olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
18 Ekim, 2024, Cuma
  • DOLAR
    34.07
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2733.2
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57623.74$
olay köşe yazısı üstü

YAĞMUR

15 Mart 2021, Pazartesi 13:46

Fırına yürürken solumda bir kedi yavrusu minnettar gözlerle baktı bana. Belli ki bir tekmeyle havaya savurmadığım içindi bu minnet. Bir ağaç, yanından geçerken yapraklarını hışırdattı korkudan gelen bir saygıyla. Tam karşımdan gelen bir köpek beni görünce hemen yolun diğer tarafına geçti. Kuyruğunu insanoğluna bağlılığının nişanesi olarak sallıyordu. Duvarın dibinde görünmemeye çalışarak yürüyen böcek, duvarlardan sarkan çiçekler, kelebekler hepsi bana saygılarını sundu.

Bir yağmur yağacak bir gün. Bir yağmur diyorum; ne var ne yoksa alıp götürecek. Evlerin çatısını, bacasını, duvarını önüne katacak. Binaları, gökdelenleri delik deşik edecek kevgire çevirecek onları. Fabrikaları yerinden sökecek. Arabaları, kamyonları, trenleri sürükleyip gidecek. Ağaçları, papatyaları, gülleri, begonvilleri, menekşeleri toprağından ayıracak. Kanallar dolup taşacak. Irmaklar denize, denizler ırmaklara karışacak. Neresi deniz neresi kara anlaşılmayacak. Sınırlar kalkacak.

Fırına aynı anda vardık o iki kadınla. Fakirlikleri hallerinden ve giyimlerinden anlaşılıyordu. Ben görgümün gereği onlara yol verdim. Ağır vücutlarını basamaklardan aşağıya bıraktılar. Fırının loş boşluğunda ekmek dolabına yöneldiler. Dolaptan bir ekmek aldılar. Sonra beğenmeyip bir başkasına dokundular, sonra bir başkası bir başkası daha derken tüm ekmekleri yokladılar. Ekmek almak için dolabın önünde bekliyordum. Fakat kadınların bütün ekmeklere dokunmuş olmaları beni çileden çıkardı. Önce fırıncıyı uyarayım dedim sonra vazgeçtim. Diğer tezgâhlardaki ekmeklere yöneldim. Farklı bir ekmek alırım diye düşündüm. Başka bir ekmek bulamayınca yanıma gelen fırıncıya kadınların tüm ekmeklere dokunduklarını söyledim. Böyle bir şeye izin vermemeleri gerektiğini de ekledim. Bunu yaparken söylediklerimi o görgüsüz kadınlar duysun diye de sesli söyledim. Böyle yapmak gerekiyordu. Görgüsüzlüğe, kabalığa mahal verilmemeliydi. Medeni bir toplumun oluşması için iyi yurttaşların yapması gereken şeyi yapmıştım. Onları uyarmıştım.

Bir yağmur yağacak bir gün. Gözlerimizdeki feri, nefreti; kalbimizdeki hıncı, öfkeyi, aşkı, tüm özlemleri, bütün aldatılmışlıkları alıp götürecek. Şairin kelamını, sazın ezgisini, ressamın imgesini silecek. Firavunların piramitlerini, kralların tacını, peygamberlerin asasını, kölelerin zincirlerini alıp götürecek. Da Vinci’nin Mona Liza’sını, Michelangelo’nun Davut’unu, yazılmış en güzel şiirleri, en güzel öyküleri, Suç ve Ceza’yı mesela, alıp götürecek. En güzel şarkıları, dansı; tanrıların hareketlerini unutturacak insanlığa.

“Onlar bayat ekmek abi. Kadınlar ev kalabalık olunca ucuz diye bayat ekmekleri alıyorlar. Normalde bunları hayvanlarına ıslatıp verenler bir de böyle çok kalabalık olan aileler alır.” dedi.

-Ben sanmıştım ki…

-Yok yok abi, taze ekmekler orada daha sıcak çıktı.

Elimdeki paralar elimi yakıyordu. Birazdan fırından aldığım ekmeklerle kahvaltı masasına oturacaktım. O kadınlar da oturacaktı kahvaltılarına. Ben taze sıcak ekmeğimle masada ne var ne yok silip süpürecektim. Bir başka yerde başkaları bayat ekmekleriyle sofrada varsa bir şey yemeğe çalışacaktı.

Yarattığımız bu düzen; insanın insanı ezdiği bu düzen nasıl daha vicdanlı olacak acaba? İnsana, hayvana, bitkiye, havaya, suya ettiğimiz bu eziyet ne zaman sona erecek? Kötülük hiç bitmeyecek gibi. Birbirimize karşı duyduğumuz bu kin bu öfke hiç bitmeyecek gibi.

Bir yağmur yağsa bir gün. İnsanın insana zulmünü, kavgayı, gürültüyü alıp götürse, savaşı yok etse; insanın insanı sömürüsünü, rekabetle doğacağına inanılan medeniyeti derinlerde boğsa. Bir yağmur yağsa bir gün vicdanlarımızdaki kara lekeyi temizlese, çiçekler açsa yüreğimizde; bal yapsa arılar o çiçeklerden,

dünya bal gibi olsa.