-Kardeşim bu iş benden sorulur bu işin piri benim. İnanmıyorsan herkese sorabilirsin.
Başka biri de ordan:
-Ya akşam bir televizyon programında bir alt yazı okudum: “kıyamet yakınmış” diye.
Yazının doğrusu “kıyma yanmış” izlediği program ise yemek programı.
Ordan orta yaşlı biri de lafa girerek:
-Elon Musk denilen herif uzayda patlıcan, biber ekmiş duydunuz mu?
Uzayın boşluk olmadığından gayet emin, bir tarla olduğuna da bir o kadar kendini inandırmış bir şekilde, en az uzay boşluğu kadar boş bulunuyor...
Biri de ordan demez mi:
-Adam hortumla bulutlardan su çekip tarlayı suluyormuş diye.
Aman Allah’ım tüm bilge beyinler devre dışı ve insanlık beş dakika da cahil kalıyor.
Bu konuşmalar da geçen cümlelerin benzerlerine hemen hemen yaşadığımız toplumun her yerinde ve birçok kesiminde karşılaşabiliyoruz günümüzde...
Tabi bu yazdığım örnekler birer ironi de olsa gerçeklerden farksız ironiler...
Hepimiz her şeyi çok iyi biliyoruz ama hiçbirimiz de hiçbir şeyi tam olarak bilmiyoruz, hepimiz her şeyi tüm açıklığıyla konuşup yorum yapabiliyoruz ama hakkı ve hakikatleri konuşmaya gelince dillerimize kilit vuruluyor, lal kesiliyoruz. Adeta cahiliye döneminin karanlık kuytu köşelerine saklanıyoruz.
Böylelikle şeytana farkında olmadan ufak da olsa bir hizmetimiz dokunmuş oluyor.
Ee O bize 15 asırdır hizmet ediyor, karşılıksız kalmamalı öyle değil mi?
Demiştim ya ortalık cehalet şövalyesi dolu herkes boş, beleş ve bilgisizce konuşmakla bulmuş doğru sandığı yolu...
Evet günümüz teknolojinin zirve yaptığı evrende cahil kalmak tamamen bir seçenek iken her şeyi bilip bilmeden konuşmak özgürlük olamaz. Bizim özgürlük alanımızın bittiği yerde başkasının özgürlüğü başlıyordur. Belki de bizim cehaletimizin başladığı yerde başkalarının özgürlüğü de son buluyor, yaşam alanı daralıyordur. Ne dersiniz?
Kendimizi eğittiğimiz taktirde ruhumuzu düşüncelerimizle birlikte özgürce dolaştırıp, özgür bedenli birer hak, hukuk, adalet savaşçısı olabiliriz. Ama cehaletimizi bilgiden yoksun bedenimize yükleyip hamallığını da yaparak, evrene cehaleti yayma hakkına asla sahip değiliz.
Çok şey bilmek zorunda değiliz ya, hakiki mana da sevmeyi, birbirimize saygı duymayı bilelim. Hakikat çizgisinden çıkmadan hakikatleri haykırmasını bilelim. Elimizdekilerden infak ederek paylaşmayı, elif gibi dik duruşlu olmayı bilelim. Mesela ahde vefayı bilelim, üstüne de sıla-i rahimi ekleyelim. Bilgi dağarcığımız arttıkça da vâv gibi eğik olmayı, meyve veren ağaç misali dallarımız büküp mütevazı olmayı bilelim. Mesela illa çok bilmek istiyorsak haddimizi, hiç bir şey bilmiyorsak yine haddimizi bilelim. Bu bile büyük bir erdem olup yeterli olacaktır.
Saygılarımla, Sevgilerimle...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ferit Bugenç
CEHALET ŞÖVALYELERİ
Off bilmez miyim ya? Onu en iyi ben bilirim.
Diğer taraftan bir diğer ses:
-Kardeşim bu iş benden sorulur bu işin piri benim. İnanmıyorsan herkese sorabilirsin.
Başka biri de ordan:
-Ya akşam bir televizyon programında bir alt yazı okudum: “kıyamet yakınmış” diye.
Yazının doğrusu “kıyma yanmış” izlediği program ise yemek programı.
Ordan orta yaşlı biri de lafa girerek:
-Elon Musk denilen herif uzayda patlıcan, biber ekmiş duydunuz mu?
Uzayın boşluk olmadığından gayet emin, bir tarla olduğuna da bir o kadar kendini inandırmış bir şekilde, en az uzay boşluğu kadar boş bulunuyor...
Biri de ordan demez mi:
-Adam hortumla bulutlardan su çekip tarlayı suluyormuş diye.
Aman Allah’ım tüm bilge beyinler devre dışı ve insanlık beş dakika da cahil kalıyor.
Bu konuşmalar da geçen cümlelerin benzerlerine hemen hemen yaşadığımız toplumun her yerinde ve birçok kesiminde karşılaşabiliyoruz günümüzde...
Tabi bu yazdığım örnekler birer ironi de olsa gerçeklerden farksız ironiler...
Hepimiz her şeyi çok iyi biliyoruz ama hiçbirimiz de hiçbir şeyi tam olarak bilmiyoruz, hepimiz her şeyi tüm açıklığıyla konuşup yorum yapabiliyoruz ama hakkı ve hakikatleri konuşmaya gelince dillerimize kilit vuruluyor, lal kesiliyoruz. Adeta cahiliye döneminin karanlık kuytu köşelerine saklanıyoruz.
Böylelikle şeytana farkında olmadan ufak da olsa bir hizmetimiz dokunmuş oluyor.
Ee O bize 15 asırdır hizmet ediyor, karşılıksız kalmamalı öyle değil mi?
Demiştim ya ortalık cehalet şövalyesi dolu herkes boş, beleş ve bilgisizce konuşmakla bulmuş doğru sandığı yolu...
Evet günümüz teknolojinin zirve yaptığı evrende cahil kalmak tamamen bir seçenek iken her şeyi bilip bilmeden konuşmak özgürlük olamaz. Bizim özgürlük alanımızın bittiği yerde başkasının özgürlüğü başlıyordur. Belki de bizim cehaletimizin başladığı yerde başkalarının özgürlüğü de son buluyor, yaşam alanı daralıyordur. Ne dersiniz?
Kendimizi eğittiğimiz taktirde ruhumuzu düşüncelerimizle birlikte özgürce dolaştırıp, özgür bedenli birer hak, hukuk, adalet savaşçısı olabiliriz. Ama cehaletimizi bilgiden yoksun bedenimize yükleyip hamallığını da yaparak, evrene cehaleti yayma hakkına asla sahip değiliz.
Çok şey bilmek zorunda değiliz ya, hakiki mana da sevmeyi, birbirimize saygı duymayı bilelim. Hakikat çizgisinden çıkmadan hakikatleri haykırmasını bilelim. Elimizdekilerden infak ederek paylaşmayı, elif gibi dik duruşlu olmayı bilelim. Mesela ahde vefayı bilelim, üstüne de sıla-i rahimi ekleyelim. Bilgi dağarcığımız arttıkça da vâv gibi eğik olmayı, meyve veren ağaç misali dallarımız büküp mütevazı olmayı bilelim. Mesela illa çok bilmek istiyorsak haddimizi, hiç bir şey bilmiyorsak yine haddimizi bilelim. Bu bile büyük bir erdem olup yeterli olacaktır.
Saygılarımla, Sevgilerimle...