TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

CİNLİ DAĞDAKİ MAĞARA

Yazının Giriş Tarihi: 29.10.2022 14:24
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.10.2024 04:24

Soğuk bir kış gecesi,köy odasında ,üç delikanlı bir araya gelmiş ,içi odun dolu yanan sobanın üzerinde iyice demlenen mavi renkli çinko çaydanlıktan bardaklarına doldurdukları çaylarını keyifle yudumlayıp; aralarında tatlı bir sohbete dalmışlardı...

Laf lafı açmış;konu birbirlerinin cesaretini sınamaya gelmişti...

Memişlerin Mustafa,"Ya arkadaşlar, biliyorum konumuzun dışında diyeceksiniz...Şu Hacikin Salihi var ya; günlerdir kayıp. Herif sır oldu uçtu sanki.Hiç kulağınıza bununla ilgili  bir şeyler çalındı mı acaba?.."
"Yok be Mustafa..! Duysak söylemezmiydik." dedi Mestanların Alisi...
Topalların Mahmudu,"Al benden de o kadar .Sade biz değil;köylü de bir şey bilmiyor. Herkes birşeyler diyor işte...     Zaten pek sevilen biri de değil.Dostundan çok; düşmanları var adamın... Nerede kötü bir iş varsa mutlaka  arkasında bu Hacikin Salihi çıkıyor... Bu adamdan bahs edip, sohbetimizin tadını daha fazla bozmayalım." Sonra devamla "Neyse konumuza dönelim.
 Evet aramızda kimin daha cesaretli olduğunu görelim bakalım."  

 Mestanların Alisi. "Nasıl olacak bu iş, birbirimizi nasıl sınayacağız peki?.." Diye sordu. 
 "Kolay" dedi Topalların Mahmudu." Şu iki kilometre ötede bulunan  mağara var ya, Cinli Dağdaki..!  Cebinden bir mendil çıkartıp gösterdikten sonra, "Bunu bu gece gidip oraya kim koyarsa, onun cesaretli olduğu ortaya çıkar. Var mı böyle bir babayiğit..?"  
Mestanların Alisi, "Böyle kuru kuru olmaz ..! Bari bir bahis koyalım ortaya, para olur mesela..." Topalların Mahmudu, "Tamam öyleyse, herkes birer  beşbinlik koysun bakalım. "  Üçü de   varlıklı ailelerin çocuklarıydı...

"Öyleyse ben giderim " dedi Mestanların Alisi... Topalların Mahmudu, "Gerçekten mi "dedi Ali'nin yüzüne dik dik bakarak..."Hem de bu gecenin kör  karanlığında."  Ali, "Gerçekten" dedi.alaycı bir ifadeyle...
"İyi öyleyse, buyur bakalım."dedi Topalların Mahmudu , muzır bir tavırla..."Sonra sana bir şey olursa biz mesul değiliz" dedi gevrek gevrek gülerek...

Yirmi dakika sonra mağaranın kapısından elinde fenerle içeri giren Ali ,içerden gelen homurtlara aldırış etmeden, mağaranın içine doğru yürümeye başladı . Köylüler, bu mağaraya,korku mağarası adını vermişlerdi.Gündüz bile oradan geçmeye korkuyorlardı.  Ama Aliye hiçte anlatıldığı gibi korkunç gelmedi...Zaten onun çevrede cesaretli olduğunu bilmeyen yoktu.Cesareti kadar ,mert de bir  delikanlıydı .
İçinden,"Bu mağaradan neden korkulduğunuda anlamış olacağım " diye geçirdi.

İlerledikçe mağaranın derinliklerinden gelen uğultular iyice duyulmaya başlamıştı.Büyük bir cesaretle , İşin ucunda ölüm de olsa uğultuların kaynağına ulaşmaya kararlıydı .İleriye doğru dikkatli bir şekilde yürümeye  devam etti...

El lambasının ışığıyla karanlığı yara yara ilerlerken,birden dizlerine bir şeyin  değdiğini his edip,irkildi.  Feneri yere  tutunca bunun kesik bir insan kolu olduğunu görüp, dehşetten bir müddet bulunduğu yerde öylece kalakaldı. Kalbi hızlı hızlı atıyordu...Korkmuştu da...

 Şoku atlattıktan sonra olağanüstü bir cesaretle, "Her kimsen ,her ne isen gelmemi engellemeyeceksin" diye seslendi.  Sesi mağarada yankılandı... Tüm cesaretini toplayıp ilerledi...

Sesler bu sefer fısıltılara dönüştü.  Biri  "Gelme" diyordu ona ... Adeta yalvarıyordu ...

Ali aldırış etmeden yürümeye devam etti. Bu sefer bir şey daha çarptı ona... Sıçradı,feneri tuttu... Kopmuş bir insan kafasıydı. Aynı dehşeti bir daha yaşadı. 

 Kesik başın kandan yüzü tanınmaz bir haldeydi... Merakı korkusuna galebe çaldı.Çare yok bu işin aslını,astarını her ne pahasına olursa olsun öğrenecekti...

Ne olur ,ne olmaz deyip, cebinden çakısını çıkararak,aklına gelen tüm duaları okuya okuya ilerledi...


O da ne..! Duvarın önünde elinde bir bıçakla eli, yüzü kanlar içinde bir kadın duruyor; korku ve şaşkınlık içinde Aliye bakıyordu...Ali dikkatli bakınca  tanıdı...


-Cennet abla..! dedi kekeleyerek Burada ne işin var,ne yapıyorsun "diye sordu .


Cennet ablayı da; kocasını da iyi tanırdı Ali...İkisi de yardım sever iyi insanlardı...Kendisi gibi Kocası da çok çalışkan biriydi . İkili köylü tarafından da çok sevilirdi .Kıtkanaat geçinselerde , şükür kelimesi dillerinden düşmezdi...

Cennet, elindeki kanlı bıçağı Ali'nin bulunduğu tarafa doğru uzatıp,sonra Ali'nin şaşkın bakışları arasında kendi boğazına dayadı.

Ali , korku ve panik içinde "Ne yapıyorsun Cennet abla, bırak o bıçağı..!"
Cennet  "Kendimi öldüreceğim "dedi , ağlamaklı bir sesle... "Nasılsa hayatım mahvolmuş, yaşasam ne olacak ..!" " Ali, "Ablacım, her şeyin bir çıkar yolu vardır anlat hele ne oldu.Burada ne işin var.Söz veriyorum sana yardım edeceğim.Beni bilirsin.Söz verdim mi yaparım,hadi ablacım bırak elindeki bıçağı da anlat bana..."
Cennet" Seni bilirim Alim ...Sen mert bir delikanlısın. Sana her şeyi anlatacağım." Dedi ve başladı anlatmaya...

 "Bundan iki hafta önce kocam iş nedeniyle bir kaç günlüğüne şehre gitti .Şu Hacikin Salihi var ya...
Ali ,"O da iki haftadır kayıp... Sanki sırra kadem bastı, nerede olduğu bilinmiyor..."
Cennet,"Şu an ayakların dibinde; yerde parçalanmış bir vaziyette  duruyor ırz düşmanı" dedi.  "Hayatımı Mahv etti; kendisi de geberdi."

Ali büyük bir merakla" Seni dinliyorum abla "dedi....

Cennet," Bu bana göz koymuş..!:Kocamın evde olmadığını öğrenince ,gece kapıma dayandı. Ne kadar direndiysem de dinlemedi; kapıyı kırıp içeri girdi ... Ben yatak odasına girip kapıyı kilitledim .Bu sefer beni, salonda iki yaşındaki oğlum Ahmedi öldürmekle  tehdit etti." Ya benim olursun,yada bu veledin boğazını keserim"  dedi...

Kapı deliğinden baktım, elindeki bıçağı  Ahmedimin boğazına dayamıştı.
"Tamam dedim."

O kapıyı kırmadan önce mutfaktan bir bıçak kapmıştım. Kapıyı açtım; içeri girdi... Kapının arkasına gizlendiğim için ,içeri girerken beni göremedi haliyle... Sırtı dönüktü.Sesizce yaklaşıp iki kürek kemiğinin arasına var gücümle bıçağı sapladım . Bunu ara vermeden bir kaç kez daha yaptım.Boş bir çuval gibi yere yığıldı kaldı. Düştüğü yerde gebermişti namussuz..!

 Çocuğu yatak odasına sokmadım.Salonda yatırıp,  yatak odasına geçtim . Leşini doğradıktan sonra,torbalara koyup; işte  bu kaç  gecedir, ilerleyen saatlerde getirip bu mağaraya bırakıyordum... Buraya  gömecektim deyyusu..!  Ayak seslerini duyunca , gelen her kimse korkup, gitsin diye önce elini,sonra kesik kafasını fırlattım;ama sen çok cesur çıktın..."


Ali , anlatılanlardan epeyce etkilenmiş, fazlasıyla üzülmüşü .Onun da gözleri doldu."Ah ablacım,sen neler yaşamışsın böyle...! O domuz ölümü fazlasıyla hak etmiş"  dedi  "Merak etme senin sırrın bundan sonra benim de sırrım olacak.Kimse bu olanları duymayacak .Önce şu domuzu gömelim,sonra kimseye görünmeden köye döneriz..."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
google-site-verification=17JdBYTmCkOQ47__lWfiskKil_Sy4SbKNeDzgk4fPXs
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.