Göbeklitepe veya Göbekli Tepe, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki Şanlıurfa’nın 18 km kuzeydoğusunda, Haliliye ilçesine bağlı Örencik köyü yakınlarında yer alan Neolitik bir arkeolojik sit alanıdır.
MÖ 9600–9500 civarına tarihlenen Göbeklitepe, dünyanın şu ana kadar bilinen en eski tarihî yapısıdır.
Göbeklitepe Mısır piramitlerinden 7 bin 500 yıl daha önce yapıldı. Yerleşik hayata geçişlerin ilk izleri için büyük bulgular barındırıyor. Çünkü yerleşik hayatı simgeleyen ve tarıma işaret eden buğdayın ilk izleri Göbeklitepe'de bulundu.
Dinler tarihini de etkileyen Göbeklitepe, bilinen ilk ibadet merkezi. Bugüne kadar yazılan tarih kitaplarının hepsini çöpe attıran Göbeklitepe yaklaşık olarak 12.000 yıl öncesine uzanan tarihi ile dünyanın ilk yaşam izlerinin bulunduğu alan olarak adını hak ettiği yere yazdırdı.
Tarihin 0 noktası olarak isimlenen Göbeklitepe ayrıca 2019 Turizm Yılı Göbeklitepe olarak ilan edilmiştir. Göbeklitepe ile ilgili ilk araştırmalar 1963 yılında İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi iş birliği ile yürütülen yüzey çalışmaları ile bulunmuştu. İlk ciddi çalışmalar ise Heidelberg Üniversitesi’nin 1994 yılındaki ziyareti ile başlamıştır.
Yıllar sonra ise 1995’te 2014 yılında hayatı sona eren Alman Arkeolog Prof. Klaus Schmidt liderliğinde başlayan kazılarda, ev olduğu düşünülen yuvarlak yapıların aslında dini amaçla yapıldığı ortaya çıkmıştır.
Burada önemli olan konu ise şu :
“Göbeklitepe ortaya çıkana kadar din ve inançların avcı toplayıcı insanlardan sonra ortaya çıktığı sanılıyordu.”
Göbeklitepe keşfi ile beraber bu bilinenlerin hepsi çürümüş oldu.
Göbeklitepe Kazı Alanında T şeklinde devasal taşlar ve üzerinde hayvan kabartmaları bulunuyor.
Göbeklitepe’nin Hikayesi
Göbeklitepe’nin Öyküsü 1963 yılında başlamış olsa da esasen 1983 yılında Mahmut Kılıç isimli vatandaşın tarlasını sürerken bulduğu taşları müzeye teslim etmesi ile başlamıştır .
Ancak müze yetkilileri bu oyma taşları depoya bırakmış ve ilgilenmemiştir.
1995’te ise Atatürk Barajı nedeniyle bölgede çalışma yapan Schmidt bulduğu eserleri müzeye getirmiştir.
Müze deposunda Göbeklitepe’nin oyma taş örnekleri ile karşılaşan Schmidt eserlerin fotoğraflarını çekerek hocaları ile paylaşmıştır. İlgi taşların kaynağını araştırmaya koyulan arkeolog, müzeden bu taşların nerede olduğunu bir türlü öğrenememiştir.
Kimse yardım etmemiştir.
Kendi çabası ile Mahmut Kılıç’ı ve Göbeklitepe’yi bulmuş ve çalışmaları başlatmıştır. Bu hikayeyi duyduktan sonra sonra ne düşünürsünüz.? Gerçekten de tesadüfen yaşamıyor muyuz.? Buradan şunu belirtmekte fayda var “sayın yetkililer lütfen alakasız insanları olmayacak mevkilere atamayın LÜTFEN!.”
Prof Schmidt 2018’de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Göbeklitepe ülkemizin listedeki yeni bir değeri oldu.
Tüm miras listesini merak ederseniz : Türkiye’nin Unesco Mirası Listesi
Göbeklitepe dahil olmak üzere Türkiye ve dünyadaki onlarca müze ücretsiz ve online erişime açık.
Hala görememiş olsan da adım adım yüksek çözünürlükle sanal müzeleri keşfedebilirsiniz : Ücretsiz Sanal Müzeler Göbeklitepe Nerede.? Nasıl Gidilir.?
Göbeklitepe Şanlıurfa il merkezi sınırları içinde yer alır. Şanlıurfa merkeze yaklaşık 20 km uzaklıkta bulunur. Buraya ulaşmak için en yakın havalimanı Şanlıurfa’da bulunuyor.
Özellikle de GAP turlarının tekrar başlaması ile uğrak noktası olan Göbeklitepe’ye giriş için müze kartlarınızı yanınızda bulundurunuz. Şanlıurfa Havalimanı’ndan ulaşım sağlayacaksanız burada en uygun seçenek araç kiralama seçeneği olacaktır.
Şanlıurfa merkeze ulaşırsanız buradan sabah ve akşam olmak üzere minibüs seferleri olduğunu duyduk ancak konuyu tam olarak bilmediğimizden yanlış yönlendirme yapmak istemeyiz. Çünkü Göbeklitepe’ye giden tek yol var ve o yoldan dönerken de aynı yolu kullanıyorsunuz.
Göbeklitepe’nin Gizemi Göbeklitepe’nin tarih sahnesine çıkması ile bir çok soruda karşımıza çıktı.
Göbeklitepe’de ortaya çıkan yuvarlak alanlar içindeki T şeklindeki devasal büyük taşlar ve üzerinde yer alan hayvan resimleri buranın ne olduğunu ve ne amaçla kullanıldığına dair birçok soruyu beraberinde getirdi.
Göbeklitepe’nin sırrı işte bu taşların nedenlerini aramak ve keşfetmekle başladı.
Bulunan sonuçlarda bilinen tüm gerçekler
Din Tarihi ile bilinenleri değiştirdi.
Çünkü bütün bilinenler yanlıştı ve çöktü. Tarih yeniden yazıldı.
Göbeklitepedeki oval yapıların içinde 2’şer T bulunmakta ve etrafını çevreleyen duvarların içinde daha küçük T şeklinde taşlar bulunuyor. Tanrıların Arabaları Sorular ile ilgili fazlası ile yanıt üreten fikirler mevcut.
Aslında sadece Göbeklitepe değil dünyadaki bir çok bilinmeyen gizeme ilave edilen bir gizeme sahip olduk diyebiliriz.
Göbeklitepe öncesine ait gizemi çözülemeyen yapıları ve olayları inceleyen Erich Van Daniken yıllardır tartışması bitmeyen Tanrıların Arabaları isimli kitabında tüm gizemli olayları sıralayıp Tanrıların uzaylı olabileceğini açıklamıştı. (belkide uzaylılar Tanrılar’da demiş olabilir tam olarak detayları hatırlamıyorum)
Tanrıların Arabaları
Peki tam olarak gizem yaratan konu ne.?
Göbeklitepe’de yer alan yapılar boyları 3 ila 6 metre arasında değişen, üzerine hayvan sembolleri ile tasvirlerinin yapıldığı T biçimdeki sütunlardır.
Arkeologlar bu sütunları ilk olarak stilize edilmiş insan tasvirleri olarak yorumladılar.
Bu yorum için tapınağın ortasındaki sütundaki bulunan el ve kol hareketleri olan çizimler etkili olmuş olabilir.
Burada en çok ilgi çeken konu ise şuydu: 12.000 yıl önce insanlar 60 ton ağırlığındaki taşları buraya nasıl getirip tasarladı.?
Ne amaç edindiler.? Neye inanıyorlardı.?
Göbeklitepe’de bulunan taşlardaki kabartmalar.
Bu soruları daha çok uzatıp bir beyin fırtanası yaratabiliriz.
Ancak tahmin edilen bilgilere dayanarak en yakın taş kaynağının çok yakın olmadığı ve bu taşların bölgeye gelmesine ve inşa sürecine kadar bile uzun zaman geçtiği şeklindedir.
Hayvanlardan Tanrılara Bilinmezlere ilişkin ilk kaynak Tanrıların Arabaları idi. Göbeklitepe hakkında bilgi veren önemli kaynak ise Yuval Noah Harari‘nin kaleme aldığı Sapiens.
Kitap insalığın başlangıç noktasından bugüne olan gelişimini gözlemlerken Göbeklitepe ile ilgili bulgulardan da bahsetmiştir. T şeklinde harflere ilişkin yorumlardan dünyadaki en eski mesleğin muhasebecilik olduğu hakkında tespitte bulunmuştur.
Göbeklitepe ve gizemini açıklayan çok yayın var. İsmail Metin, İsmet Cerit, Derman Bayladı, Atlıhan Onat,Kaan Demirdöven, Göktuğ Halis, Mehmet Kenan başlıcaları. incelemek için tıklayın. (daha da olacaktır) Benim ilgimi çeken ve inceleme fırsatını bulduğum kitap Levent Sepici’nin Göbeklitepe Anadolu’da keşfedilen İlk Mabed isimli kitaptır.
Dünyanın ilk mabedi Kitap’ta buradaki uygarlığın Nuh Tufanı ve öncesine ait olduğu belirtilmektedir. Yazının başlığında belirttiğim Göbeklitepe dinlerin çöküşü‘nden kasıt desteklenerek (” Göbeklitepe ortaya çıkana kadar din ve inançların avcı toplayıcı insanlardan sonra ortaya çıktığı sanılıyordu. “) döneme ilişkin Kuran-Kerim’den ayetler paylaşılmıştır.
Özellikle ilahi dinler ve islami açıdan yorumlanan Levent Sepici’nin kitabındaki bilgiler oldukça ilgi çekici. Bu bölgede Urfa’nın Harran bölgesinde yaşayan ve Hz. Muhammed (S.A.V) ile irtibatlı olduğu Sabiiler‘in ezoterik bilgileri ile Kuran-ı Kerim’deki bilgilerin paralellik göstermesi üzerinde durulmuştur.
Örneğin Maide Suresi 5/69 ayette : `İman edenler, yahudiler, Sâbiîler ve hıristiyanlar, (bunlardan) Allah’a ve âhiret gününe inanıp dünyaya ve âhirete yararlı işler yapanlara korku yoktur ve onlar üzülecek de değillerdir.`
Farklı bir ayete dayandırılan yorumda ise Büyük Tufan’da yok olan uygarlıklara atıfta bulunuluyor.
Bildiğiniz üzere kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’de yok olan birçok uygarlığa ait bilgiler verilir ve ibret alınmasına dair öğütte bulunulur. Kitap’ta Fatır 35/44 ayetinden alıntı yapılarak yorumlanmıştır.
“Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı.?
Oysa onlar kendilerinden daha da kuvvetli idiler.
Göklerdeki ve yerdeki hiçbir şey, Allah’ı âciz bırakacak değildir.
Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir.“
Oysa onlar daha kuvvetliydiler sözü gizemi çözülemeyen birçok yapının ve mabede ilişkin aslında bir cevap niteliğinde bulunmuyor mu.?
Yine aynı kitapta Mümin 82. ayet paylaşılarak Göbeklitepe’deki bilinmeze açıklama yapılmıştır.
“Onlar yeryüzünde dolaşmadılar mı ki.? Onlardan öncekilerin akıbetleri nasıl oldu baksınlar.
Ve onların çoğu, kuvvet ve eserler bakımından yeryüzünde kendilerinden daha üstündüler. Fakat kazanmış oldukları şeyler, onlara fayda vermedi.“
Bu ayettede benzer şekilde geçmiş insanların kuvvetli şimdiki zamandan üstün olduğu belirtilmiş.
Yani bu yapıları yapan insanların daha kuvvetli oldukları ve birçok şeyi yapmak için yeterli gücü olduklarını anlıyoruz.
Bu sayede buradaki yapıların ne şekilde yapıldığına dair mantıklı bir ipucu yakalamış oluyoruz.
Çok etki bırakan bu kitabı Levent Sepici: Göbeklitepe
Tüm bu kaynakların yanında Göbeklitepe konulu bir de roman var.
Şu anda Göbeklitepe’nin nasıl bir romanı olabilir sorusunu duyar gibiyim. Bu yazıyı yazdığım tarih itibari ile bir çırpıda okuduğum kurgu romanında İskender Pala, Göbeklitepe’de bir aşk hikayesini anlatıyor.
Akşam yıldızı isimli romanı İskender Pala 48 farklı kaynaktan öğrendiği bilgiler ile kurgulayarak, Harran ile Göbeklitepe arasında yaşayan “Sarıca” ve “Çira”’nın öyküsünü yazmış.
Kurgu ama örnek verdiği olaylar ve kavramlar çeşitli kaynaklara dayandırılarak yorumlamış.
Yani hem hikaye okuyup hem akıcı bir şekilde Göbeklitepe’yi yazarın yorumu ile öğrenmeniz mümkün. Hatta kitaptaki bir paragrafında :
Akşam Yıldızı
“İdris peygamber Kitab-ı Mukaddes (Hristiyanların dinî alanda otorite kabul ettikleri, yahudilerin kutsal kitabını da kapsayan yazılar koleksiyonuna verdikleri isimdir. ) kaynaklarında Hanok adıyla anılır.
Dinler tarihi İdris peygamberin tıpkı Hz. İsa gibi göğe çekildiğini söyler.
Tevrat’a göre insanlarla Tanrı arasında bir aracıdır. Bir meleğin kanadında yedi kat göğe yolculuğa çıkar ve bu yolculukta bütün yaradılışın sırlarına ve tabiattaki unsurlara vakıf olur.
Melek Vreveil ona yedi kat semada “mühürlü kitaplar”ı gösterir ve orada yazılı olan göklerin dönüşü, Güneş ve Ay’ın hareketleri gibi hususları 365 kitapta yazmasını, öğretmesini ve dersler vermesini söyler.
İdris kelimesi “Ders anlatan, öğreten” anlamındadır.
Tıpkı Kitabı Mukaddes’te geçen İbranice asıllı Hanok(Enoch,Hanuh, Unnuh) kelimesi gibi. İslam kaynaklarına İdris Peygambere ilahi bilgileri ihtiva eden otuz sahife indirilmiştir.
Yıldızbilim, hesap, tıp, bitkilerin sırları,
yazı yazmak, dikiş dikmek, terazi kullanmak,
remil gibi meslek ve sanatları İdris insanlığa öğretmiştir.
Çok sayıda talebesi olan İdris, yeryüzünde ilk kez demiri keşfedip aletler yapmış, ziraati geliştirmiş, deri ve kumaşlardan elbiseler dikmesini öğretmiştir…
Uzak doğuda onun Buda olduğunu kabul edenler vardır.
Mısırlılarda Thoth, İranlılarda Huşeng ismi ile geçer.
Bütün kültürlerde insanlığa öğreten kişi olarak anılır…
12 ayrı alanda bilgelik sistemini geliştirerek başıboş ve vahşi ortamda avcılık ve toplayıcılık ile geçinen insanları, akıllarını kullanarak ilahi terbiyeye yönelten odur.
İnsanoğlunun medeniyete giden yolda birlikte ve yerleşik yaşamasını, Allah’a ibadet etmelerini, sadaka veya vergi vermelerini, adak sunmalarını birer görev olarak düzenlemiştir.
Rivayete göre bir melek gelir ve inzivadan çıkıp Tanrı’nın yolunda gitmeleri için insanlara öğretmesini ister.
Bunun üzerine 243 sene boyunca durmadan öğretir.
Tevrat’a göre insanoğluna yaptığı hizmetler için Tanrı onu gökte de meleklerin kralı yapmaya karar verir ve şimşek gibi savaş atlarının çektiği alev saçan bir arabayla kendisini semaya alır. Oğlu Matuşelah, onun oğlu Yerah, onun oğlu da Nuh peygamberdir. İdris peygamberin yaşadığı dönem günümüzden 12.000 yıl önceye tekabül etmekte olup Göbeklitepe’de avcılıktan tarım toplumuna geçiş süreci ile örtüşür. “
Göbeklitepe’nin Yapısı Göbeklitepe A’dan F’ye 6 harf ile adlanan yapılardan oluşmaktadır.
Oval şeklindeki yapıların orta kısımlarında 2’şer olmak üzere onu çevreleyen duvarların içine yerleştirilmiş T şeklinde sütunlar bulunur.
Bu sütunların üzerinde ağırlıklı olarak hayvan tasvirleri (yılan, yaban domuzu, ördek) bulunur.
Göbeklitepe Krokisi
Göbeklitepe ve civarında bu oval yapılardan
20 adete ulaşabilecek şekilde büyüyeceğini gözlenmektedir.
Zaten ziyaretinizde etrafta toprak altında ve sadece T simgeleri dışarıda kalmış taşları göreceksiniz.
Göbeklitepe’de yaşanılan döneminin ilerisinde bir teknik kullanılmıştır.
Daha önceden de belirttiğimiz üzere en yakın taş ocağı kaynağı 2 km kadar uzaktayken o taşların buraya nasıl getirildiğine dair soruyu ancak bu şekilde yorumlayabiliyoruz.
Ayrıca T şeklindeki sütunların üzerindeki kabartmaların o yörede yaşayan kabilelerin simgeleri olabileceğine dair de fikirler bulunmaktadır.
Göbeklitepe keşif edilmeden önce bilinen en eski tapınak Malta’da bulunmaktaydı ve 5000 yaşındaydı.
Göbeklitepe Mısır piramitlerinden bile 7500 sene daha yaşlıdır.
Göbeklitepe Kazı Alanı Aslında farklı bir konuya da dikkat çekmek isteriz. Burası insan eliyle saklanmış dahi olabilir.
Yapılan araştırmalardaki sonuçlara göre buranın temizlendikten sonra bilinçli bir şekilde kapatıldığına dair bulgulara ulaşılıyor.