"Doğan Bekin: Suriye'deki Parçalanma Süreci ve Türkiye İçin Tehdit"
"Doğan Bekin: Suriye'deki Parçalanma Süreci ve Türkiye İçin Tehdit"
Suriye’deki etnik ve mezhebi bölünmelerin derinleşmesi, Türkiye ve bölge ülkeleri için yeni istikrarsızlık risklerini beraberinde getiriyor. Yinon Planı ve dış güçlerin etkisiyle şekillenen süreç, bölgedeki güvenliği tehdit ediyor.
Haber Giriş Tarihi: 10.03.2025 15:50
Haber Güncellenme Tarihi: 10.03.2025 15:53
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.sanliurfaolay.com/
Suriye'deki etnik ve mezhebi temellere dayalı bölünmelerin körüklenmesi amacıyla farklı iç dinamiklerin devreye sokulması, Türkiye'yi derinden etkileyebilecek sinsi bir adım olup, bu sürecin kimseye yarar sağlamayacağı kesindir. Bu bağlamda, Suriye'deki tüm farklılıkların bir zenginlik olarak görülmesi ve kapsayıcı, birleştirici politikaların hızla devreye sokulması, güven ve istikrarın sağlanabilmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Eğer bu sağlanamazsa, Suriye'deki yeni çatlakların, Türkiye ve diğer bölge ülkeleri için yeni açmazlar oluşturacak tehlikeli bir sürecin başlangıcına yol açması kaçınılmaz olacaktır. Özellikle Lazkiye ve Tartus’ta yaşanan gelişmelerin fırsat olarak kullanılmaya çalışılmasını engellemek için, şiddet ve nefret politikalarından uzak durulması gereklidir.
Geçmişte, Ortadoğu'nun Sevr Anlaşması ile parçalanmasına yol açan ve "Bunsen Raporu" olarak bilinen, Sir Maurice William Ernest de Bunsen tarafından ortaya konan stratejik rapor, Osmanlı Devleti’nin Sevr Anlaşması’yla bölünmesinin ardından sona ermiştir. Bu gelişme, o dönemde Osmanlı toprakları üzerinde şekillendirilen yeni Ortadoğu haritasının, sadece beklenen sonuçları vermekle kalmayıp, aynı zamanda İsrail Devleti'nin kurulmasının önündeki engellerin de adım adım ortadan kalkmasına neden olmuştur.
Benzer şekilde, İsrail'in varlığını sürdürebilmesi için, Şubat 1982’de Oded Yinon tarafından yayımlanan ve geçmişteki “Bunsen Raporu”nu hatırlatan "Oded Yinon Planı", komşu ülkelerin parçalanması ve yönetimlerinin zayıflatılması hedefini taşımaktadır. Bugün, bu raporun yıkıcı etkilerini bölgemizde görmek mümkündür.
Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın sıkça vurguladığı "Suriye ve Irak bölünürse, sıradaki hedef İran ve Türkiye olacaktır" açıklaması hala hafızalardadır. Bugün, Suriye iç savaş nedeniyle fiilen yıkılmış durumdadır ve şimdi de Yinon Planı doğrultusunda Suriye'de yeni şekillenmeler yapılmaya çalışılmaktadır.
ABD’nin Doğu Suriye'deki büyük askeri yığınağı ve yeni oluşumlar için başlattığı hamleler, yalnızca İsrail'in güvenliğini gözeten ve Suriye ile çevresindeki ülkeleri zayıflatmayı amaçlayan Yinon Planı'nın bir sonucu olarak görülmektedir. Bu planlar uygulanırken, açıkça İran ve Türkiye’nin parçalanmasını hedefleyen politikalar ve stratejiler geliştirilmektedir. İsrail'in Ortadoğu'nun parçalanmasını bir manifesto olarak ortaya koyarak, perde arkasından şekillendirmeye çalıştığı parçalanmış bir Suriye’deki iç karışıklıkların, son derece ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bu bağlamda, sağduyulu bir yaklaşım sergileyerek, yeni oyunları bozmaya çalışmak büyük bir önem taşımaktadır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
"Doğan Bekin: Suriye'deki Parçalanma Süreci ve Türkiye İçin Tehdit"
Suriye’deki etnik ve mezhebi bölünmelerin derinleşmesi, Türkiye ve bölge ülkeleri için yeni istikrarsızlık risklerini beraberinde getiriyor. Yinon Planı ve dış güçlerin etkisiyle şekillenen süreç, bölgedeki güvenliği tehdit ediyor.
Suriye'deki etnik ve mezhebi temellere dayalı bölünmelerin körüklenmesi amacıyla farklı iç dinamiklerin devreye sokulması, Türkiye'yi derinden etkileyebilecek sinsi bir adım olup, bu sürecin kimseye yarar sağlamayacağı kesindir. Bu bağlamda, Suriye'deki tüm farklılıkların bir zenginlik olarak görülmesi ve kapsayıcı, birleştirici politikaların hızla devreye sokulması, güven ve istikrarın sağlanabilmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Eğer bu sağlanamazsa, Suriye'deki yeni çatlakların, Türkiye ve diğer bölge ülkeleri için yeni açmazlar oluşturacak tehlikeli bir sürecin başlangıcına yol açması kaçınılmaz olacaktır. Özellikle Lazkiye ve Tartus’ta yaşanan gelişmelerin fırsat olarak kullanılmaya çalışılmasını engellemek için, şiddet ve nefret politikalarından uzak durulması gereklidir.
Geçmişte, Ortadoğu'nun Sevr Anlaşması ile parçalanmasına yol açan ve "Bunsen Raporu" olarak bilinen, Sir Maurice William Ernest de Bunsen tarafından ortaya konan stratejik rapor, Osmanlı Devleti’nin Sevr Anlaşması’yla bölünmesinin ardından sona ermiştir. Bu gelişme, o dönemde Osmanlı toprakları üzerinde şekillendirilen yeni Ortadoğu haritasının, sadece beklenen sonuçları vermekle kalmayıp, aynı zamanda İsrail Devleti'nin kurulmasının önündeki engellerin de adım adım ortadan kalkmasına neden olmuştur.
Benzer şekilde, İsrail'in varlığını sürdürebilmesi için, Şubat 1982’de Oded Yinon tarafından yayımlanan ve geçmişteki “Bunsen Raporu”nu hatırlatan "Oded Yinon Planı", komşu ülkelerin parçalanması ve yönetimlerinin zayıflatılması hedefini taşımaktadır. Bugün, bu raporun yıkıcı etkilerini bölgemizde görmek mümkündür.
Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın sıkça vurguladığı "Suriye ve Irak bölünürse, sıradaki hedef İran ve Türkiye olacaktır" açıklaması hala hafızalardadır. Bugün, Suriye iç savaş nedeniyle fiilen yıkılmış durumdadır ve şimdi de Yinon Planı doğrultusunda Suriye'de yeni şekillenmeler yapılmaya çalışılmaktadır.
ABD’nin Doğu Suriye'deki büyük askeri yığınağı ve yeni oluşumlar için başlattığı hamleler, yalnızca İsrail'in güvenliğini gözeten ve Suriye ile çevresindeki ülkeleri zayıflatmayı amaçlayan Yinon Planı'nın bir sonucu olarak görülmektedir. Bu planlar uygulanırken, açıkça İran ve Türkiye’nin parçalanmasını hedefleyen politikalar ve stratejiler geliştirilmektedir. İsrail'in Ortadoğu'nun parçalanmasını bir manifesto olarak ortaya koyarak, perde arkasından şekillendirmeye çalıştığı parçalanmış bir Suriye’deki iç karışıklıkların, son derece ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bu bağlamda, sağduyulu bir yaklaşım sergileyerek, yeni oyunları bozmaya çalışmak büyük bir önem taşımaktadır.
En Çok Okunan Haberler