olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
18 Ekim, 2024, Cuma
  • DOLAR
    34.07
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2733.2
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57623.74$
olay köşe yazısı üstü

Gaflete düşmek…!

02 Haziran 2016, Perşembe 09:28

Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un Fethi sürecini insafsızca, sıradan ve basit bir olay gibi yorumlayan ve alay eden bir fikir adamının kafasının içinin doluluk oranı merak etmiyorum....


Atatürk'ün adını ve söylemlerini siyasette kullananların daha dikkatli olması, daha bilimsel olması, daha akılcı olması, daha evrensel olması yönünde, azami dikkat etmeleri gerekiyor...

 


..Atatürk'ü tanımak ve yaşamak istiyorsanız, yaşadığı köşklere ziyarette bulunun, "yatağı, yorganı, mutfak eşyaları, devlet adına kullandığı araçları" size tüm detayları ile bilgi verecektir; sadece kitap okuyarak Atatürk tanıdığınız nasıl söylüyorsunuz...Ben rahmetli Rafet Angın'ı (Cumhuriyetin ilk tarih öğretmeni, görevi de Atatürk kendisine vermiştir) 2 yıl dinledim, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü eski Binasında tahsis edilmiş odasında.." Rafet Angın öğretmenin hatıralarını kaleme alacağımıza dair söz birliğimiz oldu, ne yazık ki sadece 2 yıl gibi bir süre de 8 kez görüşebildik, sağlık sorunları nedeni ile sadece her görüşme 30 ile 45 dakika sürüyordu..


Tüm görüşmeler bana cumhuriyet tarihinin en onurlu insanlarının bu ülke için verdikleri mücadelenin ne kadar zor koşullarda verildiğini, gerçek yaşamları ile ortay koydukları zaferlerin bu gün bizleri ülke olarak ayakta güçlü kıldığını bilen insanlardanım. Gazetecilik mesleğim dahilinde ilgi alanlarım arasında olan konular o dönemde ilgi çekmezse de bu gün her bir konu ülke sorunu olmuş durumda...,
Atatürk'ün adını ve söylemlerini siyasette kullananların daha dikkatli olması, daha bilimsel olması, daha akılcı olması, daha evrensel olması yönünde, azami dikkat etmeleri gerekiyor...


Bu bakış dışında, bu tür söylemlerin Atatürk'e zarar verdiğine dair çok sayıda sonuç bulunmaktadır...
Aynı şekilde, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un Fethi sürecini insafsızca, sıradan ve basit bir olay gibi yorumlayan ve alay eden bir fikir adamının kafasının içinin doluluk oranı merak etmiyorum, bu sözde fikir adamı bütün beyni ile karaya vuran bir balinadan farksız, biraz daha ileriye gidecek olursak fikirlerini telaffuz edemeyecek kadar bir tarih profesörünün vurgusu gibi, " Avcılar İlçesinin yerini bilmez" Osmanlı karşıtlığı üslubu ile 700 yıllık bir tarihe saldıran fikir adamımızın geçmişte çok kereler gaf yaparak "Atatürkçü" olduğunu söylemesi, aslında Atatürk'ü tanımayan ve bilmeyen bir dereceye sahip olduğunu da ispat etmiştir. 


Kendini bir kaç devrik cümle ile fikir adamı ve sanatçı ilan etmiş insanlar her dönemde ortaya çıkabiliyor, (gerçek bilim ve sanat adamına saygım ve hürmetim sonsuzdur..) bu konuda ülkemizin en saygın bilim, sanat ve iş dünyasının duayenleri iyi bilir..Bu tür insanların Fatih Sultan'ın İstanbul'u fethini aşağılaması ve sıradan bir tarihi vaka olarak göstermesi, İstanbul'un Fethi'ni güncel tutmak amacı ile çalışanları "sadece kendi fikirlerinin kapsamında olmadıkları için" eleştiren fikir adamımızın Atatürk'ü tanımadığını ayrıca Fatih'i de tanımadığını, Osmanlı İmparatorluğu için çağ açan İstanbul Fethini de anlayamadığını, cumhuriyeti ve cumhuriyeti kuran Atatürk'ü ve silah arkadaşlarının davasını da "konuşacak ve yorum yapacak kadar" dersine çalışmadığını gayet iyi biliyorum.


Eğer gerçekten bu fikir adamımız dersine çalışmış olsaydı cumhuriyetin ilk tarih öğretmeni sıfatını taşıyan adı Atatürk ile anılan cumhuriyet kadını Rafet Angın hanımefendinin (mekanı cennet olsun) şu hatıratını ve aktarmasını da fikir adamımıza hatırlatarak edebe ve bir ülkenin tarihine saygı duymaya davet ediyorum.


İstanbul'un Fethi ile ilgili bir sohbet esnasında, söz Fatih Sultan'ın devlet adamlığı ve İstanbul'u Fethine gelmişti. Ortaya şöyle bir sual attı:
"Tarih acaba benim mi, yoksa İkinci Mehmet'in mi yaptığı işleri daha mühim bulacaktır?"
Sohbette bulunanların hepsi: "Siz" dediler.
Atatürk, "Niçin?" dedi.


Sual sırası kendisine gelenler Atatürk'ün Fatih'ten çok büyük olduğunu ispat için akla gelecek ve gelmeyecek delilleri toplamakta birbirleri ile yarışa başladılar. Hatta bazıları: "Sizin yanınızda Fatih kim olurmuş!" diyecek kadar ileri bile vardılar. 


Fakat, ne söylenirse söylensin, verilen cevapların Atatürk'ü hiç tatmin etmediğini anlamak güç olmuyordu. 
Nihayet söz orada bulunanların en genç olana geldi:


"Efendim, tarih bir imtihan salonuna benzer. Karşısına gelenlere birtakım hususi meseleler verir. Neticede verdiği problemleri çözümüne ve bundaki maharetine göre bir puan verir. Aşağı yukarı tarihin imtihanına çıkanların hepsi ayrı şartlar dahilinde, ayrı meseleler karşısında kalmışlardır. bunları en iyi halledenler de tereddütsüz on 10 almışlardır. Bana göre, tarihin adamı olan şahsiyetlerin karşısında kaldıkları hadiseleri birbirleri ile karşılaştırmakla hükümlere varmak mümkün değildir. Fatih, karşısına çıkan problemleri en iyi şekilde hallederek on puan almıştır. Siz de meseleleri halletmiş ve on puan kazanmış bir tarih büyüğüsünüz." 


Atatürk, bu sözleri büyük bir dikkatle dinledi ve:
"Bravo!" dedi. 
Sonra, biraz evvel Fatih'i küçümseyen kişiye dönerek: 
"Sen halt etmişsin. Ben Fatih'ten büyük olabilir miyim? 


Çok kereler Fatih'in karşısında kaldığı meseleleri düşündüğüm zaman ben de aynı hal çarelerine varmışımdır. Yalnız, Fatih, benim karşısında kaldığım hadiseleri nasıl hallederdi. Bunu çok merak ederim. İkinci Mehmet büyük adamdır, büyük..." 


Sözde fikir adamlarının bu ülkede prim yapmak için batı tarzında düşünceler üretmesi cumhuriyetin ilk yıllarında da ortaya çıkmıştır, ne yazık ki bu düşünceler kısa süreli içi boş olmaktan öteye gitmemiştir.