Dün geceyi de her zaman olduğu gibi hayırlısıyla atlattık. Tekrar geri dönüp dile getirmenin gereği yok diye düşünüyoruz. Ayrıca çok daha önemlisi; birilerinin oyununa gelip (sen, ben değil, birçoğumuz…) İç İşleri Bakanımızın istifa etmesine sebep olmaya kadar, farkında olmadan olsa bile ileri giderken, daha net bir dille söylemek gerekirse; İç İşleri Bakanımızın istifa ettirilerek Cumhurbaşkanlığı Kabinemizi dağıtamayanların oyununa gelip şimdi de parti teşkilatımızı dağıtma/yıpratma gibi girişimler içersine girmeyelim. Hainlerin, hazımsızların, din düşmanlarının, iç ve dış düşmanlarımızın, Reisimizi/Devlet Başkanımızı sevmeyen/istemeyenlerin oyununa gelmeyelim derim…
Onun için yazımızın başlığında belirttiğimiz gibi; Amirimize itaatin önemini bilelim ve itaat edelim. Sadece Bakanlar, partililer değil, ülkemizi, devletimizi, milletimizi sevenler olarak hepimiz… Hatta bu ülkenin ekmeğini yiyen, muhalifler bile…
Mademki; milletin çoğunluğu Recep Tayyip Erdoğan’ı seçmiş ve başa getirmiştir; sevseler de, sevmeseler de itaat etmek zorundalar… Çok daha önemlisi; dinimizin gereğidir.
Peygamber Efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, “Benim yoluma uymayan, insan kılıklı, şeytan huylu Emirler gelecektir” buyurunca, “Yâ Resulallah, bu zamana yetişirsem ne yapayım?” diye sual ettim. “Müslümanların cemaatine ve imamına uy! Sırtına vurup malını alsa da, Emîrin sözünü dinle ve ona itaat et!” buyurmuştur.
Bir zat, birini Emîr olarak tayin etmişse veya onu kendine vekil etmişse, vekile itiraz, vekil edene itiraz olur. Açıkça diyemese bile, “Sen bu işi beceremedin, sen bu kişiyi yanlış seçtin, işi ehline vermedin, haram işledin” demek olur.
Emîre itaatsizlik suç olduğu gibi, onun işlerine müdahale etmek, ondan habersiz o işleri yürütmeye kalkmak daha büyük suçtur. Görevlilerin barınacakları yerden, yiyip içmelerinden emîr sorumlu olur. Başkalarının bu işe izinsiz müdahale etmeye kalkışması çok yanlış olur.
Tabi sözlerimiz dinimize inananlara, yaşamaya gayret edenlere. Dinimizin doğruluğunu, Sevgili Peygamberimizin söylediklerini şu sıralar gayrı Müslim milletler bile her fırsatta dile getirmeye başladılar. Görmeyenler ya kördür, ya da hain, münafık, mezhepsiz, dinsizdirler.
Efendim;
Emire itaat konusunu hep birlikte hatırlayalım, bilmeyenlerimiz de öğrensin inşaallah…
1- Dinimizin Emîr diye bildirdiği âmire itaatin önemi nedir?
2- Bölge Emîrinin yürüttüğü işleri, ondan izinsiz yürütmeye kalkmak, kendini âmire itaat etmekte değil de, o işleri yapmakta sorumlu sanmak uygun mudur? Mesela temsilcilikteki görevlilere, âmirden habersiz barınak temin edilebilir mi? Yemek verilebilir mi?
Muhterem Kardeşlerim…
1- Dinimizde Emîre yani âmire itaatin önemi büyüktür. Âmirlerle münakaşa edilmez. Onların yaptığı işler ulu orta tenkit edilmez. Onlara itiraz, onları tayin eden âmire itiraz olur. Bizim yanlış sandığımız şey doğru olabilir. Doğru sandığımız şey, yanlış olabilir. Âmirimize itaat gerekir. Birkaç hadis-i şerif:
“Emîre itaat vacibdir.” [Beyhekî] (Burada vacib, farz demektir.)
“Emîrin beğenmediğiniz işlerine sabredin! Çünkü itaat etmeyip, o topluluktan bir karış ayrılan, cahiliyet ölümü ile ölmüş olur.” [Buhârî]
“Bana itaat, Allahü Teâlâ’ya itaattir. Bana isyan, Allahü Teâlâ’ya isyandır. Başındaki Emîre itaat, bana itaattir, ona isyan ise, bana isyandır.” [Buhârî]
“Başınızdaki emir, Habeşli siyah bir köle de olsa, ona mutlaka itaat edin!” [Buhârî]
“Bazı Emîrler gelir, rızıklarınıza el atar, yalanlarla sizi avutmaya çalışır. Yine de emîrlik haklarını tanıyın.” [Taberânî]
“Hoşuna gitse de, gitmese de, Emîrin sözünü dinle ve ona itaat et!” [Buhârî]
Hazret-i Huzeyfe diyor ki:
Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, “Benim yoluma uymayan, insan kılıklı, şeytan huylu Emirler gelecektir” buyurunca, “Yâ Resulallah, bu zamana yetişirsem ne yapayım?” diye sual ettim. “Müslümanların cemaatine ve imamına uy! Sırtına vurup malını alsa da, Emîrin sözünü dinle ve ona itaat et!” buyurdu. (Buhârî)
Dinimizde birlik ve beraberliğin sağlanması için âmire itaatin önemi büyüktür.
Âmirimiz kötü diye yakınmak doğru değildir. Önce kendimize bakmamız, kendi kusurlarımızı düzeltmemiz gerekir.
Kendimizi düzeltirsek, âmirlerimiz de düzelir.
Nitekim Hadis-i Şerifte,
“Siz nasılsanız, başınıza öyle âmirler geçer” buyuruluyor. (Deylemî)
Habeşî [zenci] cariye olan Ümmü Eymen’in oğlu Üsame bin Zeyd, 18 yaşında iken, bir birliğe kumandan olmuştu, babası Zeyd bin Harise de köleydi. Hicretin 8. yılında, Mûte’de Rum ordusuyla savaşırken İslam ordusunun kumandanıydı. Hazret-i Ebu Bekir halifeyken, “Resulullah, sizi Üsame’nin emrinde savaşa göndermişti. Yine aynı Emîrle savaşa hazır olun” dedi. O zaman Üsame 22 yaşındaydı. Bazıları, “Âsiler Medine’ye gelip halifeyi öldürebilirler. Üsame’yi değiştirseniz nasıl olur?” dediler. Hazret-i Ebu Bekir, “Resulullah'ın beğendiği komutanı değiştiremem” dedi. Üsame at üzerinde, Halife ve Eshab yürüyerek, Medine’den dışarı çıktılar. Halife, Eshab-ı kirama veda ederken, “Birinci nasihatim, Emîriniz Üsame’ye itaat etmenizdir” buyurdu. Hazret-i Üsame, 40 gün sonra, zaferle Medine’ye döndü. Demek ki, Emîr genç ve köle de olsa, ona itaat şarttır. Ona itaat edilmeseydi Resulullah'a itaatsizlik olurdu. Tayin edilen Emîre itaat etmemek, onu tayin eden zata itaat etmemek olur. “Vekil asıl gibidir” buyuruluyor.
Bir zat, birini Emîr olarak tayin etmişse veya onu kendine vekil etmişse, vekile itiraz, vekil edene itiraz olur. Açıkça diyemese bile, “Sen bu işi beceremedin, sen bu kişiyi yanlış seçtin, işi ehline vermedin, haram işledin” demek olur. Böyle söylemenin ne kadar çirkin, ne kadar tehlikeli olduğunu iyi anlamalıdır.
Türkiye Gazetesi, TGRT, İhlâs Haber Ajansı, İhlâs Koleji, İhlâs Yayınları (Hakikat Kitabevi) gibi birçok kurumun öncüsü, onu tanımayanların diliyle patronu olan ve kendisine kalan gelirlerini dinimizin yayılması için kullanılmak, Müslümanlara yardım etmek maksadıyla İhlâs Vakfına bağışlamış olan, yetiştirdiği kişilerin de yolundan gitmesine vesile olmuş olan, dinini, devletini, milletini ön planda tutan Merhum Enver Ören abimiz de;
“Peygamber efendimiz, (sallallahü aleyhi ve selem) çok kalabalık bir evde Eshab-ı kiramla sohbet ederken, bir kabile reisi gelir. Oturacak yer olmadığı için kapının eşiğine oturur. Bunu gören Peygamber efendimiz, onu yanına çağırır, kendi hırkasını çıkarır, dörde katlar, -Bu hırkamın üzerine otur- buyurur. O mübarek kabile reisi, hırkayı öpüp başına koyar, -Yâ Resulallah, kusurumu affedin! Hırkanızı buyurun- der. Peygamber efendimiz, -Benim maksadım başkadır- diyerek Eshab-ı kirama döner, -İnsanların yükünü çeken bir âmir veya onlara hizmet eden biri gelirse, ayağa kalkın, ona hürmet gösterin! Size bunu öğretmek için böyle yaptım- buyurur. 5 kişi için ayağa kalkılır: Ana, Baba, Hoca, Seyyid ve Âmir” diye sohbetlerinde zaman zaman bahsetmişti.
2- Birinci maddede açıkça anlatıldığı üzere, Emîre itaatsizlik suç olduğu gibi, onun işlerine müdahale etmek, ondan habersiz o işleri yürütmeye kalkmak daha büyük suçtur. Görevlilerin barınacakları yerden, yiyip içmelerinden Emîr sorumlu olur. Başkalarının bu işe izinsiz müdahale etmeye kalkışması çok yanlış olur.
Allahu Teâlâ öncelikle ümmeti Muhammed’i virüs illetinden muhafaza eylesin ve bir an evvel kurtarsın. Allahu Teâlâ bizleri de düşünmeden, aklına göre hareket etmeyen, Emirine, yani Devlet Başkanına / Cumhurbaşkanına, Amirine itaat eden salih kullarından eylesin. (Amin)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Müslüm Abacıoğlu
Âmire itaatin önemi
Muhterem kardeşlerim…
Dün geceyi de her zaman olduğu gibi hayırlısıyla atlattık. Tekrar geri dönüp dile getirmenin gereği yok diye düşünüyoruz. Ayrıca çok daha önemlisi; birilerinin oyununa gelip (sen, ben değil, birçoğumuz…) İç İşleri Bakanımızın istifa etmesine sebep olmaya kadar, farkında olmadan olsa bile ileri giderken, daha net bir dille söylemek gerekirse; İç İşleri Bakanımızın istifa ettirilerek Cumhurbaşkanlığı Kabinemizi dağıtamayanların oyununa gelip şimdi de parti teşkilatımızı dağıtma/yıpratma gibi girişimler içersine girmeyelim. Hainlerin, hazımsızların, din düşmanlarının, iç ve dış düşmanlarımızın, Reisimizi/Devlet Başkanımızı sevmeyen/istemeyenlerin oyununa gelmeyelim derim…
Onun için yazımızın başlığında belirttiğimiz gibi; Amirimize itaatin önemini bilelim ve itaat edelim. Sadece Bakanlar, partililer değil, ülkemizi, devletimizi, milletimizi sevenler olarak hepimiz… Hatta bu ülkenin ekmeğini yiyen, muhalifler bile…
Mademki; milletin çoğunluğu Recep Tayyip Erdoğan’ı seçmiş ve başa getirmiştir; sevseler de, sevmeseler de itaat etmek zorundalar… Çok daha önemlisi; dinimizin gereğidir.
Peygamber Efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, “Benim yoluma uymayan, insan kılıklı, şeytan huylu Emirler gelecektir” buyurunca, “Yâ Resulallah, bu zamana yetişirsem ne yapayım?” diye sual ettim. “Müslümanların cemaatine ve imamına uy! Sırtına vurup malını alsa da, Emîrin sözünü dinle ve ona itaat et!” buyurmuştur.
Bir zat, birini Emîr olarak tayin etmişse veya onu kendine vekil etmişse, vekile itiraz, vekil edene itiraz olur. Açıkça diyemese bile, “Sen bu işi beceremedin, sen bu kişiyi yanlış seçtin, işi ehline vermedin, haram işledin” demek olur.
Emîre itaatsizlik suç olduğu gibi, onun işlerine müdahale etmek, ondan habersiz o işleri yürütmeye kalkmak daha büyük suçtur. Görevlilerin barınacakları yerden, yiyip içmelerinden emîr sorumlu olur. Başkalarının bu işe izinsiz müdahale etmeye kalkışması çok yanlış olur.
Tabi sözlerimiz dinimize inananlara, yaşamaya gayret edenlere. Dinimizin doğruluğunu, Sevgili Peygamberimizin söylediklerini şu sıralar gayrı Müslim milletler bile her fırsatta dile getirmeye başladılar. Görmeyenler ya kördür, ya da hain, münafık, mezhepsiz, dinsizdirler.
Efendim;
Emire itaat konusunu hep birlikte hatırlayalım, bilmeyenlerimiz de öğrensin inşaallah…
1- Dinimizin Emîr diye bildirdiği âmire itaatin önemi nedir?
2- Bölge Emîrinin yürüttüğü işleri, ondan izinsiz yürütmeye kalkmak, kendini âmire itaat etmekte değil de, o işleri yapmakta sorumlu sanmak uygun mudur? Mesela temsilcilikteki görevlilere, âmirden habersiz barınak temin edilebilir mi? Yemek verilebilir mi?
Muhterem Kardeşlerim…
1- Dinimizde Emîre yani âmire itaatin önemi büyüktür. Âmirlerle münakaşa edilmez. Onların yaptığı işler ulu orta tenkit edilmez. Onlara itiraz, onları tayin eden âmire itiraz olur. Bizim yanlış sandığımız şey doğru olabilir. Doğru sandığımız şey, yanlış olabilir. Âmirimize itaat gerekir. Birkaç hadis-i şerif:
“Emîre itaat vacibdir.” [Beyhekî] (Burada vacib, farz demektir.)
“Emîrin beğenmediğiniz işlerine sabredin! Çünkü itaat etmeyip, o topluluktan bir karış ayrılan, cahiliyet ölümü ile ölmüş olur.” [Buhârî]
“Bana itaat, Allahü Teâlâ’ya itaattir. Bana isyan, Allahü Teâlâ’ya isyandır. Başındaki Emîre itaat, bana itaattir, ona isyan ise, bana isyandır.” [Buhârî]
“Başınızdaki emir, Habeşli siyah bir köle de olsa, ona mutlaka itaat edin!” [Buhârî]
“Bazı Emîrler gelir, rızıklarınıza el atar, yalanlarla sizi avutmaya çalışır. Yine de emîrlik haklarını tanıyın.” [Taberânî]
“Hoşuna gitse de, gitmese de, Emîrin sözünü dinle ve ona itaat et!” [Buhârî]
Hazret-i Huzeyfe diyor ki:
Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, “Benim yoluma uymayan, insan kılıklı, şeytan huylu Emirler gelecektir” buyurunca, “Yâ Resulallah, bu zamana yetişirsem ne yapayım?” diye sual ettim. “Müslümanların cemaatine ve imamına uy! Sırtına vurup malını alsa da, Emîrin sözünü dinle ve ona itaat et!” buyurdu. (Buhârî)
Dinimizde birlik ve beraberliğin sağlanması için âmire itaatin önemi büyüktür.
Âmirimiz kötü diye yakınmak doğru değildir. Önce kendimize bakmamız, kendi kusurlarımızı düzeltmemiz gerekir.
Kendimizi düzeltirsek, âmirlerimiz de düzelir.
Nitekim Hadis-i Şerifte,
“Siz nasılsanız, başınıza öyle âmirler geçer” buyuruluyor. (Deylemî)
Habeşî [zenci] cariye olan Ümmü Eymen’in oğlu Üsame bin Zeyd, 18 yaşında iken, bir birliğe kumandan olmuştu, babası Zeyd bin Harise de köleydi. Hicretin 8. yılında, Mûte’de Rum ordusuyla savaşırken İslam ordusunun kumandanıydı. Hazret-i Ebu Bekir halifeyken, “Resulullah, sizi Üsame’nin emrinde savaşa göndermişti. Yine aynı Emîrle savaşa hazır olun” dedi. O zaman Üsame 22 yaşındaydı. Bazıları, “Âsiler Medine’ye gelip halifeyi öldürebilirler. Üsame’yi değiştirseniz nasıl olur?” dediler. Hazret-i Ebu Bekir, “Resulullah'ın beğendiği komutanı değiştiremem” dedi. Üsame at üzerinde, Halife ve Eshab yürüyerek, Medine’den dışarı çıktılar. Halife, Eshab-ı kirama veda ederken, “Birinci nasihatim, Emîriniz Üsame’ye itaat etmenizdir” buyurdu. Hazret-i Üsame, 40 gün sonra, zaferle Medine’ye döndü. Demek ki, Emîr genç ve köle de olsa, ona itaat şarttır. Ona itaat edilmeseydi Resulullah'a itaatsizlik olurdu. Tayin edilen Emîre itaat etmemek, onu tayin eden zata itaat etmemek olur. “Vekil asıl gibidir” buyuruluyor.
Bir zat, birini Emîr olarak tayin etmişse veya onu kendine vekil etmişse, vekile itiraz, vekil edene itiraz olur. Açıkça diyemese bile, “Sen bu işi beceremedin, sen bu kişiyi yanlış seçtin, işi ehline vermedin, haram işledin” demek olur. Böyle söylemenin ne kadar çirkin, ne kadar tehlikeli olduğunu iyi anlamalıdır.
Türkiye Gazetesi, TGRT, İhlâs Haber Ajansı, İhlâs Koleji, İhlâs Yayınları (Hakikat Kitabevi) gibi birçok kurumun öncüsü, onu tanımayanların diliyle patronu olan ve kendisine kalan gelirlerini dinimizin yayılması için kullanılmak, Müslümanlara yardım etmek maksadıyla İhlâs Vakfına bağışlamış olan, yetiştirdiği kişilerin de yolundan gitmesine vesile olmuş olan, dinini, devletini, milletini ön planda tutan Merhum Enver Ören abimiz de;
“Peygamber efendimiz, (sallallahü aleyhi ve selem) çok kalabalık bir evde Eshab-ı kiramla sohbet ederken, bir kabile reisi gelir. Oturacak yer olmadığı için kapının eşiğine oturur. Bunu gören Peygamber efendimiz, onu yanına çağırır, kendi hırkasını çıkarır, dörde katlar, -Bu hırkamın üzerine otur- buyurur. O mübarek kabile reisi, hırkayı öpüp başına koyar, -Yâ Resulallah, kusurumu affedin! Hırkanızı buyurun- der. Peygamber efendimiz, -Benim maksadım başkadır- diyerek Eshab-ı kirama döner, -İnsanların yükünü çeken bir âmir veya onlara hizmet eden biri gelirse, ayağa kalkın, ona hürmet gösterin! Size bunu öğretmek için böyle yaptım- buyurur. 5 kişi için ayağa kalkılır: Ana, Baba, Hoca, Seyyid ve Âmir” diye sohbetlerinde zaman zaman bahsetmişti.
2- Birinci maddede açıkça anlatıldığı üzere, Emîre itaatsizlik suç olduğu gibi, onun işlerine müdahale etmek, ondan habersiz o işleri yürütmeye kalkmak daha büyük suçtur. Görevlilerin barınacakları yerden, yiyip içmelerinden Emîr sorumlu olur. Başkalarının bu işe izinsiz müdahale etmeye kalkışması çok yanlış olur.
Allahu Teâlâ öncelikle ümmeti Muhammed’i virüs illetinden muhafaza eylesin ve bir an evvel kurtarsın. Allahu Teâlâ bizleri de düşünmeden, aklına göre hareket etmeyen, Emirine, yani Devlet Başkanına / Cumhurbaşkanına, Amirine itaat eden salih kullarından eylesin. (Amin)