AK Parti döneminin bürokratının İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde iki numaralı koltuğa oturtulması CHP’yi karıştırdı. Ancak tepkinin tek nedeni Can Akın Çağlar’ın AK Parti döneminin bürokratı olması değil. Ziraat Bankası Genel Müdürü olduğu dönemde CHP’li Aykut Erdoğdu’nun kendisini yolsuzlukla suçlayıp, istifasını istemesi.
Aykut Erdoğdu, 9 Ağustos 2012 tarihinde CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda bir yanına il başkanı Oğuz Kaan Salıcı’yı, diğer tarafına ise Sezgin Tanrıkulu’nu alarak basın toplantısı düzenliyor. Konu, Bayrampaşa’daki ORA AVM’ye verilen batık krediyle ilgili. Aykut Erdoğdu o sırada CHP’nin yolsuzluklarla mücadele biriminin başında bulunuyor. Erdoğdu işin peşini bırakmıyor, Meclis’te KİT komisyonunda Ziraat Bankası’nın hesaplarının görüşülmesi sırasında batık kredi olayının üzerine gidiyor. 270 milyon Euro kredi verilen ORA AVM açıldıktan birkaç ay sonra batıyor. Kredi mahkemelik oluyor.
KILIÇDAROĞLU’NUN HABERİ VARMIŞ
Can Akın Çağlar, bu iddiaları gündeme getirdikten sonra Aykut Erdoğdu ile bir araya gelip konuştuklarını söyledi. Ne konuştular bilmiyoruz. Aykut Erdoğdu ise bir açıklama yapmıyor. Dün konu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na soruldu. Kılıçdaroğlu, telaşlı bir şekilde, “Geçiniz o tartışmaları, geçiniz” diyerek geçiştirdi. Ama CHP’liler ikna olmuş değil. Parti bu konuyla çalkalanıyor. CHP kulislerinde, Kılıçdaroğlu’nun atamadan önceden haberi olduğu söyleniyor.
REFERANSI ABDULLAH GÜL MÜ?
Ama çok daha önemli bir kulis var. O da Can Akın Çağlar’ı CHP’ye öneren isimle ilgili. Can Akın Çağlar’ı eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önerdiği söyleniyor. CHP’liler, Can Akın Çağlar’ın Ali Babacan’ın ekibinden bilindiğini ancak Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’ne de Abdullah Gül tarafından getirildiğini ifade ediyorlar. Can Akın Çağlar’ın Beşiktaş yönetimine girmesinde de Beşiktaşlı olan Abdullah Gül’ün referansının etkili olduğu söyleniyor.
GÜL İSTANBUL SEÇİMLERİNDE DE ETKİLİYDİ
Abdullah Gül, İstanbul seçimlerinde aktif olarak devredeydi. Kılıçdaroğlu’na sağdan da oy alabilecek bir aday çıkarması fikrini o telkin etmişti. Muhafazakâr bir üniversite rektörü düşünülüyordu ama tanınırlığı yoktu. Ondan vazgeçildi. O sıralarda Gül’ün, 2018 yılı Kasım-Aralık ayında ‘Ekrem İmamoğlu aday olacak’ dediği duyulmuştu. Abdullah Gül seçim sürecinde de aktif olarak devreye girmiş muhafazakâr Kürtlerin, HDP’lilerin, Saadet Partisi tabanının ve bugün DEVA ve Gelecek Partisi şemsiyesi altında toplanan kırgın AK Partililerin ikna edilmesinde etkili olmuştu.
2023 PAZARLIĞI MI?
Gül’ün, Can Akın Çağlar’ı İstanbul belediyesinin mali problemlerinin çözümü ve yurtdışından kredi temininde yararlı olacağı gerekçesiyle önerdiği söyleniyor. Eğer CHP kulislerinde konuşulanlar doğruysa bunun bir adım sonrasında da 2023 Cumhurbaşkanlığı hesapları yatıyor demektir. Cumhurbaşkanlığı seçiminin en güçlü adaylarından olan Ekrem İmamoğlu bir dönem daha bekler, bu arada Abdullah Gül, 2023’ün Cumhurbaşkanı adayı olur. Hem artık emrinde bir partisi de var.
AYASOFYA İÇİN TARİHİ BİR GÜN
İKİ tarih hatırlanacak.
Biri 24 Kasım 1934, diğeri 10 Temmuz 2020.
24 Kasım 1934’te Ayasofya cami olmaktan çıkarılıp müzeye dönüştürüldü. 10 Temmuz 2020’de ise Ayasofya aslına döndürülmüş olacak. Tarihi bir güne tanıklık edeceğiz.
Danıştay’ın Ayasofya’yla ilgili kararını bugün açıklaması bekleniyor. Gelen bilgiler Danıştay 10. Daire’nin Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet’in vasiyeti doğrultusunda camiye dönüştürülmesi yönünde. Bu karar kadar, bu kararı verenler de tarihe mal olacaklar. İnsanların hayatında bu tür fırsatlar bir kez gelir. Tarihi bir yanlışı düzeltecekleri için kararın altında imzası bulunan Danıştay 10. Dairesi’ndeki heyeti tebrik ediyorum.
Danıştay’ın Ayasofya kararıyla birlikte tarihi bir yanlış düzeltilirken, devlet-millet kaynaşması adına büyük bir adım atılmış olacak. Çünkü şimdiye kadar millet Ayasofya’nın açılmasını istiyordu ama devletin kararı bunun önündeki en büyük engeli oluşturuyordu. Böylece devlet ve millet aynı noktada buluşacak. Ayasofya’ya vurulan zincirler kırılacak.
Ayasofya cami olarak ibadete açıldığı takdirde, Batı dünyasının Türkiye’ye yaptırımlar uygulayacağı yönünde tarihi bir korkutmaca var. Bu konuda Lozan’da gizli bir madde olduğu dahi ileri sürülmüştü. Ayasofya kararı bunun da büyük bir yalandan ibaret olduğunu ortaya çıkaracak. Böylece korkularımızdan başka korkacak bir şeyimizin olmadığını göreceğiz. Ayrıca hep siyasi konjonktür hiç bu kadar müsait olmadı diye yazıyorum ya, aslında uluslararası konjonktür de hiç bu kadar müsait olmamıştı. Yunanlı Papaz ve darbeci FETÖ’nün hamisi olan Pompeo’dan başka ses çıkaran olmadı.
DARBE DESTEKÇİSİ, KADIN DÜŞMANI AHLAKSIZ
GÜN geçmiyor ki bir ahlaksız sosyal medyadan kadınlara yönelik bir saldırıda bulunmasın. İYİ Partili Levent Özeren isimli densiz, Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Hanım’a yönelik çirkin bir tweet atmış. Semiha Hanım, binlerce çocuk yetiştirmiş bir Cumhuriyet öğretmenidir. Adına okul yaptırmış bir hayırseverdir. Eşinin Başbakanlığı ve Meclis Başkanlığı sırasında ülkemizi yurtdışında temsil etmiş bir hanımefendidir.
Levent Özeren isimli şahıs 15 Temmuz gecesi de oldukça aktifmiş, FETÖ darbesini destekleyen, Cumhurbaşkanı’na hakaret eden tweet’ler atmış. Polisin, askere karşı çıkmamasını istemiş, darbenin kansız olmasını temenni etmiş. Ama 15 Temmuz’dan sonra basit bir soruşturma ile kurtulmuş.
Levent Özeren’in yaptıkları insanlığa sığmadığı gibi İYİ Parti’ye de yakışmıyor. Çünkü bu işlerin en büyük mağdurlarından biri İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdulkadir SELVİ
Can Akın Çağlar’ın referansı Gül mü?
AK Parti döneminin bürokratının İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde iki numaralı koltuğa oturtulması CHP’yi karıştırdı. Ancak tepkinin tek nedeni Can Akın Çağlar’ın AK Parti döneminin bürokratı olması değil. Ziraat Bankası Genel Müdürü olduğu dönemde CHP’li Aykut Erdoğdu’nun kendisini yolsuzlukla suçlayıp, istifasını istemesi.
Aykut Erdoğdu, 9 Ağustos 2012 tarihinde CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda bir yanına il başkanı Oğuz Kaan Salıcı’yı, diğer tarafına ise Sezgin Tanrıkulu’nu alarak basın toplantısı düzenliyor. Konu, Bayrampaşa’daki ORA AVM’ye verilen batık krediyle ilgili. Aykut Erdoğdu o sırada CHP’nin yolsuzluklarla mücadele biriminin başında bulunuyor. Erdoğdu işin peşini bırakmıyor, Meclis’te KİT komisyonunda Ziraat Bankası’nın hesaplarının görüşülmesi sırasında batık kredi olayının üzerine gidiyor. 270 milyon Euro kredi verilen ORA AVM açıldıktan birkaç ay sonra batıyor. Kredi mahkemelik oluyor.
KILIÇDAROĞLU’NUN HABERİ VARMIŞ
Can Akın Çağlar, bu iddiaları gündeme getirdikten sonra Aykut Erdoğdu ile bir araya gelip konuştuklarını söyledi. Ne konuştular bilmiyoruz. Aykut Erdoğdu ise bir açıklama yapmıyor. Dün konu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na soruldu. Kılıçdaroğlu, telaşlı bir şekilde, “Geçiniz o tartışmaları, geçiniz” diyerek geçiştirdi. Ama CHP’liler ikna olmuş değil. Parti bu konuyla çalkalanıyor. CHP kulislerinde, Kılıçdaroğlu’nun atamadan önceden haberi olduğu söyleniyor.
REFERANSI ABDULLAH GÜL MÜ?
Ama çok daha önemli bir kulis var. O da Can Akın Çağlar’ı CHP’ye öneren isimle ilgili. Can Akın Çağlar’ı eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önerdiği söyleniyor. CHP’liler, Can Akın Çağlar’ın Ali Babacan’ın ekibinden bilindiğini ancak Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’ne de Abdullah Gül tarafından getirildiğini ifade ediyorlar. Can Akın Çağlar’ın Beşiktaş yönetimine girmesinde de Beşiktaşlı olan Abdullah Gül’ün referansının etkili olduğu söyleniyor.
GÜL İSTANBUL SEÇİMLERİNDE DE ETKİLİYDİ
Abdullah Gül, İstanbul seçimlerinde aktif olarak devredeydi. Kılıçdaroğlu’na sağdan da oy alabilecek bir aday çıkarması fikrini o telkin etmişti. Muhafazakâr bir üniversite rektörü düşünülüyordu ama tanınırlığı yoktu. Ondan vazgeçildi. O sıralarda Gül’ün, 2018 yılı Kasım-Aralık ayında ‘Ekrem İmamoğlu aday olacak’ dediği duyulmuştu. Abdullah Gül seçim sürecinde de aktif olarak devreye girmiş muhafazakâr Kürtlerin, HDP’lilerin, Saadet Partisi tabanının ve bugün DEVA ve Gelecek Partisi şemsiyesi altında toplanan kırgın AK Partililerin ikna edilmesinde etkili olmuştu.
2023 PAZARLIĞI MI?
Gül’ün, Can Akın Çağlar’ı İstanbul belediyesinin mali problemlerinin çözümü ve yurtdışından kredi temininde yararlı olacağı gerekçesiyle önerdiği söyleniyor. Eğer CHP kulislerinde konuşulanlar doğruysa bunun bir adım sonrasında da 2023 Cumhurbaşkanlığı hesapları yatıyor demektir. Cumhurbaşkanlığı seçiminin en güçlü adaylarından olan Ekrem İmamoğlu bir dönem daha bekler, bu arada Abdullah Gül, 2023’ün Cumhurbaşkanı adayı olur. Hem artık emrinde bir partisi de var.
AYASOFYA İÇİN TARİHİ BİR GÜN
İKİ tarih hatırlanacak.
Biri 24 Kasım 1934, diğeri 10 Temmuz 2020.
24 Kasım 1934’te Ayasofya cami olmaktan çıkarılıp müzeye dönüştürüldü. 10 Temmuz 2020’de ise Ayasofya aslına döndürülmüş olacak. Tarihi bir güne tanıklık edeceğiz.
Danıştay’ın Ayasofya’yla ilgili kararını bugün açıklaması bekleniyor. Gelen bilgiler Danıştay 10. Daire’nin Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet’in vasiyeti doğrultusunda camiye dönüştürülmesi yönünde. Bu karar kadar, bu kararı verenler de tarihe mal olacaklar. İnsanların hayatında bu tür fırsatlar bir kez gelir. Tarihi bir yanlışı düzeltecekleri için kararın altında imzası bulunan Danıştay 10. Dairesi’ndeki heyeti tebrik ediyorum.
Danıştay’ın Ayasofya kararıyla birlikte tarihi bir yanlış düzeltilirken, devlet-millet kaynaşması adına büyük bir adım atılmış olacak. Çünkü şimdiye kadar millet Ayasofya’nın açılmasını istiyordu ama devletin kararı bunun önündeki en büyük engeli oluşturuyordu. Böylece devlet ve millet aynı noktada buluşacak. Ayasofya’ya vurulan zincirler kırılacak.
Ayasofya cami olarak ibadete açıldığı takdirde, Batı dünyasının Türkiye’ye yaptırımlar uygulayacağı yönünde tarihi bir korkutmaca var. Bu konuda Lozan’da gizli bir madde olduğu dahi ileri sürülmüştü. Ayasofya kararı bunun da büyük bir yalandan ibaret olduğunu ortaya çıkaracak. Böylece korkularımızdan başka korkacak bir şeyimizin olmadığını göreceğiz. Ayrıca hep siyasi konjonktür hiç bu kadar müsait olmadı diye yazıyorum ya, aslında uluslararası konjonktür de hiç bu kadar müsait olmamıştı. Yunanlı Papaz ve darbeci FETÖ’nün hamisi olan Pompeo’dan başka ses çıkaran olmadı.
DARBE DESTEKÇİSİ, KADIN DÜŞMANI AHLAKSIZ
GÜN geçmiyor ki bir ahlaksız sosyal medyadan kadınlara yönelik bir saldırıda bulunmasın. İYİ Partili Levent Özeren isimli densiz, Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Hanım’a yönelik çirkin bir tweet atmış. Semiha Hanım, binlerce çocuk yetiştirmiş bir Cumhuriyet öğretmenidir. Adına okul yaptırmış bir hayırseverdir. Eşinin Başbakanlığı ve Meclis Başkanlığı sırasında ülkemizi yurtdışında temsil etmiş bir hanımefendidir.
Levent Özeren isimli şahıs 15 Temmuz gecesi de oldukça aktifmiş, FETÖ darbesini destekleyen, Cumhurbaşkanı’na hakaret eden tweet’ler atmış. Polisin, askere karşı çıkmamasını istemiş, darbenin kansız olmasını temenni etmiş. Ama 15 Temmuz’dan sonra basit bir soruşturma ile kurtulmuş.
Levent Özeren’in yaptıkları insanlığa sığmadığı gibi İYİ Parti’ye de yakışmıyor. Çünkü bu işlerin en büyük mağdurlarından biri İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener...