Aziz Çiftçi / Şanlıurfa OLAY
Şanlıurfa Omurilik Felçlileri İstihdamı Derneği (SUOFİD) Başkanı Habib Polat, Gazetemiz Şanlıurfa Olay’a verdiği röportajda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Avrupa Birliği Projesi kapsamında Avrupa Birliği Projesini hayata geçirdiklerini, bu projede yaklaşık 117 engelli arkadaşlarının mesleki eğitim kursu gördüğünü, burada eğitim alan kursiyerlerin hem eğitim hem de belli bir ücret aldığını belirterek, engelliler için olması gerek bir projeye imza attıklarını ve arkadaşlarının eğitimlerini tamamladıktan sonra işe başladığını söyledi.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
- Ben Habib Polat, 1979 doğumluyum. 1999 yılında bir trafik kazası sonucunda omurilik felçlisi oldum. Mevcutta da şu anda da Şanlıurfa Omurilik Felçleri İstihdam Derneği Başkanıyım.
Dernek olarak neler yapıyorsunuz, faaliyetlerinizden bize biraz bahseder misiniz?
- Şanlıurfa Omurilik Felçleri İstihdam Derneğini 2009 yılında kurduk. Bu derneği kurduğumuzda hayallerimiz vardı. Temel anlamda hedefimiz mesleki çalışmalardan daha çok hak temelli çalışmalardır. Biz dernek olarak herhangi bir kamu kurumundan veya kuruluşundan veya şahıstan ne bir bağış talebinde bulunduk, ne de bağış almadık. Biz sadece hak temelli çalışan bir derneğiz.
- Bunun yanı sıra mesleki eğitimler üzerine İŞKUR projeleri yapıyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Avrupa Birliği’nin ortaklaşa bir projesini bitirdik. Bu projemiz yaklaşık 174 bin Euro’luk bir projeydi. Burada 117 engelli arkadaşımız günlük 6 Euro almak suretiyle hem mesleki eğitim aldı. Bu şekilde engelli arkadaşlarımızın kendilerine olan özgüvenlerini kazanmalarına ve kendi ayakları üzerinde durmalarına yardımcı oluyoruz olduk. Tekstil, ön muhasebe ve el işi kursları verdik.
Burada üretilen malzemeleri ne yapıyorsunuz?
- Burada mesleki eğitim alan kardeşlerimiz diğer taraftan maaşlarını alıyor. Bu kardeşlerimiz ürettikleri ile hayırlara da vesile oluyorlar. Üretilen kıyafetler insani yardım dernekleri aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. Genel de öksüz, yetim ve dul insanlara bu malzemelerimizi ulaştırıyoruz.
Burada çalışan 117 kişi var. Bu insanlar günlük hayatlarında neler yapıyor, ne gibi sıkıntılar yaşıyor?
- Biz dört duvar arasında yaşayan sosyal hayatın her alanında engellenen insanlarız. Aslında engelli değil de engellenen, yani insanların bizi engellemesinden dolayı engelli hale düşen insanlarız. Buraya gelen engelli insanlar şehrin her tarafından geliyor. Karaköprü, Eyyübiye ve Haliliye’nin her yerinden engelliler geliyor. Bu arkadaşlarımız toplu taşıma araçlarını kullanarak geliyorlar.
Yollar ve kaldırımlar uygun değil
- Yollar ve kaldırımlarda sıkıntılar var. Her ne kadar belediyelerimizin çalışması sonucu engelli araçlarımız varsa da, bunu toplu taşıma açısından söylüyorum. Ama engellinin bu araçlara binebilmesi için her halükarda size kaldırım gerekiyor. Durağa sizin rahat erişebilmeniz gerekiyor. Bu konuyla ilgili özellikle durakla ilgili çok sıkıntı çekiyoruz. Öyle rampalar yapmışlar ki tekerlekli sandalyeyle oradan geçmek çok zor oluyor. Yani kullanma imkânımız yok. Bu sadece belediyenin problemiyle kalan bir şey değil, bu Şanlıurfa’da bulunan tüm kamu ve kurum kuruluşlarıyla ilgili bir sorundur.
‘Kamu alanlarını kullanamıyoruz’ dediniz ne gibi eksiklikler var?
- Parkları, camileri, okulları ve diğer kamu kurumlarını rahat bir şekilde kullanamıyoruz. Mesela camilere ibadet için giden engelli arkadaşlarımız geri dönüyor. Artık ibadet etme hakkımızı bile kullanamıyoruz. Hükümetimiz 2005 yılında 5308 sayılı engelliler kanununu çıkardı. İlk başta kamu kurumlarına 7 yıl zaman dilimi verildi. Tüm kurumların engellilere uygun haline gelmesi için 7 yıl yetmedi, 3 yıl daha uzatıldı. 2015 7. ayın 12’sinde bu günleri doldu.
Dışarıdaki insanların sizlere bakışı, yaklaşımı nasıl oluyor?
- Bir şey anlatayım; benim 3-4 tane misafirim vardı, Urfa’ya gelmişlerdi. Birlikte bir lokantaya girdik oturduk. Onlar sağlıklıydı, bir ben tekerlekli sandalyedeydim. Sağ olsun garson arkadaşımız onlara, ‘ne yersiniz’ diye sordu, döndü bana baktı. Sonra onlara döndü ve arkadaş ne yer dedi. Bana sorma gereği duymadı. Çünkü ben sakat bir insanım. Bende, ‘biraz saman, biraz arpa karıştır getir, ben onu yiyeyim’ dedim. Bu bireysel bir olaydır ama, hakikaten insanların bize bakış açısı çok farklı. Bu olay genel manada bize yaklaşımlarını özetliyor.
Bir dernek başkanı ve bir engelli olarak sorunların çözülmesi için ne gibi önerileriniz var?
- Engellilerin sorunlarının çözülmesi için herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Kamu kurumları ve özel kuruluşların eksiklerini gidermesi gerekiyor. Bu anlamda dernek olarak her zaman herkese kapımız açıktır. Üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız. Bizim amacımız bağcıyı dövmek değildir. Sorunların çözümü için gerekirse bedenimizi taşın altına koymaya hazırız.