Aylar ve Yıllardan beri ölüm haberleri gelmiyor, gençler toprağa düşmüyor, analar- babalar ağlamıyor, ocaklara ateş düşmüyor. Bu süreç bir kez daha gösterdi ki, barışın her zaman kazananı vardır.
Evet, Kürtlerden bahsediyorum. Kürtler bu coğrafyanın en eski, en kadim halklarından biridir. Bu topraklarda her zaman diğer halklarla barış ve kardeşlik içinde yaşamış ve yaşamaya da devam etmektedir. Kürtler, tarihleri boyunca mimariden- bilime, kültürden- sanata kadar bu coğrafyaya çok şey katmış ve katmaya devam ediyor.
Ancak, bu kadim halk, dilleriyle, kültürleriyle, atalarının yarattığı medeniyetleriyle dört parçada her zaman topyekûninkâr edildi, yok sayıldı, geri bırakıldı, ezildi ve katliamlarla (Halepçe gibi) yok edilmek istendi.
1999'dan bu yana İmralı Cezaevi'nde bulunan Abdullah Öcalan'ın tarihi Diyarbakır Nevruz'unda okunan mektubu ile başlayan süreç pamuk ipliğine bağlı olsa bile devam ediyor. Türkiye'deki Kürtler, Öcalan'ın mektubuyla artık siyasete daha fazla ağırlık vereceğini gösteriyor.
PKK'de Öcalan'ın talimatına uyarak silahlı güçlerini sınır dışına çekmeye devam ediyor. Hatta daha ileri giderek kendi içinde otokontrolü daha sağlıklı sağlayabilmek için yönetim kademesinde önemli değişiklikler yaparak, başkanlık konseyi dahi oluşturdular.
Ellerin tetikten çekilmesi, gençlerin ölmemesi, büyük memnuniyetle karşılanırken, ortaya çıkan huzur ortamının ise ileriki süreçlerde ekonomik olarak da başta bölge olmak üzere tüm ülkeye büyük katkı sağlayacaktır.
Bunu bölgede yapılan yatırımlarla çok büyük örneklerini gördük.
Süreç iki tarafı birbirine güvensizliği ile devam ediyor olsada memleketimize cenaze gelmiyor, silahlar susmuş durumda. Analar-babalar ağlamıyor, ocaklara ateş düşmüyor. Bu da bize Barışı kazananı olduğunu göstermeye yetmiyor mu?
Süreç bu şekilde devam ederken Bölgede barış ve huzur ortamı istemeyen bir takım karanlık eller devreye girmeye başladı. Bu son yaşanan Cizre olaylarıyla bunu açık bir şekilde gördük. Birileri bir yerden düğmeye basarak bölgede yaşanan huzur ve barış ortamından rahatsız olduğunu gösterdi.
Sözde İki grup çatışması olarak gösterilmeye çalışılıyor ama aslında bu olaylar birileri tarafında barış ortamını fitne sokmaya, Kardeşi kardeşe kırdırmaya çalışıyorlar.Peki bizbu süreçte ne yapacağız?tabi ki onların bu oyununa gelmeyeceğiz.
Yapılan bu provokasyonlara alet olmayacağız. Kardeş kanı dökmek isteyenlere bu fırsatı vermeyeceğiz. Bu konuda herkesi sağduyulu olmaya çağıralım. Bu gemide hepimiz bulunu-yoruz gemi su almaya başlarsa hepimiz batarız.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Celal Çiftçi
Barış sürecine sahip çıkmalıyız
Aylar ve Yıllardan beri ölüm haberleri gelmiyor, gençler toprağa düşmüyor, analar- babalar ağlamıyor, ocaklara ateş düşmüyor. Bu süreç bir kez daha gösterdi ki, barışın her zaman kazananı vardır.
Evet, Kürtlerden bahsediyorum. Kürtler bu coğrafyanın en eski, en kadim halklarından biridir. Bu topraklarda her zaman diğer halklarla barış ve kardeşlik içinde yaşamış ve yaşamaya da devam etmektedir. Kürtler, tarihleri boyunca mimariden- bilime, kültürden- sanata kadar bu coğrafyaya çok şey katmış ve katmaya devam ediyor.
Ancak, bu kadim halk, dilleriyle, kültürleriyle, atalarının yarattığı medeniyetleriyle dört parçada her zaman topyekûninkâr edildi, yok sayıldı, geri bırakıldı, ezildi ve katliamlarla (Halepçe gibi) yok edilmek istendi.
1999'dan bu yana İmralı Cezaevi'nde bulunan Abdullah Öcalan'ın tarihi Diyarbakır Nevruz'unda okunan mektubu ile başlayan süreç pamuk ipliğine bağlı olsa bile devam ediyor. Türkiye'deki Kürtler, Öcalan'ın mektubuyla artık siyasete daha fazla ağırlık vereceğini gösteriyor.
PKK'de Öcalan'ın talimatına uyarak silahlı güçlerini sınır dışına çekmeye devam ediyor. Hatta daha ileri giderek kendi içinde otokontrolü daha sağlıklı sağlayabilmek için yönetim kademesinde önemli değişiklikler yaparak, başkanlık konseyi dahi oluşturdular.
Ellerin tetikten çekilmesi, gençlerin ölmemesi, büyük memnuniyetle karşılanırken, ortaya çıkan huzur ortamının ise ileriki süreçlerde ekonomik olarak da başta bölge olmak üzere tüm ülkeye büyük katkı sağlayacaktır.
Bunu bölgede yapılan yatırımlarla çok büyük örneklerini gördük.
Süreç iki tarafı birbirine güvensizliği ile devam ediyor olsada memleketimize cenaze gelmiyor, silahlar susmuş durumda. Analar-babalar ağlamıyor, ocaklara ateş düşmüyor. Bu da bize Barışı kazananı olduğunu göstermeye yetmiyor mu?
Süreç bu şekilde devam ederken Bölgede barış ve huzur ortamı istemeyen bir takım karanlık eller devreye girmeye başladı. Bu son yaşanan Cizre olaylarıyla bunu açık bir şekilde gördük. Birileri bir yerden düğmeye basarak bölgede yaşanan huzur ve barış ortamından rahatsız olduğunu gösterdi.
Sözde İki grup çatışması olarak gösterilmeye çalışılıyor ama aslında bu olaylar birileri tarafında barış ortamını fitne sokmaya, Kardeşi kardeşe kırdırmaya çalışıyorlar.Peki bizbu süreçte ne yapacağız?tabi ki onların bu oyununa gelmeyeceğiz.
Yapılan bu provokasyonlara alet olmayacağız. Kardeş kanı dökmek isteyenlere bu fırsatı vermeyeceğiz. Bu konuda herkesi sağduyulu olmaya çağıralım. Bu gemide hepimiz bulunu-yoruz gemi su almaya başlarsa hepimiz batarız.