Bu açıklama, döviz kurunun gelecekte önemli bir artış gösterebileceğini ve yatırımcıların dövize olan talebinin yükselmesiyle TL'nin değer kaybedeceği ihtimalini vurguluyor. Carry trade stratejisinin etkisiyle döviz talebinin artması, dövizin yükselmesine ve TL'nin değer kaybetmesine yol açabilir. Bu tür bir gelişme, Türk ekonomisinde enflasyonun artmasına ve döviz kurlarındaki dalgalanmalara neden olabilir. Geçer'in bu tahminleri, yatırımcıların dövizle ilgili stratejilerini şekillendirmelerine yol açabilir.
Doların yükselişi, Türkiye gibi dövize bağımlı ekonomilere önemli riskler ve tehlikeler doğuruyor. Ekonomi uzmanı Selçuk Geçer'in belirttiği gibi, Carry trade işlemleri yapan yatırımcılar, bu artışın etkilerini daha da pekiştirebilir. Carry trade, düşük faizli bir ülkeden borç alıp, yüksek faizli bir ülkede yatırım yaparak kar elde etme stratejisidir. Yatırımcılar, önce dövizin değerini artırmak için büyük miktarda döviz alımı yapabilirler. Ardından dövizi satarak bu artıştan kazanç sağlamayı hedeflerler.
Bu tür işlemler, dövizdeki dalgalanmalara neden olabilir ve piyasalarda aşırı volatiliteye yol açabilir. Ayrıca, dövizin yükselmesi, özellikle ithalata bağımlı ülkelerde enflasyonun artmasına, yerel para biriminin değer kaybetmesine ve ekonomik istikrarsızlıklara yol açabilir.
Geçer'in uyarısı, dövize yönelen yatırımcıların aşırı kazanç arayışının, finansal piyasada dengesizliklere yol açabileceği ve daha geniş ekonomik sorunları tetikleyebileceği yönünde. Bu tür durumlar, yerel ekonomiyi zora sokabileceği gibi, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki döviz rezervlerinin tükenmesine ve dış borçların ödenmesinde zorluklar yaşanmasına neden olabilir. Geçer'in açıklamaları, döviz kuru ve enflasyonun ekonomik dengeler üzerindeki etkilerine dair önemli bir değerlendirme sunuyor. Konuşmasında, doların şu anki seviyesi olan 34.80 TL'den yüksek seviyelere, yani 60 TL, 70 TL veya 80 TL'ye çıkacağına dair bir beklenti dile getiriyor. Bu durumun, dövizdeki yükselişin ve buna bağlı olarak yaşanacak panik havasının, ekonomik istikrarsızlığa yol açabileceği anlamına geldiğini belirtiyor.
Geçer'e göre, döviz kuru yükseldiğinde, bu sadece döviz alım satımını etkilemekle kalmaz, aynı zamanda enflasyon oranlarını da yukarı çeker. Yükselen döviz kuru, ithalat maliyetlerini artırarak, özellikle dışa bağımlı ürünlerin fiyatlarını yükseltir. Bu da enflasyonu tetikleyebilir. Enflasyonun artması, merkez bankalarının faiz oranlarını yükseltme gereksinimini doğurur. Çünkü enflasyonu kontrol altına almak için genellikle faiz oranlarının artırılması gerekir.
Geçer, dövizdeki dalgalanmanın büyüyeceğini ve bunun finansal panik yaratabileceğini öngörüyor. Bu noktada, dövizdeki bu tür dalgalanmalar, piyasada belirsizliği artırarak yatırımcıların ve halkın güvenini sarsabilir. Ayrıca, doların yüksek seviyelere tırmanması, Türk Lirası'nın değer kaybetmesine ve buna bağlı olarak yatırımcıların döviz yerine Türk Lirası'na yatırım yapmayı düşünmelerine yol açabilir. Bu durum, dövizden TL'ye geçişin daha cazip hale gelmesiyle birlikte dövizin el değiştireceği ve Türk Lirası'na yatırım yapılacağı beklentisini de güçlendirebilir.
Özetle, Geçer'in söyledikleri, dövizdeki artışın ve buna bağlı gelişen ekonomik göstergelerin, faiz oranlarını yukarı çekecek, enflasyonu artıracak ve finansal istikrarsızlık riskini doğuracak bir süreç başlatabileceğini işaret ediyor.