olay reklam sol
ufuklar koleji sol
Şanlıurfa
18 Ekim, 2024, Cuma
  • DOLAR
    34.07
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2733.2
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57623.74$
olay köşe yazısı üstü

14 Mayıs seçiminin sosyolojik boyutu

16 Mayıs 2023, Salı 10:22

Türkiye 14 Mayıs'ta sandık başına gitti ve halkın tercihi ile Genel seçimlerde Ak Parti yeniden 1.parti konumuna geldi. 

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve Sinan Oğan'ın girdiği yarışta adaylar 50+1 barajını aşamayınca seçim 2.tura kalarak 28 Mayıs'a ertelendi. 

Cumhurbaşkanlığı seçimi her ne kadar 2.tura kalsada 22 yıldır iktidarda olan ve 2 dönemdir de Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Erdoğan'ın 14 Mayıs seçimlerinde de yüzde 49.9 oy oranına ulaşması Dünya siyasetinde ender bir durum olup sosyolojik açıdan tüm Üniversitelerde ve siyaset akademilerinde tez konusu ve bir başarı hikayesi olarak analiz edilmesi gereken bir hakikati içeriyor. 

Büyük ihtimalle 2.tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ın 3.kez bu makamı geleceği aşikar olarak gözüküyor. 

Şüphesiz ki 22 yıldır iktidarda kalan ve metal yorgunu olan Ak Parti'nin bu seçimde de tekrar 1.parti olmasındaki en büyük belirleyici etken lider faktörü ve Erdoğan'ın  izlediği strateji idi.

6'lı masanın adayı Kemal Kılıçdaroğlu seçim stratejisini "Tencere, tava, 
 ve soğan"  yani mutfak üzerinden kurgularken (ki geçmişte hükümetleri tencere-tava yani geçim sıkıntısı çekenler oy vermeyerek iktidardan alaşağı ederdi)

Erdoğan ise stratejisini vatan, bayrak ve din üzerinden kurgulayarak vatandaşa "aç yatabilirsiniz ancak vatansız olamazsınız" üzerine kurgulayarak toplumu bu yöne kanalize ederek (6'lı masayı HDP ve PKK ile irtibatlandırarak) hem mütedeyyin  kesimin ve hemde Milliyetçi kesimin oylarını alarak 1.parti konumunu tekrar korudu.

Erdoğan aynı zamanda bu tezi uygularken diğer taraftan da muhalefetin memur, işçi, köylü ve dar gelirli vatandaşlara vadettiği  ekonomik iyileştirmelerin tamamını olmasada bir kısmını vererek "Vatan-din- ekonomi" üçlemesiyle birkez daha seçimi Partisi lehine çevirdi. 

Erdoğan'ın izlediği "Vatan ve Din" stratejisinin muhalefetin izlediği "Tencere - tava-soğan" stratejisine karşı galip geldiğini deprem bölgesinde Ak Partiye çıkan oylarla görmekteyiz.

Deprem bölgesinde Ak Parti hemen hemen tüm illerde yüzde 60'ın üzerinde oy alarak adeta tüm algıları paramparça etti.! 

Bu durum sosyolojik boyutu ile incelenmesi gereken ve üniversitelerde tez konusu olacak bir hadiseyi içermektedir.

Ez cümle 22 yıldır siyasette belirleyici en temel faktörün lider faktörü olduğunu bu seçimde de gerek Ak Parti'nin ve gerekse Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ın aldığı yüzde 49.9 oy oranıyla birkez daha görmüş olduk. 

Zira Ak Parti'nin bu kadar şaibeli işleri ortaya saçılıp dökülmesine rağmen ve 22 yıldır iktidarın getirdiği metal yorgunluğuna rağmen Erdoğan'a duyulan sevgi ve sempatinin izahını ve sosyolojik empatisini yapmak gerekir.!

Şüphesiz ki üzerinde düşünülmesi gereken en önemli konu ise Seçim stratejisini "Vatan-Bayrak ve din" üzerine kurgulayan ve "Dindar nesil yetiştireceğiz" iddiasıyla 22 yıldır iktidarda bulunan Ak Parti iktidarının tam tersi "Kindar ve deist" bir toplumun oluşmasında pay sahibi olduğunu gördüğümüzde bu seçimde de yine  1.parti çıkması da yine sosyolojik boyutuyla incelenmesi gereken bir konudur. 

Zira Ak Parti'nin son seçimde aldığı oyu incelediğimizde âlimi, bilim adamı, avamı, havası ve cahili tüm muhataplarından ve birçok kesimden oy almış olduğunu görüyoruz.!

İslami Analiz ve Yeni Şafak Gazetesi yazarı  Atasoy Müftüoğlu'nun son makalesinde
 "Bilinç özürlü halklar haline gelen Müslüman halklar, akılsız ve düşüncesiz umutları, kehanet kültürünü, komplo teorilerini çok seviyor, sağcı ve muhafazakâr olmaları koşuluyla bütün oportünist diktatörleri ve diktatörlükleri, sağcı ve muhafazakar olmaları koşuluyla bütün putları ve putperestlikleri de maalesef çok seviyor. Bu toplumlarda hakikate ihanet pahasına, hamaset söylemi ile komplo teorileri ısrarla gündemde tutuluyor. Entelektüel cesaret, liyakat, sorumluluk, irade ve adanmışlığa sahip, bağımsız-eleştirel kadrolara sahip olmadıkları için, varoluşsal sorular sorma, sorgulamalar yapma yeteneğini kaybeden toplumlar, akıl sağlığını kaybettikleri için, muhafazakâr sağcı/milliyetçi/oportünist diktatörlerin makamını aziz Peygamberimiz Efendimizin (s.a.v.) makamıyla eşitleyebilecek ölçüde çok derin bir şizofrenik zihniyet sergileyebiliyor." açıklaması aslında 14 Mayıs seçimlerine sosyolojik açıdan bir ışık tutıyor. 

Yazımın başında da belirttiğim gibi 14 Mayıs seçimlerinde Ak Parti'nin başarısı lider endeksli bir başarının yanında 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bundan  önceki  hamleleri olan EYT ve 3600 ek göstergenin çıkartılması, Memur, işçi, emekli ve dargelirlilere ilişkin maaş artışı, doğalgaz indirimi v.s.gibi ekonomik hamlelerin yanında "6'lı masanın 7.ayağı HDP ve Pkk'dır" söyleminin yanında ABD ve AB ile ilgili sert çıkışları ve Seçime iki gün kala Cuma namazında Ayasofya Camii'ndeki dini söylemleri halk tabanında yer bularak Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun önünde kendisine avantaj sağladı.!

Buna mukabil Kemal Kılıçdaroğlu'nun ise terör örgütü PKK ile arasına tam olarak mesafe koyamaması ve Kandil'in üst kadrosun ve HDP'nin Kemal Kılıçdaroğlu'na destek açıklamaları, yine Kılıçdaroğlu'nun Amerika gezisi ve tefecilerin merkezi olan ve Osmanlıyı ekonomik olarak  çökerten İngiliz derin devletinin "Galata Bankerleri" denilen siyonist Bankerleri ziyaret ederek "300 milyar dolar temiz para getireceğim" söylemleri Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan karşısında 1-0 yenik düşmesine neden olurken Partisi içerisinde de "derin politbüro" duvarına toslaması ve yine 6'lı masa ittifakı içerisindeki "TRUVA ATLARI" Kemal Kılıçdaroğlu'nun en büyük handikapıydı.!

Yine bunun yanında 22 yıldır görsel ve yazılı medya, tüm İslâmcı STK'lar, Cemaatler ve tarikatların tam destek verdiği ve hepsinden önemlisi Erdoğan'ın derin stratejik aklı adeta "perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan bellidir" sözü gibi seçimin galiba olacağının öncü ve artçı depremleriydi adeta.!

14 Mayıs seçimlerine damga vuran ve sosyolojik boyutuyla incelenmesi gereken diğer bir konu ise Milliyetçi oyların hızla artmasıdır.! 

Sinan Ateş cinayetiyle Genel seçimlerde çok büyük bir oy kaybına uğrayacağını iddia edenler MHP'nin aldığı yüzde 10 oy alarak 52 milletvekili çıkartması Sinan Ateş cinayetinin MHP üzerinde hiçbir etki yapmadığını ortaya koydu.

Şüphesiz ki bu tablonun oluşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 6'lı masayı HDP /PKK ile irtibatlandırarak seçim stratejisini bu yöne kanalize ederek Milliyetçi oyları İYİ Parti yerine Cumhur ortağı MHP'de konsolide eden polltikası etken olmuştur.

Sinan Ateş cinayetiyle oylarının düşmesi bekleyen MHP'nin oyunu yüzde 10'un Sinan Oğan'ın ise yüzde 5'e yükseltmesi 14 Mayıs seçimlerinin Türkiye'de  önümüzdeki süreçte MİLLİYETÇİLİK akımın hızla yükseleceğini ortaya koydu.

Türkiye 28 Mayıs'ta 2.tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimine yeniden odaklandı. Büyük ihtimalle Tayyip Erdoğan 2.turda ipi yeniden gögüsleyecek ancak sonuç ne olursa olsun Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandıkta her iki ittifakın birbirine yakın oy alması Türkiye’nin 2024 sonunda yeniden yeni bir seçim sathi mahline gireceğinin de adeta bir izdüşümü gibi.!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum