar, her zaman çoğunluğun bulunduğu yerde olmaz.
Mesela Çin’in, Japonya’nın nüfusu çoktur. Dinleri Budizm’dir. İnsanların çoğu Budist diye, Budizm’in doğru olduğu söylenemez. Dünyada Müslüman olmayanlar, Müslümanlardan daha fazladır. Buradan Müslümanlığın hak din olmadığı söylenemez. Allahü Teâlâ, insanların çoğuna uyanın sapıtacağını bildiriyor. (Enam 116)
Demek ki, çoğunluğun yaptığı dinde ölçü olmaz. Din ne diyorsa, muteber fıkıh kitaplarında nasıl bildirilmişse, ona uymak gerekir.
Dini emirler çağa göre değişmez
Dini kuran biz değiliz ki, değiştirme yetkisi bizde olsun! Dinimize ilave ve çıkarma yetkisi kimsede yoktur. Dinde yapılacak değişikliklere bid’at denir.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Her bid’at dalalettir, dalalet ehli de Cehennemdedir.” [Müslim]
Dinimiz, Zekat, Fıtra ve Kurban nisabının ve eşyanın kıymetlerinin altın ve gümüş ile tespit edileceğini bildirmektedir. (Keşf-i rümûz)
Nisap miktarları, resmi damgalı, altın veya gümüş paralardan, kıymeti en az olan ile hesap edilir. Para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap edilmez. Kıyamete kadar böyledir. Mesela bugün, Aziz, Hamit gibi altınlardan kıymeti en az olan ile hesap edilir. 20 miskal altını veya bu değerde ticaret malı olan kimse, dinen zengin sayılır. Bu malın üzerinden bir sene geçmişse, zekatını verir. (Redd-ül Muhtar)
Koyun zekatı kırkta birdir. Kırk koyunu olan, birini zekat verir. Bunu otuzda bir veya ellide bir yapmaya hiç kimsenin yetkisi yoktur. Sadaka-i Fıtr için de belli ölçekte buğday, un, arpa, hurma ve kuru üzüm verilir. Yani bunların bildirilen miktarı ölçü olarak alınır. Muza göre veya cevize göre olmaz. Dinimiz neyi bildirmişse, o ölçü alınır. Mesela dinimiz, “Fıtra olarak, 3500 gr arpa veya değeri kadar altın veya gümüş verilir” diyorsa, Kıyamete kadar bu böyle devam eder. Karadenizli fındığı, Akdenizli portakalı ölçü alamaz.
Dini kim koydu ise, değiştirme yetkisi de ondadır. Çağa göre dini emirler değişmez. Her çağa göre yeni yorum getirilmez. Çağa göre tefsir olmaz. Şafii mezhebinde, köpek bir yere yaş olarak dokunursa, orasını bir defa topraklı olmak üzere yedi defa su ile yıkamak gerekir. “Bugün sabun ve deterjan var, toprakla yıkamaya lüzum yok” denemez. Dinimizin bildirdiği emirlere aynen uyulur. Uymak istemeyenlere sözümüz yoktur.
Fakirin lehi dinde ölçüolmaz
Ölçü birimleri, Şer’i birimler, Urfi birimler olmak üzere ikiye ayrılır. Şer’i birimler, Peygamber Efendimizin zamanında kullanılan birimlerdir. Urfi birimler, Şer’i birimlerden farklıdır. Urfi birimler, hükümetin kabul ettiği birimlerdir.
Altının nisabı 20 miskaldir. Bir miskalin ağırlığı dört mezhepte farklıdır. Hanefi’de bir miskal, 20 kırât’tır. Bir Kırât-ı Şer’i ise, kabuksuz, uçları kesilmiş, kuru 5 arpadır. Hassas terazi ile bu vasıftaki 5 arpanın 0,24 gr olduğu tespit edildi. Şu halde bir Şer’i miskal, yüz arpadır, yani, 4,8 gramdır. 20 miskal altın ise (20x4,8) = 96 gramdır.
Urfi kırâtın ağırlığı olan 0,20 ile çarpılırsa, bulunan 4 gr, miskalin ağırlığı olmaz. Altının nisap miktarını bu yanlış miskale göre yapıp, 4x20=80 gr demek doğru olmaz.
İbni Âbidin hazretleri, mal zekatı kısmında, “Kırât-ı Urfi 4 arpadır” buyuruyor. Yazar, “Önceleri İslam Âlimlerine uyarak altının nisabının 96 gr olduğunu açıklamıştım. Fakat fakirin lehine olduğu için şimdi 80 gramı esas alıyorum” diyor. Fakirin lehi her yerde, her zaman dinde ölçü olur mu? Madem ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa fakirin daha lehine değil midir? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsalar, fakirlerin lehine olmaz mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine diye altının nisap miktarını değiştirmek dinde reform olur. Kendi görüşüne göre dini değiştirmeye kalkan reformculara itibar etmemelidir! Mutlaka muteber bir kitaptan kaynak istemelidir!
Allahu Teâlâ cümlemizi, namazını kılan, orucunu tutan, zekatını veren ve dini vecibelerini yerine getirmeye gayret eden Salih kullarından eylesin. (Amin)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Müslüm Abacıoğlu
Dinimizle oynayanlar
Muhterem Kardeşlerim…
Zekât nisabı 96 gram iken, “Fakirin lehine olacağı için 80 grama düşürdük” diyenler olduğu gibi, “Birlik beraberlik sağlanması için 80 gramı esas aldık” diyenler çıkıyor. Dinin bildirdiği ölçü mü önemli, yoksa fakirin lehi mi? Birlik beraberlik için, dinin bildirdiğinden farklı şeyler söyleyenler çıkıyor. Bu sivri zekâlılar, “Önceleri İslam âlimlerine uyarak altının nisabının 96 gr olduğunu açıklamıştım, fakat fakirin lehine olduğu için şimdi 80 gramı esas alıyorum” diyor. Fakirin lehi olmak, dinde ölçü olur mu? Madem ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa fakirin daha lehine değil mi? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsa, fakirlerin lehine olmaz mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine diyerek altının nisabını değiştirip dinde reform yapmaya çalışıyorlar.
Başka bir türedi de, “96 gram nisab yanlış değil, ancak çoğunluğa uymak, birlik ve beraberliği sağlamak için, ben de 80 gramı ölçü alıyorum” diyor. Çoğunluğa uyma mantığı, bir önceki görüşe göre daha saçmadır, çünkü hakkı çoğunlukta aramak kadar yanlış bir iş olamaz. “Herkes öyle diyor” demekle din olmaz.
Kimisi, “Çok kimse, bir dine inanmadığı için, ben de inanmıyorum” diyor. Kimisi de, “Çok kimse namaz kılmadığı için, ben de kılmıyorum, hemen herkes açık gezdiği için, ben de açık geziyorum” diyor. Genelde çoğunluk örnek gösteriliyor. “Herkes böyle yapıyor, ben de yapsam ne çıkar?” deniyor. İyilik, doğruluk, güzellik, hak gibi hususlar, her zaman çoğunluğun bulunduğu yerde olmaz.
Mesela Çin’in, Japonya’nın nüfusu çoktur. Dinleri Budizm’dir. İnsanların çoğu Budist diye, Budizm’in doğru olduğu söylenemez. Dünyada Müslüman olmayanlar, Müslümanlardan daha fazladır. Buradan Müslümanlığın hak din olmadığı söylenemez. Allahü Teâlâ, insanların çoğuna uyanın sapıtacağını bildiriyor. (Enam 116)
Demek ki, çoğunluğun yaptığı dinde ölçü olmaz. Din ne diyorsa, muteber fıkıh kitaplarında nasıl bildirilmişse, ona uymak gerekir.
Dini emirler çağa göre değişmez
Dini kuran biz değiliz ki, değiştirme yetkisi bizde olsun! Dinimize ilave ve çıkarma yetkisi kimsede yoktur. Dinde yapılacak değişikliklere bid’at denir.
Hadis-i Şerifte buyuruldu ki:
“Her bid’at dalalettir, dalalet ehli de Cehennemdedir.” [Müslim]
Dinimiz, Zekat, Fıtra ve Kurban nisabının ve eşyanın kıymetlerinin altın ve gümüş ile tespit edileceğini bildirmektedir. (Keşf-i rümûz)
Nisap miktarları, resmi damgalı, altın veya gümüş paralardan, kıymeti en az olan ile hesap edilir. Para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap edilmez. Kıyamete kadar böyledir. Mesela bugün, Aziz, Hamit gibi altınlardan kıymeti en az olan ile hesap edilir. 20 miskal altını veya bu değerde ticaret malı olan kimse, dinen zengin sayılır. Bu malın üzerinden bir sene geçmişse, zekatını verir. (Redd-ül Muhtar)
Koyun zekatı kırkta birdir. Kırk koyunu olan, birini zekat verir. Bunu otuzda bir veya ellide bir yapmaya hiç kimsenin yetkisi yoktur. Sadaka-i Fıtr için de belli ölçekte buğday, un, arpa, hurma ve kuru üzüm verilir. Yani bunların bildirilen miktarı ölçü olarak alınır. Muza göre veya cevize göre olmaz. Dinimiz neyi bildirmişse, o ölçü alınır. Mesela dinimiz, “Fıtra olarak, 3500 gr arpa veya değeri kadar altın veya gümüş verilir” diyorsa, Kıyamete kadar bu böyle devam eder. Karadenizli fındığı, Akdenizli portakalı ölçü alamaz.
Dini kim koydu ise, değiştirme yetkisi de ondadır. Çağa göre dini emirler değişmez. Her çağa göre yeni yorum getirilmez. Çağa göre tefsir olmaz. Şafii mezhebinde, köpek bir yere yaş olarak dokunursa, orasını bir defa topraklı olmak üzere yedi defa su ile yıkamak gerekir. “Bugün sabun ve deterjan var, toprakla yıkamaya lüzum yok” denemez. Dinimizin bildirdiği emirlere aynen uyulur. Uymak istemeyenlere sözümüz yoktur.
Fakirin lehi dinde ölçü olmaz
Ölçü birimleri, Şer’i birimler, Urfi birimler olmak üzere ikiye ayrılır. Şer’i birimler, Peygamber Efendimizin zamanında kullanılan birimlerdir. Urfi birimler, Şer’i birimlerden farklıdır. Urfi birimler, hükümetin kabul ettiği birimlerdir.
Altının nisabı 20 miskaldir. Bir miskalin ağırlığı dört mezhepte farklıdır. Hanefi’de bir miskal, 20 kırât’tır. Bir Kırât-ı Şer’i ise, kabuksuz, uçları kesilmiş, kuru 5 arpadır. Hassas terazi ile bu vasıftaki 5 arpanın 0,24 gr olduğu tespit edildi. Şu halde bir Şer’i miskal, yüz arpadır, yani, 4,8 gramdır. 20 miskal altın ise (20x4,8) = 96 gramdır.
Urfi kırâtın ağırlığı olan 0,20 ile çarpılırsa, bulunan 4 gr, miskalin ağırlığı olmaz. Altının nisap miktarını bu yanlış miskale göre yapıp, 4x20=80 gr demek doğru olmaz.
İbni Âbidin hazretleri, mal zekatı kısmında, “Kırât-ı Urfi 4 arpadır” buyuruyor. Yazar, “Önceleri İslam Âlimlerine uyarak altının nisabının 96 gr olduğunu açıklamıştım. Fakat fakirin lehine olduğu için şimdi 80 gramı esas alıyorum” diyor. Fakirin lehi her yerde, her zaman dinde ölçü olur mu? Madem ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa fakirin daha lehine değil midir? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsalar, fakirlerin lehine olmaz mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine diye altının nisap miktarını değiştirmek dinde reform olur. Kendi görüşüne göre dini değiştirmeye kalkan reformculara itibar etmemelidir! Mutlaka muteber bir kitaptan kaynak istemelidir!
Allahu Teâlâ cümlemizi, namazını kılan, orucunu tutan, zekatını veren ve dini vecibelerini yerine getirmeye gayret eden Salih kullarından eylesin. (Amin)