CHP yönetimi cinsel taciz ve cinsel saldırı iddiaları karşısında sessiz kalıyor.
Böylece bu işin unutulacağını düşünüyorlar. Şimdiye kadar Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı dışında bir açıklama yapan olmadı. “CHP gibi büyük bir teşkilatta böyle ufak tefek yanlışlar olabilir” diyenler çıkıyor. Onlar sustukça iş büyüyor, dallanıp budaklanıyor. Bu iddiaların peşine düştükçe CHP’lilerden inanılmaz telefonlar alıyorum. Bütçe görüşmeleri nedeniyle bulunduğum Meclis’te CHP milletvekilleriyle sohbet etme imkânım oldu. Cinsel taciz olayları karşısında bu kadar tepkili olduklarını tahmin etmemiştim. Kılıçdaroğlu belki farkında değil ama CHP’liler bu işlerden dolayı çok rahatsızlar. Hele CHP’nin isminin cinsel tacizle anılmasından dolayı müthiş kızgınlar. Bu işe sessiz kalınmasından dolayı ise tepkililer. Gelinen aşamada bazı teşkilatlarda cinsel taciz olayı boyutunu aşıp, siyasi bir özellik de kazandı. Siyaset, duruş demektir. Siyaset, doğru yerde doğru tavır koymak demektir. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu her konuda konuşuyor ama bir tek bu konuda konuşmadı. Kılıçdaroğlu çıkıp “Cinsel taciz ve cinsel saldırı ile adı geçenler CHP teşkilatlarının kapısından giremezler. Bu işlere adı bulaşanlar karşılarında beni bulurlar. Tespit ettiklerimizin gözünün yaşına bakmayız. Kulağından tuttuğumuz gibi kapının önüne koyarız. Babamın oğlu olsa eyvallah etmem. CHP’ye böyle iğrenç bir lekenin sürülmesine izin vermem. Cinsel tacize maruz kalanların sahibi benim. Onların arkasındayım. Bu tür konularda en ufak bir sorun yaşayan olursa, öncelikle beni arasın” dese, tartışmalar sona ererdi. Ama Kılıçdaroğlu susuyor, o sustukça bu iddialar büyüyor.
BÜTÇE İZLENİMLERİ
BÜTÇE görüşmelerini izlemek üzere Meclis’teydim. Kürsüde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay vardı. Kulisler boştu ama Genel Kurul salonu doluydu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu en ön sırada bütçe görüşmelerini izliyordu. Bütçeye milletvekillerinin ilgisi yoğundu.
Önceden bütçe maratonu başladığında liderlerden biri iner diğeri çıkardı kürsüye. Sert tartışmalara sahne olur, kıran kırana bir mücadele verilirdi. Özal’la Demirel’in bütçe düelloları meşhurdu. Erbakan grafiklerle çıkardı kürsüye, kimi zaman da güldürürdü. Geçmişte Demirel’li DYP, Erdal İnönü’nün başında olduğu SHP ve Erbakan’ın Refah Partisi Meclis’te yaptıkları diri muhalefetle iktidara kök söktürmüşler, millete güven verdikleri için de iktidar alternatifi olmuşlardı. Daha sonra koalisyonlar yoluyla iktidara geldilerse onda Meclis’teki performanslarının payı büyüktü.
KILIÇDAROĞLU CUMHURBAŞKANI ADAYI MI?
KILIÇDAROĞLU ile bütçe görüşmelerine verilen ara sırasında selamlaştık. Her haftaya bir skandalın düştüğü CHP’de Kılıçdaroğlu’nun bütçe konuşmasında ne diyeceğini merak ediyordum. CHP Lideri, “Bu bütçe faiz bütçesidir, haramzadelere hizmet bütçesidir“ gibi sert bir giriş yapınca, “En iyi savunma taarruzdur” taktiğini kullanacağını anladım. Futbol deyimiyle hep hücum oynadı. Böylece cinsel taciz ve “Ordu Katar’a satıldı” sataşmalarına cevap vermek zorunda kalmadı. Hatta, “Allah’ın izni ile göreceksiniz ilk seçimde nasıl tıpış tıpış yolcu edeceğini bu milletin göreceksiniz” türünden salvolar yaptı.
ADAYLIK POLEMİĞİ
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının son dakikasında ise önümüzdeki günlere damgasını vuracak polemik konusu çıktı. AK Partililerin, “Aday yok” diye sataşmaları üzerine, “Benim aday olup olmayacağımı size kim söyledi?” diye karşılık verdi. Böylece 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar sürecek nur topu gibi bir tartışma konumuz oldu. Bahçeli ilk anda fırsatı kaçırmadı, “Çok müjdeli bir konuşma oldu. Zillet ittifakının cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olduğu anlaşıldı” dedi. Bu söz Kılıçdaroğlu’nun peşini bırakmaz ama ben yine de CHP Lideri’nin Cumhurbaşkanı adayı olacağını sanmıyorum.
BİR BAŞARI HİKÂYESİ
İBN-İ Haldun, “Coğrafya kaderdir” demişti. Hele bu coğrafya sular altında kalan Hasankeyf’se, hayata eksi 10’dan başlarsınız. Zaten başarı hikâyesinin önemi de oradan başlıyor.
Sular altında kalan bir medeniyet harikası olan Hasankeyf’ten, Gercüş’ten, Batman’dan çıkıp dünya çapında başarılara imza atan isimler var. Ekonomiden sorumlu eski Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek gibi. Ünlü ressamımız Ahmet Güneştekin gibi. Ağırlığı Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere 20’ye aşkın ülkeye COVID-19 test kiti ihraç eden ve Almanya, İngiltere ve New York merkezli şirketlere sahip olan Global bir markanın sahibi olan Erol Çelik de onlardan biri. “Dedemin dükkânları Hasankeyf’te su altında kalan kale kapısının girişindeki kapalı çarşıdaymış” diye anlatmaya başlıyor. Doğduğu topraklardan kopmamış. Ama geleceğinin de Hasankeyf gibi sular altında kalmasına izin vermemiş. O topraklardan yetişip, dünya çapında bir markaya imzasını atmış. Batman’daki rafineride işçi olarak çalışan baba, 11 kardeşi de okutmuş. Hani “Sırtımdaki gömleğimi satarım, çocuklarımı okuturum” diyen fedakâr babalar var ya, onlardan biri.
Erol Çelik, üniversitede okuduğu sırada gebelik testiyle başlamış işe. SARS, kuş gribi ve domuz gribiyle mücadele sürecinde Sağlık Bakanlığı’nın çözüm ortağı olmuş. Dünya Bankası ve AB ile 20’ye yakın proje gerçekleştirmiş. Bebek ölümleriyle ilgili çalışmalarda yer almış. Yeni doğan bebeklerin hastane enfeksiyonlarından etkilenmemesi için ürettiği sistemi hastanelerimizin hizmetine sunmuş. Benzer bir çalışmayı kemoterapi hastalarına yönelik gerçekleştirmiş. Şimdi binlerce onkoloji hastasına hizmet veriyor.
Erol Çelik, küresel bir salgın olan koronavirüsün dünyayı kasıp kavurduğu bir dönemde, laboratuvar ortamına gerek kalmadan, 10 dakikada sonuç veren test kiti üretmiş. Hem Sağlık Bakanlığı hem de başta Almanya, İngiltere, İspanya, Yunanistan ve Finlandiya olmak üzere 20’yi aşkın ülke tarafından onaylanan test kitini ihraç ediyor. Günlük test kiti üretimi 120 bin. Bunun 100 bine yakınını ihraç ediyor. Testlerin başarısı nedeniyle 20’ye yakın ülkeden talep olduğunu söylüyor. O nedenle kapasiteyi iki katına çıkarmaya çalışıyor. Erol Çelik’le konuşurken dikkatimi çeken bir nokta oldu. Sürekli olarak, “Ar-Ge” diyordu. Nedenini sordum. “Bizim başarı hikâyemizin temelinde Ar-Ge yatıyor. Ar-Ge bizim hayatımızın bir parçası” dedi.
Sanayi sitelerine gidin, teknokentleri ziyaret edin, orada Erol Çelik gibi başarı hikâyelerini göreceksiniz. Erol Çelik’in firmasından söz etmedim, marka vermedim. Çünkü yanlış anlaşılmak istemem. Sadece zor coğrafyalardan gelip büyük başarılara imza atan insanların hikâyesine özel bir ilgi duyuyorum. Çünkü o topraklarda yetişen insanların da bunları rol modeli olarak almasını istiyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir SELVİ
Cinsel tacizler CHP’yi sarsıyor
CHP yönetimi cinsel taciz ve cinsel saldırı iddiaları karşısında sessiz kalıyor.
Böylece bu işin unutulacağını düşünüyorlar. Şimdiye kadar Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı dışında bir açıklama yapan olmadı. “CHP gibi büyük bir teşkilatta böyle ufak tefek yanlışlar olabilir” diyenler çıkıyor. Onlar sustukça iş büyüyor, dallanıp budaklanıyor. Bu iddiaların peşine düştükçe CHP’lilerden inanılmaz telefonlar alıyorum. Bütçe görüşmeleri nedeniyle bulunduğum Meclis’te CHP milletvekilleriyle sohbet etme imkânım oldu. Cinsel taciz olayları karşısında bu kadar tepkili olduklarını tahmin etmemiştim. Kılıçdaroğlu belki farkında değil ama CHP’liler bu işlerden dolayı çok rahatsızlar. Hele CHP’nin isminin cinsel tacizle anılmasından dolayı müthiş kızgınlar. Bu işe sessiz kalınmasından dolayı ise tepkililer. Gelinen aşamada bazı teşkilatlarda cinsel taciz olayı boyutunu aşıp, siyasi bir özellik de kazandı. Siyaset, duruş demektir. Siyaset, doğru yerde doğru tavır koymak demektir. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu her konuda konuşuyor ama bir tek bu konuda konuşmadı. Kılıçdaroğlu çıkıp “Cinsel taciz ve cinsel saldırı ile adı geçenler CHP teşkilatlarının kapısından giremezler. Bu işlere adı bulaşanlar karşılarında beni bulurlar. Tespit ettiklerimizin gözünün yaşına bakmayız. Kulağından tuttuğumuz gibi kapının önüne koyarız. Babamın oğlu olsa eyvallah etmem. CHP’ye böyle iğrenç bir lekenin sürülmesine izin vermem. Cinsel tacize maruz kalanların sahibi benim. Onların arkasındayım. Bu tür konularda en ufak bir sorun yaşayan olursa, öncelikle beni arasın” dese, tartışmalar sona ererdi. Ama Kılıçdaroğlu susuyor, o sustukça bu iddialar büyüyor.
BÜTÇE İZLENİMLERİ
BÜTÇE görüşmelerini izlemek üzere Meclis’teydim. Kürsüde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay vardı. Kulisler boştu ama Genel Kurul salonu doluydu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu en ön sırada bütçe görüşmelerini izliyordu. Bütçeye milletvekillerinin ilgisi yoğundu.
Önceden bütçe maratonu başladığında liderlerden biri iner diğeri çıkardı kürsüye. Sert tartışmalara sahne olur, kıran kırana bir mücadele verilirdi. Özal’la Demirel’in bütçe düelloları meşhurdu. Erbakan grafiklerle çıkardı kürsüye, kimi zaman da güldürürdü. Geçmişte Demirel’li DYP, Erdal İnönü’nün başında olduğu SHP ve Erbakan’ın Refah Partisi Meclis’te yaptıkları diri muhalefetle iktidara kök söktürmüşler, millete güven verdikleri için de iktidar alternatifi olmuşlardı. Daha sonra koalisyonlar yoluyla iktidara geldilerse onda Meclis’teki performanslarının payı büyüktü.
KILIÇDAROĞLU CUMHURBAŞKANI ADAYI MI?
KILIÇDAROĞLU ile bütçe görüşmelerine verilen ara sırasında selamlaştık. Her haftaya bir skandalın düştüğü CHP’de Kılıçdaroğlu’nun bütçe konuşmasında ne diyeceğini merak ediyordum. CHP Lideri, “Bu bütçe faiz bütçesidir, haramzadelere hizmet bütçesidir“ gibi sert bir giriş yapınca, “En iyi savunma taarruzdur” taktiğini kullanacağını anladım. Futbol deyimiyle hep hücum oynadı. Böylece cinsel taciz ve “Ordu Katar’a satıldı” sataşmalarına cevap vermek zorunda kalmadı. Hatta, “Allah’ın izni ile göreceksiniz ilk seçimde nasıl tıpış tıpış yolcu edeceğini bu milletin göreceksiniz” türünden salvolar yaptı.
ADAYLIK POLEMİĞİ
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının son dakikasında ise önümüzdeki günlere damgasını vuracak polemik konusu çıktı. AK Partililerin, “Aday yok” diye sataşmaları üzerine, “Benim aday olup olmayacağımı size kim söyledi?” diye karşılık verdi. Böylece 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar sürecek nur topu gibi bir tartışma konumuz oldu. Bahçeli ilk anda fırsatı kaçırmadı, “Çok müjdeli bir konuşma oldu. Zillet ittifakının cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olduğu anlaşıldı” dedi. Bu söz Kılıçdaroğlu’nun peşini bırakmaz ama ben yine de CHP Lideri’nin Cumhurbaşkanı adayı olacağını sanmıyorum.
BİR BAŞARI HİKÂYESİ
İBN-İ Haldun, “Coğrafya kaderdir” demişti. Hele bu coğrafya sular altında kalan Hasankeyf’se, hayata eksi 10’dan başlarsınız. Zaten başarı hikâyesinin önemi de oradan başlıyor.
Sular altında kalan bir medeniyet harikası olan Hasankeyf’ten, Gercüş’ten, Batman’dan çıkıp dünya çapında başarılara imza atan isimler var. Ekonomiden sorumlu eski Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek gibi. Ünlü ressamımız Ahmet Güneştekin gibi. Ağırlığı Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere 20’ye aşkın ülkeye COVID-19 test kiti ihraç eden ve Almanya, İngiltere ve New York merkezli şirketlere sahip olan Global bir markanın sahibi olan Erol Çelik de onlardan biri. “Dedemin dükkânları Hasankeyf’te su altında kalan kale kapısının girişindeki kapalı çarşıdaymış” diye anlatmaya başlıyor. Doğduğu topraklardan kopmamış. Ama geleceğinin de Hasankeyf gibi sular altında kalmasına izin vermemiş. O topraklardan yetişip, dünya çapında bir markaya imzasını atmış. Batman’daki rafineride işçi olarak çalışan baba, 11 kardeşi de okutmuş. Hani “Sırtımdaki gömleğimi satarım, çocuklarımı okuturum” diyen fedakâr babalar var ya, onlardan biri.
Erol Çelik, üniversitede okuduğu sırada gebelik testiyle başlamış işe. SARS, kuş gribi ve domuz gribiyle mücadele sürecinde Sağlık Bakanlığı’nın çözüm ortağı olmuş. Dünya Bankası ve AB ile 20’ye yakın proje gerçekleştirmiş. Bebek ölümleriyle ilgili çalışmalarda yer almış. Yeni doğan bebeklerin hastane enfeksiyonlarından etkilenmemesi için ürettiği sistemi hastanelerimizin hizmetine sunmuş. Benzer bir çalışmayı kemoterapi hastalarına yönelik gerçekleştirmiş. Şimdi binlerce onkoloji hastasına hizmet veriyor.
Erol Çelik, küresel bir salgın olan koronavirüsün dünyayı kasıp kavurduğu bir dönemde, laboratuvar ortamına gerek kalmadan, 10 dakikada sonuç veren test kiti üretmiş. Hem Sağlık Bakanlığı hem de başta Almanya, İngiltere, İspanya, Yunanistan ve Finlandiya olmak üzere 20’yi aşkın ülke tarafından onaylanan test kitini ihraç ediyor. Günlük test kiti üretimi 120 bin. Bunun 100 bine yakınını ihraç ediyor. Testlerin başarısı nedeniyle 20’ye yakın ülkeden talep olduğunu söylüyor. O nedenle kapasiteyi iki katına çıkarmaya çalışıyor. Erol Çelik’le konuşurken dikkatimi çeken bir nokta oldu. Sürekli olarak, “Ar-Ge” diyordu. Nedenini sordum. “Bizim başarı hikâyemizin temelinde Ar-Ge yatıyor. Ar-Ge bizim hayatımızın bir parçası” dedi.
Sanayi sitelerine gidin, teknokentleri ziyaret edin, orada Erol Çelik gibi başarı hikâyelerini göreceksiniz. Erol Çelik’in firmasından söz etmedim, marka vermedim. Çünkü yanlış anlaşılmak istemem. Sadece zor coğrafyalardan gelip büyük başarılara imza atan insanların hikâyesine özel bir ilgi duyuyorum. Çünkü o topraklarda yetişen insanların da bunları rol modeli olarak almasını istiyorum.