Yangın İhmali ve Denetimsizlik: Trajedi Değil, Katliam!

Urfa Emek ve Demokrasi Platformu, Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi yangınına ilişkin açıklama yaptı.

Haber Giriş Tarihi: 24.01.2025 12:49
Haber Güncellenme Tarihi: 24.01.2025 12:49
https://www.sanliurfaolay.com/

Urfa Emek ve Demokrasi Platformu, Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde çıkan yangında 78 kişinin hayatını kaybetmesi ve çok sayıda yaralı olmasından dolayı başsağlığı dileyerek, yaralılara acil şifalar diledi. Platform, yangın nedeniyle yaşanan can kayıplarının, yapıların ihmali ve denetimsizliğinin sonucunda meydana geldiğini vurguladı.

Açıklamada, yangının meydana geldiği tesiste kullanılan ahşap malzemelerin ve yangın merdiveninin eksikliği gibi ihmallerin, trajedinin bir "katliam" olduğunu gösterdiği ifade edildi. Ayrıca, kamuoyu bilgisi sağlamakla yükümlü devlet makamlarının olay sonrası açıklama yapmakta geç kaldığına dikkat çekildi.

Platform, sorumluların devletin ihmali ve kar hırsıyla güvenlik tedbirlerini almayan sermaye sahipleri olduğuna dikkat çekerek, devletin denetim görevini yerine getirmediğini belirtti. Bu tür trajedilerin, kapitalist sistemin ve neoliberal politikaların bir sonucu olduğuna değinildi.

Urfa Emek ve Demokrasi Platformu, benzer faciaların yaşanmaması için kamu denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, güvenlik standartlarının arttırılması ve acil durum önlemlerinin düzenli olarak denetlenmesi gerektiğini belirterek, olayın takipçisi olacaklarını ve sorumluların cezalandırılana kadar mücadeleye devam edeceklerini duyurdu.

Konuya ilişkin yapılan açıklamayı, Urfa Emek Ve Demokrasi Platformu Dönem Sözcüsü Kemal Yüksekkaya, okudu. 

Yüksekkay,  yapyığı konuşmada şu ifadelere yer verdi:

“Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde bulunan bir tesiste çıkan yangında açıklandığı kadarıyla 78 yurttaşımız yaşamını yitirmiş çok sayıda yurttaşımız da yaralanmıştır. Urfa emek ve demokrasi platformu olarak bu elim olayda hayatını kaybedenlerin ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Öncelikle ahşap malzemeden yapılı yanıcı madde ile döşenmiş, yangın merdiveninin olup olmadığının bile tartışmalı halde olduğu, en son ne zaman, kim tarafından denetlendiği belli olmayan bir yapıda göz göre göre yaşananların kader değil, katliam olduğunu belirtiyor; maden ocaklarında, yurtlarda, orman yangınlarında, işçi cinayetlerinde ve depremlerin sonucunda sayısız defa tanık olduğumuz üzere ilk iş olarak yayın yasağı getirilmesinin ve devletin tüm yetkililerin sorumluluktan kaçmaya çalışmasının gerçeklerin üzerini kapatmaya yönelik olduğunun altını çiziyoruz. 

Yaşanan can kayıplarının sorumlularının başta siyasal iktidarın rant ve talana dayalı neoliberal politikaları ile cezasızlık ve kuralsızlık politikası olduğu ortadayken, devlet kurumlarının, organlarının nasıl da işlevsiz hale getirildiği, nitelikten uzaklaştırıldığı, kamu hizmetlerinin piyasaya açılmasının nasıl ölümcül sonuçlar doğurduğunu yangın sonrasında en acı haliyle görüyoruz. Bu tür felaketler ne bir kaderdir ne de bir tesadüf. Bunlar, kâr hırsıyla hareket eden sermaye sınıfının ve onu denetlemekten bilerek kaçınan siyasal iktidarın yarattığı yapısal bir sorun, kapitalist sistemin kanlı yüzüdür.

Öyle ki; kamuoyuna ihmallere ilişkin bilgi vermekle görevli resmi makamlar, iktidar partisinin kabine toplantısı bitmeden bir açıklama dahi yapamamış, İçişleri Bakanlığı ancak akşam saatlerinde yangının söndürüldüğünü ve kimlik tespitinin sürdüğünü açıklamıştır. Bu noktada gerçek sorumluların denetim görevini yapmayan kurum ve kuruluşlar ile yurttaşların can güvenliğini hiçe sayan, kar hırsıyla güvenlik tedbirlerini almaktan imtina eden sermaye sahipleri olduğu, devleti şirket gibi yönetmekle övünenlerin, devletin denetim görevini şirketlere devredenlerin, ne kadar sorumluluktan kaçmaya çalışsalar da bu ihmaller zincirinin ana halkasını oluşturduğu bir kez daha açığa çıkmıştır.

Bu gibi trajedilerden ders çıkarılması, yeni faciaların önlenmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Kamu kurumları, işletmeler ve denetim mekanizmaları bütünlüklü bir şekilde insan hayatını koruma sorumluluğunu üstlenmelidir. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi, yalnızca yasal değil, ahlaki bir zorunluluktur. Kamusal denetimin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve tüm süreçlerin kamuoyuyla paylaşılması, yaşam hakkı ve güvenin yeniden tesis edilmesi açısından hayati önemdedir.

Güvenli bir yaşam hakkı, her bir yurttaşın en temel hakkıdır. Bu hak, sorumluluk sahibi tüm kurumlar tarafından korunmalıdır.

Yaşam hakkının öncelikli olduğu, kamusal güvenliğin esas alındığı bir düzeni hep birlikte inşa edebiliriz. Bugün mücadele etmek, gelecekte benzer acıların yaşanmasını önlemenin en önemli yoludur.

Yaşanan felaket, yalnızca bir tesiste değil, bu düzenin her bir köşesinde süregelen çürümüşlüğün bir ürünüdür. Bu çürümüşlüğü değiştirmek, örgütlü mücadeleyle mümkündür.

Benzer faciaların yaşanmaması için çağrımızdır:

•    Kamu denetim mekanizmalarının güçlendirilmeli, •    İşletmelerde güvenlik standartlarının arttırılmalı, •    Acil durum önlemlerinin düzenli olarak denetlenmeli ve uygulamaya konulmalı, •    Güvenlik tedbirlerine ilişkin farkındalık çalışmaları arttırılmalıdır.

Urfa emek ve demokrasi platformu olarak tekrardan hayatını kaybedenlerin ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Tüm ülkemizi yasa boğan bu acı olayın takipçisi olacağımızı, tüm sorumlular yargı önünde gerekli cezayı alana kadar mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz!”