Sefalet Ücreti Açıklaması: Emekçiler Buna Mahkum Değil!
Sefalet Ücreti Açıklaması: Emekçiler Buna Mahkum Değil!
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM) Yürütme Kurulu, açıklanan yeni asgari ücreti eleştirerek, bunun açlık sınırının altında bir ücret olduğunu vurguladı.
Haber Giriş Tarihi: 25.12.2024 16:31
Haber Güncellenme Tarihi: 25.12.2024 16:32
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.sanliurfaolay.com/
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM) Yürütme Kurulu, açıklanan yeni asgari ücreti eleştirerek, bunun açlık sınırının altında bir ücret olduğunu vurguladı.
THTM’den yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“24 Aralık’taki baskın gece toplantısında açlık sınırında bir “asgari ücret” açıklanmasına cüret edilmesi, öncelikle sermayenin ve sermaye iktidarının emek düşmanlığında iyice saldırganlaşacağının yeni bir işaretidir.
İç ve dış sermayenin ve onun uygulama aygıtı olan siyasi iktidarın, bugünkü pervasız sınıf tahakkümünde sınır tanımayacağının, 2025’te 2024’ü bile aratacak sömürü koşullarını hazırladığının yeni bir kanıtıdır.
Uluslararası sermaye çevrelerinin uygulanmakta olan örtük IMF programında ne denli söz sahibi olduğunun, talep ettikleri asgari ücret artış oranının aynen kabul edilmesiyle tescillenmesidir.
“Komisyonda görüşülme” kurmacasının finalinin sarı sendikadan bile kaçırılarak oynanması, sendika temsilcisinin masayı terk etme gösterisine bile fırsat tanınmaması, azgınlaşan sermaye rejiminin artık en göstermelik tepkiye bile tahammülü olmayacağının dışavurumudur.
Sendikalara ve siyasi partilere düşen görevin, kitleleri “tatmin” edeceğini düşündükleri asgari ücret düzeyleri açıklamak değil, o taleplerin arkasında duracak bir kararlılık ve eylemlilik içinde olabilmek olduğu tekrar deneyimlenmiştir. İşçi sınıfı adına beyanda bulunanların, arkasında duramayacakları, kitleleri meydanlara taşıyamayacakları talepler, yok hükmündedir. Sendikalı/sendikasız tüm işçiler bunu bilmeli ve tepkilerini sermaye iktidarına olduğu kadar iktidarın yanaşması sendika yöneticilerine de göstermelidir.
Bu son açıklamayla, “son sözü Cumhurbaşkanı söyler” beklentisinin ne kadar yanlış ve boş olduğu bir kez daha ispatlanmıştır. Kapitalist bir toplumda bölüşüm ilişkilerinin en temel belirleyicisi olan ücret düzeyini her zaman sistemin egemeni sermaye belirler. Cumhurbaşkanı bazen son ağalık hakkını kullanıyor gibi gözükse de bu da oyunun bir parçasıdır.
Ama görüldü ki bugün buna bile ihtiyaç duyulmuyor. Çünkü seçimlere daha çok var, çünkü yükü emekçilere bindirilen istikrar programı tam gaz yürürlükte, çünkü “Suriye fatihi” gibi davranan ve en çok da emekçi sınıfları efsunlayan “lider” artık kitle tepkilerini umursamaz noktaya taşınmış durumda. Bu da Suriye olaylarının Türkiye’de emekçi sınıflar üzerindeki dolaylı etkilerinin hiç de hayırhah olmayacağının bir başka göstergesi olmakta.
Türkiye’de başta işçi sınıfı olmak üzere tüm emekçi sınıflar, iç ve dış sermayenin güdümündeki siyasi iktidarlardan kendilerine hiçbir hayır gelmeyeceğini daha fazla zaman kaybetmeksizin anlamak zorundadırlar.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu denilen sermaye-iktidar tiyatrosunun bundan böyle hiçbir toplantısına katılınmamalıdır. Sayısal ağırlığın işçi sendikaları konfederasyonlarında olduğu, grev hakkını da içeren bir yeni yapı kurulmadan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi kesimi adına hiçbir sendika temsilcisi yer almamalıdır. Yüksek enflasyon ortamında asgari ücretin her ay yeniden belirlendiği bir endeksleme düzeneği kurulmadan herhangi bir ücret düzeyinde mutabık kalınmamalıdır. Bununla birlikte, temel ihtiyaç maddeleri ve hizmetleri kâr konusu olmaktan çıkarılmalı; enerji, sağlık, eğitim gibi başlıklardan başlayarak kamulaştırmalara başlanmalıdır.
Asgari ücretin ortalama ücret düzeyini belirliyor olmasının önüne geçmek için, 6356 Sayılı Yasanın 40. Maddesindeki teşmil uygulamasının uygulamaya geçirilmesi mücadelesi verilmeli ve bir işkolundaki toplu iş sözleşmesi sonuçlarının o işkolundaki tüm işyerlerine teşmil edilmesi sağlanmalıdır. Bu mücadele, teşmil uygulamasının kendilerini işlevsizleştireceğini düşünen sendika yöneticilerine karşı da verilmelidir.
2025 yılı, sendikalı veya sendikasız tüm işçiler ve memurlar bakımından bir yoksullaştırma ve hatta açlıkla imtihan yılı yapılmak istenmektedir. Bu bir kader değildir. Emekçiler buna mahkum değildir. Açıklanan hiçbir karar değiştirilemez değildir. Ekonomik ve toplumsal bunalımın sorumlusu olan sermaye dokunulmaz değildir. İktidara geri adım attırmak olanaksız değildir.
O nedenle şimdi sınıf çıkarlarımız etrafında örgütlenmek ve sesimizi yükseltmek zamanıdır. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi tüm kararlılığıyla bu mücadelenin arkasında ve içindedir.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Sefalet Ücreti Açıklaması: Emekçiler Buna Mahkum Değil!
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM) Yürütme Kurulu, açıklanan yeni asgari ücreti eleştirerek, bunun açlık sınırının altında bir ücret olduğunu vurguladı.
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM) Yürütme Kurulu, açıklanan yeni asgari ücreti eleştirerek, bunun açlık sınırının altında bir ücret olduğunu vurguladı.
THTM’den yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“24 Aralık’taki baskın gece toplantısında açlık sınırında bir “asgari ücret” açıklanmasına cüret edilmesi, öncelikle sermayenin ve sermaye iktidarının emek düşmanlığında iyice saldırganlaşacağının yeni bir işaretidir.
İç ve dış sermayenin ve onun uygulama aygıtı olan siyasi iktidarın, bugünkü pervasız sınıf tahakkümünde sınır tanımayacağının, 2025’te 2024’ü bile aratacak sömürü koşullarını hazırladığının yeni bir kanıtıdır.
Uluslararası sermaye çevrelerinin uygulanmakta olan örtük IMF programında ne denli söz sahibi olduğunun, talep ettikleri asgari ücret artış oranının aynen kabul edilmesiyle tescillenmesidir.
“Komisyonda görüşülme” kurmacasının finalinin sarı sendikadan bile kaçırılarak oynanması, sendika temsilcisinin masayı terk etme gösterisine bile fırsat tanınmaması, azgınlaşan sermaye rejiminin artık en göstermelik tepkiye bile tahammülü olmayacağının dışavurumudur.
Sendikalara ve siyasi partilere düşen görevin, kitleleri “tatmin” edeceğini düşündükleri asgari ücret düzeyleri açıklamak değil, o taleplerin arkasında duracak bir kararlılık ve eylemlilik içinde olabilmek olduğu tekrar deneyimlenmiştir. İşçi sınıfı adına beyanda bulunanların, arkasında duramayacakları, kitleleri meydanlara taşıyamayacakları talepler, yok hükmündedir. Sendikalı/sendikasız tüm işçiler bunu bilmeli ve tepkilerini sermaye iktidarına olduğu kadar iktidarın yanaşması sendika yöneticilerine de göstermelidir.
Bu son açıklamayla, “son sözü Cumhurbaşkanı söyler” beklentisinin ne kadar yanlış ve boş olduğu bir kez daha ispatlanmıştır. Kapitalist bir toplumda bölüşüm ilişkilerinin en temel belirleyicisi olan ücret düzeyini her zaman sistemin egemeni sermaye belirler. Cumhurbaşkanı bazen son ağalık hakkını kullanıyor gibi gözükse de bu da oyunun bir parçasıdır.
Ama görüldü ki bugün buna bile ihtiyaç duyulmuyor. Çünkü seçimlere daha çok var, çünkü yükü emekçilere bindirilen istikrar programı tam gaz yürürlükte, çünkü “Suriye fatihi” gibi davranan ve en çok da emekçi sınıfları efsunlayan “lider” artık kitle tepkilerini umursamaz noktaya taşınmış durumda. Bu da Suriye olaylarının Türkiye’de emekçi sınıflar üzerindeki dolaylı etkilerinin hiç de hayırhah olmayacağının bir başka göstergesi olmakta.
Türkiye’de başta işçi sınıfı olmak üzere tüm emekçi sınıflar, iç ve dış sermayenin güdümündeki siyasi iktidarlardan kendilerine hiçbir hayır gelmeyeceğini daha fazla zaman kaybetmeksizin anlamak zorundadırlar.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu denilen sermaye-iktidar tiyatrosunun bundan böyle hiçbir toplantısına katılınmamalıdır. Sayısal ağırlığın işçi sendikaları konfederasyonlarında olduğu, grev hakkını da içeren bir yeni yapı kurulmadan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi kesimi adına hiçbir sendika temsilcisi yer almamalıdır. Yüksek enflasyon ortamında asgari ücretin her ay yeniden belirlendiği bir endeksleme düzeneği kurulmadan herhangi bir ücret düzeyinde mutabık kalınmamalıdır. Bununla birlikte, temel ihtiyaç maddeleri ve hizmetleri kâr konusu olmaktan çıkarılmalı; enerji, sağlık, eğitim gibi başlıklardan başlayarak kamulaştırmalara başlanmalıdır.
Asgari ücretin ortalama ücret düzeyini belirliyor olmasının önüne geçmek için, 6356 Sayılı Yasanın 40. Maddesindeki teşmil uygulamasının uygulamaya geçirilmesi mücadelesi verilmeli ve bir işkolundaki toplu iş sözleşmesi sonuçlarının o işkolundaki tüm işyerlerine teşmil edilmesi sağlanmalıdır. Bu mücadele, teşmil uygulamasının kendilerini işlevsizleştireceğini düşünen sendika yöneticilerine karşı da verilmelidir.
2025 yılı, sendikalı veya sendikasız tüm işçiler ve memurlar bakımından bir yoksullaştırma ve hatta açlıkla imtihan yılı yapılmak istenmektedir. Bu bir kader değildir. Emekçiler buna mahkum değildir. Açıklanan hiçbir karar değiştirilemez değildir. Ekonomik ve toplumsal bunalımın sorumlusu olan sermaye dokunulmaz değildir. İktidara geri adım attırmak olanaksız değildir.
O nedenle şimdi sınıf çıkarlarımız etrafında örgütlenmek ve sesimizi yükseltmek zamanıdır. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi tüm kararlılığıyla bu mücadelenin arkasında ve içindedir.”
En Çok Okunan Haberler