Atatürk'ün ölümünden sonra sürekli liderlik ve taht kavgasına sahne olan ve her türlü entrikanın döndüğü CHP içerisinde sular bir türlü durulmuyor.
Geçen ay içerisinde Sözcü gazetesi yazarı Rahmi Turan, Saray'a yakın bir haber kayağından gelen haberi aktardığı yazısında, kaynağının "Sana müthiş bir haber vereceğim. Bomba gibi bir haber" dediğini ve 9 Kasım günü CHP'li çok önemli bir ismin Saray'a Erdoğan'ın huzuruna çıktığını iddia ederek CHP'nin içini bir kez daha karıştırdı.
Bu olayın hemen akabinde ise CHP içerisindeki ABD ve NATO'cu bir ekibin "bu işin arkasında Erdoğan var" demeleri oldukça manidardır.
Rahmi Turan'ın pimini çektiği ve CHP'nin de Türkiye gündemine fırlattığı bu olayı mantık çerçevesinde ve aklıselim düşünen bir insan bu operasyonun Erdoğan'ın işi olmadığını ve de Erdoğan'a yaramayacağını az çok tahmin eder.
Bu operasyonu CHP içerisinde ABD/ NATO bağlantılı derin bir ekibin planladığı yüksek bir ihtimal. Zira son yıllarda Deniz Baykal'a yakın olan milli unsurların oluşturduğu ekip CHP içerisindeki bu ABD'ci, NATO'cu ve Küresel yapıların HDP/PKK çizgisinde yürütülen siyaseti doğru bulmayarak Kemal Kılıçdaroğlu ekibine karşı bir mücadeleye giriştiler.
Muharrem İnce ve Metin Feyzioğlu bu işte başı çekerek CHP'yi kuruluş felsefesine geri dönmeye ve tekrar Atatürkçü ve bağımsız bir dış politika izlemeye davet ederek sert bir şekilde eleştirmişlerdi.
Deniz Baykal, ilerlemiş yaşına rağmen Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibine pabuç bırakmıyordu.
Deniz Baykal her ne kadar parti içerisinde fiili olarak yer almasa da hala etkinliği devam etmektedir. Muharrem İnce, Metin Feyzioğlu, Mehmet Sevigen, Yaşar Tüzün Tanju Özcan gibi isimler milli düşünce de olup hala Baykal'a yakın durmaktalar. Bu isimler Kılıçdaroğlu ve ABD/NATO bağlantılı ekibinin gitmesi için düğmeye bastılar.
ABD ve AB merkezli lobiler bu durumu görünce George Soros eliyle Kılıçdaroğlu'na Deniz Baykal ekibinin bu Planını haber vererek karşı bir plan yapılmasını salık vererek Saray kumpasını tezgâhladılar.
Ancak soru şu bu planı deşifre ederek topu Erdoğan üzerine atan CHP içerisindeki ve Saray'da Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine çalışan bu derin yapılar kim?
Acaba Deniz Baykal'a kaset operasyonu çekerek Kemal Kılıçdaroğlu'nu CHP Genel Başkanlığına getiren dış bağlantılı derin yapılar aynı anda Erdoğan'a da mı operasyon çekmek istiyorlar?
CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı ve eski diplomatlardan Onur Öymen, 2011 yılında verdiği bir röportajda CHP eski genel başkanı Deniz Baykal'ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun geleceğinin 3 yıl önce kendisine bildirildiğini söylemişti.
Amerika-İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü temsilcilerince sunulan bir raporda Deniz Baykal’ın istifaya ikna edilip, yerini Kemal Kılıçdaroğlu’na bırakacağından söz ediliyordu.
Deniz Baykal'ın istifaya ne şekilde zorlandığı daha sonra piyasaya sürülen seks kaseti ile ortaya çıkmıştı.
Silkrosd Enstitüsünün sunduğu Rapor’da Baykal’ın istifasıyla, Kılıçdaroğlu CHP’sinin yeniden Avrupa tarzı ve merkezî bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacağı belirtiliyor. 2008 tarihli raporun CHP’nin yenilenmesi söylemi ile Kılıçdaroğlu’nun günümüzdeki “Yeni CHP” sloganı arasındaki örtüşme anlamlı değil mi?
Deneyimli diplomat ve bir zamanlar NATO'da da görev yapan Onur Öymen, yine geçen aylar içerisinde katıldığı bir televizyon programında Baykal'a yapılan kaset operasyonunu tekrar gündeme getirerek bir kez daha ezber bozan açıklamalarda bulundu.
Onur Öymen "ABD, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın istifasından 10 ay önce Kemal Kılıçdaroğlu'nu partinin başına getirmeyi planlamıştı. CHP'nin il ve ilçe teşkilatlarına sık sık yabancılar gelip görüşmeler yapıyorlardı" dedi.
Deniz Baykal'ın bir kaset operasyonu ile yerine getirilen Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'nin Amerikalılarla yolu daha sonra 2013 yılında da kesişmiş ve CHP heyeti, 2013 yılında Obama yönetimine en yakın düşünce kuruluşu olarak bilinen 'Center for American Progress'i ziyaret etmişlerdi.
Bu ziyaretin o dönemde Türkiye'de vuku bulan 'Gezi Olayları' sonrasına denk düşmesi enteresandır.
Heyet içerisinde bulunan Faruk Loğoğlu,Umut Oran'dan oluşan heyet o ziyarette ayrıca Brookings Institute ve Carnegie Endownment for International Peace gibi CİA ile bağlantılı düşünce kuruluşları ile de görüşmeler yapmışlardı.
Washington'da üç gün kadar kalan heyet, Beyaz Saray Milli Güvenlik Konseyi, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı’nda Türkiye'ye bakan masalarla görüşmüşlerdi!
Bu ziyaretin esas amacı ise Kemal Kılıçdaroğlu'nun o tarihlerde ABD'ye yapacağı ziyaretin alt yapısını oluşturmaktı. Kılıçdaroğlu, Kasım 2013'de ABD'ye bir ziyaret gerçekleştirmişti.
Onur Öymen, sık sık CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partiyi Atatürkçü çizgiden çıkartarak, küresel ve emperyalist bir yapıya doğru kaydırdığını ve FETÖ ile işbirliği yaptığını söyledi.
Onur Öymen geçen aylarda bir yazılı açıklamada bulunarak 'CHP, FETÖ’ye direnmedi' dediği için partiden ihraç edilen eski milletvekili Yılmaz Ateş’e de sahip çıkmıştı.
Öymen'in ortaya attığı CHP-FETÖ bağlantısı parti üst düzeyi tarafından yalanlanırken geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile birlikte bir STK kuruluşunun organize ettiği bir grup eski bürokrat ile bir araya geldi.
Basına kapalı olan bu ziyarette Kılıçdaroğlu, eski İstanbul Valisi FETÖ sanığı Hüseyin Avni Mutlu ile de bir araya geldiği ortaya çıktı.
Bu ziyaret son zamanlarda içerisi karışık olan CHP'yi daha da çok karıştırdı.!
Sahi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Fetö sanığı Eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'yu biraraya getiren neden neydi ve hangi güçler devreye girmişti?
Bu güçler Deniz Baykal'ı Genel başkan koltuğundan indirip yerine Kemal Kılıçdaroğlu‘nu getirip CHP’yi dizayn ederek kimliksizleştiren ve küreselci emperyalist bir yapıya dönüştüren Gezi Olaylarının finansörü George Soros ve onun Türkiye'deki temsilcisi TESEV'i işaret ediyor.
George Soros, CHP içerisinde Deniz Baykal kasetini planlayarak bu yol ile parti içerisindeki Atatürkçü ve milli unsurları tasfiye ederek Selin Sayek Böke, Sezgin Tanrıkulu, Canan Kaftancıoğlu ve Ekrem İmamoğlu, Faruk Loğoğlu, Ünal Çeviköz gibi ABD'ci, Natocu ve küreselci yapıyı işbaşına getiren derin bağlantılı karanlık bir kişi olarak biliniyor.
Ukrayna'daki "Turuncu Devrim"'in planlayıcısının da Soros olduğunu tüm dünya biliyor.
Hatırlanacağı üzere CHP' li Ünal çeviköz "Türkiye S 400 füze alımını ertelemeli ya da vazgeçmeli. ABD'yi karşımıza almamalıyız" diyerek ABD ve Nato ağzıyla konuşarak "Size ve Nato'ya bağlıyız" mesajı vermişti!
Bu yıl 19 Mayıs etkinliklerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önderliğinde Samsun'da HDP hariç tüm parti liderlerinin bir araya gelerek "Türkiye ittifakı" pozu verilmesi biran için tüm toplumda bir rahatlamaya yol açmıştı. Hatta liderler arasındaki sert söylemler yerini yumuşak üsluba bırakmaya başlamıştı.
Ancak ne oldu ise o günden sonra Ankara-Elmadağ'da bir şehidin cenazesi katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yumruklu hadisenin gerçekleştirilmesi ile ortam yine gerildi ve alışık olduğumuz o sert tartışmalar yeniden alevlendi.
Peki kim ve niye Elmadağ'daki olayı tertip etti ve bu olay kime yaradı?
Birileri Kemal Kılıçdaroğlu'na "Türkiye ittifakı fikrinden uzak dur ve HDP /PKK FETÖ'nün de dâhil olduğu derin lobi ile birlikte hareket etmeye devam et yoksa senin de sonun Deniz Baykal gibi olur" demeye mi getirdi!
Görünen o ki Kemal Kılıçdaroğlu'nu CHP'nin başına getirenler "Dereyi geçerken At değiştirmek istemiyorlar" Bu nedenle Mart 2020'de yapılacak kongrede Kılıçdaroğlu ile yola devam etmek istiyorlar.
Bu nedenle de güçlü bir lider görüntüsü oluşturmak için Kılıçdaroğlu'nun elini güçlendirmek için bazı tertiplerin içerisine giriyorlar.
İşte Rahmi Turan üzerinden tertiplenen tezgâh da bunlardan biridir.
Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi Deniz Baykal ekibini tamamen tasfiye etmek ve toplumda ve kendi seçmeni üzerinde algı operasyonu yaparak Saray hadisesi yalanını tertiplediler.
Üstelik de Erdoğan'ı da işin içine katarak piyasaya sürdüler.
Böylece "Erdoğan beni indirmeye çalışıyor" algısı ile parti tabanında güç tazelemek istediler.
Ancak tertip CHP'nin elinde patladı.
Ezcümle 2020 Türkiye siyaseti ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan için oldukça sıkıntılı geçecek. Zira partisi içerisinde yıllarca birlikte hareket eden 've "yol arkadaşlarım" dediği Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve daha bir çok kişi bir proje ve plan dahilinde yeni bir parti kurarak Erdoğan'a rakip oldular.
Bakalım yeni kurulan bu partiler kimlerle yeni ittifaklar içerisine girecekler?
Sürpriz ittifaklara hazırlıklı olun çünkü "At izi it izine karıştı!
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tabiriyle "kimler kiminle" bunu hep birlikte göreceğiz. Dün birbirlerine karşı olan Erdoğan, Bahçeli, Perinçek ve Feyzioğlu yan yana geldiler.
Yine aynı şekilde Milliyetçi çizgideki Meral Akşener ile Sosyal demokrat ve aynı zamanda da ABD'ci Kemal Kılıçdaroğlu ve hatta Million Görüşü temsil ettiğini söyleyen Temel Karamollaoğlu Cumhurbaşkanlığı seçiminde yan yana geldiler.
Sonuç olarak Türkiye, Doğu Akdeniz, S-400'ler, Suriye, Irak, PKK/PYD, Halkbank ve İran'a ambargo uygulanması, Libya ile imzalanan son anlaşma ve Ermeni meselesi gibi dış sorunlarla ABD ve AB tarafından kuşatılmak istenirken,
bir de Türkiye'deki siyasetçilerin içteki kavgaları Türkiye'yi çok zor durumlara düşürecek.!
Allah herkese feraset versin.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Şemsettin Kaya
CHP'de SOROSÇULAR yeniden mi işbaşında?
Atatürk'ün ölümünden sonra sürekli liderlik ve taht kavgasına sahne olan ve her türlü entrikanın döndüğü CHP içerisinde sular bir türlü durulmuyor.
Geçen ay içerisinde Sözcü gazetesi yazarı Rahmi Turan, Saray'a yakın bir haber kayağından gelen haberi aktardığı yazısında, kaynağının "Sana müthiş bir haber vereceğim. Bomba gibi bir haber" dediğini ve 9 Kasım günü CHP'li çok önemli bir ismin Saray'a Erdoğan'ın huzuruna çıktığını iddia ederek CHP'nin içini bir kez daha karıştırdı.
Bu olayın hemen akabinde ise CHP içerisindeki ABD ve NATO'cu bir ekibin "bu işin arkasında Erdoğan var" demeleri oldukça manidardır.
Rahmi Turan'ın pimini çektiği ve CHP'nin de Türkiye gündemine fırlattığı bu olayı mantık çerçevesinde ve aklıselim düşünen bir insan bu operasyonun Erdoğan'ın işi olmadığını ve de Erdoğan'a yaramayacağını az çok tahmin eder.
Bu operasyonu CHP içerisinde ABD/ NATO bağlantılı derin bir ekibin planladığı yüksek bir ihtimal. Zira son yıllarda Deniz Baykal'a yakın olan milli unsurların oluşturduğu ekip CHP içerisindeki bu ABD'ci, NATO'cu ve Küresel yapıların HDP/PKK çizgisinde yürütülen siyaseti doğru bulmayarak Kemal Kılıçdaroğlu ekibine karşı bir mücadeleye giriştiler.
Muharrem İnce ve Metin Feyzioğlu bu işte başı çekerek CHP'yi kuruluş felsefesine geri dönmeye ve tekrar Atatürkçü ve bağımsız bir dış politika izlemeye davet ederek sert bir şekilde eleştirmişlerdi.
Deniz Baykal, ilerlemiş yaşına rağmen Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibine pabuç bırakmıyordu.
Deniz Baykal her ne kadar parti içerisinde fiili olarak yer almasa da hala etkinliği devam etmektedir. Muharrem İnce, Metin Feyzioğlu, Mehmet Sevigen, Yaşar Tüzün Tanju Özcan gibi isimler milli düşünce de olup hala Baykal'a yakın durmaktalar. Bu isimler Kılıçdaroğlu ve ABD/NATO bağlantılı ekibinin gitmesi için düğmeye bastılar.
ABD ve AB merkezli lobiler bu durumu görünce George Soros eliyle Kılıçdaroğlu'na Deniz Baykal ekibinin bu Planını haber vererek karşı bir plan yapılmasını salık vererek Saray kumpasını tezgâhladılar.
Ancak soru şu bu planı deşifre ederek topu Erdoğan üzerine atan CHP içerisindeki ve Saray'da Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine çalışan bu derin yapılar kim?
Acaba Deniz Baykal'a kaset operasyonu çekerek Kemal Kılıçdaroğlu'nu CHP Genel Başkanlığına getiren dış bağlantılı derin yapılar aynı anda Erdoğan'a da mı operasyon çekmek istiyorlar?
CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı ve eski diplomatlardan Onur Öymen, 2011 yılında verdiği bir röportajda CHP eski genel başkanı Deniz Baykal'ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun geleceğinin 3 yıl önce kendisine bildirildiğini söylemişti.
Amerika-İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü temsilcilerince sunulan bir raporda Deniz Baykal’ın istifaya ikna edilip, yerini Kemal Kılıçdaroğlu’na bırakacağından söz ediliyordu.
Deniz Baykal'ın istifaya ne şekilde zorlandığı daha sonra piyasaya sürülen seks kaseti ile ortaya çıkmıştı.
Silkrosd Enstitüsünün sunduğu Rapor’da Baykal’ın istifasıyla, Kılıçdaroğlu CHP’sinin yeniden Avrupa tarzı ve merkezî bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacağı belirtiliyor. 2008 tarihli raporun CHP’nin yenilenmesi söylemi ile Kılıçdaroğlu’nun günümüzdeki “Yeni CHP” sloganı arasındaki örtüşme anlamlı değil mi?
Deneyimli diplomat ve bir zamanlar NATO'da da görev yapan Onur Öymen, yine geçen aylar içerisinde katıldığı bir televizyon programında Baykal'a yapılan kaset operasyonunu tekrar gündeme getirerek bir kez daha ezber bozan açıklamalarda bulundu.
Onur Öymen "ABD, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın istifasından 10 ay önce Kemal Kılıçdaroğlu'nu partinin başına getirmeyi planlamıştı. CHP'nin il ve ilçe teşkilatlarına sık sık yabancılar gelip görüşmeler yapıyorlardı" dedi.
Deniz Baykal'ın bir kaset operasyonu ile yerine getirilen Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'nin Amerikalılarla yolu daha sonra 2013 yılında da kesişmiş ve CHP heyeti, 2013 yılında Obama yönetimine en yakın düşünce kuruluşu olarak bilinen 'Center for American Progress'i ziyaret etmişlerdi.
Bu ziyaretin o dönemde Türkiye'de vuku bulan 'Gezi Olayları' sonrasına denk düşmesi enteresandır.
Heyet içerisinde bulunan Faruk Loğoğlu,Umut Oran'dan oluşan heyet o ziyarette ayrıca Brookings Institute ve Carnegie Endownment for International Peace gibi CİA ile bağlantılı düşünce kuruluşları ile de görüşmeler yapmışlardı.
Washington'da üç gün kadar kalan heyet, Beyaz Saray Milli Güvenlik Konseyi, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı’nda Türkiye'ye bakan masalarla görüşmüşlerdi!
Bu ziyaretin esas amacı ise Kemal Kılıçdaroğlu'nun o tarihlerde ABD'ye yapacağı ziyaretin alt yapısını oluşturmaktı. Kılıçdaroğlu, Kasım 2013'de ABD'ye bir ziyaret gerçekleştirmişti.
Onur Öymen, sık sık CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partiyi Atatürkçü çizgiden çıkartarak, küresel ve emperyalist bir yapıya doğru kaydırdığını ve FETÖ ile işbirliği yaptığını söyledi.
Onur Öymen geçen aylarda bir yazılı açıklamada bulunarak 'CHP, FETÖ’ye direnmedi' dediği için partiden ihraç edilen eski milletvekili Yılmaz Ateş’e de sahip çıkmıştı.
Öymen'in ortaya attığı CHP-FETÖ bağlantısı parti üst düzeyi tarafından yalanlanırken geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile birlikte bir STK kuruluşunun organize ettiği bir grup eski bürokrat ile bir araya geldi.
Basına kapalı olan bu ziyarette Kılıçdaroğlu, eski İstanbul Valisi FETÖ sanığı Hüseyin Avni Mutlu ile de bir araya geldiği ortaya çıktı.
Bu ziyaret son zamanlarda içerisi karışık olan CHP'yi daha da çok karıştırdı.!
Sahi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Fetö sanığı Eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'yu biraraya getiren neden neydi ve hangi güçler devreye girmişti?
Bu güçler Deniz Baykal'ı Genel başkan koltuğundan indirip yerine Kemal Kılıçdaroğlu‘nu getirip CHP’yi dizayn ederek kimliksizleştiren ve küreselci emperyalist bir yapıya dönüştüren Gezi Olaylarının finansörü George Soros ve onun Türkiye'deki temsilcisi TESEV'i işaret ediyor.
George Soros, CHP içerisinde Deniz Baykal kasetini planlayarak bu yol ile parti içerisindeki Atatürkçü ve milli unsurları tasfiye ederek Selin Sayek Böke, Sezgin Tanrıkulu, Canan Kaftancıoğlu ve Ekrem İmamoğlu, Faruk Loğoğlu, Ünal Çeviköz gibi ABD'ci, Natocu ve küreselci yapıyı işbaşına getiren derin bağlantılı karanlık bir kişi olarak biliniyor.
Ukrayna'daki "Turuncu Devrim"'in planlayıcısının da Soros olduğunu tüm dünya biliyor.
Hatırlanacağı üzere CHP' li Ünal çeviköz "Türkiye S 400 füze alımını ertelemeli ya da vazgeçmeli. ABD'yi karşımıza almamalıyız" diyerek ABD ve Nato ağzıyla konuşarak "Size ve Nato'ya bağlıyız" mesajı vermişti!
Bu yıl 19 Mayıs etkinliklerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önderliğinde Samsun'da HDP hariç tüm parti liderlerinin bir araya gelerek "Türkiye ittifakı" pozu verilmesi biran için tüm toplumda bir rahatlamaya yol açmıştı. Hatta liderler arasındaki sert söylemler yerini yumuşak üsluba bırakmaya başlamıştı.
Ancak ne oldu ise o günden sonra Ankara-Elmadağ'da bir şehidin cenazesi katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yumruklu hadisenin gerçekleştirilmesi ile ortam yine gerildi ve alışık olduğumuz o sert tartışmalar yeniden alevlendi.
Peki kim ve niye Elmadağ'daki olayı tertip etti ve bu olay kime yaradı?
Birileri Kemal Kılıçdaroğlu'na "Türkiye ittifakı fikrinden uzak dur ve HDP /PKK FETÖ'nün de dâhil olduğu derin lobi ile birlikte hareket etmeye devam et yoksa senin de sonun Deniz Baykal gibi olur" demeye mi getirdi!
Görünen o ki Kemal Kılıçdaroğlu'nu CHP'nin başına getirenler "Dereyi geçerken At değiştirmek istemiyorlar" Bu nedenle Mart 2020'de yapılacak kongrede Kılıçdaroğlu ile yola devam etmek istiyorlar.
Bu nedenle de güçlü bir lider görüntüsü oluşturmak için Kılıçdaroğlu'nun elini güçlendirmek için bazı tertiplerin içerisine giriyorlar.
İşte Rahmi Turan üzerinden tertiplenen tezgâh da bunlardan biridir.
Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi Deniz Baykal ekibini tamamen tasfiye etmek ve toplumda ve kendi seçmeni üzerinde algı operasyonu yaparak Saray hadisesi yalanını tertiplediler.
Üstelik de Erdoğan'ı da işin içine katarak piyasaya sürdüler.
Böylece "Erdoğan beni indirmeye çalışıyor" algısı ile parti tabanında güç tazelemek istediler.
Ancak tertip CHP'nin elinde patladı.
Ezcümle 2020 Türkiye siyaseti ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan için oldukça sıkıntılı geçecek. Zira partisi içerisinde yıllarca birlikte hareket eden 've "yol arkadaşlarım" dediği Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve daha bir çok kişi bir proje ve plan dahilinde yeni bir parti kurarak Erdoğan'a rakip oldular.
Bakalım yeni kurulan bu partiler kimlerle yeni ittifaklar içerisine girecekler?
Sürpriz ittifaklara hazırlıklı olun çünkü "At izi it izine karıştı!
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tabiriyle "kimler kiminle" bunu hep birlikte göreceğiz. Dün birbirlerine karşı olan Erdoğan, Bahçeli, Perinçek ve Feyzioğlu yan yana geldiler.
Yine aynı şekilde Milliyetçi çizgideki Meral Akşener ile Sosyal demokrat ve aynı zamanda da ABD'ci Kemal Kılıçdaroğlu ve hatta Million Görüşü temsil ettiğini söyleyen Temel Karamollaoğlu Cumhurbaşkanlığı seçiminde yan yana geldiler.
Sonuç olarak Türkiye, Doğu Akdeniz, S-400'ler, Suriye, Irak, PKK/PYD, Halkbank ve İran'a ambargo uygulanması, Libya ile imzalanan son anlaşma ve Ermeni meselesi gibi dış sorunlarla ABD ve AB tarafından kuşatılmak istenirken,
bir de Türkiye'deki siyasetçilerin içteki kavgaları Türkiye'yi çok zor durumlara düşürecek.!
Allah herkese feraset versin.