Amed; Dünya’daki her Kürt için büyük önemtaşıyan, ismi geçtiği her yerde büyük heyecana yol açan, namı değer Diyarbakır…
Tarihin her döneminde gerek siyasi, gerek ekonomik, gerekse coğrafi konumu nedeniyle hep göz önünde olan ve hep tartışılan şehir Diyarbakır…
Bilinen tarihi 11 bin yıl öncesine dayanan ve insanlığın ilk yerleşik yerlerinden biri konumunda bulunan Diyarbakır…
Surlarının ihtişamlığı, Dicle Nehri’nin coşkusu, tarihi, kültürü ve geleneği ile bir Dünya şehri Diyarbakır…
Sevinçlerden çok acılara şahitlik eden, her zalimin önünde diz çökmesini istediği ancak, hiçbir zalime diz çökmeyen şehir Diyarbakır…
Dedik ya, her dönem gözlerin üzerinde olduğu şehir diye Diyarbakır için…7 Haziran’a gelinene kadar gözler hep üzerindeydi. Birileri hep Diyarbakır üzerinden yine sinsi planlar yapıyordu. Tıpkı, daha önce yaptıkları gibi…
Daha önce derken, tarihin çok derinliklerine inmeye, Diyarbakır’a diz çöktürmek için envay türlü oyunlara başvuranları tek tek derinlemesine irdelemeye gerek yok. 90 yıllık süreç içinde birkaç olaya göz atmamız sanırım yeter de artar.
-90 yıl önce Diyarbakır’a diz çöktürmek isteyenler, Şeyh Said ve 46 arkadaşını kurdukları Şark İstiklal Mahkemesi’nde yargıladı ve 29 Haziran 1925’te de Dağkapı Meydanı’na dizdikleri sıra sıra dar ağaçlarında idam etti. O gün Diyarbakır boyun eğmedi ve değerlerine sahip çıktı. Bugün Şeyh Said’in torunları asıldığı meydana ismini verdi.
-24 yıl önce bu kez, karanlık güçler tarihe faili meçhul cinayetlerin işlendiği dönemin başlangıcı olarak geçecek bir cinayetle Diyarbakır’a diz çöktürmek istediler. Ama yine başaramadılar.
Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın, 5 Temmuz 1991’de evinden gözaltına alındı, 7 Temmuz'da ise cesedi Elazığ’ın Maden ilçesinde bulundu. 10 Temmuz’daki cenaze törenine 100 bin kişi katıldı. Bu tabloyu hazmedemeyen karanlık güçler, Diyarbakırlıların üzerine kurşun ve el bombası yağdırdılar. Onlarca kişinin yaşamını yitirmesi ve bine yakın kişinin yaralanmasına rağmen Aydın’ın cenazesi toprağa verildi ve Diyarbakır diz çökmedi.
Daha sonra itirafçı Abdülkadir Aygan'ın anlattıklarına göre, Vedat Aydın cinayetinde kontrgerilla imzasının bulunduğu ortaya çıktı. Aygan, Vedat Aydın’ın, JİTEM kurucularından Binbaşı Cem Ersever tarafından bizzat öldürüldüğünü açıkladı.
-14 yıl önce Diyarbakır, bu defa öylesine bir cinayeti boşa çıkartıyordu ki, cinayeti işleyenler bile şaşıp kalıyordu. O karanlık malum güçler, 1997 yılında Diyarbakır’a Emniyet Müdürü olarak atanan ve yaptıklarıyla halkın gönlünde taht kuran ve de kendisine ‘Gaffar Baba’ lakabı uygun görülen, Ali Gaffar Okkan’dı.
Diyarbakırlıların Gaffar Babası, 24 Ocak 2001 günü makam aracıyla seyir halinde iken, Sezai Karakoç Bulvarı üzerinde kurulan pusuda olay yerinde yaşamını yitiriyordu.
Diyarbakır’a bu kez diz çöktüreceğini sananlar, yine yanılıyordu. Çünkü Diyarbakır halkı, cenazenin olduğu gün kepenk kapattı, şehrin sokaklarında onbinler protesto yürüyüşü gerçekleştirdi, binlerce çocuğa Ali Gaffar Okkan ismi verildi ve halen birçok esnafın işyerinde Okkan’ın fotoğrafı duvarda asılı duruyor.
-9 yıl önce Mart ayında Diyarbakır üzerinden bu kez farklı bir oyun sergilenmeye çalışılıyordu. O günleri yaşayan bir gazeteci olarak, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP), PKK’ye ateşkes çağrısı yapacağı bir dönemdi.
Muş-Diyarbakır-Bingöl üçgeninde 14 HPG’linin kimyasal silahla öldürüldüğü öne sürülüyordu. Bu HPG’lilerden 6’sı için Diyarbakır’da tören düzenlendi. Törene katılan binlerce kişiye polisin müdahalesi sert oldu.
Diyarbakır’da başlayan olaylar, tüm Kürt coğrafyasına yayıldı. Sonuç ise ürkütücü idi. Diyarbakır'da 5'i çocuk 10, Mardin'de 2 ve Batman'da 1 kişi silahlar ve gaz bombaları ile yaşamını yitiriyordu. O gün başta 7 yaşındaki Enez Ata olmak üzere tüm çocukların ölümüne gözyaşı dökmüştük. O günler Tarihe 26 Mart Olayları olarak geçti.
-2006 Mart’taki olaylardan sonuç alamayan karanlık güçler, bu kez Eylül 2006 tarihinde Merkez Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı civarında sahneye çıkıyordu.
Bir termos içinde halkın yoğun olarak bulunduğu alana bırakılan tahrip gücü yüksek bomba, cep telefonu düzeneği ile patlatılıyor, 7’si çocuk 10 kişi can veriyordu. Gazeteci arkadaşlarla olay yerine gittiğimizde parçalanmış cesetler, uzuvları kopmuş yaralılar gördük. Olay üzerinde birçok spekülasyonlar yapılırken, Türk İntikam Tugayı (TİT) olayı üstlenmişti.
-5 Haziran 2015’e gelindiğinde ise, karanlık ve puslu havaları seven güçler, yine sahneye çıkıyordu. Bu kez amaç, Diyarbakır’a kesin olarak diz çöktürmekti. Bunun içinde 5 Haziran Cuma günü Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP) İstasyon Meydanı’nda yapacağı mitinge gözlerini dikmiştiler.
Gazeteciler ve dostlarımızla yan yana geldiğimizde, birçok şehirde yaşanan olaylar ve provokasyonlar, Diyarbakır mitingi için bizleri korkutuyordu. Nitekim gazeteci arkadaşlarım ve köşe yazarlarımızla miting alanına gittiğimizde anlam veremediğimiz bir tuhaflık ve bazı eksiklikler hissediyorduk.
Çoluk-çocuk, yaşlı-genç 7’den77’ye yüzbinlerce kişi, bayrama gelircesine rengarenk kıyafetleriyle miting alanındaki yerlerini almış ve kendini davul-zurnanın ritmine kaptırarak, Selahattin Demirtaş’ın platforma çıkacağı anı bekliyordu.
Tamda Demirtaş’ın platforma çıkacağı an, yolun karşı tarafında bir patlamayla sarsıldık. Bu şoku atlatmak üzereyken, bu kez o lanet ikinci patlama 200 metre ilerimizde meydana geldi.
Bu iğrenç tuzağı hazırlayanlar, hem bombayla, hem de yaşanacak panikle onlarca kişinin öleceğini düşünmüşlerdi. Ama bu plan tutmadı ve Diyarbakırlıların sağduyusu ve soğukkanlılığı, daha fazla ölümün önüne geçtiği gibi, yaralıların yüzbinlerin bulunduğu alandan sağlıklı bir şekilde çıkarılması için organize oldular.
Ama her şeye rağmen fatura çok ağır oldu. 3 kişi öldü, 16’sı ağır 402 kişi yaralandı. Birçok kişinin bazı uzuvları koptu. Şimdi olayla ilgili birçok kesimden çeşitli iddialar ortaya atılıyor.
Kim ne derse desin, kim neyi nasıl düşünürse düşünsün, Diyarbakır neyin ne olduğunu iyi biliyor ve diz çökmüyor.
HDP BARAJI AŞTI
Bu arada seçim sonuçlarını daha sonra yazmayı düşünüyordum. Ancak, sonuçlar hemen hemen netleşince birkaç satır da bu konuda yazmak istedim.
Resmi olmayan sonuçlara ve de sandıkların küçük bir bölümünün açılmadığını da göz önünde bulundurarak HDP’nin yüzde 12.9 ile barajı aştığını, AKP’nin yüzde 40.8, CHP’nin yüzde 25.1, MHP’nin yüzde 16.4, SP’nin yüzde 2.0 ve diğerlerinin ise yüzde 2.7 dolayında oy aldı. Buna göre AKP 258, CHP 132, MHP 82, HDP 78 milletvekili çıkardı.
Yazılarımı takip edenler bilir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi hakkında yaptığım gezilerden çıkarttığım analiz ve gözlemlerimin hemen hemen tamında isabet sağladım. Yani bu bölgelerde HDP’nin oylarının yükseleceğini, AKP’nin oylarının hatırı sayılır miktarda düşeceğini ve de HDP’nin mitinglerine bakara Batı’da elde edeceği oylarla da barajı aşacağını yazmıştım. Ne diyelim hayırlı uğurlu olsun. İnşallah barış kazanır.
Sevgiyle kalın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Ercan AKKAR
Amed yine diz çökmedi…
Amed; Dünya’daki her Kürt için büyük önemtaşıyan, ismi geçtiği her yerde büyük heyecana yol açan, namı değer Diyarbakır…
Tarihin her döneminde gerek siyasi, gerek ekonomik, gerekse coğrafi konumu nedeniyle hep göz önünde olan ve hep tartışılan şehir Diyarbakır…
Bilinen tarihi 11 bin yıl öncesine dayanan ve insanlığın ilk yerleşik yerlerinden biri konumunda bulunan Diyarbakır…
Surlarının ihtişamlığı, Dicle Nehri’nin coşkusu, tarihi, kültürü ve geleneği ile bir Dünya şehri Diyarbakır…
Sevinçlerden çok acılara şahitlik eden, her zalimin önünde diz çökmesini istediği ancak, hiçbir zalime diz çökmeyen şehir Diyarbakır…
Dedik ya, her dönem gözlerin üzerinde olduğu şehir diye Diyarbakır için…7 Haziran’a gelinene kadar gözler hep üzerindeydi. Birileri hep Diyarbakır üzerinden yine sinsi planlar yapıyordu. Tıpkı, daha önce yaptıkları gibi…
Daha önce derken, tarihin çok derinliklerine inmeye, Diyarbakır’a diz çöktürmek için envay türlü oyunlara başvuranları tek tek derinlemesine irdelemeye gerek yok. 90 yıllık süreç içinde birkaç olaya göz atmamız sanırım yeter de artar.
-90 yıl önce Diyarbakır’a diz çöktürmek isteyenler, Şeyh Said ve 46 arkadaşını kurdukları Şark İstiklal Mahkemesi’nde yargıladı ve 29 Haziran 1925’te de Dağkapı Meydanı’na dizdikleri sıra sıra dar ağaçlarında idam etti. O gün Diyarbakır boyun eğmedi ve değerlerine sahip çıktı. Bugün Şeyh Said’in torunları asıldığı meydana ismini verdi.
-24 yıl önce bu kez, karanlık güçler tarihe faili meçhul cinayetlerin işlendiği dönemin başlangıcı olarak geçecek bir cinayetle Diyarbakır’a diz çöktürmek istediler. Ama yine başaramadılar.
Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın, 5 Temmuz 1991’de evinden gözaltına alındı, 7 Temmuz'da ise cesedi Elazığ’ın Maden ilçesinde bulundu. 10 Temmuz’daki cenaze törenine 100 bin kişi katıldı. Bu tabloyu hazmedemeyen karanlık güçler, Diyarbakırlıların üzerine kurşun ve el bombası yağdırdılar. Onlarca kişinin yaşamını yitirmesi ve bine yakın kişinin yaralanmasına rağmen Aydın’ın cenazesi toprağa verildi ve Diyarbakır diz çökmedi.
Daha sonra itirafçı Abdülkadir Aygan'ın anlattıklarına göre, Vedat Aydın cinayetinde kontrgerilla imzasının bulunduğu ortaya çıktı. Aygan, Vedat Aydın’ın, JİTEM kurucularından Binbaşı Cem Ersever tarafından bizzat öldürüldüğünü açıkladı.
-14 yıl önce Diyarbakır, bu defa öylesine bir cinayeti boşa çıkartıyordu ki, cinayeti işleyenler bile şaşıp kalıyordu. O karanlık malum güçler, 1997 yılında Diyarbakır’a Emniyet Müdürü olarak atanan ve yaptıklarıyla halkın gönlünde taht kuran ve de kendisine ‘Gaffar Baba’ lakabı uygun görülen, Ali Gaffar Okkan’dı.
Diyarbakırlıların Gaffar Babası, 24 Ocak 2001 günü makam aracıyla seyir halinde iken, Sezai Karakoç Bulvarı üzerinde kurulan pusuda olay yerinde yaşamını yitiriyordu.
Diyarbakır’a bu kez diz çöktüreceğini sananlar, yine yanılıyordu. Çünkü Diyarbakır halkı, cenazenin olduğu gün kepenk kapattı, şehrin sokaklarında onbinler protesto yürüyüşü gerçekleştirdi, binlerce çocuğa Ali Gaffar Okkan ismi verildi ve halen birçok esnafın işyerinde Okkan’ın fotoğrafı duvarda asılı duruyor.
-9 yıl önce Mart ayında Diyarbakır üzerinden bu kez farklı bir oyun sergilenmeye çalışılıyordu. O günleri yaşayan bir gazeteci olarak, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP), PKK’ye ateşkes çağrısı yapacağı bir dönemdi.
Muş-Diyarbakır-Bingöl üçgeninde 14 HPG’linin kimyasal silahla öldürüldüğü öne sürülüyordu. Bu HPG’lilerden 6’sı için Diyarbakır’da tören düzenlendi. Törene katılan binlerce kişiye polisin müdahalesi sert oldu.
Diyarbakır’da başlayan olaylar, tüm Kürt coğrafyasına yayıldı. Sonuç ise ürkütücü idi. Diyarbakır'da 5'i çocuk 10, Mardin'de 2 ve Batman'da 1 kişi silahlar ve gaz bombaları ile yaşamını yitiriyordu. O gün başta 7 yaşındaki Enez Ata olmak üzere tüm çocukların ölümüne gözyaşı dökmüştük. O günler Tarihe 26 Mart Olayları olarak geçti.
-2006 Mart’taki olaylardan sonuç alamayan karanlık güçler, bu kez Eylül 2006 tarihinde Merkez Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı civarında sahneye çıkıyordu.
Bir termos içinde halkın yoğun olarak bulunduğu alana bırakılan tahrip gücü yüksek bomba, cep telefonu düzeneği ile patlatılıyor, 7’si çocuk 10 kişi can veriyordu. Gazeteci arkadaşlarla olay yerine gittiğimizde parçalanmış cesetler, uzuvları kopmuş yaralılar gördük. Olay üzerinde birçok spekülasyonlar yapılırken, Türk İntikam Tugayı (TİT) olayı üstlenmişti.
-5 Haziran 2015’e gelindiğinde ise, karanlık ve puslu havaları seven güçler, yine sahneye çıkıyordu. Bu kez amaç, Diyarbakır’a kesin olarak diz çöktürmekti. Bunun içinde 5 Haziran Cuma günü Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP) İstasyon Meydanı’nda yapacağı mitinge gözlerini dikmiştiler.
Gazeteciler ve dostlarımızla yan yana geldiğimizde, birçok şehirde yaşanan olaylar ve provokasyonlar, Diyarbakır mitingi için bizleri korkutuyordu. Nitekim gazeteci arkadaşlarım ve köşe yazarlarımızla miting alanına gittiğimizde anlam veremediğimiz bir tuhaflık ve bazı eksiklikler hissediyorduk.
Çoluk-çocuk, yaşlı-genç 7’den77’ye yüzbinlerce kişi, bayrama gelircesine rengarenk kıyafetleriyle miting alanındaki yerlerini almış ve kendini davul-zurnanın ritmine kaptırarak, Selahattin Demirtaş’ın platforma çıkacağı anı bekliyordu.
Tamda Demirtaş’ın platforma çıkacağı an, yolun karşı tarafında bir patlamayla sarsıldık. Bu şoku atlatmak üzereyken, bu kez o lanet ikinci patlama 200 metre ilerimizde meydana geldi.
Bu iğrenç tuzağı hazırlayanlar, hem bombayla, hem de yaşanacak panikle onlarca kişinin öleceğini düşünmüşlerdi. Ama bu plan tutmadı ve Diyarbakırlıların sağduyusu ve soğukkanlılığı, daha fazla ölümün önüne geçtiği gibi, yaralıların yüzbinlerin bulunduğu alandan sağlıklı bir şekilde çıkarılması için organize oldular.
Ama her şeye rağmen fatura çok ağır oldu. 3 kişi öldü, 16’sı ağır 402 kişi yaralandı. Birçok kişinin bazı uzuvları koptu. Şimdi olayla ilgili birçok kesimden çeşitli iddialar ortaya atılıyor.
Kim ne derse desin, kim neyi nasıl düşünürse düşünsün, Diyarbakır neyin ne olduğunu iyi biliyor ve diz çökmüyor.
HDP BARAJI AŞTI
Bu arada seçim sonuçlarını daha sonra yazmayı düşünüyordum. Ancak, sonuçlar hemen hemen netleşince birkaç satır da bu konuda yazmak istedim.
Resmi olmayan sonuçlara ve de sandıkların küçük bir bölümünün açılmadığını da göz önünde bulundurarak HDP’nin yüzde 12.9 ile barajı aştığını, AKP’nin yüzde 40.8, CHP’nin yüzde 25.1, MHP’nin yüzde 16.4, SP’nin yüzde 2.0 ve diğerlerinin ise yüzde 2.7 dolayında oy aldı. Buna göre AKP 258, CHP 132, MHP 82, HDP 78 milletvekili çıkardı.
Yazılarımı takip edenler bilir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi hakkında yaptığım gezilerden çıkarttığım analiz ve gözlemlerimin hemen hemen tamında isabet sağladım. Yani bu bölgelerde HDP’nin oylarının yükseleceğini, AKP’nin oylarının hatırı sayılır miktarda düşeceğini ve de HDP’nin mitinglerine bakara Batı’da elde edeceği oylarla da barajı aşacağını yazmıştım. Ne diyelim hayırlı uğurlu olsun. İnşallah barış kazanır.
Sevgiyle kalın.