…Bu zor günlerde birbirimize ihtiyacımız var; inancımız, fikrimiz ve düşüncemiz veya ulusumuz ne olursa olsun, farklı olduğumuza odaklanmak yerine, benzerliklerimizi kucaklamalıyız………
İçinde bulunduğumuz salgın hastalık zorlu bir süreç, ancak yönetilebilir bir özelliğe sahiptir. Çünkü Türkiye için veya başka bir ülke için olsun güçlü liderler iş başında ve güçlü ekipleri bulunmaktadır. Dünya bir kriz içinde insanlar bu zor durumu anlamaya çalışıyor. Bu kriz ülkeden ülkeye zorluklarla ve farklılıklarla büyüyebilir. Gerçek şu ki; virüs ve salgın ülkelerin inançları ve ideolojileri yada zenginlik ve fakirliği arasında bir ayrım yapmamaktadır.
Dünyanın her ülkesinde insanlar virüsün kontrolü için ilgili veya ilgisiz birçok öneri sunmakta ve yorum yapmaktadır. İnsanları bazen virüsü kontrol etmekle ilgisi olmayan veya virüse çözüm üretmeyen öğeler üzerinde tartışırken görüyoruz. Böyle bir salgın krizi sürecinde küçük şeyler önemlidir. Korku norm haline gelir. Bakış açıları kaybolur, önyargılar gerekçeli anlayışın yerini alır. İyilik, gerekenden daha küçük dozlarda bulunur.
Dünyada etkili olan ülkeler, kurumlar, liderler ve kişiler bu zamanlarda kritik öneme sahiptir. Sorunu dinlemek ve anlamak, iletişim kurmak ve merhamet göstermek, güven vermek gibi beceriler kritik öneme sahiptir. Sorunu bilen ve anlayanların açıklamalarına uymak sorunun yükünü azaltacaktır. Ancak salgın hastalığın yarattığı kriz ile ilgili haberleri ve yorumları okurken bazı insanların kültür ve ideolojilerinin insanlığı bölmeye, insanlar arasında ayrımcılık yaratmaya çalıştığını görüyoruz.
Siyasi yelpazenin salgın krizinde de çalıştığını görmek insanlık adına doğru bir davranış değildir. Sosyal medyada Çin’de ortaya çıkan corona virüs salgının özellikle Müslümanların hac vazifesi ile ilişkilendirilmesinin arkasında yatan düşüncelerin sadece ideolojik ve kötü amaçlı olduğunu düşünüyorum. Bu salgının kaynağı Çin, en çok etkilenen ülkeler ise İslam ülkeleri değil, sadece İran’da çok etkilenen insanlar bulunuyor.
İspanya’da hac görevi yapan insanlar bulunmazken ve Hristiyanların çoğunlukta olması, benzer şekilde İtalya en çok etkilenen ülke olmasından dolayı İtalya’da Müslümanların ve hac görevini yapanların olmaması, ABD’de, Fransa’da ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde binlerce insanın bu salgında hayatını kaybetmiş olması çok üzücü bir gerçek olarak dünya tarafından kabul edilirken, ülkemizde salgın hastalığın kaynağı olarak daha çok hacı olan Müslümanları göstermek bir ideolojik tasarıdan başka bir mantıkla açıklanamaz.
Çin gerçeğinde yola çıkacak olursak, hangi hacı Çin’de hac görevini yerine getirmiştir. Yada hangi İspanyol vatandaşı Müslümanlarla beraber hacca gitmiş ve İspanya’ya dönmüştür.
1 Mart itibari ile Türkiye’ye giriş yapan insanların sayısı 372 bin, yine bu tarih itibari ile hac görevini yapmış ve Türkiye’ye giriş yapanların sayısı 21 bin, hac görevinde dönenlerin yaklaşık 10 kişi Türkiye’nin farklı kentlerinde karantina altına alınmıştır.
Bu gerçeklerin ışığında, başka bir açıklama daha yapalım, aynı tarihte yani 1 Mart itibari ile hac görevi dışında yurtdışından Türkiye’ye toplamda 351 bin kişinin giriş yaptığı görülmektedir. Hac görevi dışında Türkiye’ye giriş yapanların arasında çok sayıda Çinli, Alman, Amerikalı, İngiliz, Rus, İspanyol vs. bulunmaktadır. Burada hangi ulustan olursa olsun ülkemize gelenlerin seyahat özgürlüğü vardı, hacıların da hakkı vardı. Hacıları virüsün taşıyıcıları olarak görmek ve onlar üzerinden İslam’ı ve yöneticileri eleştirmek ve aciz durumda göstermeye çalışmak sadece bir nefretin ifadesidir. Bir kişiden, bir inançtan, bir dinden, bir kültürden veya bir insan ırkından nefret etmek insanlığa bir virüs kadar zarar vermektedir. Bu zor günlerde daha iyisini bilenlere ihtiyacımız bulunmaktadır. Özellikle böyle zamanlarda birbirimize ihtiyacımız var, inancımız, fikrimiz ve düşüncemiz veya ulusumuz ne olursa olsun. Farklı olduğumuza odaklanmak yerine, benzerliklerimizi kucaklamalıyız.
Dünyanın her yerinden arkadaşlarla konuşuyorum, bütün insanlar aynı şeyi yaşıyoruz. Hepimiz korkuyoruz, bizi bu krizden kurtaracak insanlara ihtiyaç bulunuyor. Çoğunun hayatı bir virüsle son bulurken yarın kaç kişi bu dünyada virüse yenilecek, bekliyoruz, korkuyoruz, umut içinde bir el uzanır diye bekliyoruz. İnsanlığı kurtaracak ilaçlar ve teknikler bekliyoruz.
Hayatlarımızı geri istiyoruz. Sadece arkadaşlarla ve sevdiklerimizle tekrar konuşmak onları hissetmek ve yaşamak istiyoruz. Onlardan bir metre mesafede kalarak yaşamak istemiyoruz. Bu salgın sürecinde bakış açımızı korumak önemlidir. Eve veya başka kısıtlamalara tabi olabileceğimiz bir zaman için yeni bir hayat şeklinde mecbur kalabiliriz. Tüm bunları yaparken sadece kendimizi değil sevdiklerimizi ve insanlığı korumak adına yapmış olacağımızı bilmek lazım.
Bazı insanların bu durumu ruhsal bozukluk sınırları içinde veya başkalarını suçlamak yada ülkeyi yönetenleri eleştirmekle ilişkilendirmesi mantık dışı bir yaklaşımdır. Odak noktanız ne olursa olsun, sevgi saygı ve anlayışla insanları desteklemek için çalışabiliriz, insanları onların inançlarını bilimsel olmayan verilerle eleştirmek için açık aramak insanlığa hizmet etmekten uzak kalacaktır.
Sosyal medyada yapılan eleştirilerde görüyoruz, cami açmayın hastane açın diyorlar, virüs kaynağı olarak cami işaret ediliyor, peki virüsün/salgının patlak verdiği İtalya’da cami var mı, yok ve kiliseler var, havralar var, hiçbir medya kuruluşunda “kilise yerine okul yapın “ şeklinde İtalyanların kendi hükûmetlerine ve kurumlarına ve halkına yönelik bir eleştiri görülmemiştir.
Bir başka eleştiride de imam lazım değil doktor lazım; imamların virüsü yayma ile ne ilgisi var anlamış değilim. İtalya’da, Çin’de, İspanya’da, ABD’de imam yok, virüs en çok bu ülkelerde patlak verdi. Ülkemizde yeterli doktor ve hastane bulunmaktadır. Yeni şehir hastaneleri yapılmaktadır ve yeni doktor ve sağlık çalışanları alımı da yapılmaktadır.
Bu ülkede imam olarak tanımlanan din adamlarının virüs salgının yayılması ile ilgisini bilimsel olarak açıklayacak bir mantığı olmayanların eleştirileri sadece bir inanca yapılmış saldırıdan ibarettir.
Hac görevlerinden dönen insanları salgının ana kaynağı yada taşıyıcıları olarak görmek ve eleştirmekle kendilerini bilimsel sorun çözücü olarak gören sosyal medya yazarları ve kullanıcıları Çin, İspanya, Almanya, İran ve Fransa gibi ülkelerde umreye gidenlerin olmadığını bilmemeleri çok üzücü bir durum. Nasıl anlamadılar umreden dönenlerin bu ülkelere giriş yapmadıklarını. Yoksa biliyor musunuz, umreden dönenler bu ülkelere giriş yapmadılar.
Size verdiğim bu linkte corona virüsünün nasıl hızla yayıldığını aslında umreden dönüş yapanların veya camilerin virüsü yaymadığını size hatırlatmak istedim. Camilerde ibadetin geçici olarak ertelenmesi de doğru bir karardır. Bu konuda ve diğer konularda hükümetin aldığı tedbirler yerindedir.
Olağanüstü günler yaşarken lütfen eleştirileri dikkatli yapalım. Birlikte bu zorluğun içindeyiz. Deneyimimizin ortaklığını, amaç birliğini ve daha barışçıl bir geleceğe olan bağlılığımızı anlamak, bunun içinden çıkmanın anahtarları olacaktır. İnsanların birbirimize sahip olduğumuzu hatırlamalarına yardım etmeliyiz.
Güzel bir dünya için, güzel düşünelim, tarafsız ve sevgi ve saygı ile düşünelim…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Aziz Ilgazi
Birbirimize ihtiyacımız var!
…Bu zor günlerde birbirimize ihtiyacımız var; inancımız, fikrimiz ve düşüncemiz veya ulusumuz ne olursa olsun, farklı olduğumuza odaklanmak yerine, benzerliklerimizi kucaklamalıyız………
İçinde bulunduğumuz salgın hastalık zorlu bir süreç, ancak yönetilebilir bir özelliğe sahiptir. Çünkü Türkiye için veya başka bir ülke için olsun güçlü liderler iş başında ve güçlü ekipleri bulunmaktadır. Dünya bir kriz içinde insanlar bu zor durumu anlamaya çalışıyor. Bu kriz ülkeden ülkeye zorluklarla ve farklılıklarla büyüyebilir. Gerçek şu ki; virüs ve salgın ülkelerin inançları ve ideolojileri yada zenginlik ve fakirliği arasında bir ayrım yapmamaktadır.
Dünyanın her ülkesinde insanlar virüsün kontrolü için ilgili veya ilgisiz birçok öneri sunmakta ve yorum yapmaktadır. İnsanları bazen virüsü kontrol etmekle ilgisi olmayan veya virüse çözüm üretmeyen öğeler üzerinde tartışırken görüyoruz. Böyle bir salgın krizi sürecinde küçük şeyler önemlidir. Korku norm haline gelir. Bakış açıları kaybolur, önyargılar gerekçeli anlayışın yerini alır. İyilik, gerekenden daha küçük dozlarda bulunur.
Dünyada etkili olan ülkeler, kurumlar, liderler ve kişiler bu zamanlarda kritik öneme sahiptir. Sorunu dinlemek ve anlamak, iletişim kurmak ve merhamet göstermek, güven vermek gibi beceriler kritik öneme sahiptir. Sorunu bilen ve anlayanların açıklamalarına uymak sorunun yükünü azaltacaktır. Ancak salgın hastalığın yarattığı kriz ile ilgili haberleri ve yorumları okurken bazı insanların kültür ve ideolojilerinin insanlığı bölmeye, insanlar arasında ayrımcılık yaratmaya çalıştığını görüyoruz.
Siyasi yelpazenin salgın krizinde de çalıştığını görmek insanlık adına doğru bir davranış değildir. Sosyal medyada Çin’de ortaya çıkan corona virüs salgının özellikle Müslümanların hac vazifesi ile ilişkilendirilmesinin arkasında yatan düşüncelerin sadece ideolojik ve kötü amaçlı olduğunu düşünüyorum. Bu salgının kaynağı Çin, en çok etkilenen ülkeler ise İslam ülkeleri değil, sadece İran’da çok etkilenen insanlar bulunuyor.
İspanya’da hac görevi yapan insanlar bulunmazken ve Hristiyanların çoğunlukta olması, benzer şekilde İtalya en çok etkilenen ülke olmasından dolayı İtalya’da Müslümanların ve hac görevini yapanların olmaması, ABD’de, Fransa’da ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde binlerce insanın bu salgında hayatını kaybetmiş olması çok üzücü bir gerçek olarak dünya tarafından kabul edilirken, ülkemizde salgın hastalığın kaynağı olarak daha çok hacı olan Müslümanları göstermek bir ideolojik tasarıdan başka bir mantıkla açıklanamaz.
Çin gerçeğinde yola çıkacak olursak, hangi hacı Çin’de hac görevini yerine getirmiştir. Yada hangi İspanyol vatandaşı Müslümanlarla beraber hacca gitmiş ve İspanya’ya dönmüştür.
1 Mart itibari ile Türkiye’ye giriş yapan insanların sayısı 372 bin, yine bu tarih itibari ile hac görevini yapmış ve Türkiye’ye giriş yapanların sayısı 21 bin, hac görevinde dönenlerin yaklaşık 10 kişi Türkiye’nin farklı kentlerinde karantina altına alınmıştır.
Bu gerçeklerin ışığında, başka bir açıklama daha yapalım, aynı tarihte yani 1 Mart itibari ile hac görevi dışında yurtdışından Türkiye’ye toplamda 351 bin kişinin giriş yaptığı görülmektedir. Hac görevi dışında Türkiye’ye giriş yapanların arasında çok sayıda Çinli, Alman, Amerikalı, İngiliz, Rus, İspanyol vs. bulunmaktadır. Burada hangi ulustan olursa olsun ülkemize gelenlerin seyahat özgürlüğü vardı, hacıların da hakkı vardı. Hacıları virüsün taşıyıcıları olarak görmek ve onlar üzerinden İslam’ı ve yöneticileri eleştirmek ve aciz durumda göstermeye çalışmak sadece bir nefretin ifadesidir. Bir kişiden, bir inançtan, bir dinden, bir kültürden veya bir insan ırkından nefret etmek insanlığa bir virüs kadar zarar vermektedir. Bu zor günlerde daha iyisini bilenlere ihtiyacımız bulunmaktadır. Özellikle böyle zamanlarda birbirimize ihtiyacımız var, inancımız, fikrimiz ve düşüncemiz veya ulusumuz ne olursa olsun. Farklı olduğumuza odaklanmak yerine, benzerliklerimizi kucaklamalıyız.
Dünyanın her yerinden arkadaşlarla konuşuyorum, bütün insanlar aynı şeyi yaşıyoruz. Hepimiz korkuyoruz, bizi bu krizden kurtaracak insanlara ihtiyaç bulunuyor. Çoğunun hayatı bir virüsle son bulurken yarın kaç kişi bu dünyada virüse yenilecek, bekliyoruz, korkuyoruz, umut içinde bir el uzanır diye bekliyoruz. İnsanlığı kurtaracak ilaçlar ve teknikler bekliyoruz.
Hayatlarımızı geri istiyoruz. Sadece arkadaşlarla ve sevdiklerimizle tekrar konuşmak onları hissetmek ve yaşamak istiyoruz. Onlardan bir metre mesafede kalarak yaşamak istemiyoruz. Bu salgın sürecinde bakış açımızı korumak önemlidir. Eve veya başka kısıtlamalara tabi olabileceğimiz bir zaman için yeni bir hayat şeklinde mecbur kalabiliriz. Tüm bunları yaparken sadece kendimizi değil sevdiklerimizi ve insanlığı korumak adına yapmış olacağımızı bilmek lazım.
Bazı insanların bu durumu ruhsal bozukluk sınırları içinde veya başkalarını suçlamak yada ülkeyi yönetenleri eleştirmekle ilişkilendirmesi mantık dışı bir yaklaşımdır. Odak noktanız ne olursa olsun, sevgi saygı ve anlayışla insanları desteklemek için çalışabiliriz, insanları onların inançlarını bilimsel olmayan verilerle eleştirmek için açık aramak insanlığa hizmet etmekten uzak kalacaktır.
Sosyal medyada yapılan eleştirilerde görüyoruz, cami açmayın hastane açın diyorlar, virüs kaynağı olarak cami işaret ediliyor, peki virüsün/salgının patlak verdiği İtalya’da cami var mı, yok ve kiliseler var, havralar var, hiçbir medya kuruluşunda “kilise yerine okul yapın “ şeklinde İtalyanların kendi hükûmetlerine ve kurumlarına ve halkına yönelik bir eleştiri görülmemiştir.
Bir başka eleştiride de imam lazım değil doktor lazım; imamların virüsü yayma ile ne ilgisi var anlamış değilim. İtalya’da, Çin’de, İspanya’da, ABD’de imam yok, virüs en çok bu ülkelerde patlak verdi. Ülkemizde yeterli doktor ve hastane bulunmaktadır. Yeni şehir hastaneleri yapılmaktadır ve yeni doktor ve sağlık çalışanları alımı da yapılmaktadır.
Bu ülkede imam olarak tanımlanan din adamlarının virüs salgının yayılması ile ilgisini bilimsel olarak açıklayacak bir mantığı olmayanların eleştirileri sadece bir inanca yapılmış saldırıdan ibarettir.
Hac görevlerinden dönen insanları salgının ana kaynağı yada taşıyıcıları olarak görmek ve eleştirmekle kendilerini bilimsel sorun çözücü olarak gören sosyal medya yazarları ve kullanıcıları Çin, İspanya, Almanya, İran ve Fransa gibi ülkelerde umreye gidenlerin olmadığını bilmemeleri çok üzücü bir durum. Nasıl anlamadılar umreden dönenlerin bu ülkelere giriş yapmadıklarını. Yoksa biliyor musunuz, umreden dönenler bu ülkelere giriş yapmadılar.
Size verdiğim bu linkte corona virüsünün nasıl hızla yayıldığını aslında umreden dönüş yapanların veya camilerin virüsü yaymadığını size hatırlatmak istedim. Camilerde ibadetin geçici olarak ertelenmesi de doğru bir karardır. Bu konuda ve diğer konularda hükümetin aldığı tedbirler yerindedir.
Olağanüstü günler yaşarken lütfen eleştirileri dikkatli yapalım. Birlikte bu zorluğun içindeyiz. Deneyimimizin ortaklığını, amaç birliğini ve daha barışçıl bir geleceğe olan bağlılığımızı anlamak, bunun içinden çıkmanın anahtarları olacaktır. İnsanların birbirimize sahip olduğumuzu hatırlamalarına yardım etmeliyiz.
https://www.facebook.com/mahnaz.hosseinzadeh.90/videos/2856039241154776/UzpfSTEwMDAyMjAyMDYxOTU0ODo3MTk2NTc5MjIxMTE1NTU/
Güzel bir dünya için, güzel düşünelim, tarafsız ve sevgi ve saygı ile düşünelim…