Hem nalına hem mıhına politikasına devam

Malumu üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin ev sahipliği yaptığı ve 75. yılı kutlanan Nato toplantısı için Washington'a gitti. 

Erdoğan burada Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky başta olmak üzere Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve bazı ülke liderleri ile biraraya geldi. 

Şüphesiz ki Nato Toplantısında damgayı 

7 Ekim’den buyana devam Siyonist İsrail'in Filistin'deki katliamlarını ses çıkartmayan ve üstelikde el altından hertürlü desteği veren melun yapı NATO Genel Sekreterinin Ukrayna'nın zafere ulaşması için mali açıdan destek sağlamak üzere gelecek yıl en az 40 milyar avro sağlamayı taahhüt ederek Türkiye’nin de 1 milyar avro katkı yapacağını belirten açıklaması vurdu. 

Buna karşın Müslüman ülke Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türkiye'nin ev sahipliği) Büyük ihtimalle bu İstanbul'a yakışır. İstanbul'da zirveyi yapar, NATO'yla birlikte dünyaya selamımızı çakarız." açıklaması ise ayrı bir garabet ve akıl tutulmasıdır. Zira Erdoğan ve Türkiye'nin yönetimini 22 yıldır elinde bulunduran Ak parti Hükümeti ve erki Nato'nun Siyonizmin üst çenesi olduğunu hala idrak etmek istemiyorlar.!!!

En komiği ise Nato Genel Sekreterinin Ukrayna'nın Rusya'ya karşı zafere ulaşması için kestiği 40 milyar avroluk paranın içerisinde Türkiye'ye de haraç olarak 1 milyar avro kesmesi karşısında Erdoğan'ın Şangay örgütünden bahsetmesi ve daimi üye olmak istediklerini belirtmesi ve "NATO'nun Ukrayna'daki savaşın tarafı haline getirilmesine asla geçit verilmemesi gerektiğine dair görüşlerimi burada açık yüreklilikle paylaştım." demesi kendi kendisiyle çelişen bir siyasetçi profili oluşturdu. 

Nato Rusya ile Ukrayna arasında cereyan eden savaşın ta en başından beridir taraf ve Ukrayna'nın yanında yeraldı. Üstelik de Abd'deki bu son Nato zirvesinde Ukrayna için taahhüt edilen 40 milyar avro - Türkiye'de bu taahhüdün içerisinde var) ve Türkiye'nin Ukrayna'ya sattığı Siha'lar hem Nato'nun ve hemde Türkiye'nin babalar gibi Zelensky ile ittifak ülkeleri arasında olduğunun açık bir delili değil mi? 

Yani hem Nato üyesi olacaksınız hem Rusya'ya karşı savaşan Ukrayna ile buğday koridoru oluşturacak ve Siha satacaksınız ve son olarak Nato toplantısında 1 milyar avro para vereceğinizi taahhüt edeceksiniz hemde "Şangay Beşlisi'ne daimi üye olmak istiyoruz" diyeceksiniz.

Hem nalına, hem mıhına dış politikası böyle bir şey olsa gerek.!

İçeride Filistin edebiyatı ile toplumun gazını almak ise iki yüzlü politik bir tavırdır.

Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın:

"Teröre karşı mücadelede müttefikler arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesine ihtiyaç bulunduğunu görüyoruz." açıklaması celladına aşık olmuş bir halet-i ruhiye halini içeren bir açıklama.

Zira Nato ülkelerinin tamamına yakını PKK, DAEŞ ve Boko Haram gibi birçok terör örgütünün arkasındaki maddi ve manevi desteğin ve finansörün bizatihi kendileri değil miydi? 

Üstelik de bunu kendisi şu açıklama ile teyit ediyor ve diyor ki : NATO'nun tespit ettiği iki temel tehditten biri olan terörizmle mücadelede müttefiklerimizden dayanışma bekliyoruz. Müttefiklik hukuku da bunu gerektirir.Bazı müttefiklerimizin, bilhassa terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD/YPG'yle kurdukları çarpık ilişkiyi kabul etmemiz mümkün değildir.

Şüphesiz ki Sayın Cumhurbaşkanının "Netanyahu yönetimi, yayılmacı ve pervasız politikalarıyla sadece kendi vatandaşlarının değil, tüm bölgenin güvenliğini tehlikeye atmaktadır.Filistin'de kapsamlı, sürdürülebilir barış tesis edilene kadar, İsrail'le NATO nezdinde işbirliği yönündeki girişimler Türkiye tarafından onaylanmayacaktır. İttifakımızın temel değerlerini ayaklar altına alan İsrail yönetiminin NATO'yla ortaklık ilişkisini sürdürmesi mümkün değildir. Küresel vicdanın Filistinli sivillere saldırıların durdurulması için sokaklara döküldüğü ortamda, İsrail'e askeri desteğin sürdürülmesi kabul edilemez.

Uluslararası camianın sorumluluk sahibi üyelerinin, 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm için el ele vermesi önemlidir. İsrail'i Lahey Adalet Divanına da Güney Afrika ile şikayet ettik. Dünyadaki diğer ülkelerin de şikayetçi olmasını talep ediyoruz. Açıklamaları önemlidir ancak insan şunuda sormadan edemiyor Sayın Cumhurbaşkanım 7 Ekim’den biray öncesi yani Eylül 2023 tarihinde yine Newyork kentinde düzenlenen 78.BM Genel Kurul toplantısında Netenyahu'nun gözünün içerisine bakarak ve elbiselerin renk ve uyumundan dem vurarak iki ülkenin geleceğine ve dostluğuna dair karşılıklı reverans edasıyla açıklama yaptığınız Netanyahu o zamanda terörist değil miydi? 2014 yılında ve 2021 tarihlerinde de mazlum Filistin kanı dökmüyor muydu? 

Peki 7 Ekim'de katliamlarına başladığında terör rejimi İsrail ile ticari, siyasi, askeri, kültürel ve sportif faaliyetlerine neden devam ettik! 

Neden fakir ama bir o kadarda izzetli Yemen Devleti kadar cesur olamadık? 

Büyük Devletler büyük adımlar atarlar.! 

Örneğin laf değil icraat ortaya koyarak Büyükelçilerini kapı dışarı ederek tüm anlaşmaları iptal ederek gereğini yaparlar.! 

Sayın Cumhurbaşkanım.! herşey para değil ve 

“Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar! Sadece rabbinin büyüklüğünü dile getir.” ayetinin muhatabı sadece Peygamberler değil Müslümanların tamamı ve günümüzde hak ve adalet mücadelesi veren insanların tamamıdır. 

Hele hele günümüzde cereyan eden Siyonist İsrail zulmune ve "İzm'lerin" baskısı altında zulüm gören tüm mazlum halklar Müddessir ayetinin muhataplarıdır.! 

Ve en önemlisi de "İnsanın; yeryüzünde " Halifetullah ve Abdullah" kimliğiyle, hem adaleti sağlamak, hem de yeryüzünü imar görevleri vardır. 

Yani İnsan! iyiliği emredip, kötülüklerden de men etme görevi verilmiş şerefi en büyük varlıktır. 

Elbetteki bu görevini yerine getirmez ise şayet Esfel-i Safilin durumuna düşerek ilahi bir azaba da düçar olur.!