olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
22 Ekim, 2024, Salı
  • DOLAR
    34.07
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2733.2
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57623.74$
Ufuklar

\'Sınırlar ülkelerin namusudur\'

\'Sınırlar ülkelerin namusudur\'
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, \"Sınırlar, ülkelerin namusudur ve sınırların bu şekilde ihlal edilmesi, egemenlik hakkının ihlali anlamına gelir. Türkiye sınırları da NATO sınırıdır\" dedi.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Kanal 24'te katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Rusya'nın Türkiye'nin hava sahasını ihlaline ilişkin soruya karşılık Akdoğan, en üst düzeyde ve sert bir şekilde siyasi tepkinin verildiğini söyledi.

Akdoğan, söz konusu olayın bir gün değil birkaç gün üst üste yaşandığına dikkati çekerek, "Böyle baktığımızda bunlar hoş gelişmeler değil. Rusya bizim için dost ve komşu bir ülke. Rusya ile bizim çok boyutlu birçok alanda ciddi iş birliklerimiz var" ifadesini kullandı. 

Rus savaş uçaklarının, Türk hava sahasını ihlal etmesinin kabul edilebilecek bir durum olmadığını belirten Akdoğan, "Sınırlar, ülkelerin namusudur ve sınırların bu şekilde ihlal edilmesi, egemenlik hakkının ihlali anlamına gelir. Türkiye sınırları da NATO sınırıdır. NATO da çok sert bir şekilde açıklama yaptı, 'Türkiye'nin yanında olduğunu' ifade etti. Kimsenin de Türkiye'nin gücünü, caydırıcılığını test etmemesi gerekir" diye konuştu.

Akdoğan, son dönemde Rusya'nın Suriye'ye fiili müdahalede bulunmasının, Suriye denklemini tamamen başka bir noktaya getirdiği görüşünü aktararak, "Suriye meselesi, küresel güç dengelerine kurban edilen bir konu. Şu anda tamamen bir iç savaş var, birçok örgütün birbiriyle eş zamanlı mücadele ettiği bir tablo var. Çok karmaşık bir denkleme dönüştü. Rusya'nın son operasyonlarının iddia edildiği gibi DAİŞ'e karşı olmadığı da görülüyor. 'Ilımlı muhalefet' diyebileceğimiz, Esed ve DAİŞ'le orada mücadele eden muhalif unsurlara dönük bir hava saldırısı yapıldığı anlaşılıyor. Batılı ülkelerin birazcık geri planda durması, belki biraz dirayetsiz tavır sergilemeleri, gerekenleri zamanında yapmamaları, bunlar da bunu biraz cesaretlendirmiş olarak da yorumlanabilir" değerlendirmesinde bulundu. 

"Herhangi bir davaya dönük veya bir davayı boşa çıkarmak için edilmiş bir laf değildi"

Ergenekon ve Balyoz davalarında son hukuki prosedürün tamamlandığı belirtilerek, daha önceden "Milli orduya kumpas kurdular" sözlerinin hatırlatılması üzerine Akdoğan, "Bu tür olaylarda sapla samanı birbirine karıştırmadan değerlendirme yapmak lazım" dedi.

Akdoğan, "Türkiye'de kendi ülkesinin aleyhine, kendi ülkesinin istihbarat teşkilatına, milli ordusuna, halkın seçtiği hükümete kumpas kuran bir yapı olduğu" şeklinde bir yazı yazdığını anımsattı.

Söz konusu kumpasların birçok kesime karşı yapıldığını vurgulayan Akdoğan, kendisinin o zamanki yazısında atıf yaptığı durumun, "Burada bir ihanet kokusu var. Kendi ülkesinin aleyhine, kendi ülkesinin kurumlarını çökertmeye dönük bir işe bunlar niye kalkışıyorlar? Niçin bu tür komplolara giriyorlar?" bunu sorgulayan bir yazı olduğuna dikkati çekti.

Akdoğan, "Bu somut, herhangi bir davaya dönük veya herhangi bir davayı boşa çıkarmak için edilmiş bir laf değildi" ifadesini kullandı. Ayrıca devam eden davalarla ilgili konuşmanın da çok doğru olmadığını bildiren Akdoğan, "Biz ilkesel olarak bu işin mağduruyduk ve ilkesel olarak buna karşı çıktık. Devletin hukuk sistemini, güvenlik sistemini kullanarak birilerini tasfiye edip, başka birilerinin önünü açmaya çalışıyorsa, başka bir güç odağı meydana getirmeye çalışıyorsa, o zaman bu daha sıkıntılı bir durumdur. Bu hastalıklı yapıya dikkat çektim" diye konuştu. 

"Bu operasyonlar başlamasaydı Türkiye başka bir yere sürüklenirdi"

Terörle mücadeleye ilişkin bir soru üzerine Akdoğan, operasyonların bir sebep değil sonuç olduğu cevabını verdi. Akdoğan, devletin durup dururken bu işlere başlamadığını, Kobani olaylarının yaşandığını, burada açıkça bir isyan teşebbüsünün ortaya çıktığını belirtti.

Çözüm Süreci'ni sabote etme girişimlerinin Kobani olaylarında başladığını bildiren Akdoğan, şöyle devam etti:

"Seçimden önce neler yaşandığını biliyoruz. Bunların siyasi uzantısı olan parti resmen sürece ihanet etti, sürecin düşmanlarıyla birlikte hareket etti, sürece zihniyet olarak karşı olan çevrelerle kol kola girdi ve sürecin lokomotifi olan AK Parti'yi devirmek üzere bir makas değişimine gitti. Seçimden hemen sonra ise terör örgütü bu sefer fiili saldırılara başladı. Eylemler eş zamanlı, diğer örgütlerle birlikte meydana geldi. Eğer o anda hükümet bir karar alıp, bunun üzerine kararlı bir şekilde gitmeseydi, bu operasyonlar başlamasaydı Türkiye başka bir yere sürüklenirdi. Bu operasyonları başlatan da terör örgütünün ortaya koyduğu eylemlerdir. Bunlar 'Hükümet, savaş başlattı' gibi siyasi bir takım argümanları kullanıyorlar. Bir kere bu bir savaş değil.

Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarına, güvenlik birimlerine yönelen saldırlara karşı bir terörle mücadele yürütüyor. Bu terörle mücadelenin amacı devleti korumak değil, milleti korumak. Bundan hükmet niye medet umsun? AK Parti on seçime girdi, böyle bir şeyden medet umdu mu? AK Parti felsefesinde bir kişi böyle bir şey savunabilir mi? İnsan hayatı üzerinden siyasi hesap yapmak alçaklıktır. İnsanların hayatına kimlerin kast ettiği, insan hayatı üzerinden kimlerin siyaset yaptığı belli."

"Şırnak'ta iddia edilen birtakım hadiseler, bunların da üzerine gidilir"

Akdoğan, her zaman huzur ve güvenden yana olduklarını, AK Parti'nin durduğu yerin belli olduğunun altını çizdi. 

Hukuk içinde bir mücadele yaşandığını vurgulayan Akdoğan, şunları kaydetti:

"Bütün dünyanın gözü Türkiye'nin üzerinde. Yani bu kadar büyük operasyonlar yapılıyor, sınır ötesinde, sınır içinde. Eğer en ufak bir yanlışlık olsaydı, bunlar yeri göğü birbirine inletirdi. Burada zaman zaman provokatif bir takım hadiseler olmuyor değil. Bu mücadeleye gölge düşürmek için birtakım hadiseler olmuyor değil, bunların hemen üzerine gidiliyor, soruşturma açılıyor.

Orada tabii mücadele eden askerimiz, polisimiz... Elbette zor şartlar altında mücadele ediyor, kolay değil, merminin önüne atılmak kolay bir şey değil. İnsanlar hayatları pahasına bir mücadele yürütüyor, oradaki psikolojiyi elbette anlamak gerekir. Fakat bütün bunların üzerine birileri buna zarar verecek, gölge düşürecek, bütün bu büyük mücadeleyi yüzbinlerce güvenlik biriminin yürüttüğü bu mücadeleye zarar verecek bir davranış sergiliyorsa, buna da kimsenin hakkı yok. Bunun da kararlılıkla üzerine gidilir, ne yapılması gerekiyorsa hukuk devleti içerisinde yapılır. Şırnak'ta iddia edilen birtakım hadiseler, bunların da üzerine gidilir. Yani orada gerçekten güvenlik birimleri cansiperane bir mücadele yürütüyor. Kimse onların emeklerine, çabalarına gölge düşüremez."

Akdoğan, teröristlerin çok sayıda kayıp verdiklerinin anlaşılmaması için cesetleri alıp kayalıklardan attıklarını, gizlediklerini ve imha ettiklerini söyledi. 

Askerin hukuk içinde mücadele ettiğini vurgulayan Akdoğan, "Cenazeler üzerinden bir olumsuzluk, hukuksuz bir şey yapılıyormuş gibi bu haksızlık olur. Burada gerçekten halkın hukukunu korumak için güvenlik birimleri samimi ve hukuk içinde bir çaba içerisindeler. Buna hiç kimse gölge düşürmemeli. Bir takım algı operasyonları, yalan yanlış iftiralar, başka bir takım şeyler...Bunu kimin yaptığı da anlaşılıyor. Hep belli mecralarda, belli medya grupları üzerinden bunu terörle mücadeleye zarar verecek şekilde bir gayret var" diye konuştu.

"Ortak tavır içerisinde olunmalı"

Terör örgütüne ve onların uzantılarına laf söylemek yerine terörle mücadele eden devleti suçlamanın doğru bir tavır olmadığını ifade eden Akdoğan, terörle mücadelede ülkesini seven herkesin ortak bir tavır içerisinde olması gerektiğini kaydetti.

Akdoğan, ülkelerin terörle mücadelede başarılı olabilmesi için herkesin bir arada hareket etmesi ve taşın altına elini koyması gerektiğini dile getirerek, "Biz bunu bir türlü başaramıyoruz. Meclisteki tartışmalardan tutunda medyadaki tartışmalara kadar. Teröriste laf söylemeyenler, terörle mücadele eden hükümete laf söylüyorlar. burada elbette pozitif bir takım eleştiriler, uyarılar, katkılar olabilir. Bunlar da olmalıdır. Yanlış bir şey görünüyorsa bunlar da söylenmelidir. Ama bu milli bir meseledir. Bu konuda ortak bir tavır geliştirmek gerekir" diye konuştu.

"Önemli olan 7 Haziran'dan sonra kim nasıl tavır takındı"

Terörle mücadele açısından seçim sonrasında ortaya çıkabilecek duruma ilişkin soru üzerine Akdoğan, "Mesele hangi partinin barajı geçip geçmemesi değil.  Burada biri yukarı çıkarken diğeri aşağıya gider. Siyaset ve demokrasi güçlendiğinde terör, silah ve şiddetin aşağıya gitmesi gerekiyor. İkisi birlikte yükselirse burada sıkıntılı bir dürüm vardır" ifadesini kullandı.

Akdoğan, halkın 7 Haziran'dan önce ve sonrasını gözlemleyerek partilerin hükümet kurma çalışmalarındaki çabalarını gördüğünü ifade ederek, tüm bu gözlemlerin seçmenin tutumunda etkili olacağını belirtti.

Bu süreçte seçim vaatleri kadar, 7 Haziran sonrasında partilerin takındığı tavırların etkili olacağına işaret eden Akdoğan, "Önemli olan 7 Haziran'dan sonra kim nasıl tavır takındı, ne kadar sorumluluk aldı, terörle mücadelede nasıl bir yerde. Bunları da vatandaş yorumluyor. Halk bakıyor bundan sonrası için ne diyorlar, gelecek vizyonları nedir diye. Biz birçok alanda devrim niteliğinde reformlar, vaatler açıkladık. Vatandaş bunları da görüyor, değerlendiriyor" diye konuştu. 

Akdoğan, vatandaşların güven ve istikrarın ne kadar önemli olduğunu anladığını belirterek, bu durumun Türkiye'nin geleceği açısından bir parti meselesi olmadığını söyledi. 

"Ortaya konulan vaatler aslında devrim niteliğinde"

Akdoğan, beyannamenin içeriğine ilişkin bir soru üzerine, beyanname hazırlanırken tüm STK ve toplumun tüm kesimleriyle görüşerek ve en ince ayrıntısı düşünülerek hazırlandığını söyledi.

Bu vaatlerin hiçbirinin afaki olmadığının altını çizen Akdoğan, şöyle konuştu:

"Bizim söylemlerimiz diğer partilerin yaptığı gibi ben 3-5 fazlasını vereyim, daha çok oy alırım gibi popülist vaatler değil. Vatandaşın talepleri, vatandaşın duyarlı olduğu konular var. Ama çok iyi çalışıldı. Hesabı kitabı yapıldı. Bütçe dengelerini bozmadan, mali disipline zarar vermeden yapıldı çalışmalar. AK Parti iktidarını devam ettirecek ve Türkiye'yi yönetecekse bunları da yapacağına göre Türkiye'deki tablonun bozulmaması lazım. Bozulursa yine AK Parti uğraşacak. Sadece gençlerle ilgili ortaya konulan vaatler aslında devrim niteliğinde. Dünyanın hiçbir ülkesinde gençlere bu kadar pozitif ayrımcılık yapıldığı, bu kadar imkanın tanındığı bir ülke var mıdır?"

Akdoğan, toplumun her kesimine dokunan, onların oluşabilecek sıkıntılarını ortadan kaldırmaya dönük çalışmalar yaptıklarına dikkati çekerek, özellikle çok istismar edilen emekli maaşlarındaki iyileştirmenin diğer partilerin vaatlerinden daha üst bir limitte olduğunu söyledi.

Birebir halka dokunan vaatlerin yanında büyük ölçekli yatırım çalışmalarının da beyannamede yer aldığını ifade eden Akdoğan, yerli üretim payının arttırılmasıyla birlikte bir ülkenin kendi uçağını, helikopterini, tankını ve radar sistemi gibi savunma sanayisine dönük yatırımlarını yapmasının ne denli önemli olduğunun yaşanan son hadiselerde göründüğüne işaret etti.

"Şu anda 44-45 bandına yükselmiş görünüyor"

"Partilerin Ankara içerisindeki oy dağılımını nasıl görüyorsunuz?" sorusu üzerine Akdoğan, yapılan anketlerin Ankara içerisindeki iki bölgede de AK Parti'nin yükselişte olduğu gösterdiğini kaydetti.

Akdoğan, AK Parti'deki bu yükselişin ülke genelinde olduğunu vurgulayarak, "AK Parti yüzde 40-41 civarındaydı. Şu anda 44-45 bandına yükselmiş görünüyor. İnşallah vatandaşımız artık tabloyu görmüş. Türkiye'nin geleceği açısından, güven ve istikrarın devamı açısından daha olumlu bir tablonun ortaya çıkacağını düşünüyorum" ifadesini kullandı.

"Yazarlar ne kadar patronunu eleştirebilir"

Akdoğan, Ahmet Hakan Coşkun'a yapılan saldırı ve basın özgürlüğüne ilişkin soru üzerine, Türkiye'de basın özgürlüğünün geliştiğini dile getirerek, dünyada bir hükümetin bu kadar yerden yere vurulduğu bir ülke olmadığının altını çizdi.

Medya özgürlüğü konusunda birçok batı ülkesinden daha ileri bir konumda olduğunu ifade eden Akdoğan, "Bu irdelenmesi gereken bir konudur. Medya, basın ve ifade özgürlüğü gibi konulara baktığımızda kendi içerisinde bunların bir takım yapısal sorunlar barındırdığını da görüyoruz. Acaba medya kuruluşlarındaki patronlara karşı ne kadar bir editöryal bağımsızlık vardır. Yazarlar ne kadar patronunu eleştirebilir. Bunlar medya kuruluşlarının temel problemleridir" değerlendirmesinde bulundu. 

"Çifte standart da gütmemek lazım"

Akdoğan, şöyle konuştu:

"Ahmet Hakan meselesinde parti olarak ilkesel bir duruşumuz var. Şiddet kimden gelirse ve kime karşı olursa olsun bunu biz kınıyoruz ve kınamak gerekir. Kaynağına bakmadan, mağduruna bakmadan bunu kınamak gerekir. Ama bunun üzerinden bunu istismar ederek kimse de bir nefret suçu işlememeli, farklı yerlere fatura çıkarıp kin ve nefreti körüklememeli. Demokrasiyi zehirler bu tür hadiseler. Bir de çifte standart da  gütmemek lazım. Mehmet Sancak hadiselerinden sonra da söyledim, bir çifte standart var. Belli kesimlere, belli medya gruplarına bir şiddet, terör saldırısı olduğunda ses çıkarmıyor insanlar, görmüyorlar, üç maymunu oynuyorlar ama kendilerine bir şey dokunduğu zaman büyük bir yaygara kopuyor."

Türkiye ile ilgili uzun süredir bir algı operasyonu yürütüldüğüne işaret eden Akdoğan, "Terör saldırıları falan bunlar fiili Türkiye'yi karıştırmaya dönük işler ama bunların evveliyatında Türkiye'ye karşı çok ciddi algı operasyonları, psikolojik harp teknikleri uygulandı. Her zeminde Türkiye'yi suçlayan teröristlere yardım eden ülke gibi göstermeye çalıyorlar. Tabi bunun içinde bu paralel ihanet şebekesinin bun da çok payı var. 

Muhabir: İlkay Güder, Enes Duran

ysd yatay

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Facebook Yorum

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!